Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Bilgi-Belge / Selçukludan Günümüze Kastamonu Eğitimine Genel Bir Bakış

Selçukludan Günümüze Kastamonu Eğitimine Genel Bir Bakış

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Selçukludan Günümüze Kastamonu Eğitimine Genel Bir Bakış

I. SELÇUKLU-BEYLİKLER VE KLASİK OSMANLI ÇAĞINDA KASTAMONU’DA EĞİTİM-ÖĞRETİM
“Ula bolsa yol azmaz, bilig bolsa söz yazmaz.”
Günümüzden 970 yıl önce, Türkistan’ın yetiştirdiği büyük Türk bilgini ve dilcisi Kaşgarlı Mahmud’un, ünlü eseri “Divan”ına kaydettiği bu özlü ve anlamlı “Ata Sözü”, alamet olsa yolda kaybolunmaz, bilgi bulunursa yanlış söz söylenilmez; hatalı iş yapılmaz, şeklindeki çarpıcı ve her devirde geçerliliğini sürdürecek ifadesiyle, bilginin ve bilgiye sahip olanların yüksek kıymetine ne güzel işaret etmiştir.

Mahmud’la çağdaş ve en az onun kadar bilge bir Türk büyüğü Yusuf Has Hâcib de, “Kutadgu Bilig”inde,

“Bilgiyi yüce bil, anlayışlı ol,
Bu iki erdemle yükselir her kul.
Anlayış neredeyse ululuk bulur,
Bilgi kimde ise, büyük o olur.”

mısralarıyla anlayış ve bilginin ne yüce erdem olduğunu ifade etmiştir.

Gerçekten toplumların yükselmesinde önemli bir rol oynayan bilgi, bu bilgiyi toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde yoğurup kıymetli bir hap haline sokmaya çaba sarf eden ilim adamları ve bu ilim adamlarının, o toplumun genç beyinlerini, oluşturdukları haplarla harekete geçirmek için kullandıkları hastaneler diyebileceğimiz eğitim-öğretim kurumları, üçlü bir sac ayağı şeklinde tarihte her zaman yerini almıştır.

Türklerin Türkistan’dan sonra ikinci aslî vatanları haline gelmiş olan Anadolu topraklarında da, bahsi geçen sac ayağı elbette ki, kendisine her zaman bir yer bulmuştur. Yüz yıllardır çok büyük medeniyetlere beşiklik etmiş, ilim ve bilim adamları yetiştirmiş, zamanına göre teknoloji harikası olan eserleri bünyesinde barındırmış, bu her yönden bereketli topraklar içinde şüphesiz, Kastamonu da tarih içinde layık olan bir mevkiye yükselmiş görünmektedir.

1071 Malazgirt Zaferinden hemen sonra, 1075’li yıllarda Türk kılıcıyla ve kültür-medeniyetiyle tanışan Kastamonu, Selçuklu Tarihi içinde hem askerî bölge, hem de önemli bir yerleşim sahası oluşuyla dikkat çekmiş, Selçuklu Anadolusu’nun kültür ocaklarından biri haline gelmiştir.

Kastamonu’da Hüsameddin Çoban Bey ve oğullarının oluşturdukları ilim an’anesi, bu aileden sonra buraya sahip olarak kendilerine başkent yapan Candaroğulları beylerinin de ilmî ve edebî faaliyetlere hayranlıkları, bilimsel çalışmalara katkıları sayesinde önemini devam ettirme imkanını bulabilmiştir. Gerek Hüsameddin çoban ve oğullarının gerekse Candaroğullarının medenî ve ilmî faaliyetlere yakın alâkaları, memleketlerine gelen değerli şahsiyetlere karşı gösterdikleri hürmet, Türkistan, İran ve Irak taraflarından âlimlerin, şâirlerin, profesörlerin, mütefekkirlerin ve sanatkârların Kastamonu’ya gelmelerine, hattâ buraya yerleşmelerine sebep olmuştur. Tarihî kayıtlar bunun çarpıcı örneklerini bizlere sunmaktadır.

XIV. yüzyılın büyük gezgini İbn Batûta, 1333’lü yıllarda Anadolu’yu dolaşırken Kastamonu şehrine de uğramıştır. Onun verdiği bilgiler o dönem Kastamonu’sunun ilmî seviyesini göstermesi açısından önemlidir: “Kastamonu Anadolu’daki şehirlerin en büyüğü ve en güzellerindendir… Burada ulemânın büyüklerinden Tâceddin es-Sultanöyüği ile karşılaştım. Kendisi âlim bir müderris (profesör) idi. Irakeyn’de ve Tebriz’de okumuş, bir müddet Tebriz’de kalmış, Dimaşk (Şam)’da ders görmüş ve Haremeyn-i Şerifeyn (Mekke ve Medine)’de mücâvirlik yapmıştı. Yine burada âlim bir müderris olan Sadreddin Süleyman el-Finikî’yi gördüm. Kendisi Anadolu ülkesindeki Finike şehrinden idi. Beni At Pazarı’ndaki medresesine konuk etti. Bu şehirde yaşlı, sâlih bir şeyh gördüm. At Pazarı yakınındaki zâviyesinde Onu ziyaret ettim.” İbn Batûta’nın naklettiği bu ilim adamları yanında bahsedilen şehirde ikâmet etmiş daha birçok şahsiyetin adı bilinmektedir.

Türk Tarihinin yetiştirdiği büyük devlet adamı ve liderlerinden biri olan, aynı zamanda pek mümtaz bir âlim, edip, şâir ve hukuk adamı olan Kadı Burhaneddin Ahmed’in atalarından Mehmed isimli bir zat, 1220’li yıllarda Harezm’den Kastamonu’ya göç ederek buraya yerleşmişti. Kastamonu’da dünyaya gelen oğlu Celâleddin Habib, çocukluk yıllarından itibaren ilim öğrenmeye başlayarak gençlik döneminde, derin bilgisi ve edebî kişiliği ile dikkatleri üzerinde toplamıştı. Selçuklu devlet adamlarından Kadı Cemâleddin Hotenî Kastamonu’ya uğradığında, bu bölgenin âlim ve bilginlerini tanımak ve onların ilim ve edebiyattaki yerlerini öğrenmek istemiş. Ona Celâleddin Habib’in bilgisinin derinliğini, ahlakının iyiliğini arz ettiklerinde O, Habib’le görüşmüş, konuşmasına, ifade mükemmelliğine, yazısına hayran kalmış, ilmin muhtelif dallarında gösterdiği ustalığa şahit olmuş ve “Nasıl ki, yeryüzünde dağlar dağların yanında yer alırsa, bilgin de bilgisi dolayısıyla insanların kalbinde yerini alır.” ifadesinin etkisiyle Onu Kayseri kadılığına tayin etmiştir. Bu bilgin muhakkak ki, Kastamonu’nun vücuda getirdiği okullarda eğitim-öğretim görmüş, Kastamonulu müderrislerin (profesör) elinde yoğrulmuş, Kastamonulu şâir ve ediplerin kalemlerinin mürekkeplerini yalamış, yine Kastamonulu hukukçuların terazisinde tartılarak, Kayseri gibi o devrin büyük ve önemli bir Anadolu kentine, kadı (hukukçu) olarak atanabilmiştir.

Yine büyük âlimlerden Kutbeddin Şirazî Kastamonu’ya gelerek Çobanoğlu hükümdarı Muzaffereddin Yavlak Arslan adına, onun emri ile “İhtiyarât-ı Muzafferî” adlı heyete dair bir eser yazmıştır. Aynı dönemde adı geçen hükümdar adına telif edilmiş “Fustâtu’l-adale…” adlı Farsça bir eser ile Hoylu Hasan b. Abdülmümin’in “Nüzhetü’l-küttâb” adlı inşâ kitabı ve yine aynı yazarın, Yavlak Arslan’ın oğlu Emîr Mahmud adına telif ettiği “Kavâidür-risâil”, Kastamonu’nun ilimle ve âlimlerle nasıl iç içe olduğunu göstermesi bakımından dikkate şâyândır.

Candaroğlu I. Süleyman Paşa adına yine Kutbeddin Şirâzî tarafından kaleme alınmış “İntihab-ı Süleymanî” isimli eser ile Kötürüm Bayezid namına Yusufî’nin kaleme aldığı “Maktel-i Hüseyn” adlı mesnevî, Candaroğulları saray kütüphanelerini süslemiş edebî ve ilmî eserler olarak bilinmektedir.

“Hulviyyât-ı Sultânî”, XV. yüzyıl Anadolusu’nda ilmî ve edebî faaliyetler açısından mümtaz bir yere sahip bulunan Candaroğulları Beyliği’nde kaleme alınmış eserlerden biridir ve İsfendiyar Bey’in hükümdarlığı yıllarında torunu İsmail Bey tarafından kaleme alınmıştır.

“Miftahu’n-nur…”, Sinop’lu hekim Mukbil oğlu Mü’min tarafından İsfendiyar Bey adına yazılmış tıbbî mahiyette değerli bir eserdir. Türkçe kaleme alınan eser göz hastalıklarıyla ilgilidir. Mü’min, ilk önce göz ağrılarını ele almış ve göz hastalıkları ile onlar arasında münasebet kurmuştur. Bazı göz ağrılarının sebeplerini izah etmiştir. Göz tabakaları, görme fonksiyonu ve gözün dış kısmındaki göz kapakları ve diğer kısımlarının hastalıkları ile ilgili bilgi vermiştir. Müellif, kendinden önce yapılmış çalışmalardan yararlanmış, diğer yazarlardan farklı olarak eserine kendi çalışmalarını da eklemeyi ihmal etmemiştir. O, genellikle bir hastalık konusunda tek bir tedavi şekli vermekle yetinmemiş, mümkün olduğunca tedavi yollarının sayısını artırarak, böylece hastanın gösterdiği özellikler ve de hastalığın seyrini gösterdiği niteliklere göre hekimi tercih konusunda serbest bırakmıştır.

Mukbil oğlu Mü’min, eserini Türkçe kaleme almakla sadece daha geniş bir hekim kitlesinin ondan istifadesini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda Türkçe tıp terminolojisinin gelişmesi açısından da önemli bir katkıda bulunmuş olmaktadır.

“Cevâhiru’l-esdaf”, “Tezkiretü’l-evliya” ve “Aynü’l-hayât …” adlı eserler Kastamonu’da İsfendiyar Bey adına yazılmıştır. Bu hükümdarın oğlu Bafra valisi Hızır Bey adına yazılmış bulunan “Miracnâme” isimli eserin kaleme alınış tarihi miladî 1411’dir.

