Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Yazıları / Taşköprü`nün manevi ayakları / Cebrail KELEŞ

Taşköprü`nün manevi ayakları / Cebrail KELEŞ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Taşköprü`nün manevi ayakları…

Rivayet edilir ki;

Bundan çok çok uzun yıllar önce,1400–1500 yıllarında Taşköprü’ye uzaklardan bir kafile gelir. Bu kafile yedi kardeşin oluşturduğu bir topluluktur. Başlarında Şeyh Musa bulunmaktadır. Ayancık ya da Türkeli civarından geldiği sanılmaktadır. Taşköprü’ye yaklaşınca Kuyluş köyü civarında Kardeşlerden Hüseyin durur ve kafileden ayrılır artık onun irşat yeri burasıdır. Ömrünün sonuna kadar burada kalır. Aynı yere gömülür ve bir türbe yapılır.(Hüseyin Dede diye anılan türbe buradadır.)

Şeyh Musa ve kafilesi bu günkü Kornapa köyünün bulunduğu yere gelince mola verirler. Artık burası Şeyh Musa’nın dergâhı olacaktır. Kardeşlerden Hasan’ı ileride Abdal Hasan olarak anılacak Totaş köyüne yollar.

Şeyh Musa’nın yanında kardeşlerinden bir erkek ve üç kız kalmıştır. Erkek kardeşinin Şeyh Hüsamettin Camisinde meftun olduğu kızlardan biri Oymaağaç Sökü köyünde, bir diğerinin Ilgaz’a gelin gittiği, son kardeşinde Kornapa köyünün bir mahallesinde meftun olduğu rivayet edilir.

Şeyh Musa Kornapa’ya yerleştiği zaman su yokmuş. Keramet gösterip on yerden birden su çıkarınca burası On-Apa olarak anılmaya başlamış. Zamanla Kornapaya dönüşmüş.

Şeyh Musa ikinci iş olarak mescit inşaatına başlamış. Geceleri ağaç getirip gündüzleri inşaat yapmaya başlayınca köylüler şüphelenmiş. Hiç bir binek hayvanı olmayan bu şeyh nasıl olur da bu kadar ağacı getirir, deyip; hayvanlarımızı çalıp geceleri çalıştırıyor diye kadıya şikâyet etmişler. Gelen askerler kuru dereden geçememişler, onlara büyük bir sel gibi gözükmüş. Şeyh, niyetinizi düzeltin öyle gelin, demiş. Anlamışlar ki ortada sel yok. Şeyhin yanına varmışlar: Şeyhim kusurumuza bakma köylüler böyle bir şikâyette bulundu, deyince Şeyh, avluyu, işte bunlar benim binek hayvanlarım demiş. Askerler şaşkın bakakalmışlar avluda bir sürü geyik yatmaktaymış.

Bugünkü türbesinin giriş kapısında bu rivayeti doğrulayan geyik,elik ve yaban keçisi boynuzları var. Savaşlarda kaybolup barış zamanlarında geldiği söylenen tokmakları atının yuları duvarda asılı bulunuyor.

Ve en inanılmazı sandukasının bulunduğu taştan lahit kenarında dikdörtgen bir yarık var iki parmak girecek kadar. Yine söylenceye göre buradan avucunuzu parmağınızı uzatıyorsunuz eğer sizi severse bir miktar toprak veriyor.

Kardeşlere gelince Hüseyin Dede Kuyluş’ta bir mescit yapar. Abdal Hasan da hem mescidi hem kardeşini görmek için ziyarete gelir. Ama bir yılanın üstüne biner öyle gelir. Hüseyin Dede kardeşine bakar; olmadı kardeş, der. Hiçbir canlıya eziyet etmek üstüne binmek bize göre değildir. Sen neye biniyorsun diye sorar. O da kapı önünde duran Taştan yontulan aslan heykelini gösterir. Biner ve gider. Kardeşi mescidi gezerken, kardeşim çok dar bir alana yapmışsın şöyle biraz geriye yapsaydın, der. Hüseyin Dede mescidi yaptığı taşlardan birine parmağını takar ve kardeşi tamam böyle iyi deyinceye kadar geriye iter.

(Hazretin parmak izlerinin bulunduğu taş hala yerinde. Üstüne binip gezdiği aslan heykeli Kastamonu Müzesinde.Camide ise sadece birkaç tesbih parçası ve bir şamdan kalmış. Bir de caminin kapısı çok alçak. İçeri girerken mecburen eğilip saygı gösteriyorsunuz

Bir menkıbede benden iş makinemiz ortalama saatte 7–8 litre yakıt harcarken o köyde akşama kadar çalışan operatörümüz bir teneke yaklaşık 16 litre harcadığını söylüyor.

Rivayetler böyle.. Daha bir sürü hikâye dinledim, hepsini yazmaya imkân yok. Ama 1979 yılında büyük bir sel felaketi olur. Hatta köprü tamamen yıkılır. Yine o köyden olanların anlattığına göre sel suları dere yatağındaki mezara dokunmayıp, iki yanından ayrılıp akar. Mezara bir şey olmaz.

Kastamonu ve civarında nereye gitsem muhakkak bir yatır, türbe veya kutsal bir yerle karşılaşıyorum. Evliyalar şehri sıfatını sonuna kadar hak ediyor. Ancak canımı sıkan bir şeyi söylemek isterim. Kornapa Köyündeki caminin ahşap minaresi yıkılmak üzere, duvarındaki süsü parçalayıp çalmışlar. Bahçesinde minareyi yapan ustaya ait olan mezarı bile kazmışlar. Tarihi ve turistik yerlerimizdeki kitabelerde ne yazdığı, tarihçesi ve tanıtımını belirten yazı ve bilgi eksikliği var.

Bırakın köydeki bir yapıyı merkezde gözbebeğimiz Saat Kulemizde bile yok.

Birkaç satır yazı yazıp girişe asmak bu kadar mı zor…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Çatalzeytin’de Bayram

Çatalzeytin’de Bayram İlçemizin 41 adet köyü var. 1965 yılına kadar bu köylerin belki ancak on …

Önceki yazıyı okuyun:
Selâmın Yerini Hiçbir Şey Tutamaz / İhsan ATASOY

Şeair-i İslâm Olan Selâmın Yerini Hiçbir Şey Tutamaz... Bugün dilimize yabancı unsurlar olarak giren “Hello”, …

Kapat