Ana Sayfa / Yazarlar / Suriye Savaşı Cephelerde Durum / Vehbi KARA

Suriye Savaşı Cephelerde Durum / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Suriye Savaşı Cephelerde Durum

 Evvela en son açılan cephe olan Fırat kalkanı harekâtından söz edelim. Zira bu harekât 6 yıldır devam eden Suriye Savaşında bir dönüm noktası oldu. Türk-Arap dostluğu ve kardeşliği gün yüzüne çıktı. İşte olması istenmeyen en önemli fitne buydu ve gerçekleşti. Üstelik ABD ve Rusya gibi iki süper gücün gözlerinin içine bakarak tokat gibi bir cevap verildi.

•Fırat Kalkanı Harekâtı, ilk günündeki gibi hızlı bir şekilde devam etmiyor. Malum ilk 14 saatte Cerablus DAEŞ işgalinden kurtarılmış ve genişçe bir alan özgürleştirilmişti. Şimdi DAEŞ savaşçıları kendilerinin çok iyi bildiği gerilla savaşına girişmiş durumda. Öyle olunca harekâtın yavaşlaması ve savunma tedbirlerinin alınması zorunlu hale geliyor. Bununla birlikte 22 Eylül 2016 tarihi itibarıyla bin kilometrekarelik bir alan tamamen DAEŞ unsurlarından temizlenmiştir. Bu arada DAEŞ tarafından taarruzla ele geçirilen Çobanbey’in doğusundaki 3 köy yeniden geri alınmıştır.

•Fırat Kalkanı Harekâtı her ne kadar hızlı ilerliyor görünse de oldukça zorlu şartlarda devam etmektedir.  Türk ve Arap askerleri bölgeyi çok iyi bilen ve gerilla savaşında uzman DAEŞ’e karşı ciddi başarılar kazanmaktadır. Birçok askeri birliğin müşterek harekât yaptığı hatta mücahit birlikleri ile birlikte kazanılan zaferler dünyada emsali olmayan büyük bir başarı hikâyesidir. Bunu akademisyenlerin ve askeri uzmanların yapacağı çalışmalara bırakıp biz cephedeki duruma dönelim.

•Fırat Kalkanı Operasyonunun şu şekilde devam etmesi bekleniyor. Bilindiği üzere 3. Aşama Çobanbey (El-Rai) bölgesinden daha ziyade batıya doğru harekâtla devam ediyor. El-Bab istikametinde yani güneye doğru çok az bir bölge kurtarılmış durumdadır. Bunu harekâtın 4. veya 5. Aşamasında göreceğiz. Bu aşamada Türk-Arap birlikleri El-Bab’a doğru ilerleyecek. Bu harekâta Türkiye’nin piyade unsurları da katılabilir. Her ne kadar Milli savunma Bakanı bunun tersine bir açıklama yapmış olsa da harekâtın emniyetli bir şekilde devam etmesi için buna ihtiyaç duyulabilir. Zaten Bakan, gerekli görülür ise diyerek ucunu açık bıraktı.

•Şimdi önümüzde Sawran ve Dabık kasabaları duruyor. Hani 500 yıl önce Sultan Selim Han’ın Memlük Sultanı Kansu Gavri’ye karşı kazandığı Mercidabık Savaşının yapıldığı yer. Birlikler bu istikamete doğru nispeten yavaş bir şekilde ilerliyor. Yakında bu bölge de DAEŞ unsurlarından temizlenince Türkiye sınırındaki 98 km genişliğinde ve 20-25 km derinliğinde bir bölge özgürleştirilmiş olacak. Bu bölgede uzun süre DAEŞ’in yığınak yaptığı ve tuzak kurduğu biliniyor.

•Harekâtın 4. Aşaması direkt El-Bab üzerine olacak ve kapı anlamına gelen El-Bab şehri feth edilince yani açılınca Suriye savaşında çok önemli bir dönüm noktası geride bırakılmış olacak. Artık bundan sonra Esed’in sonu belli olmuş oluyor.

•Savaşın diğer cephelerinde ise son durum şudur:

•Halep’in güneyinde mücahitlerce önce ele geçirilip sonra kaybedilen fakat şimdi yeniden başlatılan kuşatmanın kırılması operasyonu başarı ile devam ediyor. 4 Gün içinde kırılan Halep kuşatması bakalım bu sefer kaç günde kırılacak. Mücahitler bu operasyonlarda geri çekilirken dahi rejim ve İranlı güçlere ağır kayıplar verdirmişti. 

•Savaşın en önemli cephelerinden bir tanesi ise Hama’nın kuzeyinde cereyan ediyor. Hama’ya sadece 1.5 km’ye kadar yaklaşan mücahitler Kurban Bayramının araya girmesi ve ateşkes nedeni ile harekata ara vermişlerdi. Şimdi çok büyük bir Mücahit saldırısı bekleniyor. Bu saldırı sonunda aynı İdlip’te olduğu gibi Hama’nın da kurtulması çok yakındır.

•Hama’nın düşmesi rejim açısından tam bir felaket olacaktır. Zira Halep yolu bu sefer tamamen kesilecek bu sefer Halep Mücahitler tarafından tam anlamı ile kuşatılmış olacaktır. Sadece havadan destek alacak olan rejim güçlerinin yenilgisi mukadderdir.  Bu sayede Halep’in kurtulması çok kolay hale gelecektir. Bu harekât en az Fırat Kalkanı Harekâtı kadar önemli olup savaşın kaderini etkileyecek niteliktedir. 

