Şeyh Mahmud Efendi
Şabaniyye’nin postnişinlerinden olan Ömer Fuadi Efendi’nin verdiği bilgiler, Şeyh Mahmud Efendi ile ilgili en önemli bilgi kaynağıdır. Nitekim bu bilgiler Tâciyye adlı risalenin girişinde olduğu gibi alıntılanmıştır. Buna göre Mahmud Efendi, Kastamonu sancağında Küre-i Hadîde isimli beldedendir ve mezarı da halen bu köyde bulunmaktadır.
Ömrünün ilk zamanlarında Sünbül Sinan Efendi’ye intisap eder; seyr-i sülûkunu tamamladıktan sonra da onun halifesi olarak Kastamonu’nun Araç kazasında Okçular mahallesine yerleşir. Burada günümüzde de hâlâ mevcut olan camiyi bina eder ve irşad faaliyetlerini sürdürür.
Bir rüya Mahmud Efendi’nin hayatında yeni bir pencere açar. Rüyasında Hz. Peygamber’i görür ve ondan yüce makamlara erişme konusunda yardım talebinde bulunur. Hz. Peygamber de hal ve kemal ehli olarak işâret ettiği bir kimseye intisap etmesi durumunda kendisinin evliyaullah makamına erişeceğini müjdeler. Rüyasında Hz. Peygamber’den aldığı bu işâret, Mahmud Efendi’de kalıcı bir tesir bırakır ve onun vasfen işâret ettiği bu yüce zatla karşılaşacağı günü beklemeye başlar. Bu bekleyiş, onun için aynı zamanda bir arayışa dönüşür. İkamet ettiği beldeye yakın olan Kastamonu’da Honsalar Camii’nde faaliyet gösteren Şaban-ı Velî’nin şöhreti yayılmaya başlayınca beklediği kişinin o olduğunu anlar ve kendisini ziyarete gider. Gördüğü rüyayı tafsilatıyla anlatır. Ancak Şaban Velî onun bu rüyasına dair herhangi bir değerlendirmede bulunmaz; aksine onun teslimiyet düzeyini tartıya vurmak ister ve tepkisiz kalır. Mahmud Efendi, bundan ziyadesiyle müteessir olur; daha önce Sünbül Sinan Efendi nezdindeki tasavvufî tecrübesinin bunda etkili olup olmadığını düşünür. Aradan üç gün geçtikten sonra tekrar huzura çıkar ve herhangi bir ayrıcalık istemediğini ve “ednâ bir derviş” olarak kendisine mürid olmaya hazır olduğunu bildirir. Rüyasını istikamet bilmiştir, ne pahasına olursa olsun Şaban-ı Veli’ye intisap etmekte kararlıdır. Bu yüzden ona kendisini mürid kabul etmemesi durumunda kıyamet gününde iki elinin yakasında olacağını söyleme cesaretinde bulunur. Şaban-ı Veli, onun teslimiyetinin ne kadar güçlü ve intisap konusunda ne kadar kararlı olduğunu görür ve ona almak istediği cevabı verir
Mahmud Efendi sonraki yıllarda Şaban-ı Veli’nin yanından ayrılmaz; onunla ilmî sohbetlerde bulunur. Kendisi hali hazırda İstanbul’da hem zâhir hem de tasavvuf ilimlerinden nasiplenmiş bir kimsedir. Bu yüzden Şaban-ı Veli’nin yanında diğer müritlere nazaran daha ayrıcalıklı bir konum elde eder. Pek çok meseleyi karşılıklı konuşma ve değerlendirme imkânı bulurlar. Şaban-ı Veli için o bir mürid olmaktan ötedir; kıymetli bir sohbet arkadaşıdır ve belki diğer müritleriyle gerçekleştiremediği ölçüde derinlikli sohbetleri Mahmud Efendi ile gerçekleştirmektedir. Herkes bu sohbetlerin hepsine vâkıf değildir, ikisinin diğer insanlardan bağımsız olarak karşılıklı ve başbaşa gerçekleştirdikleri sohbetler epeyce fazladr. Kendisinin vefatı Şaban-ı Veli’ye bildirildiğinde o, “âlimin ölümü âlemin ölümüdür” şeklinde yanıtlamış, iki elini dizlerine koyarak sessizce ağlamış ve “kuzular, bir kanadımız kırıldı” demiştir. Onun bu tavrı ve ifadeleri bile Mahmud Efendi’nin kendi nezdinde ne anlam ifade ettiğinin ve sahip olduğu donanımın genişliğinin anlaşılması bakımından önemlidir.
Mahmud Efendi, ömrünün sonlarına doğru Kastamonu’dan ayrılmış ve bugün Karabük ili Eflani ilçesine bağlı ve Demirli olarak bilinen Küre-i Hadîde adlı köye yerleşmiştir. Mezarı geçtiğimiz yıllarda restore edilen köydeki camiinin kenarındaki türbede bulunmaktadır.
Mahmud Efendi’nin, Risaletü’t-Tâciyye isimli kısa bir risalesi bulunmaktadır. Risale, sufilerin giydikleri başlığı veya başlıkları eleştiri konusu yapan ve bunu bidat olarak değerlendiren kesimlere karşı bir reddiye olarak kaleme alinmıştır. Îlgili dönemdeki ulema ile sufiler arasında cereyan eden gerilimlere farklı bir açıdan ışık tutması bakımından da ayrıca önemlidir.
Kaynak:
Mehmet KALAYCI, “Osmanlıda Ulema -Sufiler Mücadelesine Bir Derkenar: Şâban-ı Velî’nin Halifelerinden Mahmud Efendi ve Tâcıyye Adlı Risalesi”
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024