Ana Sayfa / Yazarlar / Tarihin Akışı İçinde Bediüzzaman ve Misyonu

Tarihin Akışı İçinde Bediüzzaman ve Misyonu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Tarihin Akışı içinde Bediüzzaman ve misyonu 

Bediüzzaman 1876 civarında doğdu, o tarih muhataralı bir tarih, doksan üç harbi denen umumi felaket, Beşinci Murat, Sultan Hamid, imparatorluğun yıkına doğru gittiğinin büyük ayak sesleri o tarihte.Bir güneş batar bir güneş doğar, Cumhuriyet kuruluncaya kadar yıkılışlar devri, Mondros Mütarekesi devlet-i ebed müddetin ömrünün sona erdiği ve büyük ümmetin Anadoluda birkaç vilayete sıkıştırıldığı bir tarihtir. Silahlar alınmış, ordu terhis edilmiş. Bir kısım insanlar artık bitmiş tükenmiş olarak islamülkelerine göç etmişler. Aydınlar da halk da olağanüstü ümitsiz. Birinci Meşrutiyetten ikinci Meşrutiyete kadar olan dönemde Bediüzzaman’ın hazırlanış dönemleri, orduyu hazırlayıp savaşa sürmek gibi, van çevresinde geçen çocukluğu ona çocukluk da denmez ya, çünkü dehalarda erken inkişaf esastır. Çocuk denecek yaşlarda yaptıkları kırklı ellili yaşlarda bile insanların yapamayacağı şeyler. Bir yangını söndürmek için çırpınan itfaiye eri gibi, nerede bir kitap görse dehasının ambarına alır, hafıza olağanüstünün ötesinde, hayatında unutmak nedir bilmeyen bir büyük adam. Onun hayatı adeta gizli bir Rahmani gücün pusulası ile coğrafya değiştirir. Devlet-i ebed müddetin payitahtına gelir, yıkılan imparatorluğun arkasından gizli güçler elde kalanları da kullanılmaz hale getirmek için büyük gayret sarfederler. Avrupa orada üflüyor biz burada oynuyoruz, dediği gibi Selanik’te saçma bir Hareket ordusu hazırlanır, maksad isyanı bastırmakmış sokak kabadayılarından  orducuk, gelirler hedef sultanı indirmektir ve başarırlar, avrupa ve onun zavallı kötürüm aletleri başsız kalan büyük devleti inkırazına doğru iterler. Devleti yıkanlar bir karagöz modernizm hedefi ortaya koyarlar. Modernizmin hedefi yıkılmış Osmanlıdan sonra Osmanlı olan ne varsa çarçur etmektir, din, dil, edebiyat daha ileri yıllarda camiler tekkeler, medreseler hepsi enkaza dönüştürülmüş, Anadolu köyünde cenaze namazı kıldıracak adam kalmamış.

Ortada bir imparatorluğun enkazı ve tamamen dirilme imkanı kalmamış bir millet, başında onlara bakan bir Bediüzzaman, o günün şartlarında ümitli olmak ne kadar büyük bir ruhi güç, ne yapmalı bu ölüyü kaldırmalı ona can üflemeli ve tarihi misyonunu kaldığı yerden devam ettirmeli. O zaman perde arkasındaki tahrib gücü öyle mantıksızdır ki, hadi Necip Fazıl’a, Bediüzzaman’a zulmetmişler, Nazım Hikmet, kemal Tahir, gibi solun adamları da budanmıştır, ne düşündükleri bilinmez, bütün ormanı budadıktan sonra ortaya nasıl bir kalabalık çıkacaktır, çünkü millet bu yapılan tahriple yeniden kurulamaz. Köy enstitüleri, öğretmen yetiştiren kurumlar tamamen nihilizmin, fuhşun elindedir, köylerden toplanan çocuklar enstitülerde tamamen din karşıtı hale gelirler, nasıl bir güç tahribi devam ettirir. Bediüzzaman okulların ve eğitimin yersizliğini görür Risale-i Nur dershanesi açar, bu bir alternatiftir. Kavgasız döğüşsüz alternatif göstermeden insanlar orada okumaya başlarlar, Osmanlının eğitim tarzı oralarda bir sivil şekilde devam eder, eserleri batının felsefenin, ilmin yeni yorumladırır. Tarihin akışı içinde yapılan iş Mevla yaka bir çalışmadır, gizli güçler milletin dirilmesini istemezler, ona ve eserlerine savaş açarlar, hiçbir siyasi dini etnik yıkıcı maksadı olmayan o musaffa risaleler ve yazarı olmadık zulümlere uğrar. Aslında  yukardan aşağı yaptıkları onun bir milleti yeniden misyonuna ve altın günlerine ulaştırmaktır. Hiçbir şey tesadüfi değildir.

