Temizlik Âdabı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Temizlik Âdâbı

İmân ve İslâmiyet denilince akla “temizlik” gelir. Temizlik îmândandır. Hakiki imân sahibi olanların “temiz” olması gerekir. Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.) “Temizlik imânın yarısıdır” buyurmuşlardır.

Temizlik denilince ekseriyetle akla “haricî temizlik” gelir. Gerçekte ise “dış temizlik” hakiki temizliğin bir cüz’üdür. Bir insanın gerçek mânâda temiz olabilmesi için kâmil imân sahibi olması lazımdır.

Demek ki temizlik ikiye ayrılmaktadır:

1. Zâhirin temizliği (maddî temizlik)

2. Bâtının temizliği (kalp, ruh ve ahlâkın temizliği)

Bu iki temizlik birbirine bağlıdır. Kalbi imân nuruyla dolu, güzel ahlâk sahibi bir kimsenin otomatikman dışı da temizdir. Böyle kimselerin; elbiseleri temiz, saçı sakalı düzgün, vücutları mis gibidir. Böyle insanlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar kendilerini belli ederler, tıpkı bir gül gibi etraflarına ferahlık ve neşe yayarlar.

Biz bu bölümde “Zahirin temizliği” üzerinde duracağız. Bu da üç kısma ayrılır:

1. Hadesten Temizlik (Gözle görülmeyen pislikten temizlenmek):

Bu temizlik Gusül abdesti (boy abdesti) ve abdest ile sağlanır.

Cinsî münâsebetten veya ihtilâm halinden sonra gusül abdesti (boy abdesti) almak farzdır. Böyle bir durumda boy abdesti almayan bir kimse; Kur’ân’a el süremez, namaz kılamaz, Kabe’yi tavaf edemez. Bu durum bir “kirlilik” halidir. Temizliği de ancak boy abdesti ile olur.

Cenâb-ı Hak, meâlen, “Eğer cünup iseniz yıkanınız.” buyurmuştur. (Mâide sûresi / 6) Peygamber Efendimiz de (s.a.v.) gusül abdestini nasıl alınacağını tarif etmiştir. Guslün âdabı ilmihal kitaplarında belirtilmiştir.

Gusül abdestinde dikkat edilecek bir husus; gerek hamamlarda, gerekse yalnız yıkanırken, avret mahallini kapatmak, yıkanma esnasında kıbleye dönmemektir.

Ne yazık ki, günümüzde hamamlarda, saunalarda setr-i avrete pek riâyet edilmemektedir. Bu, edep ve haya duygusunu körelten bir durumdur.

Hamamlarda setr-i avrete riâyet edilme ve hanımların hamama gitmekten sakınmasıyla ilgili pek çok hadis-i şerif vardır. Bunlardan bazılarına bakalım:

Hamamlarda âdap

Câbir’den (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edildi; “Bir kimse Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, peştemalsız hamama girmesin. Bir kimse Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, hanımının hamama gitmesine müsaade etmesin.” (Tergib ve Terhib, c. 1/211)

Abdullah b. Ömer’den (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edildi: “Siz Arap olmayanların memleketlerini fethedeceksiniz, orada hamam denilen yerler bulacaksınız. O hamamlara erkekler peştemalsız girmesinler, kadınları da bırakmayın. Ancak hasta ve lohusa olanlar gidebilirler.” (a.g.e., c. l /211)

Ebû Eyyûbe’l Ensarfden (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edildi: “Kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, komşusuna ikram etsin. Kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, peştemalsız hamama girmesin. Kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, yâ hayır söylesin, yahut sussun. Hanımlarınızın da Allah’a ve âhiret gününe inananlar hamama gitmesinler. (Evlerinde yıkansınlar.)” (a.g.e., c. 1/213)

Bu hadis-i şeriflerde belirtildiği üzere; şayet hamam, sauna gibi yerlere gidiliyorsa, setr-i avrete riâyet etmek şarttır. Bazı yerlerde peştemal setr-i avreti temin edecek şekilde olmamaktadır. Peştamal, göbekle diz kapağı arasını rahatça kapatacak şekilde olmalıdır.

Cuma günü boy abdesti almak

Boy abdesti alırken işte bu şekilde edebe riâyet etmek gerekir.

Bir Müslüman haftada en az bir defa boy abdesti almalıdır. Hele Mü’minlerin “bayramı” mesabesindeki Cuma günü namazdan önce boy abdesti almak çok güzel bir âdettir.

