Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Bunları Biliyor musunuz? / Temeli Muhabbet ve Şefkate Dayanan Buluş: Dikiş Makineleri

Temeli Muhabbet ve Şefkate Dayanan Buluş: Dikiş Makineleri

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Temelinde “Aşk” Olan İcat: Dikiş Makineleri

#

İlk dikiş makinesi, elde dikiş diken eşinin çok yorulduğunu fark eden bir koca tarafından, aşk ve merhamet duygusuyla icat edilir. Temelinde kainatın mayası aşk olan bu icat, büyük bir serüvenin başlangıcıdır aslında… 

Bir icat düşünün ki neredeyse 250 sene önce şekil almaya başlansın, hâlâ gelişerek devam etsin. İlk olarak el ile kullanılmaya başlasın, sonra ayak pedal kısmı eklensin, zaman ilerledikçe elektrikli kullanıma uygun motor ilave edilsin, şimdi de bilgisayar hafızalı… 

İhtiyaç, Keşiflerin Anasıdır 

İlk çağlardan itibaren özellikle kutuplarda yaşayan insanlar, hayvan postlarının giysi haline gelmesi için deri parçalarını birbirine bağlamış; sonraki zamanlarda da ucu kancalı bir kemiği iğne, uzun bitki lifleri ve hayvan kıllarını da kendisine iplik yapmıştır. Dikiş dikmek için zaman içinde bronz ve çelik iğneler kullanılmıştır. 11. asırda tel sayesinde iğne yapımı kolaylaşmış, döner bileği taşı sayesinde de iğne uçları sivri halini almıştır. 

Dikiş makinesi kendi asrının belki de en önemli icadıdır. Elde dikiş dikilmeye başlandığında bu iş haftalarca sürer, gece yarılarında göz kapaklarının ağırlaşmasına inat iş yetiştirmek için sarf edilen emek ve göz nuru, oldukça da yüksek maliyetleri peşinden sürüklemiştir. Kumaş dokumasında sanayileşme ve iplik üretiminin gelişmesi artık dikiş dikmenin el ile yeterli gelmeyeceğini açıkça ispat etmiştir. 1755 yılında Londra’da bulunan İngiliz Birleşik Krallığı İhtira Beratı (patent) bürosuna, Alman Charles Frederic Weissental dikiş makinesi teknik çizimleriyle başvurmuştur. Daha önce böyle bir makine icadı için başvurulmadığı ve düzgün İngilizce konuşamadığı için derdini anlatamamış, çizimleri daha sonra inceleyen memur sayesinde 24 Haziran 1755 tarihinde 701 numaralı ihtira beratı ile makinenin ilk patentini almıştır. Mucidin büyük buluşu maalesef parasızlık yüzünden çizimden öteye geçememiş, ömrünün sonuna kadar asıl mesleği olan saat tamirciliğini icra etmiştir. 

Aynı patent dairesine 35 sene sonrasında asıl mesleği marangoz olan İngiliz Thomas Saint başvuracaktır. Ayakkabı derisi ve çizme dikmek için bir makine icat eden mucit, büyük ve ağır olan makinesini getirememiş, yerinde uzmanların incelediği makineye 24 Temmuz 1790 tarihinde 1864 sıra nosu ile patent verilmiştir. 

Balthasar Krems, bugün kullanmakta olduğumuz ucu delikli makine iğnesini 1800 yılında Kuzey Almanya’da ilk bulan ve kullanan kişidir. 1830 tarihinde Fransız Barhelemy Thimoner ilk işe yarayan, herkesin çalıştığına şahitlik yapacağı ve ilk dikiş makinesi kabul edilecek makineyi icat edip, Fransız Hükümeti’nden patent almıştır. Makinenin bütün çerçevesi tahtadan olup, hareket eden parçaları ise madendir. Makine iğnesi sağdan sola doğru gidip gelme özelliğine sahiptir. Makine, Londra Fen Müzesi’nde halen sergilenmektedir. 

Allen B. Wilson Amerikalı seyyar bir doğramacı olup dikiş makineleri kullanımında önemli bir kolaylık sağlamış, 1851 yılında mekik yerine döner bir çağanozu kullanıp patent almış, 1 yıl sonra delikli mekik yuvasını makineye ilave etmiştir. 