Dört bölüm üzerine tertip edilmiş olan ve yazarının ismi bilinmeyen Türkçe “Hulâsatü’t-tıbb” adlı eser, İsfendiyar Bey’in oğlu Kasım Bey adına yazılmıştır.

müderris medrese kastamonu ile ilgili görsel sonucuYukarıda kısaca bahsedilen bu ve benzeri eserler, bunları kaleme almış olan ilim, bilim ve fikir adamları Selçuklular, çobanoğulları ve Candaroğulları devrinde Kastamonu vilâyetinde gelişmiş bir eğitim sisteminin varlığına tanıklık etmektedir. çünkü bu eserler o devrin üniversiteleri diyebileceğimiz medreselerde ders kitabı olarak kullanılmış, kaynak kitaplar olarak okutulmuştur. Bahsi geçen ilim adamlarından bazıları bu okullarda müderris olarak çalışmıştır. özellikle bu günkü Kastamonu Tıp Fakültesi’nin günümüzden 735 yıl önce atılmış bir temeli olarak kabul etmemiz gereken Kastamonu Şifahanesi (Yılanlı Darüşşifası), daha Selçuklular devrinde önemli tıp bilginlerinin ders verdiği, alanında büyük boşluk doldurmuş olan tıp eserlerinin ders kitabı olarak okutulduğu, aynı zamanda uygulamalı eğitim veren tıp kuruluşlarından idi. Yukarıda adı geçen tıpla ilgili eserlerin Kastamonu muhitinde yazılmış olması da ayrıca bir anlam ifade etmektedir.

Kastamonu’da XXI. yüzyıl başlarında resmen kurulmuş olan Kastamonu üniversitesi’nin ve bu üniversitenin bünyesinde barındırdığı fakülte ve yüksek okulların tarihteki derin köklerinden olan Kastamonu medreseleri, tarihe mâl olmuş değerli bilim ve devlet adamlarını yetiştiren önemli eğitim kurumları olarak dikkati çekmektedir. Anadolu’da erken dönemde medrese açılan şehirlerin başında şüphesiz Kastamonu da gelmektedir. Zira, XIII. yüzyılın ilk yarısında yani günümüzden yaklaşık 780 yıl önce Selçukluların Kastamonu eyalet valisi konumundaki Hüsameddin çoban Bey’in şehir merkezinde yaptırdığı “Atabey Gazi Medresesi” ile bu hükümdarın torunu Muzaffereddin Yavlak Arslan tarafından Taşköprü’de inşa ettirilmiş olan “Muzaffereddin Gazi Medresesi” bu eğitim kurumlarının Kastamonu’daki ilk örnekleri arasında sayılabilir.

Çobanoğullarının Kastamonu’daki devamı ve onların tesis ettiği bütün kurumların ve dolayısıyla eğitim geleneğinin de mirasçısı olan Candaroğlu beyleri de bu şehir ve kazalarında kendi adlarına medreseler yaptırmışlardır.

I. Süleyman Paşa Medresesi,
I. İbrahim Bey Medresesi,
İsfendiyar Bey Medresesi,
İsmail Bey Medresesi bunların başında gelmektedir.

Özellikle İsmail Bey Medresesi, öğrenci mevcudu, akademik ve idari personel kalitesi, okulun gelir kaynakları (vakıf hizmetleri), sunulan hizmetlerin çeşitliliği açısından bırakın Kastamonu’daki diğer medreseleri, aynı yıllarda (Miladî 1450’ler), Bursa, Konya ve Edirne gibi büyük Anadolu vilâyetlerindeki medreselerle boy ölçüşebilecek seviyeye ulaşmış durumda idi. Mesela İsmail Bey’in hizmetinde çalışmış olan ünlü bilgin Fethullah Şirvanî, Kastamonu medreselerinde matematik, astronomi, kelam ve mantık gibi çağının en popüler derslerini vermiştir.

Türk ve İslâm dünyasının çeşitli yerlerinden Kastamonu’ya gelerek İsmail Bey hizmetine girerek okullarda ders veren bu tip hocalar, bu hükümdar tarafından yüksek maaşla ve büyük saygınlıkla desteklenmişler, hatta öldüklerinde Candaroğlu hanedan türbelerine defnedilecek kadar itibarlı bir mevkiye yükseltilmişlerdir.

İstanbul’u fethettikten sonra bu eski kültür kentini Osmanlı eğitim sisteminin merkezi haline getirmeye çalışan Fatih Sultan Mehmed’in yüksek maaş ve mevki tekliflerine rağmen, Kastamonu medreselerinde görev yapan bazı müderrisler (profesörler) Fatih’in bu cazip tekliflerini bile geri çevirecek kadar Kastamonu eğitim yuvalarına sıkı sıkıya bağlanmış görünüyorlardı.

yakup ağa medrese kastamonu ile ilgili görsel sonucuBundan 550 yıl önce, yani henüz Amerika kıtası bile keşfedilmeden önce İsmail Bey, yaptırdığı medresesinde okuyan öğrencileri için öğretmenler tutmuş ve ayda 300 dirhem maaş bağlamıştır. Her öğrenciye de, ayda 150 dirhem burs verdirmekte, onlar için okulda yemek çıkartmaktadır. Tesis ettiği okul kütüphanesinin iyi hizmet vermesi için, buraya görevli kütüphaneci tayin etmiş, böylece kitapların muhafazasını ve isteyen öğrencilerin ödünç almalarını sağlamıştır.

Miladî 1461 yılından sonra Kastamonu’ya sahip olan Osmanlı Devleti zamanında bu vilâyetteki medreselerin sayısı kademeli olarak artmıştır. XVI. yüzyılda ve devamındaki asırlarda Kastamonu merkezinde ve kazalarındaki medreselere, yukarıda sayılanlara ilaveten şunları da ekleyebiliriz:

Abdüssamed Medresesi (Küre)
Ahmed Fakih Medresesi (Daday)
Bayram Gazi Medresesi (Abana, Küre)
Bey İsa Medresesi (Taşköprü)
Efendi Mederesi (Kastamonu)
Hacı Hızır Medresesi (Küre)
İbrahim Paşa Medresesi (Kastamonu)
Karabulut Medresesi (Göl)
Mevlânâ Muhyiddin Akçaylı Medresesi (Daday)
Mevlânâ Nasrullah çelebi Medresesi (Kastamonu)
Murad Bey Toygar Medresesi (Göl)
Veled-i Kancı (Kıncı) Medresesi (Kastamonu)
Yakup Ağa Medresesi, (Kastamonu)

Bu medreselerden bazılarının Candaroğulları döneminde hizmete başladığına dair de ipuçları vardır, ancak buna dair ayrıntı şu an için konumuzun dışındadır.

XVII. ve XVIII. asırlarda Kastamonu’daki medreseler eğitim ve öğretim hizmetlerine devam etseler de, Osmanlı Devleti’nin duraklama döneminde bulunmasından kaynaklanan bazı sosyal problemlerden Kastamonu ve buradaki eğitim sistemi de olumsuz manada nasibini almıştır. Medreselerde okutulan dersler ve ders kitaplarının çağa uygun olarak güncellenememesi nedeniyle tekrarcılık yani nakilcilik artmış, yeni ve orijinal eserler ortaya konulamamıştır. ülke genelindeki işsizlik nedeniyle boşta kalan gençler medreselere kaydolmuşlar, böylece öğrenci sayısı artmış ama kalite düşmüştür. Medrese öğrencileri bir takım taşkınlık olaylarına bulaşmış ve halkı rahatsız etmeye başlamıştır.

Her şeye rağmen Kastamonu’nun çok önemli buhranlardan ve sosyal çalkantılardan uzak kalması sayesinde bu vilâyetteki medreselerin eğitim düzeyi XIX. yüzyılın ilk yarısında bile pek çok Anadolu kentinden daha ileri seviyede idi.

1830’lu yıllarda Kastamonu’da eğitim-öğretim veren ve bazıları üniversite düzeyinde kabul edilebilecek medreseler mevcuttu.

Bunlardan bazıları şunlardır:
Ağa İmâreti (Yakup Ağa) Medresesi,
Ata Bey Gazi Medresesi,
Merdiyye Medresesi,
Münire Medresesi,
Atîk Medresesi,
Dârü’l-kurrâ Medresesi,
Gökdere Medresesi,
Numâniye Medresesi,
Musallâ Medresesi,
Hacı Mahmud Medresesi,
İbn Fetih (Fethioğlu) Medresesi,
Nasrullah Kadı Medresesi
İnebolu Medresesi.

Öğrencisinin her türlü ihtiyacını karşılamaya yönelik tesis edilmiş olan bu okulların bünyelerinde, yine öğrencilerinin eğitim düzeyinin yükseltilmesi ve bilgi hazinesinin zenginleştirilmesi amacına hizmet edecek kütüphaneler kurulmuş olduğuna şahidiz. 1824 yılında kurulmuş Merdiyye Medresesi’nin 565, 1878’de kurulmuş Halidiye Medresesi’nin 600, Münire Medresesi’nin 660, Numaniye Medresesi’nin 1145, Şeyh Şaban-ı Veli Camii’nin 239 adet kitaptan oluşan kütüphaneleri mevcuttu.

O yıllarda bu okullarda eğitim-öğretim gören öğrencilerden bazıları, mezun olduktan sonra, elde ettikleri bilgi birikimini yeterli görmeyerek daha yüksek seviyedeki bir üniversiteye kaydolmakta idiler ki, bu yüksek öğretim kurumları en başta İstanbul’da bulunmaktaydı. Nitekim Gökdere Medresesi talebelerinden Simitçi Mustafa oğlu Molla Mustafa, 1837 yılı Temmuz ayında bir medreseye kaydolmak için Kastamonu’dan ayrılarak İstanbul’a gitmişti. Musallâ Medresesi öğrencilerinden Halil oğlu Molla Beşir ve Molla Mehmed 1836 Haziranında, Nasrullah Kadı Medresesi öğrencilerinden İzzet oğlu Molla Numan 1837 Ekiminde, aynı sebeple Kastamonu’dan İstanbul’a gitmişlerdi.

İlgili resimO yıllarda Kastamonu okullarının ihtiyaçlarının karşılanması için başta öğretmenler ve öğrenciler olmak üzere bir takım görevliler şehir dışına çıkmakta, çevre illerden erzak temin etmekte idi. Mesela, okullarına erzak temin etmek için Numaniye Medresesi öğrencilerinden Müderris (profesör) Hacı Abbaszâde Ali Efendi oğlu Molla Ali ile Ebû Bekir Molla Hasan Bartın tarafına, Molla İbrahim Bursa’ya, Musalla Medresesi öğrencisi Ahmed oğlu Molla Veliyyüddin Adapazarı’na gitmişlerdi. Diğer okullardan da bir çok öğrenci veya görevli aynı gayelerle Adapazarı, Konya, Kayseri, Akşehir ve İznik gibi şehirlere yolculuk etmişlerdir.

Burada akla şöyle bir soru gelebilir. Kastamonu, bünyesindeki okullarda barınan öğrencilerin yiyecek ihtiyacını ve diğer masraflarını karşılamakta güçlük mü çekmektedir, yoksa o yıllar için bir şehirde bulunması gerekenden daha mı çok okul Kastamonu’da mevcuttur? Elbette bu, yoruma açık bir konudur. Belki de Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıdan en fazla payı alan iller arasında Kastamonu gelmektedir veya çevre illerden çok miktarda öğrenci Kastamonu medreselerine akın etmiştir.

1837’li yıllarda Kastamonu’daki medreselerin ve buralardaki öğrencilerin bu şekilde ihtiyaçlarının tam olarak karşılanamaması, muhtemelen, mahallî idarelerin içinde bulunduğu malî sıkıntı, okulların ekonomik lokomotifi olan vakıf sisteminin zayıflaması, halkın kendi dertleri ile baş başa kalması gibi sebeplere de bağlanabilir.