Cuma günü boy abdesti almak sünnettir. Sünnet niyetiyle bu âdeti yerine getiren, o âdetini ibâdete çevirmiş olur.

Abdestin faziletleri

“Hadesten taharet” denilince, ele alınacak bir diğer husus ta abdesttir. Gusül abdesti, namaz abdestinin yerini de tutar. Ancak abdesti bozan haller vuku bulduğunda; namaz kılabilmek, Kur’ân’a el sürebilmek, Kabe’yi tavaf etmek için abdest almak gerekir.

Abdest mü’minin silâhıdır. Yâni onu kötülüklerden koruyan bir zırh gibidir. Abdest almanın ve devamlı abdestli bulunmanın pek çok faydası ve fazileti vardır. Bunlarla ilgili hadis-i şeriflere bakalım:

Osman bin Affan’dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:”Her kim, Allah’ın emrettiği gibi abdesti tam olarak alırsa, kılmış olduğu farz namazları, aralarında işlenen günahlar için keffaret olurlar.” (Müslim, Tahare: 11)

Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah’ın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Bir Müslüman abdest alırken yüzünü yıkadığı zaman, iki gözü ile yaptığı günahları su ile (yahut suyun son damlası ile) akıp gider. Ellerini yıkadığı zaman, elleri ile yaptığı günahlar su ile (yahut suyun son damlası ile) akıp gider. İki ayağını yıkadığında da ayaklan ile yapmış olduğu her bir günah, su ile (yahut suyun son damlası ile) akıp gider. Böylece o kul, küçük günahlarından ve hatalarından temizlenmiş olarak ortaya çıkar.” (Müslim, Tahare:32)

Devamlı abdestli olmak

Devamlı abdestli bulunmak çok güzel bir alışkanlıktır, faziletli bir âdettir. Bu şekilde devamlı abdestli bulunanlar, cemaatle farz namazlara yetişirler. Abdestli iken vefat edenler, “Manevî şehit” olurlar.

Ayrıca abdestli olduğu halde her namaz için yeniden abdest almak ta güzel bir âdettir. Şimdi bu hususla ilgili hadis-i şeriflere bakalım:

Sevban’dan (r.a.) Resûlullah’ın (s,a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edildi: “Doğru ve dürüst olun. Zira her şeyi tek tek elbette yapamazsınız. En hayırlı amelinizin namaz olduğunu bilin. Yalnız kâmil mü’min devamlı abdestli durur.” (Tergib ve Terhib, c. 1/239)

Ebû Hüreyre’den (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edildi: “Ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her namaz için abdest almalarını ve her abdest alırken de misvak kullanmalarını emrederdim.”

(a.g.e.,c. 1/240)

Âdabına uygun abdest almak

Abdest alırken âdabına uygun olarak almak lazımdır. Yâni farzlarından ayrı olarak, sünnetlerini de terk etmemek gerekir. Kısaca Resûl-i Ekrem (s.a.v.) nasıl abdest almışsa öylece abdest almak lazımdır. Bu şekilde alınan abdestin de fazileti, dünyevî ve uhrevî faydaları pek çoktur. Bununla ilgili hadis-i şeriflerden bazılarına bakalım:

Osman b. Affan’dan (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet edildi:”Kim, abdesti Allah’ın emrettiği gibi alırsa, farz namazlar aralarındaki günahlara kefaret olur.” (Tergib ve Terhib, c. 1/23 

Amir oğlu Ukbe’den (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edildi:”Abdestini noksansız alıp, sonra ne söylediğini bilerek namaz kılan her Müslüman, annesinden doğduğu gün gibi günahlarından tertemiz olur.” (a.g.e., c. 1/235)

İmam Ahmed, Ebû Umame’nin “Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyururken işittim” dediğini nakletti: “Bir kimse ellerini, yüzünü yıkar, başını ve kulaklarına meshedip, ayaklarını yıkayarak eksiksiz abdest alır, sonra üzerine farz namazı kılmaya kalkarsa, o gün ayaklarının gittiği, ellerinin tuttuğu, kulaklarının duyduğu, gözlerinin baktığı ve kalbinden geçirdiği kötü şeylerin günahları affedilir.”