Mucitler arasında en önemli isim Elias Howe’dir. Onun sayesinde çift iplik kullanılmaya başlanmıştır. Deliksiz ama gövdesi içinde iki yönlü kancası bulunan iğne, ipliği diken iki kumaş arasından geçiyor, alt kısımda pervaneye benzeyen bir mekanizma ipliği kendi etrafında halka şeklinde evirerek bir sonraki dikiş deliğine taşıyordu(1). Howe iki ipliği iğne ve mekiği birleştiren dikiş sistemini geliştirmiştir. 1845 yılında mekikli makine modeli geliştirip patentini aldığı makine dakikada 300 ilmik yapar. Bu makine sayesinde arkadaşına ve kendine çift takım elbise diktirmiştir. Amerika’da ise Isaac Merit Singer ve başka üreticiler mucidin geliştirdiği makineyi telif vermeden satarak, piyasayı elinde tutmayı başarmışlardır. 

Elias Howe’nin başlattığı Telif Hakkı Hukuki Süreci

Amerika’ya beş parasız olarak dönen, makinesini izinsiz üretip satan, üretici ve Isaac Merit Singer’e daha önce görülmemiş bir şekilde dava açar. Uzun süren mahkeme yüzünden tamamen parası biten Howe, babasının çiftliğini ipotek ettirerek davanın sonuçlanmasını bekler. 1856 senesinde Massachusetts Ticari Mahkemesi davayı sonuca ulaştırır, çıkan sonuç: izinsiz üretilen her makine için Howe beraat hakkı verilmesi yönündedir. Howe bu sayede yedi sülalesine yetecek kadar para kazanıp ömrünü zengin olarak tamamlar. 

Her Genç Kızın Rüyası 

Osmanlı Devleti zamanında İstanbul’a ilk giriş yapan makineler, 1880 yılında üretimi yapılmış olan Alman Atlas ve İngiliz Jones markalarıdır. Kemal Suman koleksiyonunda bulunan bu iki makinenin ilgili şirketlerin ticari sicil kayıtlarıyla ve üzerindeki plaketler Türkiye’ye ithal edildiği belgeler. Ayrıca Bay Mercanov markası Jones’un Yunanistan ve Osmanlı bayisi olarak piyasada yerini alır. İngiliz ve Alman fabrikalarında fason olarak sipariş verdiği ve asıl fabrika yazısı üzerinde bulunmayan, üzerinde EM. J. MERTZANOFF CONSTANTINOPLE damga plakalı makineleri piyasaya sürer. Mercanov’un o dönemlerdeki en büyük rakibi yine kendisi gibi fasonda, kaliteli makine yaptırıp üzerine kendi isimlerini yazdıran Jenny&Vock olmuştur. 

İki firma Selanik ve İstanbul piyasasının güçlü rakip isimleri olur.Singer ise 1886 yıllında Osmanlı Devleti’nde ilk olarak satışa başlamıştır. Fabrika amblemi olarak şirket Kırmızı S Kızı, sonrasında makaradan çıkan ipin S şeklini alıp iki iğne üzerinde yassı metal mekik resmi kullanmıştır. Singer, makineyi dağ köylerine kadar ulaştıran, ücretsiz nakış ve dikiş kursları da düzenleyen ilk firmadır. Ayrıca yine aynı firmanın Osmanlıca kullanma talimatname kılavuzları günümüze kadar ulaşmıştır. Dikiş makinesinin Osmanlı coğrafyasındaki ilk sahipleri Rum, Ermeni ve Musevi hanımlar olmuştur. Elde dikiş dikmeye alışmış Türk hanımları makineye daha mesafeli durmuşlardır. Ülkemizde Singer Sanayi, Uğurligil, Genaral, Zetina gibi firmaların dikiş makine imalatı yakın tarihte başlamıştır. 

Mösyö J.N Edlinger, Dersaadet firması adına “Hanımlara Mahsus Gazete”de şöyle ilan göze çarpar: “Her haneye bir dikiş makinesi elzem ise, o makinenin en iyi cinsten olması mülzemdir (2).” Böylece Edlinger, Zetina dikiş makinesinin kullandığı “Her genç kızın rüyası” sloganının yıllar önce yol göstericisi olmuştur. Singer’in her makine alana bir “Muallime” her mahalleye “Meccani” dikiş nakış kursları şeklinde karşılıklı hamleleri ilerleyerek sürer (3). Ayrıca el ilanlarında dönemin ünlü kısımlarının isimlerini zikrederek vermek istediği mesaj makine satmada çok etkili olmuştur. Ünlü kişilerin dikiş diktiği değil, hanım sultanların, prenslerin hususi terzilerinin bu markayla dikiş diktiğidir. Yine zamanın gazetelerinde “Hiçbir elin dikemeyeceği intizamda, makine ile dikilmiş esvap” şeklinde ilanlar yer almıştır(4). 

