Ana Sayfa / Yazarlar / Şeytan Niye Yaratıldı?

Şeytan Niye Yaratıldı?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

 SORU: Allah varsa,  neden şeytanı yarattı?

Halbuki  seytan insana zarar veriyor.

Allah insanın zarara düşmesini mi istiyor?..

Cevaben: 

Öncelikle Allah’ın varlığına iman etmek imanımızın bir gereğidir.

İman eden her Müslüman; 

başta  Allah’ın varlığına ve birliğine, 

eşi ve benzeri olmadığına,

bütün yüce sıfatlara sahip bulunduğuna 

ve her türlü noksan sıfatlardan uzak olduğuna inanır, 

dil ile ikrar eder, 

kalp ile tasdik eder.

 Allah’ın varlığını bu baş gözümüzle görmek, bu şahadet alemi için mümkün değildir. 

Çünkü, zaten her şeyi bu gözlerle göremeyiz.

Mesela, bir çiçeğe baktığımızda onun mis kokusunu göremeyiz.

İnsanlarla aramızdaki sevgiyi, merhameti veya nefreti göremeyiz, 

ama varlığını hissederiz.

Aynen bunun gibi, Allah’ın varlığını da göremiyorsak, 

inkar edemeyiz, yoktur diyemeyiz.

Peki O’nun varlığını nasıl anlayacağız dersen;

Allah’ın varlık ve birliğine üç delil vardır.

Bunlardan birincisi, Peygamber Efendimiz () dir.

İlk davet emri geldiğinde yakın akrabalarını toplayarak şöyle demişti:

Hamd yalnız Allah’a mahsustur. Ben de O’na hamdederim… 

Yardımı ancak O’ndan dilerim. O’na inanır, O’na dayanırım. 

Şeksiz şüphesiz bilmekle beraber size de bildiririm ki, Allah’tan başka ilâh yoktur; 

O birdir, eşi ve ortağı yoktur.”

Siyer kitabı’ndan

İkinci Delil: 

Kur’an-ı Kerim’dir. Ali imran suresi 18. Ayette: 

“Bütün kainatı adaletle tedbir ve idare etmekte olan Allah, 

O’ndan başka ibadete layık hiçbir ilah bulunmadığını apaçık delillerle bildirdi. 

Buna melekler ve ilim sahipleri de şahitlik ettiler. 

O’ndan başka ilah yoktur; O’nun kudreti herşeye galiptir ve O’ nun her işi hikmet iledir.”

Yine Bakara suresi 163. Ayette 

“İlahınız tek bir ilahtır. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O Rahmandır, Rahim’dir. “

Görüldüğü gibi yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ayetleriyle, 

Allah’ın varlık ve birliğine isaret etmektedir.

Üçüncü delil ise:

Kitab-ı kebir olan kainattır.

Bakara suresi 164. Ayette 

“Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün değişmesinde, 

insanlara faydalı şeylerle denizde akıp giden gemilerde, 

Allah’ın gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, 

her türlü canlıyı yeryüzünde yaymasında, rüzgarları sevk etmesinde 

ve gökle yer arasında Allah’ın emrine boyun eğmiş bulutlarda, 

aklını kullanan bir topluluk için Allah’ın varlık ve birliğine, 

kudret ve rahmetine isaret eden nice deliller vardır”

 buyurulmakta,

Ve kainatta her bir seyde mükemmel bir düzen intizam kuran, 

ve bu düzeni hiç bozulmadan devam ettiren kudret sahibi ancak onu yaratan Allah olabilir. 

Başka el karışsaydı 

bu mükemmel denge bozulurdu

Nasıl mükemmel bir saray, onu inşa eden maharetli ustayı gösterirse, 

şu kainatta her şeyiyle onu yaratanın, varlık ve birliğini, 

kudret ve rahmetini gösterir, şahadet eder!..

Mesela, güneş sistemimize bakalım,

Bir kısmı dünyamızdan bin defa büyük hem de yetmiş derece süratle dönen gezegenleri, 

birbirine çarptırmadan,

direksiz, düşürmeden belli bir yörüngede tutan,

Hem aralarına çekme ve itme kuvveti  koyarak belli bir dengede beraber gezdiren, 

hem hiç bir gürültü ve ihtilal çıkarmadan o büyük kütleleri idare eden bir kudret olmalı değil midir?

Güneş ve ayın vazifeleri gibi, 

hiç isyan ettirmeden  o pek büyük mahlukları vazifelerle çalıştıran, 

o vazifeye uygun bir terbiye ve rızk veren olmadan bu şuursuz mahluklar bu mükemmel vazifeyi nasıl yapacaklardı.

Dünyamızı hem kendi etrafında, hem de güneşin etrafında döndürecek, 

bu hareketle günler, mevsimler, ve yıllar oluşacak, 

hiç bir zaman bir gün 24 saati aşmayacak, 

1 yıl 365 gün 6 saati geçmeyecek şekilde devam edecek.

Demek ki arzımıza o vazifeyi veren kudret, 

onu o vazifede devamlı bir şekilde kudret eliyle tutuyor ki bu düzen saniye şaşmıyor.

 İşte, 

o kudret sahibi ise Allah’tan başka olamaz…

Başka bir örnekle kendi varlığımız olan şu bedene bakalım

Vücudumuz her biri birer yapı taşı hükmünde olan 

ve ortalama çapları milimetrenin 

50 ile 100’de biri kadar büyüklükteki yüz trilyon hücreden meydana gelir.

Bu hücreler devamlı olarak değişirler. 