II. TANZİMAT’TAN CUMHURİYET’E KASTAMONU EĞİTİMİNE GENEL BİR BAKIŞ
Osmanlı Devleti döneminde Kastamonu Vilayeti, en geniş anlamda Anadolu’nun kuzeyinde, doğusunda Sivas ve Trabzon Vilayetleri, güneyinde Ankara Vilayeti, batısında İzmit Sancağı ve kuzeyde Karadeniz ile çevrelenmiştir. Kastamonu Vilayeti 1893 yılında 4 sancak, 22 kaza ve 28 nahiyeden ibaret olup Kastamonu, Bolu, Sinop ve çankırı sancaklarından teşkil olunmuştur. Aşağıda tablo halinde 1893 tarihinde Kastamonu Vilayetinin sancak ve kaza teşkilatına ilişkin idari taksimat verilmiştir.

Kastamonu Vilayeti (1893)
Kastamonu Sancağı Bolu
Sancağı çankırı Sancağı Sinop
Sancağı
Kastamonu
Taşköprü
Safranbolu
Araç
Cide
Tosya
Daday
İnebolu Bolu/Merkez
Gerede
Mudurnu
Göynük
Düzce
Ereğli
Bartın
Hamidiye çankırı/Merkez
İskilip*
çerkeş
Sinop/Merkez
Boyabat
Ayancık

Kastamonu Vilayeti askeri ve siyasi alanda olduğu gibi Osmanlı devrinde uzun süre kültür merkezi olmuş bu sebeple idari taksimatı da çok az değişikliğe uğramıştır. 1907 yılında Bolu’nun Kastamonu’dan ayrılması dışında Cumhuriyet dönemine kadar idari yapılanmasında önemli bir değişiklik olmamıştır.

1839 yılında Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesi ile yeni bir dönem başlamıştır. Tanzimat Döneminin başlaması ile Türk eğitim sisteminde meydana gelen medrese sisteminden mektep sistemine geçme anlayış ve uygulaması ile bütün Osmanlı ülkesinde olduğu gibi, Kastamonu’da da yeni anlayışa uygun modern okullar açılmaya başlamıştır. İkinci Mahmut zamanında 1838 yılında Rüşdiye adıyla Sıbyan mektebi denilen ilkokulun üzerinde orta dereceli bir okul açılmasına karar verilmiştir. Rüşdiyelerin açılmasındaki temel amaç Tanzimat sonrası kurulan devlet örgütüne memur yetiştirmekti. Bilhassa II. Abdülhamit devrinde ülke genelinde yapılan yeni eğitim düzenlemeleri ile okullar, verdiği tahsile göre sınıflandırılmıştır. Böylece ilkokul derecesinde 4 yıl eğitim veren sıbyan mektepleri, orta derecede okullar olan ve yine 4 yıl eğitim veren erkek ve kız rüşdiyeleri, lise düzeyindeki, 3 yıl eğitim veren idadîler ve daha yüksekte ise öğretmen yetiştiren “dârülmuallimîn” ve “dârülmuallimât”lar açılmıştır.

Vilâyetlerdeki eğitim-öğretimi düzenli yürütmek amacıyla buralarda birer Maarif Müdürlüğü (Millî Eğitim Müdürlüğü) açılması işi de II. Abdülhamit döneminde başlamış ve 1892 yılında, Basra, Bağdat, Halep, Bursa, Konya, Erzurum, Trabzon, Edirne gibi ülkenin büyük vilâyetleri ile birlikte Kastamonu’ya da bir maarif müdürü tayin edilmiştir.

Osmanlı Maarif Nezareti (Millî Eğitim Bakanlığı), gönderilen bu müdürlerin ekonomik sıkıntılarını aşabilmelerini ve halktan gereken desteği alabilmelerini, öğretmenlerin tayin ve terfî işlemlerinin yapılmasını sağlamak ve eğitimin kalitesini artırmak gibi amaçlarla, vilâyetlerde Maarif Meclisleri (Millî Eğitim Komisyonları) açılmasını teşvik ettiler. Hatta kazalarda bile bu meclisler açılmıştır. ülkede bu teşkilatlanmayı en iyi ve hızlı gerçekleştiren illerden biri, geniş sınırlara sahip olmasına rağmen, yine Kastamonu olmuştur.

1892’de Kastamonu Vilâyeti ve buraya bağlı olan İnebolu, Safranbolu, Taşköprü, Tosya, Araç, Daday, Cide, çankırı, çerkeş, İskilip, Sinop, Gerze, Boyabat, Ayancık, Bolu, Bartın, Hamidiye, Düzce, Akçaşehir, Mudurnu, Göynük, Gerede, Ereğli kazalarında Millî Eğitim Komisyonları kurulmuştur. Bu oluşumun içinde kaza ve sancak ileri gelenleri de üye konumunda idiler.

19. yüzyıl sonlarında devlet yönetimi bir taraftan iç ve dış siyasî problemlerle uğraşırken diğer taraftan eğitimde büyük bir atılım yapma gayreti içerisinde olmuştur. Eldeki imkânlar nispetinde ülkede ilkokullar açtırmıştı. Bu ilköğretim okullarından bir kısmı eski ve bir kısmı yeni usûle göre eğitim veriyordu.

1893 yılına gelindiğinde Osmanlı ülkesinin büyük vilâyetlerinde bu okullar yaygın olarak açılmış bulunuyordu. Kastamonu Vilâyeti, kazaları ile birlikte, 2919 Eski Usûl ilkokul ve 555 Yeni Usûl ilkokul olmak üzere toplam 3474 okulla ilk sırayı alırken, toplam 3417 ilkokulla Bursa ikinci, 2619 toplamla Trabzon üçüncü, 2092 toplamla Ankara dördüncü sırayı alabilmiştir. 1876 yılında Osmanlı vilâyetlerinde açılmış bulunan rüşdiyelerden Kastamonu Vilayeti genelinde 16 Rüşdiye Mektebi bulunmaktaydı. Bu sayı ile Kastamonu yine ülke genelindeki büyük vilâyetler içinde eğitim açısından ilk ona girebilen illerden birisi olmuştur.

İlk defa 1866 tarihinde başlayan vilayetlerin salnâme yayınlama geleneğine Kastamonu’da vilayet matbaasının kurulması ile Kastamonu da katılmıştır. 1869 tarihinde ilk defa Kastamonu Vilayet Salnâmesi yayınlanmaya başlanmış ve 21 adet salnâme yayınlanmıştır. En son yayınlanan 21. Salnâme 1903 tarihlidir.

1882 yılında Kastamonu Sancağı’ndan eğitim öğretim kurumları hakkında 14. Kastamonu Vilayet Salnamesinde şu bilgiler yer almaktadır. 1882 yılında Kastamonu Sancağı Merkez, Taşköprü, İnebolu, Safranbolu, Tosya, İskilip, Daday, Araç ve Cide kazalarından oluşmaktaydı. Kastamonu il merkezinde birisi kız diğeri erkekler için iki Rüşdiye Mektebi bulunmaktaydı. Bu iki rüşdiyede 21’i kız öğrenci olmak üzere 102 öğrenci eğitim görmekteydi. Kastamonu Sancağına bağlı idari yapılanmaya göre Kastamonu’da 7 Rüşdiye Mektebi, 873 Sıbyan Mektebi bulunmaktadır. Ayrıca Kastamonu Sancağı genelinde 4’ü il merkezinde olmak üzere 14 kütüphane ve 46 medrese bulunmaktadır.

14. Kastamonu Salnamesine Göre Kastamonu’da Eğitim Kurumları (1299/1882)

KASTAMONU VİLAYETİ

Rüşdiye Mektepleri

Sıbyan Mektepleri

Kütüphane

Medrese

Kastamonu

Sancağı

Okul Sayısı

öğretmen Sayısı

öğrenci Sayısı

Müslim

Gayrı Müslim

Toplam

Kastamonu Merkez Kazası

2

8

102

27

3

30

4

16

Taşköprü Kazası

1

4

69

48

48

1

4

İnebolu Kazası

1

5

60

150

3

153

1

4

Safranbolu Kazası

1

4

80

170

3

173

2

12

Tosya Kazası

1

4

73

80

1

81

1

2

İskilip Kazası

51

51

5

6

Daday Kazası

1

3

75

90

90

2

Araç Kazası

37

37

Cide Kazası

120

120

Toplam

7

28

459

773

10

873

14

46

Yukarıda ifade edildiği üzere Salnamelere göre verilen rakamlarda farklı yıllara göre değişiklikler olmaktadır. örneğin Rüşdiye Mektepleri ele alınırsa sayı itibarıyla 1871 ve 1873 tarihlerinde dört, 1875’de beş 1877’de yedi, 1882,’de yedi, ve 1903 yılında ise dokuz oldukları anlaşılmaktadır.

1903 tarihli 21. ve son Kastamonu Salnamesine göre idari yapılanma olarak Kastamonu Sancağı; Kastamonu Merkez, Taşköprü, Safranbolu, İnebolu, Araç, Daday ve Cide kazalarından oluşmaktaydı. Bu kazalara bağlı olan 14 nahiyenin ise isimleri şunlardır: Devrekani, Akkaya, Göl, Kuzyaka, Gökçeağaç, Aktaş, Ulus, Eflani, Küre, Abana, Azdavay ve Hoşalay.

tarihi abdurrahman paşa lisesi binası ile ilgili görsel sonucuSon Kastamonu Salnamesine göre 1903 senesinde Kastamonu şehir merkezinde bulunan eğitim kurumları şunlardır: Kastamonu Darülmuallimîni, yatılı ve gündüzlü olmak üzere ikili öğretim yapan 118 öğrencinin eğitim aldığı Mekteb-i İdadî-i Mülkî, 116 öğrencinin bulunduğu bir Mekteb-i Rüşdî-i Askeriye, 49 öğrenciye sahip bir Mekteb-i Sanayî, 5 öğretmen ve 76 kız öğrencinin eğitim gördüğü bir İnas Rüşdiyesi bulunmaktadır. Ayrıca aynı sene şehir merkezinde ilköğretim düzeyinde birisi Ermeni diğeri Rum Mektebi olmak üzere 10 İptidaî Mektep bulunmaktadır. Söz konusu ibtidaî mekteplerin isimleri şunlardır: Yarabcı, Nasrullah, Numûne, Deveciler, İsmail Bey, Sürûr, Sinan Bey ve Zihnizâde iptidai mektepleri. Bu iptidai mekteplerde toplam 905 öğrenci eğitim görmekteydi. Kastamonu’ya bağlı kaza ve nahiyeler bakıldığında ise 7 Rüşdiye Mektebi’nin bulunduğu anlaşılmaktadır. örneğin 5 öğretmenli Taşköprü Rüşdiye Mektebi’nde 80, Taşköprü’ye bağlı 3 öğretmenli Gökçeağaç Rüşdiye Mektebi’nde 85 öğrenci eğitim görmekteydi. Yine rüşdiyeler dışında Taşköprü kazası dahilinde toplam 10 İptidaî Mektep bulunmakta olup bu okullarda 507 öğrenci eğitim almaktaydı.