Sanayi Makinesine Geçiş 

Singer ilk kollu dikiş makinesini üreten ve zaman içinde makineye ayak pedalı ve elektrikle işler hale getiren firmadır. 1862 senesinde müzisyen olan George M. Pfaff dikiş makinesi imal edip kendisinden sonra iki oğlu sayesinde Pfaff fabrikalarını kurup geliştirmiştir. 1900 yılından itibaren de Willcox ve Gibbs firmaları tarafından da sanayi tipi makineler yapılmaya başlanmış olup, elektrik ve bilye sayesinde makinenin dakikada dikiş sayısı fazlasıyla artmıştır. 

Dikiş makinesi yapıp satan ülkelerin başında İngiltere, Amerika, Almanya ve Fransa gelirken sanayide ileri olan İtalya ve Hollanda’nın makine üretimi yapması ilginçtir. Pfaff, Dürkopp, Singer sanayi makineleri sayesinde giyinme işi sektör halini almıştır. Bunların yanında şu an ülkemizde Elna, Brohter, Bernina, Zetina markaları önemli bir yere sahiptir. 

Dikiş Makinelerinin Çeşitleri ve Aksesuarları 

Dikiş makineleri, yaptıkları işe ve çalışma şekillerine göre değişik sınıflara ayrılır. Çalışma şekline göre el, ayaklı ve motorlu dikiş makineleri olarak üçe ayrılır. 

El dikiş makinesi, makinenin sağ tarafında bulunan pervane üzerinde kolun el ile çevrilmesiyle çalışır. Ayaklı dikiş makinesi, makinenin üst kafa kısmı bir mobilya ya da kasa üzerine monte edilmiş alt kısmı da ayakla işlemesini sağlayan pedal sayesinde çalışır. Motorlu dikiş makinesi ise hem el hem de ayakla çalışan dikiş makinesine motor ilave edilmesiyle elektrik gücüyle çalışır. 

Makine genel anlamda bütün malzemelerini içinde barındırır. İğnesi, mekiği, masurası, bazı dikimde kullanılan ayakları makineyle birlikte satılır. İlk makineler tek iple çalışıp, alt kısımdaki çark ipi çevirmesi sayesinde dikiş işlemi gerçekleşir. Mekik ve mekik yatağının da makineye eklenmesiyle şimdiki makinelerin temel parçalarından bir tanesi oluşmuştur. Makine icatları içinde mekik de değişikliğe uğramıştır. İleri geri hareket etmesiyle dikişi sağlayan kayık biçiminde yapılan yassı metal mekik ilk kullanılan çeşittir. Zamanla makinede dikimi kolaylaştıracak demir mekik ve masura kullanılmış, şu an bazı makine modellerinde mekik hiç kullanılmazken sadece plastik masura, ya da ikisi birlikte kullanılır hale gelmiştir. Mekiği oluşturan 3 kısım vardır bunlar: Mekik yaprağı, mekik sapı ve mekik mandal kısmıdır. 

Makinede dikimde en önemli unsur iğnedir. Dikilecek kumaşa uygun iğne kalınlıkları vardır. Makinede yapılacak işin niteliğine göre ayaklar kullanılır. Bunlar arasında en çok düz baskı ayağı ve fermuar ayağı kullanılır. Diğer ayak çeşitleri şunlardır: Nervür ayağı (Nervür 3 mm ve 7 mm arası dikim süslemesidir), ilik ayağı, reçme ayağı, sürfile ayağı, kıvırma ayağı, kapitone ayağı, yorganlama ayağı, plise ayağı, fitil ayağı, büzgü ayağı, patchwork ayağı, boncuk ayağıdır. 
  

Bir Koleksiyonerin Gözüyle

Dikiş makineleri konusunda ülkemizde önemli bir koleksiyona sahip olan Kemal Suman Bey’le koleksiyonu hakkında konuştuk. 1948 senesinde babası o günkü imkânlarını zorlayarak dikiş diken ablasına bir makine alır. Ne enteresan ki ablasından önce makine başına o yıllarda 7 yaşlarında olan Kemal Bey geçer ve dikiş dikmeye çalışır. Zaman içinde ablası sayesinde bilgisi artar ve mahalle terzisinde fermuar dikecek kadar da ilerletir. Genel anlamda hareket eden mekanik eşyalara meraklıdır. Terazilerle ilgili koleksiyon hazırlarken dikiş makineleri de dikkatini çeker. Asıl mesleği turizm olan Kemal Bey, bundan 1520 sene önce bir derginin “Dikiş makinesi hakkında bize yazı hazırlar mısınız?” teklifinden sonra bu konuya yazı olsun diye antika dikiş makinelerini araştırır. Dikiş makinesiyle birlikte yurt dışında çıkan kitap, dergi, makaleleri, dolayısıyla yazısını besleyecek bilgi hazinesini de oluşturur. Bu sayede kolay bulunan, piyasada fazla olan her makineyi almaz, koleksiyonunda olan makineler hakkında da bilgi sahibi olur. Dergiye hazırlayacağı yazının kapsamının doğru bilgiler içermesi için Almanya ve İngiltere’deki fuarlara ziyaretçi olarak katılır. 