Bir saniyede milyonlarca hücre ölür, 

yerine yenileri gelir. Böylece hayatiyetimiz devam eder.

Yeni gelen hücreler, sanki başka bir alemde terbiye edilmiş gibi 

hemen ölen hücrenin yerine geçip göreve başlarken, 

orada bulunan diğer hücrelerde gelen hücreye yer açarak işin devamını sağlarlar.

Eğer insan vücudunda faaliyet gösteren milyarlarca hücrelerin 

Allah’ın emriyle hareket eden vazifeli bir memur olduğunu kabul etmez isek,

vücuttaki her bir hücrenin bir diğerine hükmettiğini, 

hem de birbirlerinin hükmü altına girdiklerini kabul etmek gerekir

Hem bu hücrelerin 

Cenab-ı Hakk’ın ilim, kudret, 

irade gibi bütün sıfatlarına sahip olduklarını kabil etmek icap eder…

Zira hiçbir YARATILMIŞ  MAHLUK, HEM MAHKUM HEM HAKİM OLAMAZ…

Ancak ve ancak Yüce Yaratıcımız, 

bir olan Allah’ın eseri olabilen bu intizamlı sanat eserini, 

milyarlarca hücrelere vermenin mümkün olamayacağını, zerre kadar şuuru olan anlar.

Bir iğnenin ustasız

bir harfin katipsiz olamayacağını nasıl biliyorsak, 

hem kainatta hem de kendi varlığımızda delilleri görünen Rabbimizi de 

La ilahe illallah diyerek varlığını ve birliğini idrak ederiz.

Şeytanın varlığına gelince,

evet şeytanın vücudu yani varlığı şerrin gereğidir. 

Fakat şerrin yaratılması şer değil, şerri işlemek şerdir.

Zira 

şerrin yaratılması imtihan gereği, şerri işlemek ise isyandır!..

Kendisi zararlı olanı ve menfaatli olanı seçebilecek bir akla sahip olan insanın 

yapacağı tercih kendi iradesine bırakılmıştır.

Yasin suresi 60-61. Ayetlerde : 

“Ey Ademoğulları! Size şeytana kulluk etmeyin, 

o sizin için apaçık bir düşmandır; 

bana kulluk edin, doğru yol budur dememiş miydim?”

  1. Ayette ise, 

” Nitekim o şeytan sizden nice nesilleri saptırdı. Hiç aklınızı kullanmıyor muydunuz?”

Gibi ayetlerle Rabbimiz, bizleri uyardığı halde, bizler;

 Allah şeytanı yaratmakla  insanın zarara düşmesini mi istiyor diyemeyiz

Ayrıca 

şeytanların varlığı, her ne kadar şer gibi görünse de Rabbimiz, 

o görüntünün arkasında, kulu için 

şeytanla  mücadele vesilesiyle

nice hayırlar ve kemâlatlar murad etmiştir.

Nasıl ki bir çekirdek,

toprağa atıldıktan sonra, koca bir ağaç olup meyve verinceye kadar  

sayılamayacak kadar aşamalar var…

İnsanın mahiyetinde ise istidadlarının açılıpmükemmel bir  kabiliyet kazanıncaya  kadar, 

bir çok aşama ve mertebeler vardır

Belki zerreden güneşe kadar manevi bir merdiven gibi kemâlat mertebeleri vardır ki,

Bu mertebelere ulaşabilmek ve kemâlat yollarında yükselip, 

Allah’ın yakınlığına ulaşmak, rızasına erişmek, 

O’nun veli bir kulu olabilmek için, o insana şeytanla bir mücadele ve mücahede kapısı açılmıştır.

Eğer o mücadele ve mücahede olmasaydı ,

kulun makamı da melekler gibi sabit kalırdı, yükselme olmazdı…

Bir çekirdeğe tatlı bir meyve olma istidadını veren Allah, 

ELBETTE AHSEN-İ TAKVİMDE YARATTIĞI, 

EN ŞEREFLİ OLAN MAHLUKATI OLAN  İNSANA, MELEKLERİN ÜZERİNDE YÜKSEK BİR MAKAMI 

KAZANDIRMAK İÇİN 

ŞEYTANI VE MUZIR ŞEYLERİ ONA MUSALLAT ETMİŞTİR…

“Bu dehsetli düsmanlara karşı bize zırh olacak şey, 

Kur’an’ın bize emrettiği seyleri yapmak, 

ve yasakladığı şeylerden uzak durmakla takva ehli olmaktır.

Ve siperimiz, 

Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâmın sünnet-i senniyyesine ittiba etmektir.

Ve silahımız ise,

 İstiaze-sığınma-

( Felak ve Nas sureleri ve Mü’minin suresi 97-98. Ayet olan ” 

“De ki: Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden, 

Sana sığınırım. 

Onların yanımda bulunmalarından da, Ya Rabbi, Sana sığınırım!..

İkinci silahımız 

istiğfar, tövbe ve pişmanlık… çünkü insan hatadan beri olmaz.

Üçüncü silahımız ise: 

Allah’ın hıfz-ı ilahisine, yani korumasına sığınmaktır. 

(13. Lem’a)

Yine de şeytanın vesvesesi sana galebe çalıp, 

günaha  girdinse, 

Gaffar olan Rabbimiz ebedi azabın önüne tevbe  kapısını açmıştır. İstifade edelim…

Nur yolu’nun  kaleminden…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ahiret Var!

“İdrak kulağından gaflet pamuğunu çıkarmalısın ki, ölülerin nasihatini duyabilesin.” (Sadi Şirazi) İnsanı ahiret inancından alıkoyan, …

Kapat