Ana Sayfa / Yazarlar / Tarihin Sesi

Tarihin Sesi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

TARİHİN SESİ

“Büyük adamlar tarihi, tarih de büyük adamların yaptıklarını süslemiştir.”

La Bruyere

“Ağlaram, ağlar kimin?
Derdim var dağlar kimin?
Yüz yerden yaralıyam,
Gezerem sağlar kimin?”
Bir Kerkük Türküsü’nden
“Devlet başkanı olmaktansa, haklı olmayı tercih ederim.”

Hanry Clay

“Tarihin mürekkebi, gözyaşı ve kandır.”

Mahir Duman

“Tarih, kâinatın vicdanıdır.”

Ömer Hayyam

YÜZÜNCÜ YIL
Bir gazeteci, Churchill’in doğum gününde fotoğrafını çekmiş ve:
– Umarım sizin yüzüncü doğum gününüzde de fotoğrafınızı çekmek bana nasip olur efendim, demişti.
Churchill, fotoğrafçıyı iyice süzdükten sonra şu karşılığı vermiş:
– Neden olmasın! Oldukça sağlıklı görünüyorsunuz…

PİLAV VE MESNEVİ
Ahmet Hamdi Tanpınar, hocası Yahya Kemal’e sormuş:
– Üstad, biz Viyana kapılarına kadar nasıl gittik?
Cevap enteresandır:
– Bulgur pilavı yiyerek ve Mesnevi okuyarak…

DEVLET SIRRI
Khruschev zamanında bir Rus:
“Khruschev aptalın tekidir” demiş. Bu yüzden de sorgusuz sualsiz hapse atılmış.
Tam 23 yıl hapis cezası almış. Üç senesi parti genel sekreterine hakaretten, yirmi yılı da devlet sırrını açığa vurmaktan…

SÖNEN OCAK
Yeniçeri ocağı kaldırılınca Keçecizâde Fuat Paşa durumu şöyle özetlemiş:
“Koyup kaldırmadan ikide bir de,
Kazan devrildi söndürdü ocağı.”

TEKE
İspanya kralı İkinci Philippe, Noal tebriği için Papa V. Sixte’ye genç bir elçi göndermiş. Elçinin sakalsızlığına dayanamayan papa şöyle demiş:
– Efendin başka adam bulamadı mı da bana senin gibi bir tüysüzü gönderdi?
Genç elçi taşı gediğine koymuş:
– Eğer sakalda meziyet olduğu aklına gelseydi, her halde size bir teke gönderirdi.

YEDİNCİ BEYGİR
Fransız kralı IV. Louis döneminde kalın kafalı bir başpiskopos, altı atın çektiği bir arabayla saraya geliyormuş. Arabanın yaklaştığını pencereden gören kralla yanındaki arasında şöyle bir konuşma geçmiş:
– Gelen araba altı beygirli değil mi?
– Hayır haşmetmeap, yedi beygirli.
– Yedincisi nerede?
– Arabanın içinde!..

GÜZEL ÖLÜM
Halife Mansur:
– Ölüm olmasaydı, şu dünya ne güzel olurdu, demiş.
Bir söz ustası, sultana şöyle karşılık vermiş:
– Dünyanın güzelliği “ölüm”den dolayıdır.
Halife sebebini sormuş.
Cevap çok yerindedir:
– Eğer ölüm olmasaydı, kardeşiniz ölmez, siz de tahta çıkamazdınız!..

İBRET
Güngörmüş birisi, diğerine sordu:
– Boğa güreşlerini seyrettiniz mi?
– Neden sordun?
– Birinci boğanın başına gelenler diğerlerinin de başına geliyor. Eğer ikinci boğa, ilkinin tarihini okuyabilseydi o kötü vaziyete düşer miydi?

BUYURUN CENAZE NAMAZINA
Sultan Murad, tütünü yasaklamıştı. Yasağın etkisini görmek için derviş kıyafetine bürünüp bir kahveye girmiş. Kahveci, buyur etmiş:
– Baba erenler ne içersiniz?
– Kahve.
– Başka bir şey ister misiniz? Tütün filan…
– Yok.
Bu ciddi cevaplar, kahveciyi telaşlandırmış:
– Baba erenler, isminiz?
– Murad!
– Sultanı da var mı?
– Var!
Kahveci:
– Buyurun cenaze namazına! deyip oracığa yığılıvermiş.

TAŞI TOPRAĞI MEVLEVÎ’DİR
Yavuz Sultan Selim, Mısır seferi dönüşünde Konya’ya geldikleri gün büyük bir fırtına çıkmış. Yerlerden kalkan tozlar havada döne döne göklere yükselmektedir. Sultan, Şeyhülislâm İbn Kemal’e:
– Bu hâl nedir? diye sormuş.
İbn Kemâl’in cevabı tam bir zekâ ürünüdür:
– Sultanım, burası Mevlâna’nın şehridir. Taşı, toprağı Mevlevî’dir, devamlı dönerler.