1906-1907 öğretim yılında vilâyetlerde ve kazalarda mevcut rüşdiye sayıları incelendiğinde Kastamonu’da 8 erkek, bir kız rüşdiyesi varolduğu görülmektedir. 1876’da 16 iken, bu sayı “rüşdiyelerin idadîlerle birleştirilmesi kararı” üzerine azalmış gibi görünmektedir. Bu tarihte Konya’da toplam 12, Erzurum’da 7, Kayseri’de 3, Bağdat’ta 5, Kütahya’da 6, Bursa’da 22, Trabzon’da 13, Ankara’da 8, İzmir’de 9 rüşdiye mevcuttur. Diğer vilâyetlerde ise daha azdır. Kastamonu yine on büyük vilâyetin içerisinde olmuştur.

Rüşdiyelerden mezun olan öğrencilerin gittikleri idadîler de 19. yüzyıl son yarısında açılmıştır. 1885 yılında Bursa, Edirne ve sonra Trabzon, Konya, Ankara, üsküp, Adana, Halep, Kudüs ve Sivas gibi şehirlerle birlikte Kastamonu’da da idadî yapımına başlanmıştır. 1885 yılında açıldığı bilinen Kastamonu İdadîsi (Lise) 7 yıllık ve Leylî (yatılı) olarak açılmıştır.

1905-1906 yılında Kastamonu Vilâyetinde toplam 4 idadî mevcuttu. O yıllarda İstanbul’da 9, Edirne’de 6, Adana’da 1, Bağdat’ta 1, Ankara, Bursa, Konya ve Beyrut’ta 5, Erzurum’da 2 idadî vardı. Diğer vilâyetlerde idadî sayısı 1’le 3 arasında değişiyordu. Yani Kastamonu ilk on şehir içinde bulunmaktaydı.

Öğretmen yetiştiren kurumlar olarak “Dârulmuallimîn”ler 19. yüzyılın sonlarında önce İstanbul’da açılmıştı. Daha sonra öğretmen açığını kısa sürede kapatabilmek amacıyla taşra denilen, İstanbul dışındaki belli başlı illerde de öğretmen okulları açılmıştır. Başlangıçta yeterli öğrenci bulunamayan bu okullar Osmanlı ülkesi genelinde kısa sürede yaygınlaşmıştır. 1905 yılında ülkede 32 yerde Dârulmuallimîn mevcuttu. Bunların başında, Edirne, Ankara, Bağdat, Bursa, Trabzon, Konya, Antalya, üsküp, Musul, Yemen, Kudüs ve Bingazi gibi vilayetlerle birlikte Kastamonu da bulunmakta idi.

Bu tarihlerde vilayetlerin eğitim masraflarını çeşitli vergiler ve gelirler karşılamaktaydı. 1896 yılında Bursa’nın eğitim geliri toplam 2.246.530 kuruş iken, aynı tarihte Kastamonu’nun eğitim gelirleri 1.724.009 kuruşa ulaşıyordu. Yine bu yıllarda, Sivas 898, Erzurum 739, Diyarbakır 388 bin ve Beyrut 1 milyon kuruş gelire sahipti.

1908 tarihine kadar Kastamonu’da okullaşma oranı düşük görülmektedir. 1908’de İbtidâi Mektepler ölçü olarak alındığı takdirde bu oran binde altı gibi düşük bir rakamdır. Meşrutiyetin ilanından sonra başlatılan eğitim seferberliği ile ülke genelinde okullaşma oranının yükseltilmesi hedeflenmiş, 1909 tarihinden itibaren ilköğretim meselesini ele alarak faaliyete başlamıştı. Bütün milleti ilköğretim imkânına kavuşturmak için bir çok düzenlemeler yapılmıştır. özellikle ders programlarında önemli değişiklikleri sağlayarak toplum hayatında gerekli olan ziraat, ticaret ve sanata ait bilgiler ders programlarına konmuştur.

İlköğretimde tahsil zorunluluğunun getirilmiş olmasına karşı okulların yetersizliği ve öğretmen açığı gibi sebeplerle eğitimde istenilen seviyeye ulaşılamamıştı. 1910 yılında eğitimde yeni düzenlemeler dahilinde Kastamonu’da (Sinop ve çankırı dahil) bütün giderleri hassa-i iâneden karşılanmak üzere 76 adet Mekteb-i İbtidâiyenin açıldığı görülmektedir. 1910 tarihinde Kastamonu Merkez’de 8, Tosya’da 3, Araç’ta 13, Daday’da 5, Safranbolu’da 9, Cide’de 5, İnebolu’da 9 ve Taşköprü ilçesinde 5 olmak üzere toplam 57 adet Mekteb-i İbtidâiye’nin açılışı gerçekleşmiştir

Tanzimat’ın devletin yapısında bir değişikliği hedef almasına karşı Meşrutiyetin toplum hayatını da değiştirmek gibi daha kapsamlı bir hedefe yönelmesi eğitime verilen önemi artırmıştır. Bu bağlamda bütün bu gelişmelerin ışığında 1913 tarihinde kaza, nahiye ve köy sayısı 2877 olan Kastamonu’da (Sinop ve çankırı dahil) İbtidâi Mekteplerin sayısı 314’e çıkmıştır. Yalnızca Kastamonu merkez ilçe ve köylerinde bu dönemde 150 tane ibtidâi mektebi açılmış bulunuyordu. Ayrıca 1916 yılında okullaşma oranı binde 6’dan binde 109’a çıkmıştır ki bu büyük bir gelişmedir.

Yukarıda bahsedildiği üzere başlatılan eğitim seferberliği ile Kastamonu’da 1914 yılında okullaşma oranı binde 79 iken bu rakam 1916 yılında binde 109’a yükselmiştir. Bu dönemde aynı zamanda bir dersaneli okullardan iki dersaneli okullara geçilmiştir. öyle ki Kastamonu’da bir dersaneli ve bir öğretmenli okul sadece bir tane kalmıştır. Bu başarının sebebi Vilâyet Encümeninin çalışmaları, ders programlarının çevre şartlarına göre tanzim edilmesi gibi hususlar olmuştur. Yalnız İdâdi ve Sultâni Mekteplerinde ibtidâi mekteplerde görülen başarı elde edilememiştir.

Kastamonu’da Meşrutiyet sonrası kurulan ilk özel okul Menbâ-ı Füyûzât Mektebi’dir. Vilayet dahilinde eğitime katkı sağlamak amacıyla bir encümen oluşturulmuş ve ibtidâi mektebi statüsünde 15 Mayıs 1909 tarihinde törenle açılmıştır. Yanya Valiliğine tayini çıkan Kastamonu Valisi Ali Rıza Bey’in demirbaş yardımı yaptığı okulun yardıma muhtaç çocuklar için de kontenjanı da bulunmaktaydı.

Kastamonu ‘da 1910-1912 yılları arasında; Kuzyaka Nahiyesi halkının kendi imkânları ile yaptırdığı Mekteb-i İbtidâiye ve Kastamonu Maarif hissesinden yaptırılan Nümûne-i Tatbikat-ı Zükûr İbtidâdisi açılmıştır. 14 Eylül 1910 tarihinde Kastamonu Mekteb-i Sultânisi 59 öğrenci ile eğitime başlamış, Ziraat Amelî Mektebi’nin inşaatı devam etmekte olup yine halkın gayretleriyle mahallinde Göl Nahiyesi Mehran Köyünde, Küre’de Meşrutiyet Mekteb-i İbtidâdisi, Taşköprü’de Sultan V. Mehmet Reşat’ın 30 lira yardım ettiği Reşâdiye Mektebi inşaatları devam etmekteydi.

1913 tarihli “Tedrisât-ı İbtidaiye Kanun-ı Muvakkati” ile Rüşdiye Mektepleri kaldırılmış, bundan sonra Kastamonu’daki Rüşdiye Mektepleri İbtidai Mekteplerin çatısı altına alınmıştır. Milli Mücadele Döneminde Kastamonu’da Mekteb-i Sultanî, Darülmuallimîn, Darülmallimât, Mekteb-i Sanayi, Ziraat Mektebi ve İnebolu Ticaret Mektebi öğretim kurumları olarak eğitim vermişlerdir.

Birinci Dünya Savaşının ülke içerisinde yarattığı yoksulluk ve yetim kalan çocukların himayeye muhtaç olmalarından dolayı Darüleytam’lar açılmıştır. İttihat ve Terakki İstanbul merkez sorumlusu Kemal Bey ile Kastamonu Milletvekili olan İsmail Mahir Efendi’nin idaresinde Darüleytamlar Umûm Müdürü sıfatı ile memur edilmişlerdir. Bu çerçevede Kastamonu Darüleytamı da 18 Aralık 1915 tarihinde hizmete açılmıştır. Yine 1916 yılında 8 Nisan 1916’da Kavak Leyli İbtidâisi, 2 Haziran 1916’da Gökdere İnas İbtidâisi ve Server İbtidâisi açılmıştır.

Mütareke sonrası Kastamonu’da 148 ilkokulda 9552 öğrenci eğitim görüyordu. Millî Mücadele döneminde savaşın getirdiği sosyal ve ekonomik problemler yüzünden öğrenci sayısında biraz düşme olduğu anlaşılmaktadır. 1918 yılında 220 kadar ilk mektebin 148’i açık tutulabilmiştir. Bu sayı Millî Mücadele döneminde 227’ye kadar yükseltilmiş ise de istenilen seviyeye getirilememiştir. Okulların açık tutulamamasındaki en önemli sebebin öğretmensizlik olduğu anlaşılmaktadır. çünkü dönemin zor şartları içerisinde 1923 bütçesinde 187 ilk mektebe ödenek ayrılmış fakat öğretmen yokluğundan bu okullar açılamamıştır.

1923 yılı başında ve Cumhuriyetin ilan edilmesi döneminde Kastamonu merkez, kaza ve nahiyelerinde 40 İptidaî Mektep bulunmaktadır. Birde söz konusu yıllarda eski rüşdiyelerin devamı sayılan ve onların programını takip eden Numune mektepleri vardır. Kastamonu’da yalnız merkez kaza, İnebolu ve Safranbolu’da bulunan Numûne Mekteb-i İbtidaîlerinin 1922 yılı sonunda kapatıldıkları bilinmektedir.

1927 yılı nüfuz sayımı sonuçlarına göre Kastamonu’da okuma yazma bilenlerin sayısı 16.109’dur. Bu oran yaklaşık nüfusun %6’sı civarındadır. Fakat söz konusu yıl Türkiye’de okuryazarlık oranının %9’larda olup bu oranının İstanbul’dan dolayı yüksek çıktığı dikkate alındığı zaman Kastamonu’daki okuma yazma oranının Anadolu’daki okuryazar oranı ile aynı olduğu söylenebilir.

