Ana Sayfa / Uncategorized / SEN SINANDIN BEN (Mİ) KAYBETTİM / Turhan KARADERE

SEN SINANDIN BEN (Mİ) KAYBETTİM / Turhan KARADERE

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Y o l d a

Turhan Karadere

SEN SINANDIN BEN (Mİ) KAYBETTİM (?)

….(Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir. (Furkân Sûresi – 20. Âyet)

“Mü’min mü’minin aynasıdır… (ihtiyaç duyduğunda) onun geçimini temin eder / zarardan-ziyandan korur ve arkasından da / gıyabında da elinden geldikçe onu savunur.”(Ebu Davud, Edeb, 49)


“Mü’minin mü’min kardeşiyle olan durumu, birbirini yıkayıp temizleyen iki el gibidir…”
(Kenzü’l-Ummal – I/155)


Birden fazla kişinin olduğu yerde tek kişilik imtihan olur mu? Olur, gibi gelmez mi bazılarımıza? Ya da “olmaz” diye düşünsek de oluyormuş gibi hissedip öyle davranmaz mıyız bazen? En doğrusu kimseyi buna bulaştırmadan açıkça söylemek lazım ki bahsettiğim kişi, kendimden başkası değil…

“Biri yanlış yola girerse diğerinin bunda ne kabahati var?” diye düşünmüş değilim. Malum, uyarmak, öğütlemek, zaman zaman öğretmek de gerek. Bunlar değil mesele. Dostun başına gelenler gelmeden yapılacaklar yapılmış olsun, belli ve zor bir imtihana alınmış kardeş için gerekenler büyük ölçüde yerine getirilmiş olsun… Bitti mi? Yetti mi? Bana düşen bu mu yalnız?

İşte tam da problemin düğümlendiği yer burası belki. Bu durumda problem, “başkası”nın sınandığını düşünmek:

Arkadaşımın başına bir hal geldi, ben de ona yardım etmeliyim…

Gelenin, dosta gelen bir belâ-musîbet-imtihan olduğunu düşünmek… Kulluk şuuruna pek uygun düşmüyor galiba. Müftülerin fetvasını bilemiyorum, kendim hiç bilemiyorum; fakat vicdan müftüm böyle veriyor fetvasını. Yakını uzak görmek, içi dış sanmak, bize de geleni başkasında bilmek; kendi işimizi imece hayırhahlığıyla görmek…

Bir biçimde seyirci veya yardımcı rolünün bir başına doğru hal, niyet ve tavır olmadığını anlamalıyım, sanırım. Evet, fakat önce fark etmeli: Kendimi, nefsi, kusuru, şeytanı. Ve dostun, kardeşin, arkadaşın farkında olmalı. Ve içerde, gözümüze gözümüze giren bir levha:

Dikkat! Sınanmaktayım.

Sonra işin aslını anlamak… İçerden hareketle anlamak ama. Tahkikçi olmalıyım hem, tedkiki ise bendeki “ben” üzerinde, onu didikleyerek yapmalıyım. Bana dönüp sarsmalıyım ben’i:

 

Dikkat, sınanmaktasın!


Yıkamalıyım diğer eli. Fakat (başkasına) yardım eder gibi değil. O aynada gördüğüm tozu alırken yine o aynada kendi tozumu görmeliyim; onun tozunu almanın kendi aynamıı temizlemek olduğunu da fark ederek yapmalıyım bunu.

Yoksa demeli değil mi kendime dönüp:

Kimsin sen? Kimin derdindesin, neyin peşindesin? Senden evvel bir sahibi, hâmisi ve acıyanı var onun. Sınayan da O! Sen nasılsın O’nunla o anda, bunu fark et!

İmtihan başkasınınsa öncelikle ve ben yukarıdan bakan bir yardımcıysam iş nerelere varır kim bilir. “Duydun mu filanın başına bir hal gelmiş, diye başlayan (diyelim) iyi niyetle başlayan “başkasının imtihanı” değerlendirmeleri, yardım teşebbüsleri. Sonra usul usul bu bahisten lezzet almaya başlamalar, bir bir yaymalar ilh. mahzun! yüz ifadeleriyle…

Kalp bu minval üzere dönmeye bir başladı mı gerisi geliverir. Zan’lar başlar; köpürtmelerle, renk vermelerle, biçim biçmelerle devam ediverir imecenin gayreti… Zira mevzu “bir can”ın başındaysa da –güya- “can”ın başında dönmemektedir. Herkes tek tek ve bağımsız sınanır ya sanki.

İşte böyle dostum, böyle böyle çok imtihan kaybettim ben. Senin imtihanın bana yalnız “ibret” mi olacaktı!

 

Dostum, hani sen sınanıyordun? Senin sınavında bana yalnız doğru şahitlik, vefalı yardımcılık düşmüyor muydu? (Ya niye bunları dahi yapamadım ben?) Düşündüm, bunları anladım şimdilik. Sen de bana yardım et şimdi, etmelisin ve etmeliydin de, değil mi?

 

Anladığımda hakikat payı varsa, evet, sen (de) sınandın, lakin ben kaybeden oldum. Sen kazanmış ol kaybetmiş ol; ben, kaybettim.

 

Sen sınandınsa, ben kaybettim.


Not: Aziz okuyucularıma başta vermem gereken selamı burada veriyorum ve bu acemice dizilmiş satırları paylaşmamıza vesile olan kastamonur.com yöneticilerine şükranlarımız arz ediyorum.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
BAŞLARKEN…/ Orhan SALCI

A R A L I K Orhan SALCI BAŞLARKEN… “Bismillah her hayrın başıdır, biz dahi …

Kapat