Ana Sayfa / Yazarlar / Sizi cennette özleyecek, arayacak, soracak bir dostunuz var mı?

Sizi cennette özleyecek, arayacak, soracak bir dostunuz var mı?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Sizi cennette özleyecek, arayacak, soracak bir dostunuz var mı?

Bu soruyu kendine samimi bir şekilde sor. Bu kadar arkadaşım var, acaba cennette bile beni özleyecek kadar samimi bir dostum var mı?

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Adam cennette iken şöyle der: Acaba falan arkadaşım ne yaptı? Halbuki o arkadaşı cehennemde idi. Allah teala şöyle der: “Onun arkadaşını bunun hatırı için cehennemden çıkarın!”

Bunun üzerine cehennemdeki diğer kimseler şöyle der: “Bizim için bir şefaatçi yok! Ne bir dost ne de bir samimi bir arkadaşımız var!” Şuara Sûresi 100-101

Hasan Basri şöyle dedi:

“Mümin dostlarınızı çoğaltın! Zira kıyamet günü onların şefaati olacaktır.”

Beğavî Tefsiri
Bu soruyu samimi bir şekilde sorun. Kaç tane arkadaşım ve dostum var cennette beni özleyecek? Ya Rabbi, dostumu özledim, onu da yanıma al diyecek?

Siyasi dostları saymayın! İş arkadaşlarını saymayın. Piknik dostlarını da saymayın. Sosyal medya takipçilerini de saymayın. Yokken yok olan, varken var olan dostlarınızı da saymayın… Samimi, dürüst, canınızı, malınızı gönül rahatlığıyla teslim edeceğiniz dostlar…

***

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

أَيُّهَا النَّاسُ، لَا تَتَمَنَّوْا لِقَاءَ الْعَدُوِّ، وَسَلُوا اللَّهَ الْعَافِيَةَ، فَإِذَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاصْبِرُوا، وَاعْلَمُوا أَنَّ الْجَنَّةَ تَحْتَ ظِلَالِ السُّيُوفِ “. ثُمَّ قَالَ : ” اللَّهُمَّ مُنْزِلَ الْكِتَابِ، وَمُجْرِيَ السَّحَابِ، وَهَازِمَ الْأَحْزَابِ، اهْزِمْهُمْ وَانْصُرْنَا عَلَيْهِمْ “.

“Ey insanlar, düşmanla karşı karşıya gelmeyi arzulamayın! Allah’tan huzur içinde olmayı isteyin.

Ama düşmanla karşı karşıya gelirseniz, sabırlı olun!

Şunu iyi bilin ki, cennet, kılıçların gölgesi altındadır.”

Sonra şöyle dua etti:

Ey kitabı indiren, bulutları harekete geçiren ve orduları hezimete uğratan Allah’ım, onları hezimete uğrat ve bize zafer nasip et!

(Buhari 2965)

***

Mustafa İslam oğlu meallerde nasıl çarpıtma yapıyor?

Bu çarpıtmaya tek ve enfes cevabı da Allah teala veriyor.

Meryem Sûresi 29. Ayette Hazreti İsa’nın bebek iken ya da diğer tabirle beşikte iken konuşmadığını iddia ediyor. Bu iddiasının altında ise mucize kavramını farklı anlamasıdır. Ona göre mucizeler, sıradan olaylardır. İnsanlar onları olağanüstü durumlar olarak anlamıştır. Bu iddiasını ispat etmek için de Kur’an’daki tüm mucize ayetlerini tevil eder. Yani hadislerde direk ret metodunu burada kullanmaz. Hadis olsaydı, direk ret ederdi. Şimdi onun iddiasını ve iddiasının Kur’an ile nasıl çürütüldüğünü hep birlikte görelim.

