Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

SÜKÛTUN ZARAFETİ

(Hüsnü’s Semt fi’s Samt)

Çeviren: Ersan Urcan

1-Abdullah b. Amr’ın (r.a) rivâyet ettiği hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

مَنْ صَمَتَ نَجَا

“Susan kurtulur.”[1]

2-Enes’in (r.a) rivâyet ettiği hadiste Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

مَنْ سَرَّهُ أَنْ يَسْلَمَ فَلْيَلْزَمِ الصَّمْتَ

“Selamete ermek (kurtulmak) kimi sevindirirse sussun.”[2]

3-Ebu Zer (r.a) şöyle nakleder: Allah Resulü (s.a.v):

أَلا أُعْلِمُكَ بِعَمَلٍ خَفِيفٍ عَلَى الْبَدَنِ، ثَقِيلٍ فِي الْمِيزَانِ؟ “، قُلْتُ: بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ، قَالَ: ” هُوَ الصَّمْتُ، وَحُسْنُ الْخُلُقِ، وَتَرْكُ مَا لا يَعْنِيكَ

“Ya Eba Zer! Sana yükte hafif, mizanda başkalarından ağır gelecek olan iki hasleti bildireyim mi?” dedi. Ben de: “Evet ya Resulallah!” dedim. Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu.

“Sana güzel ahlâkı ve sükûtu korumanı ve seni ilgilendirmeyen şeyleri terk etmeni tavsiye ederim.”[3]

4-Ebu Zer’den (r.a) şöyle rivâyet edilmiştir: Allah Resulü’ne (s.a.v): “Ya Resulallah! Bana tavsiyede bulunur musun?” dediğimde şöyle buyurdu:

بِحُسْنِ الْخُلُقِ وَطُولِ الصَّمْتِ

هُمَا أَخَفُّ الأَعْمَالِ عَلَى الأَبْدَانِ، وَأَثْقَلُهَا فِي الْمِيزَانِ

“Güzel ahlâk ve susmaktır. O ikisi bedene hafif gelir ancak mizanda ağır basar.”[4]

5-Safvan b. Süleym Allah Resulü’nün (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivâyet eder:

أَلا أُخْبِرُكُمْ بِأَيْسَرِ الْعِبَادَةِ وَأَهْوَنِهَا عَلَى الْبَدَنِ؟ الصَّمْتُ وَحُسْنُ الْخُلُقِ

“Size ibadetlerin en kolayını ve bedene en hafif gelenini haber vereyim mi? Susmak ve güzel ahlâktır.”[5]

6-Şabi’nin rivâyet ettiği hadiste Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

أَلا أَدُلُّكَ عَلَى أَحْسَنِ الْعَمَلِ وَأَيْسَرِهِ عَلَى الْبَدَنِ؟ “، قَالَ: بَلَى بِأَبِي أَنْتَ وَأُمِّي، قَالَ: ” حُسْنُ الْخُلُقِ، وَطُولُ الصَّمْتِ، عَلَيْكَ بِهِمَا فَإِنَّكَ لَنْ تَلْقَى اللَّهَ بِمِثْلِهِمَا

“Size amellerin en güzelini ve bedene en hafif gelenini haber vereyim mi?” O: “Evet, anam-babam feda olsun sana!” dedi. Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Güzel ahlâk ve uzun uzun sükut etmektir. Sen bu hâl üzerine ol! Sen Allah’ın karşısına çıktığında bu ikisi gibi bir şeyle çıkamazsın”

7-Ebu Hüreyre’nin (r.a) rivâyet ettiği hadiste Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

الصَّمْتُ أَرْفَعُ الْعِبَادَةِ

“Sükût ibadetlerin zirvesidir.”[6]

8-Muhriz b. Züheyr el-Eslemi, Allah Resulü’nün (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: 

الصَّمْتُ زَيْنُ الْعَالِمِ، وَسِتْرُ الْجَاهِلِ

“Sükût âlimin süsü, cahilin (kusurlarını örten) perdesidir.”[7]