Makineleri, çoğunlukla yurt dışında antika dükkânlarının bodrumunda toz toprak içinde bulur. Zaman içinde sırf makine satan antikacıları keşfedip Amerika’yı arabayla epeyce dolaşır. Makineyi alırken heyecandan nasıl taşıyacağını hesap edemez, bazen bazı makineler 2530 kilo olduğundan makineye verdiği paranın iki katını da kargo şirketine öder. 

Şimdi ise koleksiyonerlerin internetteki alışveriş sitelerinden istedikleri parçaları takip ettiğini, eskisi gibi “acaba bu antika dükkânda bir şey bulur muyum?” diyerek o havayı soluyamadığını ama bunun yanında internetin koleksiyonerlere sağladığı faydaları anlatıyor Kemal Bey: “İnternetin kolaylıkları da var tabi ki her şeyden önce zamandan tasarruf. Alışveriş sitelerine tıkladığın zaman bir sürü makine modeli görebiliyorsun. O kadar makineyi bir günde gezip bulmana imkân yok. Bir gün içinde en fazla yirmi dükkâna girip ortalamada 20 makine bulabilirsiniz. Bir dükkâna gider iki tane bulursunuz, üç dükkâna gidersiniz bulamazsınız bu iş böyledir. Artık satıcı makinesinin değişik açılarda çekilmiş fotoğraflarını koyuyor ve bu makinenin şurası eksik ya da makinenin şu parçası kırık yazıyor böyle de bir dürüstlük var. Benim düzeyimdeki bir insan resme baktığı zaman makinenin kalitesini anlayabilir. 

Makineyi netten alıyorsun sonra gelmesi için heyecanla bekliyorsun. Bir güzelliği de hiçbir yerde bulamayacağın makineyi nette bulabiliyorsun, ya da uzun zamandır kovaladığın makineyi alıyorsun. Biz koleksiyonerler artık alışverişi netten yapıyoruz. Ben artık koleksiyon anlamında doydum, çok şey almıyorum artık. Sadece özel olanı takip ediyorum. Geçenlerde nette hiç görmediğim bir makine gördüm ve gece 3’te kalkıp onu aldım. İnternetin bir güzel tarafı da, benim onu aldığımı dünyadaki bütün koleksiyonerler görüyor ve makineyi satın aldıktan sonra birçok koleksiyoncudan bir gün sonra tebrik mesajları alıyorsunuz. Biz koleksiyonerlerin ortak sitelerimiz var (www. ismacs.net) Bulduğum bir makineyi çözemezsem resmini oraya yolluyorum, o sitede “Kemal’de bu model makine var, onu çözen bilen var mı?” diye soruluyor. Şu anda bende ne olduğu çözülemeyen 2 adet dikiş makinesi var. Modeli çözülemeyen makine, daha önce makinenin bir başkasında daha bulunmaması demekmiş. Koleksiyon için son derece önemli bir özelliktir muhakkak; hem makine koleksiyonerin gözünde daha kıymetli oluyor, hem de maddi anlamda kıymeti artıyor.” 

Her gördüğü makineyi almamasının sebebinin makinenin bulunmaz bir parça olmadığını belirten Kemal Bey, “Bir pul görürseniz onu hemen almanız gerekir, 5 dakika sonra gidin bulamazsınız ama dikiş makineleri öyle değildir. Baktım ki bir makineden 50 tane var. O makineyi almaya gerek yok yani koleksiyon değeri yok. İstanbul’da her yeri dolaştıktan sonra eğer makineden bir tane varsa onu almaya ya da onu takibe başladım. Hakikaten başka bir koleksiyonerde bulunmayan 78 tane makine buldum. Daha sonraki zamanlarda onların benzeri çıktı ama ben belli bir anı yakalıyordum. Bol olan şeyin zaten koleksiyonu olmaz. 