III. BİRİNCİ MEŞRUTİYET’TEN GüNüMüZE KASTAMONU’DA ORTA öĞRETİM KURUMLARI
Osmanlı imparatorluğu’nda çağdaş eğitim kurumları II. Mahmut döneminden itibaren açılmaya başlanmıştır. Sıbyan mektepleri ilköğretim düzeyinde okullar olup en yaygın eğitim kurumudur. Rüştiyeler, ortaokul düzeyinde öğretim yapan okullar olup il, ilçe ve nahiyelere kadar yayılmıştır. İdadiler ise bugünkü lise düzeyindeki okullardır ve imparatorluk dâhilinde ancak 1880’lerden sonra açılmıştır.

I. Meşrutiyet sonrasında Kastamonu merkez ve kazalarında oldukça fazla sıbyan ve rüştiye mekteplerinin olduğu görülmektedir. 1880’lerden itibaren Askeri Rüştiye (1884), Darülmuallim (1884), Mekteb-i İdâdi (1885) ve Mekteb-i Sanayi (1888), Darülmuallimat(1913) açılmıştır. Bunlar Cumhuriyete miras kalan ve günümüze kadar gelen etkin eğitim kurumlarıdır.

Söz konusu okulların işlevleri aynı kalmakla beraber zaman içinde ad ve küçük çaplı statü değişikliğine uğramış, ayrıca Cumhuriyet döneminde yeni kurumlar eklenmiştir. 1970’lere kadar şehrin eğitim ihtiyacını karşılayan bu okullar hakkında şu bilgileri vermek mümkündür:

3.1. MESLEKİ EĞİTİM VEREN OKULLAR:
3.1.1. Islahhane: ülkemizde, dar gelirli ve 14 yaşından küçük aile çocuklarını kısa sürede meslek sahibi yapmak maksadıyla 1869 yılında Islahhane adıyla Kışla Parkı civarında açılmıştır. Terzilik, mürettiplik, kunduracılık, ve marangozluk dallarında eğitim vermiştir.

3.1.2. Askeri Rüştiye: 1884 yılında Abdurrahman Paşa2nın valiliği zamanında açılmış bir meslek okuludur. Subaylar ders verdiği için eğitim kalitesi yüksektir. Okulun öğretmenleri zaman zaman diğer okulların ihtiyacını da karşılamıştır.

3.1.3. Mekteb-i Sanayi: Kastamonu Sanayi Mektebi’nin temeli 23 Nisan 1888 günü bugünkü Cumhuriyet Meydanı’nda atılmıştır. Bu maksatla düzenlenen törene Vali Abdurrahman Paşa, Mirliva Sadık Paşa ve vilayet erkânı ile şehrin ileri gelen kişileri katılmıştır. İnşaat hızla bitirilmiş ve okul 16 Eylül 1889 günü yapılan bir törenle hizmete girmiştir. Vali açılışta bizzat bulunmuştur. Okulun yıllık masrafının 10 bin kuruş olduğu hesaplanmış ve bu amaçla Ağlı pazarında 60 dükkân yaptırılarak kiraya verilmesi düşünülmüştür.

Daha sonra okul binasının yeterli olmadığı görülmüş ve vali Emin Bey’in zamanında 1912 yılında şimdiki binanın yapımına karar verilmiştir. Bu amaçla belediye başkanı Muhittin Bey’in öncülüğünde bir komisyon kurulmuş ve üyelerden Boyacızade Hacı Halit Bey müteahhitlik görevini üstlenmiştir. İnşaat dört buçuk yılda bitirilmiş ve 30 Aralık 1916 günü törenle açılmıştır.

Okulda kunduracılık, marangozluk, urgancılık, mescilik, terzilik ve mürettiplik bölümlerinin olduğu anlaşılmaktadır. 1895 yılında dokumacılık, döşemecilik, demircilik ve tenekecilik bölümleri, 1905’de demirhane açılmıştır. O yıllarda okulun eğitim teknolojisinin çok yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Okulda piyanolar yapılmış, büyük halılar dokunmuştur. Piyanolardan biri ve 40 metrekarelik halı halen Kastamonu Kent Tarihi Müzesi’nde sergilenmektedir.

1927-28 öğretim yılında okulun adı Sanatlar Mektebi olarak değiştirilmiştir. Dökümcülük, tesviyecilik, marangozluk, taşçılık, demircilik bölümleri hizmet vermiştir. 1931’de Mıntıka Sanatlar Mektebi adını almış; çevre illerden hatta daha uzak illerden yatılı öğrenci gelmiştir. Yukarıda sayılan bölümlerden marangozluk, demircilik ve tesviyecilik bölümleri çalışmalarını sürdürmüştür.

1941-42 öğretim yılından itibaren okulun adı Erkek Sanat Enstitüsü olarak değiştirilmiştir. öğrenim süresi 5 yıl olarak belirlenmiştir. Zaman içinde her bölüme ait bağımsız atölye binaları yapılmıştır. 1945’de mobilya, 1948’de döküm, 1937’de tesviye, 1967’de elektrik, 1972’de metal, 1975’de motor atölyeleri hizmete girmiştir.

1976’da ortaokul kısmı kaldırılmış ve Endüstri Meslek Lisesi adını almıştır.Bugün aynı çatı altında Endüstri Meslek Lisesi, Teknik Lise ve Anadolu Teknik Lisesi olarak üç birim halinde çalışmalarını sürdürmektedir. Endüstri Meslek Lisesi bünyesindeki bölümler alanlara dönüştürülmüştür. Bu alanlar şunlardır: Bilişim teknolojileri, elektrik-elektronik teknolojisi, ahşap teknolojisi, makine teknolojisi, metal teknolojisi, motorlu araçlar teknolojisi. Teknik Lise’de ise makine teknolojisi ve elektrik-elektronik teknolojisi alanları bulunmaktadır. Anadolu Teknik Lisesinde ise elektrik-elektronik, makine teknolojisi, bilişim teknolojisi alanlarında eğitim-öğretim yapılmaktadır.

Okul 2004 yılından itibaren AB’ye proje sunmaktadır. 2004 ve 2005 yıllarında LDV projesi dahilinde İsveç ve Almanya’daki eğitim kurumlarında teknik incelemeler yapılmıştır. 2007 yılında Arion ve Autocad eğitimi projesi ilgili kurumlarla(KATSO, OKKB) birlikte yapılmıştır

3.1.4. Kız Sanayi Mektebi: Kastamonu Kız Sanayi Mektebi, vali Enis Paşa’nın zamanında açılmıştır. Kızların, özellikle halı dokumadaki becerileri dikkate alınarak önemli bir adım atılmıştır. İleri görüşlü bir devlet adamı olan vali, kızların meslek sahibi olmalarını sağlamak için Sanayi Mektebi’ne bir şube ekleyerek Kız Sanayi Mektebi’ni kurmuştur. Bu maksatla 14 Mart 1899 günü tören yapılmıştır. Okula 11-13 yaş arasında 20 fakir kız öğrenci alınmıştır. Eğitim süresi üç yıl olarak belirlenmiştir. Açılış günü Enis Paşa uzun bir konuşma yapmış ve kızların eğitimine verdiği önemi anlatmıştır. Bu okulun daha sonraki yıllarda adına rastlanmamaktadır. Bu boşluk kurslarla doldurulmuştur.

3.1.5. Kız Enstitüsü: Kızlara biçki, dikiş, nakış gibi el becerileri kazandırmak için, 1939 yılında Akşam Kız Sanat Okulu açılmıştır. Bunu yeterli görmeyen halk, şehirde bir Kız Enstitüsü açılmasını ısrarla istemiştir. Bunun üzerine okul, 1945’de Kız Enstitüsü adını almış ve öğrenim süresi 5 yıl olarak belirlenmiştir. Şimdi kullanılan binanın temeli ise 3 Mayıs 1947 günü atılmıştır. Okulun adı 1975’de Kız Meslek Lisesi olarak değiştirilmiştir. Aynı binada Anadolu Kız Meslek Lisesi ve Pratik Kız Sanat Okulu hizmet vermektedir..

Kız Meslek Lisesi’nde; grafik ve fotoğrafçılık, yiyecek ve içecek hizmetleri, giyim teknolojisi, çocuk gelişimi ve eğitimi, el sanatları, güzellik hizmetleri bölümleri ile 3-5 yaş çocukları için uygulama sınıfı bulunmaktadır.

Anadolu Kız Meslek Lisesi’nde; büro yönetimi ve sekreterlik, giyim teknolojileri, bilişim teknolojileri bölümleri vardır.

Pratik Kız Sanat Okulu’nda ise; meslek edindirme, geliştirme ve hobi kursları adı altında çeşitli bilgi ve beceri kazandırma çalışmaları yapılmaktadır.

3.1.6. Darülmuallim(öğretmen Okulu): Sıbyan ve ibtidai mekteplerinin öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere Vali Abdurrahman Paşa’nın başkanlığında bir komisyon kurulmuş ve darülmuallim( erkek öğretmen okulu) açılmasına karar verilmiştir. Okul 23 Şubat 1884 günü açılmıştır. Vali törene bizzat katılmış, konuşma yapmıştır. Rifat Bey müdür vekilliğine atanmış ve 20 öğrenci ile öğretime başlanmıştır. Yatılı olmasından dolayı fakir öğrenciler tarafından tercih edilmiştir. 1910 yılından itibaren öğrenci sayısı her yıl 100 dolayında olmuştur. TBMM Hükümeti ile Buhara Hükümeti arasındaki anlaşma gereğince, 1922 yılında, Buharalı 20 öğrenci Kastamonu’ya gelmiş,11’i burada diğerleri lisede bir yıl yatılı okumuşlardır.

Ünlü yazarlarımızdan Rıfat Ilgaz da burada okumuş, 1928’de mezun olmuştur. Okul 1933’de kapatılmıştır.

3.1.7. Gölköy Köy Enstitüsü: Cumhuriyet döneminde öğretmen yetiştirmeye önem verilmiştir. Ancak sayısal açığı kapatmak mümkün olmamıştır. Köylerin eğitim durumuna kısa yoldan çare bulmak amacıyla 1.4.1938 tarihinde Gölköy’de bir eğitmen kursu açılmıştır. 1.11.1939’da Köy öğretmen Okulu adını almış, 17.4.1940 tarihinde kabul edilen 3803 sayılı yasayla Köy Enstitüsü haline gelmiş ve okul 1942 yılında öğretime başlamıştır. 1950 sonrasında programlarda değişikliğe gidilmiş; Köy Enstitüleri ile İlköğretmen okulları birleştirilmiştir. Okul 1954’de çıkarılan 6234 sayılı yasadan sonra Göl İlköğretmen Okulu adını almıştır.