Memleketin lüks coğrafyalarında rahatın her türlüsünü  tadan adamlar memleket için çareler düşünürler, Boğaz’ra, Çamlıca’da, Park Otel ‘de nice ekabir aydınlar yeni nesilleri kurtarmak isterler,  romantizmin ve elekten geçmiş gibi görünen yine fuhuş kokan eserler verirler, o dönem romanlarının bu milletin   çocuklarına vereceği hiçbir şey yoktur. Bediüzzaman iyi bir gözlemci, teorik çareler düşünmemiş, nesiller kainatı ve sahibini tanıyacak bilgiden mahrum, batı tabiatı kullanarak tevhid akidesini bozmuş, bu neslin başta Allah kainat ve insan üçlüsü içinde bir muhakeme ile varlığın sahibini ve kendine düşen görevi görmesi gerekir, bu yüzden bir kahramanlar ordusu icad eder, Ayet ül Kübra, Haşir, Meyve, Küçük Sözler, daha birçoğunda bir kurmaca kahramanlar bulur ve konuşturur, onunla yeni nesillere bakmak görmek ve düşünmeyi öğretir. Büyük sanatçıdır ama onu sanatın kalıpları içinde anlatamadık, ona çok ciddi bir edebiyat ağırlıklı biyografi gerekir, bir kere portresi de farklıdır. Aşağıdaki portre özellikleri farklıdır, bunların hepsine örnekler vermek Bediüzzaman’ın portresini ortaya çıkarır.

Bediüzzaman’ın portresi 

Bediüzzaman’ın gözü

Onun gözü nasıl anlatılır, bütün eserleri gözlemleren oluşur ve soyut gözlemler değil nesneler olaylar insanlar hayvanlar daha neler onları görür ve anlatır, gözü tarihe gider, ondokuzuncu mektupta asrı saadete gider, ondokuzuncu sözde dini tarih felsefesi yapar yine maziye yüzyıllar ötesine gider. Bitmez bir bahistir, bir cümlesi der ki “Hatta bir gün kedilere baktım,” buradaki da çok şeye bakıyorum baktım bakmaktayım demek bir gün de kedilere baktım, bu da eki onun bakışını özetler. Göklere çıkardığımız üdeba ve batılı filozoflar estetikçiler onun bakmasının yanında gözleri kapalıdırlar. Kantın estetikle ilgili üç kitabında bakmakla alakalı çok az şey vardır. Bütün derdi müslüman Türk çocuklarına bakmayı görmeyi düşünmeyi ve secdeye kapanmayı öğretmektir. Ressamdır bakarak resim çizer. Öyle bir ressam ki onun kalemiyle çizdiği resimleri ressam olan bir arkadaş yapsa neler ortaya çıkar. Aşağıdakilerden her birine sayfalar dolusu şeyler söylenebilir.

Bediüzzaman’ın kulağı

Bediüzzaman’ın elleri 

Bediüzzaman’ın hafızası 

Bediüzzaman’ın muhayyilesi 

Bediüzzaman’ın tasarım gücü

Bediüzzaman’ın hayali 

Bediüzzaman’ın aklı 

Bediüzzaman’ın gözlemciliği

Bediüzzaman’ın deruni gözü

Bediüzzaman’ın merhameti 

Bediüzzaman’ın vefası 

Bediüzzaman’ın yalnızlığı 

Bediüzzaman’ın endişesi 

Bediüzzaman’ın sevgisi 

Bediüzzaman’ın hayreti 

Bediüzzaman ve ağaçlar

Bediüzzaman ve insan

Bediüzzaman ve çiçekler

Bediüzzaman ve kediler

Bediüzzaman ve koyun

Bediüzzaman ve inekler

Bediüzzaman ve anneler

Bediüzzaman ve babalar

Bediüzzaman ve sığınmak 

Bediüzzaman ve yalvarmak 

Bediüzzaman ve yürümek 

Bedüzzaman ve seyir

Bediüzzaman ve sinema 

Bediüzzaman’ın sabrı 

Bediüzzaman’ın muhakemesi 

Bediüzzaman’ın iddiacılığı

Bediüzzaman ve muhatapları 

Koca kitapları içine alacak bir program çizdim, haydi hayırlısı.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Tiftiklenmiş Mâzi

TİFTİKLENMİŞ MAZİ  Deneme “2 Aralık 1983- Şaphane Bu satırlara başlama niyetim, çoğumuzun ve türlü endişe …

Kapat