İstidrac / M. Ali KAYA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İSTİDRAC

Seyid Şerif Cürcani “Tarifat” isimli eserinde “Peygamberlik davasında bulunmayan bir kimseden zuhur eden harika olaylara keramet denir. Bu hal iman ve salih amel sahibi olmayan birisinde zuhur ederse buna da istidrac olur” demektedir. İstidrac, harika bir hal, başarı ve muvaffakıyet olmakla beraber fasık ve zalimlerin iyi hal üzere görünmesi anlamına gelmektedir. Lügatte istidrac, “derece derece yükselmek ve inmek” anlamına gelir. Istılah deyimi olarak da “bir kimsede görünen aldatıcı başarı ve ilerlemedir.” Bir insanın haklı ve istikamet üzere olmamasına rağmen nimete ve başarıya nail olmasıdır. Başarı ve nimet hayırda ise bu bir ikram-ı ilahî ve keramettir; haksız ve istikametsizin başarısı ve nimete mazhariyeti ise onun gurur ve kibrini artıran bir istidracdır. Sonunda layık olduğu acı sonunun hazırlanmasına vesiledir.

Bediüzzaman Said Nursi hazretleri istidracı “fenalıkta muvaffakıyet” olarak tarif eder ve “Müşriklerin fenalıkta muvaffakıyetleri muvakkattır ve istidracdır, bir mekr-i ilâhidir” (Sözler, 353) demektedir. Kafirlerin, fasıkların ve zalimlerin dünya nimetleri içinde yüzmeleri ve dünyada başarıları onların günahlarını, kibirlerini ve gururlarını artırarak cehenneme daha fazla liyakat kesb etmelerine sebeptir. Bu ise Allah’ın onları imtihanından başka bir şey değildir. Nitekim yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “Biz kâfirleri fitneye düşürmek, imtihan etmek için dünyada verdiğimiz nimet ve ziynetlere sakın gözünüzü dikmeyiniz. Rabbinizin ahirette vereceği rızık ve nimetler ise hem daha hayırlı hem de daimidir” (Taha, 20:131) buyurarak dünyadaki başarının bir imtihan ve fitne olduğunu gerçek nimet ve ziynetin ebedi olan ahiret hayatına ait olduğunu belirtir. Dünyadaki başarıya aldanmamak gerektiğini ders verir.

Bediüzzaman istidracı ayrıca “Gaflet içinde iken eşyay-ı gaybiyenin inkişafından ve garip fiilleri izhar etmekten ibaret bir hal” (Mesnevî-i Nuriye, 192) olarak tarif eder. Kişinin bu hali kendisinden bilmesi ve Allah’tan gafil olması bu durumun tam bir istidrac olduğunu gösterir. Kerametin istidracdan farkı keramet sahibi bu harika hali kendisinden bilmez, doğrudan Allah’tan bilir. Zira “keramet mucize gibi Allah’ın fiilidir.” Keramet sahibi de bunu böyle bilir ve inanır. Keramet sahibi keramet ve ikramdan dolayı Allah’a şükrü ve tevazusu artarken istidrac sahibinin gururu ve enaniyeti arttıkça artar ve sonunda bir firavun olur. Bu nedenle “En büyük keramet sırat-ı müstakim üzere istikamet üzere olmaktır” denilmiştir.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Biz bir memleketi helak etmek istediğimiz zaman orada dünya hayatını amaç edinen idareci ve zenginlere emrederiz de kötülük işlerler ve azabı hak ederler.” (İsra, 17:16) “Şayet insanlar küfre saparak bir ümmet haline gelmeyecek olsalardı bir o müşriklerin evlerine gümüşten tavanlar ve altından koltuklar ve kanepeler yapardık. Gerçekte bunlar dünya hayatının geçici zevkleridir. Ebedi ahiret hayatı ise muttakiler içindir” (Zuhruf, 43:33-35) buyurarak dünyanın başarısının ve ziynetlerinin geçici olduğunu Allah’tan korkanların yerinin ise ebedi ahiret hayatı olduğunu belirtir. “Ayetlerimizi yalanlayanları biz bilmedikleri yönden istidraca tabi tutar yavaş yavaş helak ederiz” (A’raf, 7:182) buyurarak Allah’tan gafil olanların dünyevi başarılarının helak sebebi olduğunu belirtir.