9-Enes’in (r.a) rivâyet ettiği hadiste ise Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

الصمتُ سيد الأخلاقٍ

“Sükût ahlâkın efendisidir.”[8]

10-Ubeyde b. Samit (r.a) şöyle nakleder: Allah Resulü (s.a.v) bir gün bineğine binip çıkmıştı. Muaz (r.a) Peygamber’e (s.a.v): “Hangi ameller en faziletlidir?” diye sorunca Allah Resulü (s.a.v) dilini işaret ederek:

الصَّمْتَ إِلا مِنْ خَيْرٍ

“Hayırlı şeyleri söylemek dışında sükût etmektir.” buyurdu.[9]

Muaz (r.a), Allah Resulü’ne (s.a.v): “Dillerimizle konuştuklarımızdan Allah bizi sorumlu tutacak mı?” diye sorunca Peygamber (s.a.v), Muaz’ın (r.a) baldırına dürterek:

يَا مُعَاذُ، ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ وَهَلْ يُكَبَّ النَّاسِ عَلَى مَنْاخِرِهِمْ فِي جَهَنَّمَ، إِلا مَا نَطَقَتْ بِهِ أَلْسِنَتُهُمْ، فَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ، فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَسْكُتْ عَنْ شَرٍّ، قُولُوا خَيْرًا تَغْنَمُوا، وَاسْكُتُوا عَنْ شَرٍّ، تَسْلَمُوا

“Canı sağolasıca Muaz! İnsanları yüz üstü cehenneme sürükleyen dillleri ile konuştuklarından başka nedir ki? Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sükût etsin! Hayrı söyleyin de kazançlı çıkasınız! Şer söylemeyin ki selâmete eresiniz.”[10]

 11-Enes’in (r.a) rivâyet ettiği hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Allah (c.c) Âdem’i yeryüzüne gönderdiğinde Âdem orada Allah’ın dilediği kadar kaldı. Sonra oğulları ona: ‘Ey babamız, konuş’ dediler. Âdem, çocukları, torunları, onların çocuklarından oluşan kırk bin kişiye karşı kalktı ve şöyle hitap etti: ‘Allah (c.c) buyurdu ki:

يَا آدَمُ، يَقِلَّ كَلامُكَ تَرْجِعْ إِلَى جِوَارِي

‘Ey Âdem! Sözünü azalt ki Benim dergâhıma (huzuruma) tekrar geri dönesin.”[11]

12-İbn Abbas’ın rivâyet ettiği hadiste ise Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Allah (c.c) Âdem’i yeryüzüne gönderdikten sonra onun zürriyeti çoğaldı. Derken bir gün onun çocukları, torunları, onların çocukları etrafında toplandı. Onlar konuşuyor ancak Âdem susuyordu. Onlar: “Ey babaımız! Neden biz konuşuyoruz da sen sükût ediyorsun?” dediler. Âdem (a.s) şöyle dedi: “Allah beni dergâhından çıkartıp da yeryüzüne gönderdiğinde benden söz alarak şöyle buyurdu: “Benim dergâhıma tekrar geri dönmek için az konuş!”[12]

13-Ebu Zer’in (r.a) rivâyet ettiği hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

عَلَيْكَ بِطُولِ الصَّمْتِ فَإِنَّهُ مَطْرَدَةٌ لِلشَّيَاطِينِ، وَعَوْنٌ لَكَ عَلَى أَمْرِ دُنْيَاكَ

“Sana düşen uzun uzun sessiz durmandır. Muhakkak ki bu, şeytanı kovar, dünya işlerine karşı da sana yardımcı olur.”[13]

14-Ebu Hüreyre’nin (r.a) rivâyet ettiği hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

الْحِكْمَةُ عَشْرَةُ أَجْزَاءٍ: تِسْعَةٌ مِنْهَا فِي الْعُزْلَةِ، وَوَاحِدَةٌ فِي الصَّمْتِ

“Hikmet on cüzdür. Dokuzu uzlette, biri de sükûttadır.”[14]