Gölköy Köy Enstitüsü, Türk milli eğitimine değerli öğretmenler yetiştirmiş saygın öğretim kurumlardandır. Okulda mesleğe yönelik teorik dersler yanında demircilik, marangozluk, terzilik gibi el becerilerini de kazandıran kurslar da düzenlenmiştir.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 19 Nisan 1949 günü okulu ziyaret etmiş ve şeref defterine şunları yazmıştır:

“Köy Enstitülerinin kuruluş yıl dönümünü Kastamonu Enstitüsü’nde kutlamakla bahtiyar oldum. Cumhuriyetin en kıymetli eserlerinden olan bu müessesede Köy Enstitülerine memleketin bağlamış olduğu büyük ümitleri bir daha belirtmek isterim. Köylerine ilköğretimi büyük bir milli vazife alarak üzerine alacak öğretmenleri az zamanda ve geniş sayıda yetiştirecek bir feyiz ocağı olarak bu enstitüler kurulmuştur. Bunların kurucuları, içinde çalışan öğretmen ve idarecileri ve bu enstitülere öğrenci olarak yazılan köylü çocuklarımız, büyük bir milli davanın vatansever ve fedakâr yolcuları olarak hizmete girmişlerdir. Şimdiye kadar olan tecrübelerimizle, bu müesseseler her gün bir derece daha tekâmül ederek kıymetlerini artırmışlardır. Bu müesseselerden yetişen genç öğretmenler ve sağlık memurları, aldıkları vazifelerde her sene bir derece daha ilerleyerek hizmet imkânlarını artırmaktadırlar. Kendilerini büyük vatan hizmeti bekliyor. Memleket onları yetiştirmek için mütemadiyen himayesini, dikkat ve yardımını artırıyor.

Köy Enstitüleri içinde çalışan, Köy Enstitülerinden mezun olan vatandaşlarıma yürekten sevgilerimi ve tebriklerimi bildirir ve gözümüzde çok kıymetli olan vazifelerinde muvaffak olmalarını yürekten dilerim. Bu duygularım; Köy Enstitülerinin yıl dönümünü, bütün mensuplarına ve mezunlarına tebrikimin ifadesi ve seyahatim esnasında aldığım tebrik ve muhabbet telgraflarının cevabıdır”.

3.1.8. Göl İlköğretmen Okulu: Yukarıda açıklandığı gibi Köy Enstitüsü’nün yerine açılmıştır. İlkokul üzerine 6 yıl öğrenim vermiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın aldığı genel bir kararla 1970-71 öğretim yılından itibaren öğrenim süre 7 yıl olmuştur. 1973’de çıkarılan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu gereğince ilkokul öğretmeni olmak için yüksek öğrenim mecburiyeti getirilmiştir. Bunun üzerine okul; eski statüye göre okuyan öğrencilerin mezuniyetinde sonra öğretmen lisesine dönüştürülmüştür. 1989 yılında Anadolu öğretmen Lisesi statüsüne alınmıştır. Gölköy’de 1938’den beri faaliyette bulunan eğitim kurumu, bina ve arazisinin askeriye tahsis edilmesi üzerine Kuzeykent semtindeki yeni binasına taşınmıştır. Daha önce şehir merkezinde açılan Anadolu Kız öğretmen Lisesi ile birleştirilmiş, Göl Anadolu öğretmen Lisesi adını almıştır.

3.1.9. Darülmuallimat (Kız öğretmen Okulu): Okul 1915 yılında açılmış, 1923’de kapatılmış ve mevcut öğrenciler Bursa’ya nakledilmiştir. Görüldüğü gibi öğrenim süresi çok kısa olmuştur. Bu okuldan mezun bayan öğretmenler arasında Kastamonu’nun ilk ve tek kadın milletvekili Hacer Dicle bulunmaktadır. Okulun yakın tarihimizde önemli bir yeri vardır. 10 Aralık 1919 günü 3000’den fazla kadın bu okulun bahçesinde ve Anadolu’da ilk kadın mitingini yapmıştır. Okulun öğretmen ve öğrencileri de katılmış, işgaller şiddetle protesto edilmiştir. Miting sonrasında ABD ve Fransa cumhurbaşkanlarının eşleriyle İngiltere ve İtalya kraliçelerine telgraflar çekilerek işgallere derhal son verilmesi istenmiştir.

3.1.10. Kız İlköğretmen Okulu: Kız Muallim Mektebi’nin 1923 yılında kapanmasından sonra Kastamonulu kızlar öğretmen olmak için diğer illere yatılı olarak gitmek zorunda kalmıştır. Bu durum ulaşım ve diğer koşullar nedeniyle sürekli eleştiri konusu olmuş ve halk il merkezinde kızların okuyacağı bir öğretmen okulu açılmasını sürekli dile getirmiştir. Yılların ısrarı üzerine, okul 1956-57 öğretim yılında eski lise binasında açılmıştır. Büyük çoğunluğu yatılı olan okul, ortaokul üzerine üç yıl öğrenim vermiştir. 1970-71 yılında şimdi Eğitim Fakültesi olarak kullanılan binaya taşınmıştır. Okulun öğrenim süresi aynı yıl 4 yıla çıkarılmıştır. Daha önce anlatılmaya çalışıldığı gibi, 1973’de çıkarılan 1789 sayılı Kanunun bir yansıması olarak 1976’da kapatılmıştır. Böylece orta öğretim düzeyinde öğretmen yetiştirme uygulaması son bulmuştur. Aynı okulun bünyesinde 1973’de öğretmen lisesi, 1975’de ise Eğitim Enstitüsü açılmıştır. öğretmen lisesi 1978’de kapanmıştır.

3.1.11. Amelî çiftçi Mektebi: çiftçilere modern tarımın tüm alanlarında örnek olmak üzere 1910 yılında Gölköy’de kurulmuştur. Bu amaçla anılan yerde küçük ve büyük melhe diye anılan 2 tarla sahiplerinin rızasıyla 115 Osmanlı altını verilerek satın alınmıştır. Sonra okulun planları yapılmış; 26 Haziran- 11 Temmuz 1910 tarihleri arasında 125720 kuruşa ihaleye çıkarılmıştır. Neticede binanın emanet usulüyle yapılmasına karar verilmiş, belediye reisi Muhittin Bey’in başkanlığında bir komisyon kurulmuş, inşaat içim mimar Mehmet çavuş görevlendirilmiştir. Okulun temeli vali Hüsnü Bey tarafından 26 Ağustos 1910 günü atılmıştır. Vali yaptığı konuşmada “Ben kısa söyleyeceğim, bu mektep gayet kıymetli, tuhfeendaz derecesinde istifade etmek için çalışalım” demiştir. Bu okul daha sonraki dönemlerde valiler, hatta cumhurbaşkanları tarafından dahi ziyaret edilen bir kurum olmuştur. Burası modern tarımın gelişmesi için bir araştırma ve geliştirme ünitesi olarak hizmet vermiş, çiftçiye örnek olmuş; o yıllarda Osmanlı ülkesinde bir benzerinin bulunmadığı ifade edilmiştir.

Çiftçi Mektebi’nde binlerce meyve fidanı yetiştirilmiş ve halka dağıtılmıştır. Bursa’dan ipekböceği getirilmiş ve bir miktar ipek üretilmiştir. Yine gülcülük üzerine araştırmalar yapılmış ve gülyağı elde edilmiştir. Hayvancılığın ıslahı için damızlık üretimine önem verilmiş; Eskişehir’deki çiftlikten aygırlar getirilmiş ve at ırkının ıslahına çalışılmıştır. Kastamonu çevresinde peynir üretimi kültürü eskiden beri gelişmemiştir. Vali Cemal Bey 1919 yılında Ilgaz’dan 60 koyun aldırmış ve okula vermiştir. Arıcılık konusunda da örnek çalışmalar yapılmış; Sanat Mektebi’nde fenni arı kovanları yaptırılmıştır. Aynı vali, 1920 yılında okul için 4500 lira ödenek ayırmış; bu parayla ihtiyaçlar giderilmiş, harman makinesi alınmıştır. çiftçi Mektebi daha sonra fidanlık olarak hizmet vermiştir. Tavukçulukta da halka örnek olmuş, yumurta üretimi yanında, modern makinelerden çıkarttığı binlerce civcivi vatandaşlara satarak köylüyü kümes hayvancılığı konusunda desteklemiştir.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 9 Aralık 1938 günü fidanlığı ziyaret etmiş, bilgi almıştır. 190 bin aşı yapıldığı, Ankara için 100 bin kavak fidanı üretildiği anlatılmıştır. Fidanlıkta M.Mayer adındaki Alman uzman da İnönü’ye bilgi vermiştir.

1970’li yıllarda burada Tarım Meslek Lisesi açılmış, daha sonra kapatılmış ve tesisler Polis Okulu’na devredilmiştir.

3.1.12. Diğer meslek okulları: Yukarıda sayılanların dışında, 1960’lardan sonra İl merkezinde lise düzeyinde yeni meslek okulları açılmıştır. İmam Hatip Lisesi, Ticaret Lisesi, Teknik Lise, Sağlık Meslek Lisesi, Otelcilik ve Turizm Lisesi gibi.

İlçelerde de çeşitli adlar altında merkezdekilere benzer meslek liseleri hizmete girmiştir.

3.2. KLASİK EĞİTİM VEREN OKULLAR
I. Meşrutiyetin ilanından sonra özellikle eğitime büyük önem verilmiş, vilayet ve sancak merkezlerinde idadi(lise) düzeyinde okulların hızla yapılması istenmiştir. Zira ortaokul olarak kabul edilen rüştiye mekteplerini bitirenlerin okuyacağı okullar yoktu. İdadi öğrenimi yapmak için İstanbul’a gitmek ise çok zor hatta mümkün değildi. O nedenle rüştiyeleri bitirenlerin daha yüksek düzeyde öğrenim görebilmeleri için idadilerin açılması düşünülmüştür. Bu çerçevede Kastamonu İdadisi’nin yapımına karar verilmiştir. Abdurrahman Paşa gibi sadrazamlık makamında bulunmuş, geniş görüşlü bir devlet adamının burada vali bulunması da Kastamonu için bir şans olmuştur. Zira idadi mektepleri sadece Kastamonu merkezinde değil, o zaman buraya bağlı sancak durumunda olan Sinop, çankırı ve Bolu’da da yapılmaya başlanmıştır.

3.2.1. Kastamonu İdadisi( Abdurrahmanpaşa Lisesi): Kastamonu İdadisi, Anadolu’da açılan ilk resmi devlet lisesi özelliğini taşımaktadır. Abdurrahman Paşa’nın valiliği zamanında yapılmıştır. 1884 yılında karar verilmiş, gerekli planları hazırlanarak İstanbul’a gönderilmiş ve Maarif Nezareti’nden izin istenmiştir. 24 Mart 1885 tarihli bir telgrafla inşaatın yapımına başlanması istenmiştir. Bunun üzerine 30 Mart 1885 günü temel kazılarına başlanmış, 2 Mayıs 1885 günü de temel atılmıştır. Abdurrahman Paşa önemli bir konuşma yapmış, sözlerini,”..bu mekteplerde yetişecek evlad-ı vatanı dahi saye-i saltanat-ı seniyyede vatan ve memleketin hayır ve selametine hâdim eylesin” diye bitirmiştir.

Eğitim-öğretime başlamak için binanın bitmesi beklenmemiş; okul müdürlüğüne Celal Bey atanmış ve askeri rüştiyenin bir sınıfında derslere hemen başlanmıştır. Binanın yapımı iki yıl kadar sürmüş, 2 Ekim 1887 günü törenle açılmıştır.

