Ana Sayfa / Yazarlar / “Şura-yı Hakiki” mi Dayatmalı Meşura mı?

“Şura-yı Hakiki” mi Dayatmalı Meşura mı?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İçtimai mücadele ya da tesanüd içerisindeki insanların birbiriyle müşaveresi ve ortak hareketleri olması gereken bir hâldir. Daha doğrusu insanın “içtimai bir mahluk” olmasıyla alâkalı bir husustur. Demek ki şûra veya müşavere sadece İslâmî bir mefhum değil, sosyal mevzularda bütün taraflarca daima müracaat edilen bir metottur.

Eğer, “Bizim bütün müslümanları bağlayıcı karar selahiyetimiz yoktur; çünkü ne ehl-i ve’l-aktız, ne de mü’minlerin emiriyiz!” deseler, o zaman haklıdırlar. Zira “Müşavere emir için evleviyetle vacibdir.” (İslamda İdare Hukuku, Servet Armağan)

Istılahî lügatların verdiği mâna şöyle: İstişare kelimesi, işaret masdarı “ilâ” ile kullanıldığı zaman “el veya göz yahud da kaş ile imâ etmek” mânasına gelir. Aynı kelime “alâ” ile kullanıldığında ise “emretmek ve re’y vermek” mânâsını ifade eder. Bu manada müşavere işaret almak demektir. Şura, müşavere, istişare, şivar, meşveret, meşûra, meşvûra; aynı kökten müştak kelimeler olup “danışıp işaret almak, rey almak ve bir mesele hakkındaki görüşünü sormak” mânâsınadır. Toplanıp meşveret eden cemaate (ehl-i sünnet vel-cemaat alimlerine) şûra denilir. ( Emanet ve Ehliyet, Hüsnü Aktaş)

Herhangi bir hastalığa tutulan kimse için de aynı usûl geçerli değil midir? Mutlaka ihtisas yapmış bir doktorlar heyeti tercih edilir. Onların ortak teşhisine göre tedaviye başlanır. Demek ki bir meslek grubunun birbiriyle yaptığı danışma meşveret değil, meşuradır. (Belli bir ekonomi ya da neşir çalışmasına meşveret namı verenlerin kulakları çınlasın. Maalesef tanıdığımız hiçbir camianın yaptıkları meşveret-i hakiki değil, fikir dayatmalı bir MEŞURADIR.) Zira Üstad Bediüzzaman (R.A)ın “Kardeşlerimle haklı bir meşverete muhtacım.” şeklindeki ifadesindeki meşveretten kasıt “teknik meşûra” değildir, “tarz ve tatbik” noktasından fikir almaktır. (Kastamonu Lahikası)

Allahû Teâla (cc) ihtisas sahibi kimselerden faydalanmanın şeklini anlatmak üzere; Sebe Kraliçesi Belkıs’ın, çevresindeki ileri gelenlerle (mele topluluğu) nasıl müşavere ettiğini haber vermiştir: “(Süleyman, Hüdhüd kuşuna hitaben) dedi ki; ‘Bakalım doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun? Şu mektubu götür, onu kendilerine bırak. Sonra onlardan ayrıl ve onların verecekleri cevabı bekle. (Sebe Kraliçesi) dedi ki; ‘Ey Mele (ileri gelenler topluluğu), bana çok şerefli bir mektup bırakıldı. O muhakkak Süleyman’dandır ve şöyle (demekte)dir: Rahman ve Rahim olanın (Allah’ın) adıyle. Bana karşı baş kaldırmayın. Allah’a teslimiyet göstererek bana gelin! (Kraliçe) şöyle devam etti: ‘Ey Mele!.. bana bu meselede akıl (rey) veriniz. Sizin şâhid olmadığınız hiçbir emirde (umumla ilgili meselelerde tek başıma) karar vermem. (Onlar-mele topluğu- düşünüp, şöyle) Dediler: ‘Biz güç ve kuvvet sahipleri, çetin savaş erbabıyız. Emir sana aittir. Bize ne emredeceksen emret! (Kraliçe) Dedi ki: ‘Şüphesiz ki hükümdarlar bir memlekete girdiklerinde orasını perişan ederler. Halkından şerefli olanları hor ve hakir kılarlar. Bunlar da böyle yapacaklardır. Ben onlara bir hediye göndereyim de, (elçiler) ne ile dönecekler bakayım. Bunun üzerine vaktâ ki (o gönderilen heyet) Süleyman’a geldi. (Süleyman) dedi ki: ‘Siz bana mal ile mi yardım ediyorsunuz? İşte Allah’ın bana verdiği (ni’metler ki onlar) size verdiğinden daha çok hayırlıdır. Belki siz hediyenizle böbürlenirsiniz. Dön onlara!.. And olsun önüne geçemeyecekleri ordularla gelir, onları hor ve hakir oldukları halde, oradan (memleketlerinden) çıkarırım. (Sonra Süleyman) Dedi ki: ‘Ey Mele!.. (İleri gelenler topluluğu) onun tahtını kendileri (Allah’a) teslimiyet göstererek gelmelerinden evvel, hanginiz bana getirir? Cinnilerden bir ifrit: ‘Sen makamından kalkmadan ben onu (tahtını) sana getiririm. Buna da muktedir ve eminim dedi. Nezdinde kitaptan bir ilim bulunan (zât, Asaf b. Berhiya): ‘Onu sana gözün kendine dönmeden (gözünü yumup açmadan) evvel getiririm. Vakta uyki (Süleyman) tahtı yanında durur bir halde gördü: \’Bu, dedi, Rabbimizin fazl-u lûtfûndandır. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim, beni imtihan ettiği içindir. Kim şükrederse kendi faidesinedir. Kim de nankörlük ederse, şüphe yok ki Rabbim (onun şükründen) tamamen müstağnidir. (Hem o) Hakkı ile kerem sahibidir.”(2)

Nitekim Fir’avn’un; Hz. Musa (sa)’ya karşı mücadele verirken, çevresindekilerle sık sık müşavere ettiği sabittir. Fir’avn’un çevresindeki ileri gelenler (mele topluluğu), Hz. Musa’nın (as) öldürülmesini, değişik sosyal sebeplerle kabul etmezler. Fir’avn onları ikna etmek için şunları söyler: “Fir’avn: ‘Bırakın beni (izin verin), dedi, Musa’yı öldüreyim. (Varsın o) Rabbine yalvarsın. Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesad çıkaracağından korkuyorum.”(3)

Allame Zemahşerî, “İş hususunda onlarla müşavere et” (Âl-i İmrân sûresi: l59) meâlindeki âyeti tefsir ederken, bu hususa geniş yer vermiştir.

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Konuşurken Hatırınızda Olsun…

Hocaların yatırıma, üretime katkısı nedir diye soruyorlar? Dünyalık yatırımı ve üretimi soruyorlarsa, bu konuda şunları …

Kapat