•Savaşta 6 aydır sesin çıkmadığı güney cephesinde ise rejim güçleri son zamanlarda ilerlemeler sağlamıştı. Deraya’nın açlık ve susuzluktan dolayı Mücahitler tarafından terk edilmesi Esed-Rusya-ABD-İran ve hatta BM’in planı idi. Bu plan dâhilinde kuşatma altında kalan bölgeler tek tek düşürülüp işgal edilecekti. Bu işgalin BM’deki adı; “barış planı!” BM Suriye Temsilcisi aracılığı ile yapılan işgal girişimini ne yazık ki dünya kamuoyu “barış” girişimi olarak görüyor. Halbuki bu tam bir aldatmacadır.

•Eğer güney cephesinde sonuç alıcı olmasa da küçük çaplı çatışmalar olsa savaş Mücahitlerin lehine hızla değişecektir. Zira Esed güçlerinin bir bölümünü buraya yığmasını gerektireceğinden dolayı Hama ve Halep Savaşının mücahitler tarafından kazanılması sonucunu getirecektir. 

•Hama düşerse Humus’un düşmesi de mukadderdir. Zaten Humus’un kuzeyi olan “Zintan” bölgesinde mücahitle 6 yıldan beri güçlü bir şekilde duruyor ve kahramanca vatanlarını savunuyor Esed güçlerinin ilerlemesine fırsat vermiyordu.

•Suriye’nin doğusunda ise Mücahitlerle DAEŞ arasında küçük çaplı çatışmalar var. Bölge çöl olduğu için burada gerilla savaşı pek sonuç vermiyor. Burada savaş taktikleri bambaşka. Zırhlı birliklerden daha fazla hava desteği şart. Çünkü çöl harekâtında tanklar ve zırhlı personel taşıyıcıları uçaklar için kolay bir av. Öylesine kolay hedef oluyorlar ki Irak savaşında olduğu gibi uçaklar için çocuk oyuncağı gibi. Iraklılar, ABD işgali olan “Çöl Kalkanı” harekâtında bu tanklara “demir tabut” adını vermişlerdi.

•Son olarak bir de PKK yani PYD’ye bir bakalım. ABD’nin alenen desteklediği PKK güçleri Esed rejimi devrildikten sonra Suriye’deki bütün tarafların en önemli hedefi haline geldi. ABD ile girdikleri çirkin işbirliği PKK’nın ne derece sinsi ve ikiyüzlü olduğunu herkese gösterdi. Esed güçleri dahi bunlardan nefret ediyor. 

•Son günlerde Münbiç üzerinden El-Bab’a yapmak istedikleri harekâtı Türkiye’nin müdahalesi yüzünden durdurdular. Fakat Afrin üzerinden ABD ile birlikte “Fırat Kalkanı” harekâtına nazire edercesine “Soylu Mızrak (Noble Spear)” operasyonunu başlattılar. Aslında isimlerden kimin ne yapmaya çalıştığı belli oluyor. Açıklamaya çalışalım:

•Türkiye PKK güçlerinin Fırat’ın batısına geçmesini istemedikleri için harekâtın adına “Fırat Kalkanı” dediler. Kalkan silahın delip geçmemesi için kullanılan bir araçtır. Yani PKK koridoruna kalkan olma anlamındadır. Hedef DAEŞ gibi görünse de aslında Suriye’de bir Kürt devleti kurmak isteyen başta ABD ve koalisyon güçlerine karşıdır. DAEŞ ikinci hedeftir. 

•İşin diğer tarafından bakacak olursak Afrin’den başlayan harekâta da ABD “Soylu Mızrak” adını verdi. Yani “Kalkanı delecek mızrak” anlamına geliyor. Aslında herkes birbirini iyi tanıyor. ABD ile Türkiye arasında gün yüzüne çıkmayan müthiş bir savaş var. Savaşın fitilini de bir türlü F. Gülen’i Türkiye’ye iade etmeyen ABD, ateşlemiş durumda. Türkiye ise ABD’ye karşı açık ve resmi bir muhalefet yürütüyor. Fakat görüntüde müttefik iki ülke gibi poz veriliyor. 

•Elbette bu durum sürdürülebilir değil. Ya Obama gittikten sonra bu örtülü Türk-Amerikan çatışması sona erecek ya da ABD politikasına bir ayar verip yeni düzenlemeler yapacak. Yoksa ne ABD çok sıkıntılı bir duruma düşecektir. 

•Türkiye ise şimdiye kadar olmadık bir şekilde aktif bir siyaset uyguluyor. Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinin pratikte hiçbir anlam ifade etmediğini ve elde kalan her şeyin bu politika sonucunda kaybedildiğini görmüş olduk. İngiliz-Amerikan ve Rus siyaseti bizim bu pasif politikamızdan yeterince istifade etti. Buna devam etmek akıllı insanların işi değildir.

•Dolayısı ile şimdi geri adım atma sırası ABD’dedir. Aksi takdirde ortadoğu’daki bütün menfaatlerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Fırat kalkanı Harekatı esnasında ABD özel kuvvetlerinin kovulması çok net bir fotoğraftır. Kürtler ne derece sinsi bir güce alet olduğunu idrak edip ABD ile olan ilişkilerine mesafe koymaları kendi menfaatleri icabıdır, vesselam… 

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Cemil Meriç’in Bediüzzaman tanımı! / Meryem Aybike SİNAN

Cemil Meriç'in Bediüzzaman tanımı! Bediüzzaman’ın fikri cephesi sıra dışıdır. Yani o hem iman ehli olarak hem de mütefekkir olarak bu yüzyılın değil son birkaç yüzyılın...

Kapat