15-Vüheyb b. Verd’den şöyle nakledilmiştir: Deniliyordu ki[15]: “Hikmet on cüzdür. Dokuzu uzlette, biri de sükûttadır.” Nefsimi susmaya zorladım ancak buna güç getiremedim. Ben de uzlete döndüm ve diğer dokuzunu elde ettim.[16]

16-Ebu Said el-Hudri’nin (r.a) rivâyet ettiği hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

عَلَيْكَ بِتَقْوَى اللَّهِ فَإِنَّهُ جِمَاعُ كُلِّ خَيْرٍ وَاخْزُنْ لِسَانَكَ إِلا مِنْ خَيْرٍ، فَإِنَّكَ بِذَاكَ تَغْلِبُ الشَّيْطَانَ

“Allah’tan korkmalısın! Zira bu tüm hayırlı cem eden bir husustur. Hayır konuşmak dışında dilini tut! Bununla sen şeytana galip gelirsin.”[17] 

17-Ukayl b. Mubarek şöyle anlatır: Bir adam Ebu Said el-Hudri’ye (r.a) gelerek: “Bana tavsiyede bulun!” dedi. O da şöyle söyledi: “Hakkı söylemek dışında sükût et! Böyle yaparak sen şeytana galip gelirsin!”[18]

18- Enes (r.a) şöyle demiştir: “Lokman, birgün Davud’un (a.s) yanına geldi. Davud (a.s) elleriyle (demiri yoğurarak) zırh yapıyordu. Lokman bu durum karşısında hayrete düştü ve ne olduğunu sormak istedi. Ancak sahip olduğu hikmet, onu bu soruyu sormaktan menetmişti. Nefsine hakim olup onun ne olduğunu sormamıştı. Davud (a.s) zırh yapmayı bitirince onu, üzerine giydi ve: “Zırh ne güzel oldu!” dedi. Bunun üzerine Lokman’a: ”Susmak hikmettir; ancak bunu yapan pek azdır” buyurdu. Lokman: “Ben sana bunun ne olduğunu sormak istedim ancak sükût ettim ve derken sen bana ne olduğunu açıklayarak bu merakımı giderdin.” dedi.

19-Enes (r.a), Allah Resulü’nün (s.a.v) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

الصَّمْتُ حِكْمَةٌ، وَقَلِيلٌ فَاعِلُهُ

“Susmak hikmettir; ancak bunu yapan azdır.”[19]

20- Muaz b. Cebel (r.a), Allah Resulü’ne (s.a.v) en faziletli imanın ne olduğunu sorunca Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu:

أَفْضَلُ الْإِيمَانِ أَنْ تُحِبَّ لِلَّهِ وَتُبْغِضَ فِي اللَّهِ، وَتُعْمِلَ لِسَانَكَ فِي ذِكْرِ اللَّهِ  وَأَنْ تُحِبَّ لِلنَّاسِ مَا تُحِبُّ لِنَفْسِكَ، وَتَكْرَهَ لَهُمْ مَا تَكْرَهُ لِنَفْسِكَ، وَأَنْ تَقُولَ خَيْرًا، أَوْ تَصْمُتَ

“En faziletli iman Allah için sevmen ve Allah için buğzetmen, dilini Allah’ın zikri için kullanman; nefsin için sevdiğin şeyleri insanlar için de sevmen; nefsin için istemediğin (hoşlanmadığın) şeyleri insanlar için de istememen; ya hayır konuşman ya da susmandır.”[20]

21-Enes (r.a), Peygamber’in (s.a.v) üç defa tekrar ederek şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:

رَحِمَ اللَّهُ امْرَءًا تَكَلَّمَ فَغَنِمَ، أَوْ سَكَتَ فَسَلِمَ

“Allah o kişiye merhamet etsin ki o, konuştuğu zaman kazançlı çıkmış, sustuğu zaman da selâmete ermiştir.”[21]