Kastamonu İdadisi 1912 yılından itibaren “sultani” adını almış, ayrıca “ibtidai” denilen ilkokul kısmı da açılmıştır. Okul 1923’de lise adını almış; 1930’dan itibaren karma eğitime geçmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Kastamonu İdadisi verdiği eğitimle sadece bu vilayetin değil çevrenin hatta Türkiye’nin sayılı okullarından biri olmuştur.
Kurtuluş Savaşı yıllarında düzenlenen müsamerelerde ve milli günlerde halkı aydınlatmış, eğitici ve öğretici programlarla moralleri yükseltmiştir. Mezunlarından Hüsnü Açıksöz ve Ahmet Hamdi çelen 1919 yılında Açıksöz adıyla bir gazete çıkarmışlar ve Milli Mücadele’ye destek vermişlerdir.

Kastamonu Lisesi’nde gündüzlü öğrenciler yanında paralı ve parasız yatılı öğrenciler de okumuştur. Avni Doğan’ın valiliği zamanında 1937 yılında lisenin bugün kullandığı binanın yapımı için arsa istimlâk edilmiş ve yeni bina 1943’de bitirilmiştir. 1956 yılında eski lise binası bırakılmış, yeni binaya geçilmiştir. Eski binada 1971 yılına kadar Kız İlköğretmen Okulu, sonra Ticaret Lisesi öğretim yapmış, 1975’de Maliye Bakanlığı’na devredilmiştir. Yakın zamana kadar Defterdarlık olarak kullanılmış; şimdi ise Rektörlük binası olarak kullanılmak üzere Kastamonu üniversitesi’ne devredilmiştir.

Kastamonu Lisesi’nde kuruluşundan itibaren ülkemizin en saygın öğretmenleri ders vermiştir. Cumhuriyet döneminin edebiyatçıları İsmail Habib Sevük, Zeki ömer Defne, Orhan Şaik Gökyay, Vasfi Mahir Kocatürk, Abdulbaki Gölpınarlı, Hikmet Dizdaroğlu, Rauf Mutluay, Mehmet Deligönül; tarihçi Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Mehmet Behçet; ressamlardan Fethi Kayaalp ve Sabri Akça; matematikçilerden Prof. Dr. Esat Egesoy; kimyacılardan Mithat İli en önemli şahsiyetlerdir.

Kastamonu Lisesi’nden bugüne değin 10 bini aşkın öğrenci mezun olmuştur. Bunlar arasında Tahir Karauğuz, Orhan Şaik Gökyay, Arif Nihat Asya gibi şairler; Fethi Tevetoğlu, Arslan Kaynardağ gibi yazarlar; Hüsnü Açıksöz, Beyhan Cenkçi, Aziz Demircioğlu, Siyami özel gibi gazeteciler; Hadi çaman gibi tiyatrocular unutulmaz isimlerdir. Bunlardan ayrı olarak çok sayıda bilim adamı; Genelkurmay ve Anayasa Mahkemesi başkanlığı, müsteşarlık, valilik, genel müdürlük yapmış üst düzey bürokratlar, milletvekilleri, bakan, siyasetçi ve iş adamları vardır.

Kastamonu Lisesi’nin adı 1963 yılında Abdurrahmanpaşa olarak değiştirilmiş en son olarak da Anadolu lisesi statüsüne geçmiştir.

3.2.2. Kız Lisesi: 1923 yılında Kız Muallim Mektebi’nin kapanması üzerine lise çağındaki kızların eğitimi için açılmıştır. Daha sonraki yıllarda karma eğitime geçilmesi üzerine kapanmıştır.

3.2.3. Diğer liseler:
1960’dan sonra Kastamonu merkezinde klasik lise eğitimi veren okulların sayısı artmıştır. Mustafa Kaya Anadolu Lisesi, Kuzeykent Lisesi, Orhan Şaik Gökyay Lisesi, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi, Prof. Dr. Saime İnal Savi Anadolu Lisesi, Fen Lisesi, Anadolu öğretmen Lisesi gibi.

İlçelerde de merkeze benzer bir durum görülmektedir. öncelikle tümünde klasik lise açılmıştır. Bazılarında “Anadolu Lisesi” statüsünde liseler vardır.
Bugün İl genelinde, ortaöğretim kurumlarına bakıldığında şöyle bir tablo ile karşılaşılmaktadır:
Genel Lise 18,
Anadolu Lisesi 6,
Fen Lisesi 1,
Anadolu öğretmen Lisesi 2,
Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi 1,
çok Programlı Lise 9,
Meslek Lisesi 21,
Sağlık Meslek Lisesi 4.
Ortaöğretim kurumlarının toplamı 62 olup 26’sı genel lise, 36’sı meslek ve teknik lise durumundadır. Genel liselerde 5172, mesleki ve teknik liselerde 8193, toplam 13365 öğrenci öğrenim görmektedir.

IV. KASTAMONU’DA YüKSEKöĞRETİM KURUMLARI
Eğitim ve kültür tarihi açısından bakıldığında ülkemizin en eski vilayetlerinden olan Kastamonu; yüksekokullarla 1975’te, üniversite ile 1982 yılında tanışmış; ancak 2006’da bağımsız bir üniversiteye kavuşmuştur. Kastamonu’daki köklü eğitim kurumlarının yakın tarihteki mâzisi; teknik alanda 1869, öğretmen yetiştirmede 1884, klasik lise eğitiminde 1885 yılına kadar uzanmaktadır. Böylesine köklü geçmişi olan bir ilin ancak iki yıl önce üniversiteye kavuşmuş olması düşündürücüdür. Elbette bu gecikmede değişik etkenler rol oynamıştır. Ancak bundan sonra yapılacak hızlı atılımlarla geçmişin kayıplarını gidermek mümkündür.

Üniversiteleşme yolunda geçmişten günümüze yaşananları kısaca özetlemek gerekir. 1921 yılında Kastamonu milletvekili Abdülkadir Kemali Bey Tıp Fakültesi kurulması için Meclis’e kanun teklifi sunmuştur. öneri Meclis sağlık komisyonunda uygun bulunmuş ve genel kurula sevk edilmiştir. Bu düşünce son derece önemlidir. Zira o yıllarda henüz üniversite adı telaffuz bile edilmemektedir. Yüksek okulların tümü İstanbul’da Darülfünun çatısı altında toplanmıştır. Bu önerisi gerçekleşmiş olsaydı İstanbul dışında ilk Tıp Fakültesi; dolayıyla ilk yüksek öğretim kurumu Kastamonu’da açılmış olacaktı. Abdülkadir Kemali Bey’in buna öncülük etmesi bir heves değil; ilin, o yıllardaki eğitim ve kültür birikiminin güçlü olmasındandır. Savaş yılları olması nedeniyle bu öneri gerçekleşmemiştir.

Yüksekokullar konusunda ikinci girişim 1926’da yapılmıştır. Cumhuriyet Hükümeti ülkedeki kalkınmanın ancak eğitim yoluyla mümkün olacağını görmüş ve her düzeyde öğretmen yetiştirmeye önem vermiştir. O yıllarda köy ve mezra sayısı 40 bin civarında hesaplanmıştır. Her yıl üç bin öğretmen yetiştirmek üzere 10 yılda tüm köylerin öğretmene kavuşturulması amaçlanmıştır. Bu nedenle öğretmen okullarının yapımı planlanmıştır. Ancak öğretmenler sadece ilkokullar için değil ortaokul ve liseler için de düşünülmüştür. Orta öğretim kurumlarının ihtiyacı dikkate alınarak Anadolu’nun batısında, ortasında ve doğusunda “Büyük Muallim Mektebi” adıyla okul yapımı düşünülmüştür. Batıda Balıkesir, ortada Ankara ve doğuda Erzurum’da Büyük Muallim Mektebi yapılması kararlaştırılmıştır. Bu okullardan Gazi Orta Muallim Mektebi’nin temeli 1926 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati tarafından atılmış; hatta bakan binanın aplikasyonunda bizzat bulunmuştur. O bina uzun yıllar Gazi Eğitim Enstitüsü olarak hizmet vermiştir.

Büyük Muallim Mektebi projesini duyan Kastamonulular Ankara’ya gitmişler ve Mustafa Necati Bey’i ziyaret ederek, bu okullardan birinin Kastamonu’da yapılmasını istemişlerdir. Mustafa Necati Bey 1921-22 yıllarında Kastamonu’da İstiklal Mahkemesi başkanlığı yapmış ve halk tarafından çok sevilmiştir. Nitekim Kastamonu Belediyesi onu ilk Fahri Hemşehri seçmiştir. Aradaki bu yakınlık dolayısıyla Mustafa Necati Bey teklifi çok olumlu bulmuştur. Ankara’dan dönen heyet okulun yapılacağı arsayı aramaya başlamış ve 1926 yılı Ocak ayında bugünkü Gazi Stadı ve çevresindeki saha özel İdare tarafından 13200 liraya kamulaştırılmış ve Bakanlığa devredilmiştir. Bundan sonra proje çalışmaları başlatılmıştır. Ancak Necati Bey 1.1.1929 günü vefat etmiş; yerine gelenler bu projeye sahip çıkmamışlardır. Onun ölümü Türkiye Cumhuriyeti’ni yüksek nitelikli bir devlet adamından, Kastamonu’yu da Büyük Muallim Mektebi’nden yoksun bırakmıştır. Bu proje gerçekleşmiş olsaydı, Kastamonu o yıllarda yüksekokula kavuşmuş olacaktı.

Kastamonu’da üçüncü girişim 1970 yılında olmuştur. Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi açılması düşünülmüş ve bu maksatla şehirde bir dernek kurulmuştur. Vali Sabahattin Savacı, Milli Eğitim Bakanlığı ile bazı temaslarda bulunmuştur. Muhtemelen 12 Mart döneminin siyasi çalkantıları içinde olumlu bir sonuç alınamamıştır. Yeni gelen vali Turan Beyazıt zamanında konu tekrar gündeme gelmiştir. 1972 yılı Şubat ayındaki basın toplantısında vali, Milli Eğitim Bakanının kendisine “bir akademi müdürü bulun, açalım” dediğini ifade etmiştir. Bu teşebbüs de sonuçsuz kalmıştır. Kastamonu, yüksekokullarla ancak 1975 yılında tanışmıştır. O yıl açılan Eğitim Enstitüsü 1982’de Gazi üniversitesi’ne, 1976’da açılan Meslek Yüksekokulu da Ankara üniversitesi’ne bağlanmıştır.

Kastamonu’daki fakülte ve yüksekokullar hakkında kronolojiye uyarak kısaca şu bilgileri verebiliriz:
4.1. Eğitim Enstitüsü: Lise üzerine 2 yıllık olan okul, 1975 yılında 80 öğrenci ile bugün Eğitim Fakültesi olarak kullanılan binalarda öğretime başlamış, 1982’de kapanmıştır.
4.2. Eğitim Yüksekokulu: Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Eğitim Enstitüsü, 19 Temmuz 1982 tarihli 41 sayılı KHK ile Gazi üniversitesi’ne bağlanmış ve Eğitim Yüksekokulu adını almıştır. 1989-90 öğretim yılından itibaren öğrenim süresi 4 yıla çıkarılmış, 1992 yılında Eğitim Fakültesi’ne dönüşmüştür.
4.3. Meslek Yüksekokulu: 1976 yılında MEB bağlı 2 yıllık yüksekokul olarak 120 öğrenci ile öğretime başlamıştır. 19 Temmuz 1982 tarihli 41. Sayılı KHK gereğince Ankara üniversitesi’ne bağlanmıştır.

