Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Kelimeler & Kavramlar / “Şua”, “nur” “ziya” ve “cilve”

“Şua”, “nur” “ziya” ve “cilve”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Şua: Işık demeti, ışın. Bir ışık kaynağından uzanan ışık telleri. Mesela güneş ışığın kaynağı, şua ise bu kaynaktan çıkan ışığın en küçük parçasıdır. Rezzak ismi rızkın kaynağı, bir karıncanın cüzi rızkı ise şuadır. 

Nur: Aydınlık, parıltı, parlaklık, her çeşit karanlığın zıddı ve ışık gibi manalara geliyor. Ayrıca Allah’ın isimlerinden bir isimdir. Nuru maddi ışık olarak değerlendirirsek, şua onun en küçük bir cüzü ve parçası olur. Allah’ın bir ismi olarak alırsak, o zaman şua Nur’un maddi âlemde bir tecellisi, bir gölgesi olur.

Nur; dünyevî ve uhrevî olmak üzere iki nevidir. Dünyevi olanı da iki çeşittir: 

Biri: Envar-ı İlâhiyeden intişar eden nurdur. Akıl ve Nur-u Kur’an gibi. 

İkincisi: Görmekle hissedilir ki, nurlu cisimlerden ibarettir, güneş, ay ve yıldız gibi…

Uhrevi nur: Nur, âlemin mânen aydınlığına sebep olan Hazret-i Peygamber’e de (A.S.M.) denir. Eşyanın hakikatını olduğu gibi beyan eden şeye de “nur” denir. Meşhur bir zata “Nuri” denmiştir; bunun sebebi her ne zaman vaaza ve nasihata başlasa, gayb âleminden nurun şimşek gibi parıltısı ona tecelli ederdi.

Ziya: Risale-i Nur’da “nur” kelimesi daha çok manevi açıdan; iç aydınlık, hidayet, şuur, basiret anlamında kullanılmıştır. “Ziya” ise maddi ve dış aydınlık anlamında kullanılmıştır.

Nur genel, ziya ise özeldir. Yani her ziya nurdur. Ama her nur ziya değildir, diye bir önerme çıkarabiliriz.

Nur Allah’ın bir ismidir. Ziya ise maddi ve cüzi bir tecellisidir. Türkçe’de bu kelimelerin ikisi de ışık anlamında kullanılmasından, aradaki nüanslar pek fark edilemiyor.

Cilve: Esmâ-i İlâhînin tecellisi demektir.

“İşte, hakaik-i eşyanın esmâ-i İlâhiyeye dayandığını ve istinad ettiğini, belki hakikî hakaik, o esmânın cilveleri olduğunu ve her şeyin çok cihetlerle, çok dillerle Sâniini zikir ve tesbih ettiğini anla.(1)

Bütün mahlukatın ve eşyanın aslı ve hakikati Allah’ın isim ve sıfatlarından ibarettir. Bu isim ve sıfatlar mahlukatın arka planından  çekilse, her şey helak ve harap olur. Mesela Rezzak ismi faaliyetini durdursa, rızka muhtaç bütün canlılar ölür. Muhyi ismi tecelli etmese bütün hayatlar söner. Müzeyyen ismi cilvesini çekse bütün mahlukat estetik ve güzellikten mahrum kalır vs… İşte her bir isim bir hakikatin müessisi ve menbaıdır, bu isimler çekilse kainattaki bütün hakikatler de çekilir.

Allah’ın isim ve sıfatları sonsuzdur. Kainat ve mahlukat bu sonsuz isimlere tam manası ile mikyas ve mahal olamazlar. Yani Allah’ın isim ve sıfatlarını kainattaki tecellileri ile ölçüp biçemeyiz, sadece bir fikir edinebiliriz. Bu yüzden mahlukattaki bütün tecelli ve cilvelere damla, isim ve sıfatlara ise okyanus tabiri kullanılmıştır. Yani bütün mahlukattaki tecelliler Allah’ın sonsuz isimlerinin bir damlası, çok perdelerden geçmiş zayıf bir gölgesi mesabesindedir.

 Mesela, yeryüzündeki bütün anne ve babaların şefkati toplansa Allah’ın sonsuz şefkati yanında bir damla, bir parıltı gibi kalır. Aynı şekilde cennetteki bütün güzellikler toplansa onun isim ve sıfatlarının bir cilvesi bir damlası kadar olamaz. Zaten sonsuz bir sıfat ile sonlu bir mahluk kıyas edilemez. Ama sonsuzun anlaşılmasında sonlunun bir nebze faydası dokunur.

İşte kainattaki bu dağınık ve cüzi şefkatlerin  hakiki kaynağı ve esası Allah’ın Rahman ve Rahim isimleridir. Hâl böyle olunca, eşyanın gerçekliği ve hakikati  Allah’ın isimlerine dayanıyor.

(1) bk. Sözler, Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf.

Sorularla Risale

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Hisbe, İhtisab – Hisbe Teşkilâtı ve Muhtesib

Hisbe ( الحسبة ) Arapça’da “hesap etmek, saymak; yeterli olmak” anlamlarındaki hasb (hisâb) kökünden türeyen ihtisâb …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Colin Turner: Ey Risale-i Nur talebeleri herkesin susuz kaldığı bir zamanda elinizde âb-ı hayat var!

Colin Turner *: Ey Risale-i Nur talebeleri herkesin susuz kaldığı bir zamanda sizlerin ellerinde bir …

Kapat