22- Enes (r.a) şöyle rivâyet eder: Allah Resulü (s.a.v) Ebu Zer (r.a) ile karşılaştığında: “Ya Eba Zer! Sana yükte hafif, mizanda başka şeylerden ağır gelecek olan iki hasleti bildireyim mi?” dedi. Ebu Zer de: “Evet ya Resulallah!” deyince Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu:

عَلَيْكَ بِحُسْنِ الْخُلُقِ وَطُولِ الصَّمْتِ، فَوَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ مَا عَمِلَ الْخَلائِقُ بِمِثْلِهِمَا

“Sana güzel ahlâkı ve sessizliği korumanı tavsiye ederim. Muhammed’in nefsi elinde olana yemin ederim ki mahlûkat bu ikisi gibi amel işlememiştir.”[22]

23- Abdullah b. Mesud (r.a) şöyle rivâyet eder: Bir kişi Allah Resulü’nün (s.a.v) yanına gelerek: “Ya Resulallah! Ben kavmim tarafından itaat edilen biriyim. Onlara neyi emredeyim?” diye sorunca Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu:

مُرْهُمْ بِإِفْشَاءِ السَّلامِ، وَقِلَّةِ الْكَلامِ إِلا فِيمَا يَعْنِيهِمْ

“Onlara selamı yaymalarını ve kendileriyle ilgili olan hususlar hariç az konuşmalarını emret.”[23]

24-Cabir b. Semre (r.a) der ki Peygamber’in (s.a.v) sükûtü uzundu.”[24]

25-Ebu Malik el-Eşcai, babasından şöyle rivâyet eder:

“Biz Peygamber’in (s.a.v) yanında oturduğumuzda ondan daha uzun süre sükût eden kimseyi görmüyordum. Onun ashabı konuştuğu zaman ve sözü uzattıklarında o tebessüm ederdi.”[25]

26-Enes b. Malik (r.a), Allah Resulü’nün (s.a.v) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: 

أَرْبَعٌ لا يُصِبْنَ إِلا بِعَجَبٍ: الصَّمْتُ: وَهُوَ أَوَّلُ الْعِبَادَةِ، وَالتَّوَاضُّعُ، وَذِكْرُ اللَّهِ تَعَالَى، وَقِلَّةُ الشَّيْءِ

Dört şey vardır ki bunların bir kimseye isabet etmesi hayret vericidir. Onlar: İbadetin başı olan sükût, Allah için tevazu, Allah’ı zikretmek, az şeydir (kafaya az takmak, hasedin veya öfkenin az olması, dünya sevgisinin az olması vb hasletlerdir).”[26]

27-Vuheyb (Bin Halid) İsa’nın (a.s) şöyle dediğini rivâyet eder:

أَرْبَعٌ لا يَجْتَمِعْنَ فِي أَحَدٍ مِنَ النَّاسِ إِلا بِعُجْبٍ: الصَّمْتُ وَهُوَ أَوَّلُ  الْعِبَادَةِ، وَالتَّوَاضُعُ لِلَّهِ، وَالزَّهَادَةُ فِي الدُّنْيَا، وَقِلَّةُ الشَّيْءِ

“Şu dört şeyin bir kimsede bir araya gelmesi şaşılacak şeydir. Onlar: İbadetin başı olan sükût, Allah için tevazu, dünyaya değer vermemek ve  az şeydir (önceki hadiste zikrettik).”[27]

28-Ebu Hüreyre’nin (r.a) rivâyet ettiği hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ

“Allah’a ve ahiret gününe inanan kişi ya hayır söylesin ya da sussun.”[28]

29-Yukarıdaki hadis Şureyh el-Huzai’nin kanalıyla da gelmiştir.