Geniş bir arazide konuşlanan Meslek Yüksekokulu, hızla gelişmiştir. İdare binası, atölyeler, sosyal tesis, öğrenci evi, konferans salonu, stadyum, açık ve kapalı spor alanlarıyla modern ve çağdaş bir eğitim kurumu olmuştur.

Meslek Yüksekokulu’nda şu bölümler bulunmaktadır: Elektrik, Makine, İnşaat, Radyo Televizyon Teknolojisi, Hazır Beton Teknolojisi, çocuk Gelişimi, Endüstriyel Elektrik, Bilgisayar Teknolojisi ve Programları, İşletme, Muhasebe. Okulun öğrenci sayısı 2961, öğretim elemanı sayısı 34’dür.

4.4. Eğitim Fakültesi: 3 Mart 1992 tarih ve 3837 ayılı yasanın ek 29. maddesi gereğince Eğitim Yüksekokulu’nun fakülteye dönüştürülmesiyle kurulmuştur. Fakültede şu bölümler bulunmaktadır: İlköğretim, Türkçe, Eğitim Bilimleri, Bilgisayar ve öğretim Teknolojileri, Güzel Sanatlar Eğitimi. Fakültenin 2699 öğrencisi ve 81 öğretim elemanı bulunmaktadır.

4.5. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu: 3837 sayılı yasa ile kurulmuştur. 1993 yılında Gazi üniversitesi’ne bağlı olarak Eğitim Fakültesi bünyesinde açılmıştır. 2007 yılında Meslek Yüksekokulu sahasındaki binaya taşınmıştır. 198 öğrencisi ve 15 öğretim elemanı bulunmaktadır. Beden Eğitimi öğretmenliği bölümü vardır.

4.6. Sağlık Yüksekokulu: Sağlık Bakanlığı ile YöK arasında 10.9.1992 tarihinde imzalanan protokol gereğince kurulmuştur. 1993’de Sağlık Meslek Lisesi binasında Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu adıyla açılmıştır. 2.11.1996 tarih ve 22805 sayıl Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile 4 yıla çıkarılmış ve Sağlık Yüksekokulu adını almıştır. Halen 265 öğrencisi ve 5 öğretim görevlisi bulunmaktadır. Hemşirelik bölümü vardır.

4.7. Orman Fakültesi: 1996 yılında açılmıştır. Pırlaklar mevkiindeki ilkokul binası Valilik tarafından tahsis edilmiştir. 2007 yılında Meslek Yüksekokulu sahasındaki binaya taşınmıştır. Orman Mühendisliği bölümü vardır. öğrenci sayısı 157, öğretim elemanı sayısı 19’dur.

4.8. Fen-Edebiyat Fakültesi: 2003/2004 öğretim yılında açılmıştır. Geçici binada hizmet vermektedir. Tarih ve Fizik bölümleri vardır. 13 öğretim elemanı ve 295 öğrencisi bulunmaktadır.

4. 9. Hacettepe üniversitesi Kastamonu Tıp Fakültesi: 2007 yılında Hacettepe üniversitesi’ne bağlı olarak kurulmuştur. Daha önce bölge hastanesi olarak yapılan bina Tıp Fakültesi’ne devredilmiştir. Şu an binanın noksanlarının giderilmesine çalışılmaktadır. Fakülteye 2007/2008 öğretim yılı için öğrenci alınmış olup eğitim-öğretime Ankara’da Hacettepe üniversitesi bünyesinde başlanmıştır.

Yukarıda ifade edildiği gibi Tıp Fakültesi hariç diğer fakülte ve yüksekokullar, 2006 yılında kurulan Kastamonu üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı olarak hizmet vermektedir. önümüzdeki zaman dili içinde tüm birimlerin Kuzeykent yerleşkesi içinde toplanması planlanmıştır.

4.10. Polis Meslek Yüksekokulu: İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak 2001 yılında açılmıştır. 2 yıl öğrenim sürelidir. 2007/2008 öğretim yılında 21 öğretim elemanı ve 197 öğrenci eğitim-öğretim görmüştür. Yeni yerleşkedeki binaları henüz tamamlanmamıştır. önümüzdeki dönemde tüm binalar bitirildiğinde ülkemizin en güzel kurumlarından biri olacaktır

V. GELECEKTE KASTAMONU üNİVERSİTESİ VE BEKLENTİLER
Yukarıda, Kastamonu eğitim tarihi hakkında geçmişten günümüze yaklaşık 8 asırlık bir dönemi kapsayan kısa bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Bundan sonra Kastamonu üniversitesi’nden beklentilerimizle ilgili düşünceler ifade edilecektir. Şehrin sosyal, kültürel ve ekonomik yönden daha ileri düzeylere ulaşabilmesi için her yönden donatılmış; bütün fakülte ve yüksekokullarıyla eğitim-öğretim yapan gelişmiş bir üniversiteye ihtiyaç vardır. öncelikle mevcut fakülte ve yüksekokulların fizikî alt yapı, teknik donanım ve akademik bünyelerinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Gerekli koşulların oluşması halinde yeni birimlerin açılması düşünülmelidir. Bu sayede akademisyen ve öğrenci sayısında önemli artışlar meydana gelecektir. Bilim adamlarının bilgi birikimi ve araştırmalarından Kastamonu ve çevresi yararlanmalıdır. Diğer yandan öğrenci sayısı 20 bin olarak hedeflenmelidir. öğretim üyesi ve öğrenci sayısının, şehrin her türlü yaşayışını büyük ölçüde etkileyeceği bilinmelidir.

Öncelikle kampus alanıyla ilgili tüm sorunlar çözülmelidir. Açılması tasarlanan Güzel Sanatlar, Mühendislik, Mimarlık, İktisadi ve İdari Bilimler, Hukuk, İletişim, Veteriner fakülteleriyle Sivil Havacılık, Yabancı Diller, Turizm İşletmecilik ve Otelcilik Yüksekokullarının alt yapıları süratle bitirilmeli ve en kısa sürede eğitim-öğretime açılmalıdır. Aynı şekilde ilçelerde açılması düşünülen hatta izinleri alınmış olan Abana, Araç, Taşköprü ve Tosya Meslek Yüksekokulları bir an önce hizmete girmelidir. Zira ilçelerdeki yüksekokullar, her yönden çevrelerine önemli katkılar sağlayacaktır. Sebebi ne olursa olsun gecikmenin ağır bir bedelinin olacağı bilinmelidir. Herkesin kabul ettiği gibi Kastamonu, üniversiteleşme konusunda geç kalmıştır. Bundan sonra yapılacak dinamik çalışmalarla geçmişin kayıpları giderilmelidir.

Üniversitelerin görevi sadece ders vermek, öğrenci yetiştirmek değil, aynı zamanda bilimsel araştırmalar yapmaktır. Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü’nde en kısa sürede yüksek lisans ve doktora programları açılmalıdır. özellikle Kastamonu ve çevresine yönelik bölgesel düzeyde araştırmalar yapılmalıdır. Bu sayede üniversite, coğrafi avantajlarını da kullanarak tüm Batı Karadeniz Bölgesi’nin merkezi haline gelecektir.

Yukarıda sayılanların kısa sürede gerçekleşebilmesi için önemli ölçüde maddi kaynağa ihtiyaç vardır. Devletin Kastamonu’ya yönelik ödenekleri genel olarak gözden geçirilmeli ve üniversiteye mutlaka öncelik verilmelidir. Resmi kaynakların dışında vakıf ve dernek gibi güçlü kurumlarla üniversiteye yardımcı olunmalıdır. Bu konuda iş adamlarımız, esnafımız ve tüm sivil toplum kuruluşları üniversiteye destek olmalıdır. üniversitenin strateji planı her düzeydeki insanın anlayabileceği şekilde anlatılmalı, üniversite- vatandaş işbirliği mutlaka sağlanmalıdır.

Çağımızda, başarıya ulaşmada tanıtımın rolü dikkate alınmalıdır. Her türlü basın-yayın organları ve diğer iletişim araçlarıyla üniversitenin tanıtımı yapılmalıdır.

VI. KASTAMONU NİçİN BİR üNİVERSTE KENTİ OLMALIDIR?
Kastamonu zaten bir üniversite kentidir. Ancak geçmişle günümüz arasında kısa bir kesinti yaşanmıştır. Beylikler dönemindeki Yılanlı Darüşşifası o dönemin tıp fakültesi idi. Candaroğlu İsmail Bey Medresesi de Anadolu’nun en saygın eğitim kurumları arasında bulunuyordu.

Kuruluşu 1869’a kadar uzanan Kastamonu Sanayi Mektebi, Anadolu’daki en modern teknik okullardan kabul edilmektedir. ülkemizin ilk resmi lisesi olan ve 1885’de kurulan Kastamonu İdadisi, özellikle edebiyat ve sosyal bilimler sahasında yüksek düzeyde eğitim vermiştir. En seçkin öğretmenler burada görev yapmış; ülke çapında şairler, yazarlar yetişmiştir.

Bugün Kastamonu Üniversitesi geniş bir araziye sahiptir ve yerleşkesini kurmuştur. Şu an 3 fakülte ve 3 yüksekokul hizmet vermektedir. 2008/2009 ders yılında Cide ve İnebolu Meslek Yüksekokulları öğretime başlayacak; önümüzdeki dönemde bunları Abana, Araç, Taşköprü ve Tosya’da açılacak olan yüksekokullar izleyecektir.

Hacettepe üniversitesi’ne bağlı kurulan Kastamonu Tıp Fakültesi çok geniş bir alanda konuşlanmıştır. Daha önce yapımına başlanan Bölge Hastanesi Sağlık Bakanlığı tarafından Hacettepe üniversitesi’ne devredilmiştir. 2007/2008 ders yılında öğrenci alımına başlanmış olup öğretim şimdilik Ankara’da devam etmektedir. Tıp Fakültesi hizmete girdiğinde, bölgenin sağlık üniversitesi olacaktır.

İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak 2001 yılında Polis Meslek Yüksekokulu açılmıştır. Geniş bir alanda inşaatı başlayan modern tesisler bitmek üzeredir.

Sonuç olarak diyoruz ki: Geçmişten günümüze uzanan tarihsel miras, mevcut alt yapılar ve fiziki durumlar, şu haliyle Kastamonu’yu bir üniversite kenti haline getirmiş bulunmaktadır.

Hazırlayanlar:
Yrd. Doç.Dr. Mustafa ESKİ
Yrd. Doç.Dr. M.Serhat YILMAZ
Yrd. Doç.Dr. Cevdet YAKUPOĞLU

Yayın Tarihi:2008

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Kastamonu Yöresi Geleneksel Maşrapa Konuşturma ve Keloğlanın Evlenmesi Oyunu

Maşrapa Konuşturma Oyunu: Köy dışından yabancı misafir geldiğinde kadınlar arasında oynanan bir oyundur. Oyunbaşı, öncelikle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Gülmek ve Güldürmek / Ersin MİMAN

"İnsanları güldürmek için konuşan ve yalan söyleyen kişiye yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun." ...حدّثنا …

Kapat