Namaz dinin direği ve kul ile Allah arasında yerlerini ve sınırlarını belirleyici bir ibadet olması hasebiyle onun üzerinde Bediüzzaman etraflı olarak durur. Bugün en büyük hastalık namaz konusudur, insanların çoğusu namaza karşı ilgisiz laubali ve bilgisizdir. “Bu milletin hastalığı za’f-ı diyanettir” demesi ile bu zafın temerküz ettiği şey namazdır. Namaz yine belirliyicidir, namazı olmayan bir kişinin ne olduğu ortaya konamaz.
Namazda duruşlar üzerinde yani rükünler bahsinde Bediüzzaman her rüknü metin aralarında tafsil eder, yerine getirilmesinde itinayı temine çalışır. Ama namazın duruşları konusunda en dikkat ettiği “tahiyyat” bahsidir. Diğer duruşlardaki metin aralarında bahsetmenin yerine tahiyyatı müstakil bir bahis olan Altıncı Şua’da anlatır. Teşehhüd ve tahiyyat birbirinin tamamlayan bir davranış bütünlüğüdür. Bediüzzaman teşehhüdün nükteleri konusunda “teşehhüdün yüzer nüktesinden yalnız iki nüktesi muhtasar bir surette beyan edilecek” Demek o kadar muhtevası zengin ki yüz de değil yüzer nüktesi var, onlardan bize ancak ikisini anlatmayı yeterli görüyor. Müthiş bir yorumcu ve harika bir hafıza, özetlemede benzersiz yazar.
Bahsin fatiha yani açılış cümlesi büyük bir zenginliği haizdir, câmiiyyeti vardır, “Her müminin namazı onun bir nevi miracı hükmündedir. Ve o huzura layık olan kelimeler ise Mirac-ı Ekber-i Muhammed Aleyhisselatü Vesselam’da söylenen sözlerdir. Onları zikretmekle o kudsî sohbet TAHATTUR edilir. O tahatturla o mübarek kelimelerin manaları cüziyetten külliyete çıkar ve o kudsi ve ihatalı manalar TASAVVUR edilir veya edilebilir. Ve o tasavvur ile kıymeti ve nuru teali edip genişlenir”
Namaz o kadar geniş tasarlanmıştır ki, kul abdest alır temizlenir, Bismillahirrahman asansörüyle semaya çıkar, öncekiler mülakat mukaddimesidir. Fatiha ile buluşma gerçekleşir ve devam eder. Dünyadan geçip, bir başka bahribîkeran olan Kuran’ın muhitine girip, akabinde Vacibül Vucud’un daire-i kudsiyesine varılır. Fiziki dünyayı arkaya alıp yüksek bir kata çıkar ve orada miraçta vuku bulan mükâleme–i kudsiyeyi meyve olarak getirilen kelimatı alır ve onlarla Allah ile tekellüm eder. Fatiha ile Kur’an’ın semt-i âlâsında dolaşır, oradan Allah’a.. Bu kadar kutsi muhitlerde dolaşıp da geri gelmesek kalsak o yerlerden bir yerde.
Yahya Kemal savaş meydanında şehit olan akıncının cennete gidişini anlatır:
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde
Savaş meydanından cennete gitmek, seccadeden muhit-i ulvide dolaşıp sonra dünyaya dönmek.
Yukardaki cümlede iki kelime bahsin ana damarı. Bediüzzaman kelimelerle manaları ulvi iklimleri fetheder, bunu anlatamadık ne hikmetse.
Tahattur ve tasavvur. Yani insan tahiyyata oturduğunda orada “onları zikretmekle o kudsi sohbet tahattur edilir.” Kutsi sohbet Allah ile Resulünün sohbetidir, onları tahattur eder, yani o kelimeleri kullanırken o sohbet anını hatırlar bir seyirci midir, bir kulak misafiri mi.. Her tahiyyatta bu sohbete hatırlamak şaşırmak, irkilmek; kendine gel kimin kiminle konuşmasını ağzına alıyor Rabbinle sunuyorsun! Yavuz’u seven bir cariye daha huzura çıkmadan kalp sektesinden ölür, ya biz ne olalım. Biri de tasavvur kelimesi, tasavvur bir şeyi zihinde şekillendirmek, yani kul miraçdaki kelimelerin konuşulma anına zihinde bir zihin sineması şeklinde şekillendirir. Bediüzzaman iki kelimeyle nasıl bahsi fethetmiş, akla yakınlaştırmış.
Bediüzzaman iki fiil kullanmış “tasavvur edilir veya edilebilir” iki fiilin birinde kesinlik diğerinde olabilirlik var, Üstada sormalı.
Devam edecek
- On Dokuzuncu Söz Üzerine - 26 Eylül 2023
- Bir Gece Şiiri - 22 Eylül 2023
- Bülbül Şiiri / Mehmet Akif ERSOY - 11 Eylül 2023
- Hizmet Rehberinden – 2 - 3 Eylül 2023
- Malazgirt Savaşı ve Türk – Kürt Kardeşliği - 26 Ağustos 2023
- Hizmet Rehberinden - 24 Ağustos 2023
- Hikmet-i Amme, Umumî Hikmet - 17 Ağustos 2023
- Güzellik ve Peygamber - 13 Ağustos 2023
- Güzel ve Estetik Yorumlar - 11 Ağustos 2023
- Bakmak, Görmek ve Göstermek - 9 Ağustos 2023