30-Hasan (r.a) şöyle rivâyet etmiştir: Bize zikredildiğine göre Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

رَحِمَ اللَّهُ عَبْدًا قَالَ فَغَنِمَ، أَوْ سَكَتَ فَسَلِمَ

“Allah o kula merhamet etsin ki o konuşur, kazancı çıkar; susar selâmette olur.”[29]

31-Ali b. Ebi Talib (r.a) şöyle söylemiştir:

“Şahsiyetini gizle ki dillere düşmeyesin; sus ki selamette olasın!”[30]

32-İbn Mesud (r.a) şöyle demiştir:

“Ey dil! Hayır söyle ki kazançlı çıkasın; sus ki pişmanlıktan selamete eresin (kurtulasın).”[31]

33-İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir:

يَا لِسَانُ، قُلْ خَيْرًا تَغْنَمْ، وَاسْكُتْ عَنْ شَرٍّ تَسْلَمْ

“Ey dil! Hayır konuşup kazançlı çık veya sus ki şerden sâlim olasın!”[32]

34-Meymun b. Mehran, Selman’ın (r.a) yanına gelerek: “Bana tavsiyede bulun” dedi. O: “Konuşma” dedi.  Meymun b. Mehran: “Kişi konuşmadan nasıl sabreder?” dedi. Selman (r.a): “Eğer konuşmadan sabredemiyorsan, ya hayır konuş, ya da sus” dedi.[33]

35-Süfyan b. Uyeyne şöyle nakleder: İsa’ya (a.s): “Bizi cennete sokacak ameli bize gösterir misin?” diye sorulunca O: “Asla konuşmayın.” dedi. Onlar: “Buna güç yetiremeyiz.” deyince İsa (a.s):  “O zaman hayırdan başka bir şey konuşmayın.” buyurdu.”[34]

36-Ali b. Ebi Talib (r.a) şöyle demiştir:

الصَّمْتُ دَاعِيَةٌ إِلَى الْمَحَبَّةِ

“Sükût, muhabbete götürür.”[35]

37-Vehb b. Münebbih şöyle demiştir:

أَجْمَعَتِ الأَطِبَّاءُ أَنَّ رَأْسَ الطِّبِّ الْحَمْيَةُ، وَأَجْمَعَتِ الْحُكَمَاءُ أَنَّ رَأْسَ الْحِكْمَةِ الصَّمْتُ

“Tıbbın başının perhiz olduğu konusunda hekimler; hikmetin başının da sükût olduğu konusunda da bilge insanlar icma etmiştir.”[36]

38-Evzai’den gelen bir rivâyette Süleyman b. Davud (a.s) şöyle demiştir:

إِنْ كَانَ الْكَلامُ مِنْ فِضَّةٍ، فَالصَّمْتُ مِنْ ذَهَبٍ

 “Söz gümüşse sükût altındır.”[37]

39-Abdullah b. Mubarek’e, Lokman’ın (a.s): “Söz gümüş ise sükût altındır” sözü sorulduğunda Abdulllah b. Mübarek şöyle dedi:

إِنْ كَانَ الْكَلامُ بِطَاعَةِ اللَّهِ مِنْ فِضَّةٍ ؛ فَإِنَّ الصَّمْتَ عَنْ مَعْصِيَةِ اللَّهِ مِنْ ذَهَبٍ

“Allah’a itaat hakkında konuşmak gümüş ise Allah’a isyan hakkında sükût etmek altındır.”[38]

40-Ömer b. Abdulaziz şöyle demiştir:

إِذَا رَأَيْتُمُ الرَّجُلَ يُطِيلُ الصَّمْتَ، وَيَهْرَبُ مِنَ النَّاسِ فَاقْتَرِبُوا مِنْهُ، فَإِنَّهُ يُلْقِي الْحِكْمَةَ

“Şayet bir kişinin çokça sustuğunu ve insanlardan kaçtığını görürseniz ona yakın olun! Zira ona hikmet verilmiştir.”[39]

(…)

Tamamını okumak için kitabı PDF şeklindeburadan indirebilirsiniz.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı

Peygamber Efendimizin Bayramı Bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Nevruz’a Bediüzzaman Gözlüğü ile Bakmak!

Nevruz'a Bediüzzaman Gözlüğü ile Bakmak! "Gel, bugün nevruz-u sultanîdir. Bir tebeddülât olacak, acib işler çıkacak. …

Kapat