Makineler hakkında çıkan yabancı bir kaynakta antika makine modellerinin ortalama kaç tane kaldığını görürsün. Eğer o kitapta 2025 adet bulunan bir modele rastlamışsam hemen alırım. Makine temininin bir başka yolu da yurt dışında antika dikiş makinesi toplayan uzmanlardan satın almakmış. Yani aradığın bir parçayı ona söylüyorsun o kişi senin adına araştırıyor, bulursa önce o satın alıyor sonra sana haber veriyor ve sen o kişiden satın alıyorsun” diyor. Kemal Bey, makineler içinde tasarımı değişik olarak overlok makinesi olduğunu söylüyor ve bunun sebebini de içindeki kızak sayesinde göze hoş gelen bir hareketi olmasına bağlıyor. Ayrıca solak birisi için yapılmış makinenin de koleksiyoner için önemli olduğunu öğreniyoruz kendisinden: “Dünyada birçok alet sağ el kullanımına uygun yapılmıştır. Solaklara uygun yapılan makine koleksiyoner için çok kıymetlidir, bir tane de bende var. Bu makinenin olması enteresandır. Çünkü solaklar için basit aletler vardır ama dikiş makinesi döküm olduğu için çok masraflıdır ayrıca yapıldığı zaman yerini de bulması gerekir. Sonuçta sağ el kullanan birisi bu makineyi kullanamaz. Bu bahsettiğimiz makine koleksiyoner için bulunmaz fırsattır.” 

Kemal Bey elektrikli makinelerin kendi koleksiyonuna uygun olmadığını belirtirken bu kadar çok makine toplamasının ve bir elde muhafaza etmesinin asıl sebebini şöyle anlatıyor: “Bende küçük sanayi tipini andıran makine var ama tamamen sanayi değil. Normal makine 7–8 kilo iken sanayi tipi 25–30 kilo ve taşıması da oldukça güç. Çok denk gelirse 1 tane alırsın. Benim bu makineleri toplamamın asıl sebebi; ileride makineler hakkında bir müze açıldığında vaktiyle orta tip bir sanayi makinesi almadığıma üzülmek istemem, müze için önemli bir parça ise kaçırmak hiç istemem. İleride inşallah bir müze açılır ve ben de makinelerimin hepsini o müzeye bağışlarım. Müzenin bir bölümünde ‘Kemal SUMAN koleksiyonudur’ diye yazılmasını ve bu makinelerin insanların istifadesine sunulması, benim ve ailem için çok önemlidir” 

Teşekkür

Konu hakkında gösterdikleri ilgi ve alakadan dolayı Ayhan Antik’ten Alparslan Ünal ve Orhan Yavuz Bey’e, Cezair Antik’e, yazımda önemli bir yere sahip olan, beni evinde ağırlayıp koleksiyonunu anlatan, görsel destek veren ve konuyla ilgili mühim katkılarda bulunan Sayın Kemal Suman ve ailesine hususi şükranlarımı arz ederim.

Dipnotlar 1,2,3,4Kemal Suman, Dikiş Makinesi Türkiye’de 

Kaynaklar 1. Gönül ÖZYÜKSEL, Teknik Dikişler ve Dikiş Makineleri, San Matbaası, 1967 2. Kemal SUMAN, Dikiş Makineleri 1, Tombak Dergisi, Sayı:25, 1999 3. Kemal SUMAN, Leonor Fini’nin Dikiş Makinesi, Collection Dergisi, Sayı:5 2001 4. Osmanlı Eserler Müzayedesi, Denizler Müzayede Evi, 2009 5. Singer Dikiş Makinelerinin Suret-i İstimalini Havi Talimatname, Osmanlıca, 1920 6. Gönül ÖZYÜKSEL, Teknik Dikişler ve Dikiş Makineleri, San Matbaası, 1967 7. Tüm Yönleriyle Dikiş Rehberi, Tuva Tekstil San. 2007 8. Fatma BAYRAKTAR, Giyim, Ankara 1998 9. Kemal SUMAN, Dikiş Makinesi Türkiye’de, Tombak Dergisi, Sayı:27, 1999 10. Dikiş makinesinin Keşfi, Beyazıt Devlet Kütüphanesi

İSMEK El Sanatları Dergisi 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Kur’ân ve Sünnet Perspektifinde Nur Talebelerinin Namaz Tesbihatı

KUR’AN VE SÜNNET PERSPEKTİFİNDE NUR TALEBELERİNİN NAMAZ TESBİHATI   Tesbihat, Allah ile kul arasındaki irtibatı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Şeker Hastaları İçin 20 Gıda Tavsiyesi

ŞEKER HASTALARININ TÜKETEBİLECEĞİ SAĞLIKLI 20 GIDA NELERDİR? Diyabet yani yani şeker hastalarının dikkat etmesi gereken …

Kapat