Meryem Sûresi 29. Ayeti şöyle çevirmiştir:

Bunun üzerine (Meryem) çocuğa işaret etti. Onlar; “Biz, daha dünkü bir beşik bebesiyle nasıl muhatap oluruz!?” dediler.[2486]*

Sonra 2486. Notta İsa Peygamber’in konuşmaların da içeriğinden anlaşıldığı kadarıyla bebek olmadığı, dünkü bebek, beşik bebesi, ağzı süt kokan manasında olduğunu söylüyor. Ayrıca verdiği manayı da Mecazu’l Kur’an adlı eserin yazarı Ebu Ubeyde’ye isnat ediyor.

Verdiği dipnot resimdedir. Ebu Ubeyde’ye ait metin de aynı şekilde resimlerde yer alıyor.

Allah teala, İslam oğlunun verdiği, vereceği manayı ta 1400 yıl öncesinden reddetmiştir. Şimdi iki ayet geriye gidelim.

“Nihayet onu kucağında taşıyarak kavmine getirdi.” Meryem 27

Ayette geçen (تحمله) tahmiluhu Kelimesi taşımak anlamındadır. Hamile, karnında bebek taşıyan, Hammal, sırtında yük taşıyan demektir.

Allah teala, Meryem onu kavmine getirdi diyerek zarf kullanmayabilirdi. Zira İsa’nın nasıl getirildiğine dikkat çekmeyebilirdi. Manada bir eksiklik olmazdı. Ama “taşıyarak” diye zarf/hal kullanmıştır. Böylece İsa’nın, annesi Meryem ile sadece gelmediği, bilakis, taşınarak, kucağında getirildiğine dikkat çekmiştir. Bu ifade bile İsa’nın küçük olduğuna tek başına yeterli bir cevaptır.

Aksi halde İslam oğlunun iddiasına göre Meryem, oğlu İsa’yı yetişkin bir çocuk olmasına rağmen kucağında taşımıştır gibi komik bir mana çıkar. Hangi kadın yetişkin olmuş çocuğunu sırtında ya da kucağında taşıyıp getirir.

Tabi İslam oğlu bu ayete de bu manayı vermemiş. Taşımak kelimesini de tahrif etmiş ve şöyle çevirmiştir. “Nihayet, onu alarak kavminin yanına döndü.” Yani taşımak kelimesini yanına alarak diye çevirmiştir. Yeter ki, istediği mana çıksın. Kane kelimesine olmadık mana, tahmil kelimesine de olmayacak manayı vererek istediği manayı yakalamış ve okuyucuları kandırmıştır.

Tabi bu, mealdeki tahrifattan sadece bir tanesi. Diğerleri de aşağı yukarı bu şekilde.

***

YARISINI OKUYUN. ZATEN SONUNA KADAR OKURSUNUZ.

Bir kadın peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in bulunduğu meclise geldi. Biz de oradaydık.

Kadın: Ey Allah’ın peygamberi, kocam Safvan b. Muattal namaz kıldığım zaman beni dövüyor. Oruç tuttuğum zaman orucumu bozduruyor. Güneş doğuncaya kadar da sabah namazını kılmıyor, dedi.

Safvan b. Muattal da orada idi. Peygamber efendimiz, kadının bu şikayetlerinin nedenini Safvan’a sordu.

Safvan: Namaz konusuna gelince, eşim (yanımda) namaz kılınca iki sûre okuyor. Halbuki ben ona iki sûre okumasını yasaklamıştım.

Peygamber efendimiz bunun üzerine şöyle dedi: Halbuki tek sûre okunsaydı insanlara namaz için yeterli olurdu.

Safvan şöyle devam etti: Oruç konusuna gelince, ben genç biriyim. Evdeyken eşim oruç tutuyor. Ben de kendimi tutamıyorum. (Ona ben evdeyken oruç tutmamasını söylemiştim.)

Peygamber efendimiz bunun üzerine şöyle dedi: Kadın, kocasından izin almadan nafile oruç tutmasın/tutamaz.

Sabah namazı konusuna gelince, biz ailecek üzerimize güneş doğmadan neredeyse uyanmayan bir aileyiz. Herkes bizi böyle bilir. (uyuyunca aşırı derecede ağırlaşıyoruz. Kasıtlı bir eylem değil yani)

Peygamber efendimiz bunun üzerine şöyle dedi: Öyleyse uyandığın zaman kıl!

