Ana Sayfa / Yazarlar / Sigara bıraktırma kampanyalarını sigara firmaları mı yapıyor? / Orhan SALCI

Sigara bıraktırma kampanyalarını sigara firmaları mı yapıyor? / Orhan SALCI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

A R A L I K

Orhan SALCI

Sigara bıraktırma kampanyalarını sigara firmaları mı yapıyor?

Hayatım boyunca pek çok insanın sigaraya başlama ve bırakma öykülerini dinledim, bazılarına şahit oldum. Sigarayı bırakabilenler ayrı, deneyip deneyip bırakamayanlar ayrı, bırakmak istemeyenler ayrı, yeni başlayanlar ayrı birer hikaye..

Tüm bu hikayelerin perde arkasında ortak bir nokta var; modern çağın en büyük ve en gizli silahı “algı” oyunları ve algı silahı..

İnsanların sigaraya ve daha pek çok olumsuz işe başlama-bulaşma serüvenlerindeki en itici güç, algılar oluyor yazık ki..

İçki içip bağırmayan, sigara içip savurmayan delikanlı mı olur?” diyerek büyütüldü nice nesiller. Peki bunu kim dedi, kim dedirtti?

Sigaraya, alkole, uyuşturucuya ve başka pek çok suça insanlar ve gençler, algılarla, algı ağlarıyla yönlendirildiler ve algı ağlarıyla yönetildiler..

Algıya hakim olan her şeye olmasa bile çok şeye hakim olabiliyor, hükmedebiliyor. Giyim sektörü nasıl moda adı altında algılarla idare ediliyorsa, tüketim sektörünün tamamı hatta hayatın her alanı; oturduğumuz evlerin dizaynından, komşu ilişkilerimize, yediğimiz yemekten, nasıl yediğimize, kimlerle yediğimize kadar.. Sanat, siyaset, iç politika, dış politika.. her şey, algı zincirleriyle bağlanmış insanların, sürü psikolojisi ile hareket edip, algıyı idare edenlerin istediği yönde sevk ve idare edilmesi noktasına kadar gelmiş durumda.

Haçlı’ların, Cennet vadedip Cehennem çukurlarına sürüklerken, kaçmalarından korktukları askerlerini,  birbirlerine zincirlerle bağlaması misal; bugün gene aynı taraflardan birileri,  tüm dünyayı algı zincirleriyle birbirine bağlayarak, insanları ve toplumları, kendilerinin Cenneti olan para servet uğruna, insanlığı, insanlığın Cehennemi olan tüketim ve zararlı tüketim alışkanlıklarına ve hatta pekçok suça ve kirli işlere  doğru sürüklüyorlar..

Batı dünyası; (Bediüzzaman hz.lerinin “mim”siz medeniyet dediği) bütün deniyet ve denaetlerini, kirini, kinini, çöpünü süsleyip, ambalajlayıp Asya ve Afrika’ya döküyor. Ancak ambalaj yani algı öylesine süslü ki… herneyse…

Çocukluk yıllarımda, bebelerini emzirmeyi banal, mama yedirmeyi marifet sayan algılı analara şahit oldum. Margarin ve tereyağı meselesini hepimiz biliyoruz..

Evet, algı fark edilmeyecek kadar sinsi, fark edilmeden yaşanmayacak kadar mühim ve tehlikeli..

Bugün insanları alkolden, uyuşturucudan, suçlardan ve suç gruplarından kurtarma çabasında görünen bilim adamlarının, sosyolog, psikolog, emniyet çalışanı, sağlık çalışanı herkesin düştüğü, düşürüldüğü; tüm çabalarının, iyi niyetlerinin, emeklerinin ve bu yolda harcanan servetlerin boşa gitmesinin  sebebi; gene algılar üzerindeki oynamalardan kaynaklanıyor, yanlış bir algıyı merkeze alıp yanlıştan hareket etmekten kaynaklanıyor diye düşünüyorum.

O da; “öğrenilmiş, (öğretilmiş) çaresizlik üzerinden hareket ediyor oluşları..

Kamu spotlarında, tv  programlarında, okullarda vb her yerde ve herkes, ağız birliği etmişçesine, “başlamayın, bırakamazsınız, girmeyin çıkamazsınız.” diyerek başlıyor ya da bitiriyor sözlerini.. Gençlere, çocuklara verilen (güya)tüm olumlu mesajlar, tüm kurgu, bir olumsuz hüküm üzerine dönüyor, döndürülüyor; “başlamayın, bırakamazsınız..”

Evet, bu mesaj, başlamayın kısmı için makul görülebilir. Ancak, bu sözün muhatabı olan gençler, algıya hakim olan güçlerin ve güçlülerin mahkumu.. Onlar, onları dinliyor.. Algıların hipnozuna kapılmış giden gence sözümüz geçmiyor. Ve maalesef bu kötü işlere, alışkanlıklara bulaşıyorlar. Dolayısıyla başlamayın çağrısı gerçekçi bir çağrı olamıyor. Yani, insanları bu tür alışkanlıklara çağıranların sesi daha güçlü, daha tatlı. Sihirli fısıltılarla konuşuyor, cezbediyorlar.

