Ana Sayfa / Yazarlar / Tanımak ve Sevmek ve Büyük Âyet

Tanımak ve Sevmek ve Büyük Âyet

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Tanımak ve Sevmek ve Büyük Âyet

Mukaddime 

Kat’iyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.

Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenâb-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara, ya bilkuvve veya bilfiil mazhardır. Onu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama mânen ve maddeten müptelâ olur.

Evet, şu perişan dünyada, âvâre nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz bir surette, âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder?

İşte bu âvâre nev-i beşer içinde, bu perişan, fâni dünyada, insan sahibini tanımazsa, mâlikini bulmazsa, ne kadar biçare sergerdan olduğunu herkes anlar. Eğer sahibini bulsa, mâlikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudret
ine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur.”

 

İman-ı billah

Marifetullah

Muhabbetullah 

Lezzet-i ruhaniye 

Birbirine açılan kapıları olan cami bir hakikat. Ama şartları var. Hilkat ve fıtrat. iman-ı billah hilkatın en yüksek gayesi hilkatten neyi kastediyor. Her halde bütün yaratılış bütün bu etrafımızdaki bize kuşatan evrenin kainatın en yüksek gayesi iman-ı billlahtır.yaratılışa çok gayeler yüklenmiş ilim sanat edebiyat kimisi bakmak ve seyretmek demiş ama özneyi düşünmeden bakmak nerede faili düşünerek bakmak nerede ALLAH fenzur ilâ âsâri, diyor, eserlerime bakın. Bakmak  ve görmenin en azami izahı AYET-Ül KÜBRA Kant da bakmak üzerinde durmuş, ama o faili özneyi görmeden bakmayı anlatmış. Bakmak nasıl olurmuş, pencereler ve Ayet ül Kübra en ideal bakmayı anlatıyor. Bediüzzaman bakmak görmek ve düşünmek mektebi açmış. Namık Kemal yanlış ilmin lemsi  ve müşahadesi gayri kabil şeyleri inkar ettiriyor. Bediüzzaman ise bakmak görmeyi eğitimine esas almış. Bediüzzaman en büyük eserininin adını gözlem yani müşahedat koymuş. Kainattan Halıkını soran seyyahın gayesi müşahedattır. Yani gözlem Ah Allah’ım bu kitab bu toplumda yerini almalı ama bizim onu öğrencinin önüne koyacak bir gücümüz yok, ateizmden nihilizimden ibadetsizlikten toplum yıkılıyor, dindar aile çocukları bile ateist oluyor. Cenneti değil bu kitabı verelim insanların eline yoksa ihanet aldı başını gidiyor.

Ayet ül Kübra için içtimai seferberlik ilan etmeli. Ama kim ile… 

“Bu âyet-i muazzama gibi pek çok âyât-ı Kur’aniye, bu kâinat Hâlık’ını bildirmek cihetinde, her vakit ve herkesin en çok hayretle bakıp zevk ile mütalaa ettiği en parlak bir sahife-i tevhid olan semavatı en başta zikretmelerinden, en başta ona başlamak muvafıktır.

Evet, bu dünya memleketine ve misafirhanesine gelen her bir misafir, gözünü açıp baktıkça görür ki: Gayet keremkârane bir ziyafetgâh ve gayet sanatkârane bir teşhirgâh ve gayet haşmetkârane bir ordugâh ve talimgâh ve gayet hayretkârane ve şevk-engizane bir seyrangâh ve temaşagâh ve gayet manidarane ve hikmet-perverane bir mütalaagâh olan bu güzel misafirhanenin sahibini ve bu kitab-ı kebirin müellifini ve bu muhteşem memleketin sultanını tanımak ve bilmek için şiddetle merak ederken; en başta göklerin nur yaldızı ile yazılan güzel yüzü görünür: “Bana bak, aradığını sana bildireceğim!” der. O da bakar görür ki:”

 Eserin girişi bakmak görmek mütalaa etmek ve bildirmek kelimeleri üzeri kurulmuştur. Bütün eser boyunca yazar kahramanını kainatta dolaştırır ona bakıp görüp düşünmeyi bir idadi talebesine anlatır gibi gösterir. Mütalaa ettirir.

Bediüzzaman en büyük ayet delil dediği bu eseri ile Allah’ı tanımak konusunda büyük bir eser ortaya çıkarmıştır. En büyük delil kainatı bir bir seyyah gibi dolaşıp ondan Allah hakkında çıkarımlar yapmaktır. Din Türkiye’de hep Kur’an’ın lafzı ile uğraşıyor Bediüzzaman mana ile uğraşıyor eğer mütemadiyen hafız üzeren kurumlar biraz da Kur’an’ı anlatmayı öğrenseler büyük bir yenilik olur. Hafız Efendiler sıradan işlerle uğrışıyor. Bunları biraz tefsir mesleğine alıştırmak lazım. Diyanet hiç asri ve yenilikçi değil. Kur’an‘a yeni bir şekilde bakmayı Bediüzzaman öğretti. Risale-i Nur okusalar bir derece boşluk doldurulur.

Cenab-ı Hakkı tanıyan ve seven. işte tanımak ve sevmenin yolu Bediüzzaman’ın Ayet ül Kübra mesleği ile bakmak. Bu kitabı  okullara ders koysa baştan ne kaybeder.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hayatın Sırrı Ölümde Gizli

Hayatın Sırrı Ölümde Gizli Birçok insan dünyada kendi konumunun diğer insanlardan farklı olduğunu zannediyor. Oysa …

Kapat