Ahmed bin Hanbel ve başka bir çok eserde geçen bu hadis sahihtir.

Hadis’ten Hikmetler

1. Kadınlar, Peygamber efendimize şikayetlerini bizzat açabilecek kadar cesurdu.
2. Kadın, sadece meselelerin sonuç kısmını anlatmıştır. Gerekçelerini ise söylememiştir. Eksik beyanatta bulunmuştur.
3. Peygamber efendimiz, kadının sözlerini kesmemiş, sonuna kadar dinlemiştir.
4. Peygamber efendimiz, hemen tepki vermemiş, ikinci tarafı da dinlemiştir.
5. Peygamber efendimiz, erkeğin mazeretlerini ve savunmalarını haklı bulmuştur.
6. Kadınların, kocalarına karşı haklarının önüne nafile ibadetler geçemez, geçmemelidir.
7. Vakıf, dernek, tarikat, cemaat ve benzeri yerlerin talepleri ile kocaların talepleri çatışırsa, kocaların talepleri geçerlidir.
8. Nafile namaz ve oruç gibi meşru ibadetlerin önüne erkeğin hakkı geçebiliyorlarsa, elbette ki, benim tarikatımın, derneğimin zikridir, virdidir, dersidir, sohbetidir gibi haklar koca hakkından sonra gelir.
9. Erkeğin cinsel ihtiyaçlarına din, meşruiyet vermiştir.
10. Sabah namazına kaldırmak için uykusu ağır olduğu halde çocuklarını dövenler veya eşinin üzerine bardak ile su dökenler yanlış yapıyor.
11. Kaza namazının meşruiyetine delil vardır.
12. Taraflar dinlenmeden evlilik, boşanma, alım satım gibi muamelelerde acele etmemek, tek tarafın beyanatına aldanmamak gerekir.

Not: Safvan bin Muattal daha sonraki yıllarda Adıyaman’a gelmiş ve kabri de buradadır.

***

Ümit veren kitaplar okuyun!

Yusuf Karadavi hocanın ondan fazla eserini çevirdim. Her eseri biraz ümit, biraz aşk, biraz moral, biraz gelecek vaat ediyor. İslami uyanışın öneminden bahsediyor. Geçen yüzyılın başından itibaren İslam’ın sonunun geleceğini düşünenler olmuş. Öyle ki, İslam ülkelerinin neredeyse tamamında yok olma korkusu yaşandığını görmüş. Fakat kalplerin derinliklerinde yer alan iman, yeniden uyanışa geçmiş ve bu uyanışı hiç bir güç engelleyemecektir.

Böylesine ümit veren eserler okumak ne güzel.

Bir de yandık, bittik, kül olduk diye yazan eserler var.

Tüm İslam alemi, özellikle birinci dünya savaşından sonra uzun yıllar dinsizlik propagandasına maruz kaldı.

Nitekim namaz kılmanın, oruç tutmanın, hac etmenin, baş örtüsü takmanın, sakal bırakmanın, Kur’an okumanın, Arap alfabesi kullanmanın yasak olduğu dönemler hem de uzun dönemler gördük. Elhamdülillah o günler geride kaldı.

Şimdi uyanıyoruz. Topyekun uyanıyoruz. Ağır bir uykudan uyanırken biraz afallansak da uyanıyoruz. Uzun zamandır uykuda kaldığımız için uyumadan önceki bazı faziletleri ve erdemleri unutmuş olsak da uyanıyoruz.

Uyanışa bir katkıda sen de bulun. Moralini düzelt ve sancısız doğumun olmayacağını unutma.

***

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
800 sütuna tek tek ezan okunur mu okunur

Cebelitarık’tayız, herşeye yeniden başlamak için daha güzel bir yer olamazdı sanırım. Bedri Karaismailoğlu yazdı.. Endülüs’e …

Kapat