ALDIĞIMIZ FİYATA
Keçecizâde Fuat Paşa’nın Rusya’da bulunduğu günlerde, Rus çarı kendisine şaka yapmak ister:
– Paşa, şu Girit’i satsanız?
– Hay hay, ekselansları… Satarız.
– Kaça satarsınız?
– Aldığımız fiyata.
Adanın tam yirmi yılda ve binlerce şehit karşılığında alındığını bilen çarın benzi sararır.

TARİHİN SESİ
Eski Yunan’ın büyük hatiplerinden Demostes, General Phocia’ya kızar:
– Bir gün gelecek Atinalılar gazaba gelip seni öldürecekler.
General şu karşılığı verir:
– Ve akılları başlarına geldiği zaman da seni!..

YENİÇERİ KIYAFETLERİ
19. yüzyılda Almanya’nın Mülhaym şehrinin topraklarında akan Ren nehrinin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında Fransızlar yaşıyorlardı.
Fransızlar, her sene ırmağın Almanyadaki kısmına geçerek mahsulün tamamını toplayıp götürüyorlardı. O sıralar, birliği sağlayamayan Almanlar ise buna fazla ses çıkaramıyorlardı. Çareyi, hallerini Osmanlı sultanına yazıp, yardım istemekte buldular. Mektupta şunlar yazıyordu:
“Fransızlar her hasat dönemi bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünya imparatorluğunun sultanı, Müslümanların da halifesisiniz. Bizi bu zulümden kurtarın! Asker gönderin! Mahsulümüzü bu yıl olsun toplama imkânı bulalım!”
Çöküş sürecine girdiği bir zamana denk gelen bu talebi inceleyen padişah, asker yerine, asker elbisesi göndermeyi uygun bulur. Cevabî bir mektupla elbise dolu üç çuval yollanır. Almanlar şaşkın… Çuvalları alıp mektubu okurlar:
“Fransızlar korkak âdemlerdir. Onlara asker göndermemize gerek yoktur. Yeniçeri kıyafetleri görmeleri yeter. Çuval içindeki Osmanlı askerî elbiselerini gençlerinize giydirin! Hasat zamanı, nehrin yakın yerlerinde dolaştırın! Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfidir.”
Tarla, bahçe sahipleri Osmanlı asker kıyafetlerini kapışırlar. Hasat vakti büyük bir kalabalık yeniçeri kıyafetleriyle, nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar.
Ertesi gün gelen haber, Almanların sevinç çığlıkları atmasına sebep olur:
“Osmanlıdan yardım geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini de terk ederek iç kesimlere doğru kaçmaktadırlar. Ürünlerinizi rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir.”
Bu olayı, Mülhaymliler hiçbir zaman unutamazlar. Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini de Mülhaym’a bağlı Karlsruhe Müzesi’ne koyup ziyarete açarlar. Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen hâdisenin yıl dönümünde karnaval düzenleyip o günü hatırlarlar.

MISRALARIN DİLİ
Kosovalar, Plevneler bizsizdir,
Yosun tutmuş camilerim ıssızdır,
Boynu bükük minareler öksüzdür,

Açmaz olmuş kızanlığın gülleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?

O. Yüksel Serdengeçti

Yazar : Mahir DUMAN

1955’te Ankara, Kızılcahamam Hıdırlar köyünde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde, orta ve lise eğitimini Ankara’da tamamladı. 1979’da Bursa Eğitim Enstitüsü'nden mezun oldu. Çeşitli gazete ve dergilerde çalışmaları neşredildi. İstanbul'da yayımlanan bir gazetede Şamil İmamoğlu müstearı ile günlük yazıları yayınlandı. Köprü, Zafer, Sur, Diyanet Çocuk, Kültür Dünyası, Moral Dünyası, Kültür Edebiyat, Tepe Edebiyat, Üslup… gibi dergilerde denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. Bir gazetenin düzenlediği makale yarışmasında birincilik ödülü aldı. Edebiyat ve Türkçe öğretmeni olarak Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çalıştı. 2008 yılında emekli oldu. Evli ve üç çocuk babasıdır.
Yayınlanmış eserleri: 1. Çocukluktan Gençliğe (Çocuk Eğitimi) 2. Harman (Osman Suroğlu ile) 3. Espri Dükkânı 4. Moral Saati 5. Güller ve Dikenler (Osman Suroğlu ile) 6. Sevgi Zaferdir 7. Tebessüm Saati 8. Onların Penceresinden 9. Bizim Köyün Öyküsü 10. Söz Güzeli 11. Gülümseyen Sözler 12. Bahar Bestesi 13. Gönüller Sultanına 14. Güldüren Düşünceler

Web Sitesi
Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ahlâksızlık Pandemisi

Ahlaksızlık Pandemisi “Sedd-i Zülkarneyn’in tahribiyle, Ye’cüc ve Me’cüclerin dünyayı fesada vermesi gibi; şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) …

Kapat