Peygamberimiz (asv) “Allah bir kula günah işlemesine rağmen dünyada sevdiği şeyleri ihsan ederek ihsanda bulunduğunu görürseniz bilin ki bu bir istidracdır. Çünkü yüce Allah ‘Kendilerine ihtar ettiğimiz hakikatleri unuttukları zaman onlara her şeyin kapılarını açarız ve nihayet kendilerine verilen nimetlere sevinerek zevke daldıkları zaman onları ansızın azabımızla yakalayıverdik. Hemen ümitisizliğe düşerek şaşkına dönerler.’ (En’am, 6:44) buyurmaktadır” (Müsned-i Ahmed, 4:145) buyurdular.

Bütün bu sebeplerden dolayı Aliyyu’l-Kari “Fıkh-ı Ekber Şerhi”nde “Allah’a isyana devam eden kişiye istediği nimetleri verdiğini gördüğünüz zaman bu bir istidracdır” (Aliyyu’l-Kari, Şerh-u Fıkh-ı Ekber, s. 195) demiştir.

Dünya bir imtihan yeridir ve Allah kullarına gerek nimet vererek gerekse sıkıntı vererek şükür ve sabrını ölçmekte ve buna göre de mükâfat verip cezayı takdir edeceğini bize haber vermektedir. Dünyanın her nevi nimeti ve musibeti insanları imtihan içindir. Bu nedenle Hz. Ömer (ra) Kisra’nın hazineleri getirilip ayaklarının önüne konunca o hazinlere bakarak gözyaşlarını tutamayarak ağlamış ve “Allah’ım! Bu halin bir istidrac olmasından sana sığınırım” demiştir. Çünkü peygamberimiz (asv) “Ne zaman farsın hazinesi önünüze konur ve rum kızları sizlere hizmet etmeye başlarsa o zaman belanızı bulursunuz” buyurmuşlardır.

Ahir zamanda gelecek olan Deccal ve Süfyan gibi dehşetli şahıslar gösterdikleri harikalar ve kendilerine istidrac eseri olarak verilen nimetler ve başarıları ile mü’minleri aldatarak fitnelerine alet ederek din-i İslama büyük zararlar vereceği peygamberimizin (asv) pek çok hadisleri ile sabittir. (Buhari, Fiten, 26; Müslim, Fiten, 101) Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Deccalı ancak Hz. İsa (as) öldürür” hadisini Deccal ve Süfyanın manyetizma, ispirtizma gibi istidraca dayanan harikalarla ve zamanlarında fennin gelişmesi ise kendilerini koruyarak herkesi kendilerine bağlayacaklarını söyler. Bu nedenle onun rejimini ve kurduğu düzeni ancak Hz. İsa (as) gibi tüm insanlığın makbulü bir peygamberin ve ona bağlıların Müslümanlarla beraber deccal ile mücadele ederek mağlup dip rejimini değiştireceği şeklinde gerçeğe uygun yorumlar. (Şualar, 1993, s. 506, 513)

İstidrac o derece tehlikeli ve gizli bir tehlikedir ki keramet sahibi bir veli dahi etrafındaki müntesiplerinin kendisine olan rağbeti ve övgüleri ile kerameti kendilerinden bilerek enaniyetlerini güçlendirerek kendine güvenmek ve nefsinin itimat etmek ve gurura kapılmakla kerametini istidraca dünüştürerek kendi helaketine sebep olabilmektedir. (Mektubat, 1993, s. 36 ve 475)

Sonuç: Kişinin Allah’tan gafil olduğu ve Allah’a isyana devam ettiği halde başarılı olması ve harika işlere mazhar olması imtihan gereğidir ve istidracdır. Aynı şekilde şayet kişi yanlışta ısrar ve devam ettiği veya Allah’ın kendisine ihsan ve ikram ettiği nimetleri kendisinden bilerek bununla gurura ve kibre yönelmesi istidrac olup onun yavaş yavaş helak olmaya doğru gittiğini gösterir. Kişi ancak her şeyi Allah’tan bilerek Allah’a şükür içinde olması kibir ve gururu bırakarak tevazu ile hatalarının kabul ederek halka hizmet etmesi ile istidracdan kurtulur ve Allah’a şükreden bir kul olur.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Hisbe, İhtisab – Hisbe Teşkilâtı ve Muhtesib

Hisbe ( الحسبة ) Arapça’da “hesap etmek, saymak; yeterli olmak” anlamlarındaki hasb (hisâb) kökünden türeyen ihtisâb …

Önceki yazıyı okuyun:
Hz. Fatıma (r.a) / Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir

Hz. Fatıma (r.a) Güzel vasıfları sebebiyle Rasûl-i Ekrem Fatıma'yı görünce sevinir, kendisini ayakta karşılar, elini …

Kapat