Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Kelimeler & Kavramlar / Tefsir ile Tevilin Mâhiyetleri ve Farkları

Tefsir ile Tevilin Mâhiyetleri ve Farkları

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Tefsir ile Te’vîlin Mâhiyyetleri ve Aralarındaki Fark:

Ömer Nasuhi Bilmen

Tefsir, esasen lâfzından alınmıştır. Keşf, Beyan ve izhar ma­nasınadır. Nitekim bir şeyin beyan ve izah edilmesini istemeye de denir, istilânda ise Tefsir: “Kur’ân-ı Azîm’deki kelimelerin mânalarını, âyetlerin mazmunlarını, hükümlerini, kıssalarını, muhkem ve müteşâbih olanlarını, nâsih ve mensuh olanlarını ve nüzullerindeki sebepleri kendilerine açıkça delâlet eden lâfızlar ile, ta’birler ile izah etmektir.”

Başka bir ta’rif ile de Tefsir: “Kur’ân-ı Kerîm’in lâfızlarının nasıl okunacaklarını ve bunların mânalarını Arab lûgatına ve lisan kaidelerine tatbîkan beyan, âyetlerin mânâlarını, medlullerini, hükümlerini ihtiva et­tiği kıssaları izah, bu âyetlerin muhkem ve müteşâbih olanlarını, nâsih ve mensuh olanlarını tasrih, aralarındaki irtibat ve insicamı izhar ve bunlar­daki nükteleri mezâyây-ı beşeriyetin takati mikdarmda tebyîn ve tavzih” etmekten ibarettir. Tefsir, şöyle de tâ’riz edilmiştir:

Binaenaleyh Tefsir bugün müdevven bir ilim hâlinde bulunmaktadır. Te’vîle gelince bu, rucu’ mânasına olan kelimesinden müştaktır. Nitekim bir şeyin’ hulâsasına, zübdesine, neticesine muhassalasıria da denilmektedir. Istılahda ise Te’vîl, “Kur’ân-ı Kerîm’in âyetle­rini muhtemel olduğu müteaddit mânalardan birine sarf ve irca’ etmektir.”

Diğer bir ta’rif ile: “Âyetleri zahirlerinden alıp Kitab ve Sünnet’e mu­vafık olmak üzere muhtemel mânâlarına sarf ve hami etmek” demektir.

İmdi, Tefsir ile Te’vîl arasındaki fark, bu ta’riflerden anlaşılmaktadır. Bununla beraber Süyûti Merhumunda mufassalan bildirildiği üzere ile bazı zatlere göre bunların arasında fark yoktur. Bunlar bir şey demektir. Fakat sair zatlere göre bunların beynlerinde mühim farklar vardır. Ezcümle Râgıb-ı İsfehânî’ye göre Tefsir, Te’vil’den eamdır. Tefsirin çokça isti’mâli lâfızları da müfredattadır; Te’vîl’in en çok isti’mali ise mânalarda, terkîblerdedir. Bir de Tefsir ta’biri hem semavî kitablar, hem de sâir ilmî eserler hakkındaki izahlara ıtlak olunur; Te’vil ise yalnız semavî kitablara âid izahlarda müsta’meldir.

Tefsîr ile Te’vîl arasında bir de şöyle bir fark buluyorlar. Tefsir, yal­nız bir veçhe muhtemel olan lâfız hakkındaki izahtır. Te’vil ise muhtelif mânalara müteveccih bulunan bir lâfzı o mânalardan yalnız birîle tevcihtir.

İmâm-ı Mâtürîdî’ye göre Tefsîr’de kat’iyyet vardır. “Bu lâfızdan mak-sad budur.” diye kat’î surette hüküm vermek bir tefsirdir. Böyle bir hüküm, kat’ı bir delile müstenid ise sahihtir; değilse menhiyyün anh olan “Tefsir bi’r-re’y” kabilinden olacağı cihetle sahih değildir. Te’vîl ise ihtimâllerden birini kat’î bir surette olmaksızın tercih etmektir.

Ebû-Talibi’s-Sübkî’ye göre de Tefsîr, bir lâfzın lûğavî mânâsını, bir ibarenin hakikat, mecaz, kinaye bakımından vasfını beyanetmektir. Te’vil’ ise bir ibarenin iç yüzünü, o ibareden mütekellimin asıl maksadının ne ol­duğunu keşf ve izhar etmekten ibarettir.

Meselâ:

Nazm-ı Şerifini izah ederken Mirsadın raşaddan alındığını, terakkub = beklemek, fırsat gözetmek mânasına geldi­ğini beyan etmek bir Tefsîr’dir. Bundan murad; gafletten, tekâsülden tahzîr, emr-i İlâhiye riâyet edilmesine teşvik, âhiret için isti’dad tedârikini tavsiyedir, denilirse bu da bir Te’vil olmuş olur.

Kezâlik: Nazm-ı Kerîm’indeki hay’dan murad, kuştur; meyitten murâd da yumurtadır, demek bir Tefsîr’dir. Bunlardan murâd, gayr-i müslimin neslinden mü’minin, câhilin neslinden âlimin mey­dana getirileceğini beyandır, demek de bir Te’vil’dir.

Bagavî, Gevâşî gibi bazı zatlere göre de Te’vîl; bir âyet-i celîleyi ma­kabline, maba’dine muvafık, Kitâb’a, Sünnet’e gayr-i muhalif olmak üzere ihtimal dâhilinde bulunan bir mânâya istinbat ve içtihad yoluyla sarf ve hamletmektir.

Bazı zatlere göre de Tefsir, rivayet tarikîle olur. Te’vil ise dirayete, içtihada istinad eder. Müfessir, rivayet hâricine çıkmaz. Müevvil ise Kitap ve Sünnet’e muhalif olmamak şartîle içtihad ve istinbâtına göre  beyanatta bulunur.

Sofiye hazerâtının beyanlarına göre de Te’vîl, kudsî işaretlerden, Subhânî mâ’rif etler den ibarettir ki ariflerin kalblerine münkeşif olur. Sülûk erbabına münkeşif olan  dakikalara da (İşârât-ı Sofîye) denilmektedir.

Bunlar, Kitab’ın, Sünnet’in zahirine muhalif  olmamak  şartîle pek kıymetli sünûhattan sayılır.

Tebdil ve Tahrifin Mahiyyetleri:

Tebdil, bir ibarenin bütün lâfızlarını değiştirmek, bir mefhûmun yeri­ne muhalifini koymaktır. Tahrif ise bir ibarenin lâfızlarından bâzılarını bir garaz için tağyir,etmektir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’den evvel nazil olmuş olan bir kısım semavî kitablarda böyle bir tebdîl ve tahrîf yapılmıştır. Ez­cümle îsevîler İncil’deki mânasına olan  lâfzını vekil ve halaskar mânasına gelene çevirmişlerdir.

Melâhidenin, Bâtiniye taifesinin Kur’ân-ı Mübîn hakkında yazdıkları şeyler, tebdîl ve tahrîf kabilinden olduğu cihetle bunlar asla Tefsîr ve Te’vü’den sayılamazlar.

Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi (Tabakatü’l-Müfessirin), Bilmen Yayınevi: 1/97-99.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hilafetin kaldırılmasına öncülük eden şeyh

Kamil Büyüker, TBMM'nin ikinci dönemi Urfa Mebusu Şeyh Safvet Efendi hakkında yazmış. Cumhuriyet'in kurmasında, ilk …

Kapat