Mesajımızın, başlamayın kısmı işlevsiz kaldıktan sonra, bıraktırmaya, kurtarmaya yönelik mesajın daha güçlü, etkili, albenili, olması gerekir normal olarak. Çünkü  yanlış işe, kötü bir alışkanlığa bulaşan bir müddet sonra kurtulmak istiyor çoğunlukla.

Onun bu niyet ve çabasına karşılık gelecek bir mesaj ve davet yapmak gerekirken, ümit ve destek bekleyen o insanların suratına yumruk atar, düştükleri batağa tekrar iter gibi başka bir mesaj veriyor uzmanlarımız; “kurtulamazsın, bırakamazsın”

Bu kapıdan çıkarsan bir daha geri dönemezsin sözünü babasından ya da kocasından işiten kadının, evladın o eve dönememe korkusuyla sürünmeye razı olmasını andıran bir durumu yaşatıyor uzmanlarımız bu millete.. “başlarsan bırakamazsın.” Ne kadar soğuk, aşağılayıcı, dışlayıcı ve kibirli bir ifade..

Bir adama kırk kez “delisin” desen deli, “velisin” desen veli olabilir deriz her daim..  peki bir insana yıllarca sigara bağımlılık yapar, bırakamazsın  dedikten, sigara karşısında o kişinin iradesini, gücünü, şahsiyetini ezdikten sonra, “hadi bırak” demekten daha anlamsız, işlevsiz ve aşağılayıcı mesaj ve davet olabilir mi?

İnsanlara ve gençlere; “evet sigara, alkol, uyuşturucu vb zararlıdır, hiç bulaşmamak, başlamamak daha iyidir. Ama endişe etme, başlasan da bir gün mutlaka bırakabilirsin, senin azmin, iraden karşısında ne sigara ne uyuşturucu ne başka bir şey duramaz diye mesajlar vermiş olmak daha mı zararlıdır?

Bunu bir test etmeye değmez mi?

Eminim netice bundan iyi olmayacaksa da kötü de olmaz.

İnsanları bir illetin biyolojik saldırısından kurtaramasak ta, psikolojik aşağılamasından kurtarabiliriz gibime geliyor.

Sigarayı ve benzeri zararlı alışkanlıkları bırakmayı başarabilen insanların başarı öyküleri, irade ve kişilik üstünlükleri gündem edilmeyip sürekli acziyete, hastalığa, çöküntüye vurgu yapan kamu spotları bana sürekli bir algı oyunu döndürüldüğü kanaati vermiştir.

Oysa her gün binlerce insan, sigara vb gibi zararlı işlere bulaşmayarak, bulaşmışsa bırakarak, tevbe ederek ya da hayatın başka binlerce anında ve alanında binlerce nedenlerle başarı öyküleri yazıyor, tüm zincirleri kırıyor.. bütün bunlar övülmeye, ayakta alkışlanmaya, anlatılmaya, gençlere ve herkese kurtulma yönünde umut ışığı aşılamaya yeter ve anlatılmaya değer..

Gelin bu algı oyununu bozalım, insanı yücelterek kurtaralım, aşağılayarak değil..

Yeri gelmişken, hayatım boyunca unutamadığım, beni çok etkileyen bir anı..

Gençlik, ergenlik çağlarımızda, öğrencilik ve yatılı öğrencilik psikolojisi ile hepimiz az ya da çok sigara içerdik, içtik.

Çok sevdiğim, saygı duyduğum bir arkadaşımızın, sigara içeceği zaman ya sigarasını kırıp yaktığını ya da sigara daha yarı olmamışken fırlatıp attığını fark edip, biraz şaşkın, biraz kızgın nedenini sorduğumuzda; “bir sigarayı tamamen içmek, zevk almak istemiyorum o yüzden ya kırıyor ya zevk alacağım an atıyorum.” cevabını almıştık.

Gencecik bir lise talebesinin irade gücü, kararlılığı, kendine sınırlar koyup o sınırları aşmaması beni çok etkilemişti ve halen unutamam..

Bugün “dünya sigara bırakma günü” imiş..

“Amacımız, imkânsızı mümkün, mümkünü kolay, kolayı da zarif ve zevkli yapmanın yollarını bulmaktır,” (Dr. Feldenkrais)

Not; bahsi geçen, çok sevgili, saygıdeğer, Gazi Üniv. Öğretim görevlilerinden Prof M. Hakkı SUÇİN’e selam ve saygılarımla..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Avucunda Ateş Tutan Kimse / Vehbi KARA

Vehbi KARA Avucunda Ateş Tutan Kimse Hz. Enes anlatıyor; Resulullah(a.s.m) şöyle buyurdu: “İnsanların üzerine öyle bir …

Kapat