Ebû Ümame: “Vallahi, bunu Resûlullah’dan (s.a.v.) sayamayacağım kadar çok işittim” dedi. (a.g.e., c.1/231)

2. Necasetten Temizlik ve Âdabı

Zahiri temizliğin bir diğer ana maddesi “Necasetten temizlik” tir. İbâdet yapılabilmesi ve hakiki mânâda temizliğin sağlanabilmesi için, ibâdete mani teşkil edecek miktarda pisliklerden temizlenmek şarttır. Beden temizliği denilince akla ilk önce istinca (büyük abdestten sonra temizlenmek) ve istibra (idrardan sonra temizlenmek) gelir.

Bu iki temizliğin âdabını çok iyi bilmek lazımdır. İslâmiyet bu temizliğin usûllerini en ufak ayrıntısına varıncaya kadar açıklamıştır.

Tuvalet âdabı

Tuvalet âdabı, başlıbaşına bir kültür, bir terbiye meselesidir. Başka bir ifadeyle bir insanın seviyesi tuvalet âdabından da belli olur.

Peki İslâmiyet tuvalet âdâbıyla ilgili her hususu tespit etmiş midir?. Evet etmiştir. “Lâ hayâ fî’ddîn” (dinî meseleleri öğrenmede haya olmaz) kaidesince sahabeler bu mühim hususla ilgili de her meseleyi Peygamber Efendimize (s.a.v.) sormuşlar ve cevabını almışlardır.

Hz. Selman’ın (r.a.) rivayet ettiği hadis-i şerife bakalım: “Müşrikler Selman’a ‘Peygamberiniz sizleri herşeyi, hattâ helada oturma tarzını dahi öğretmiştir değil mi?’ dedi.

“Selman, ‘Evet! Resûlullah (a.s.m.) büyük abdest bozmak yahut su dökmek için kıbleye dönmeyi, sağ el ile taharet almayı, [su olmadığı zaman] üç taştan azı ile ve hayvan tezeği yahut kemik ile temizlik yapmayı bize yasakladı’ diye cevap verdi.” (Müslim, Tahare: 57)

Şimdi de “tuvalet âdâbıyla” ilgili temel kaidelere bakalım:

* Yollara ve insanların oturacağı yerlere abdest bozmamak lazımdır. Bu hususta, Muaz b. Cebel (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Şu üç laneti gerektirecek yere, büyük abdestini yapmaktan sakının: Su almaya gelinen yerlere, yol ortalarına ve gölgeliklere” (Tergib ve Terhib, c.1/197)

* Abdest alınan ve içilen bir su kenarına defi hacet yapmaktan sakınmak lazımdır. Hz. Ebû Hüreyre’nin (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Kim abdest alınan ve içilen bir su kenarına defi hacet yaparsa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir.” (Ramûz, c.2/413-14)

* Tuvalete girerken sol ayakla girmek, çıkarken sağ ayakla çıkmak lazımdır. Tuvalete girişte, “Erkek ve dişi şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım”; çıkarken ise “Elhamdülillah. Beni eziyet veren halden kurtaran Allah’a hamdederim” demek lazımdır. Defi hacetten sonra temizlik yaparken sol eli kullanmak gerekir.

* Abdest bozarken kıbleye dönmemek lazımdır. Hz. Ebû Eyyûb’un (r.a.) rivayetine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri büyük veya küçük abdeste çıktığında ön veya arkasını kıbleye dönmesin.” (a.g.e, c.1/45-19)

* Tuvalette konuşmamak lazımdır. Ebû Said el-Hudri (r.a.) Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “İki kişi avret yerleri açık ve birbirleriyle konuşarak tuvalete çıkmasın. Zira Allah buna gücenir.” (Tergib ve Terhib, c. 1/203)

* Tuvalette sidiğin sıçramasından sakınmak lazımdır. Zira bundan sakınmamak kabir azabına sebeptir. İbn Abbas (r.a.) Resûlullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Kabir azabının çoğu sidiktendir. Sidikten sakının.” (a.g.e., c. 1/205)

* Açık arazilerde yerdeki deliklere küçük abdest yapmaktan sakınmak lazımdır. Peygamber Efendimiz, “Yerdeki delikler cinlerin meskenleridir” buyurarak buraya küçük su dökmeyi yasaklamıştır, (a.g.e., c. 1/202)

* Tuvalette büyük veya küçük abdestten sonra temizlenirken su kullanmak lazımdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kuba’lıların temizlik için su kullanmalarını övmüştür. En güzel temizlik şekli su ile yapılanıdır. Tuvalet kağıdıyla yapılan temizlik hiçbir zaman su ile yapılan temizliğin yerini tutamaz. Şayet su bulunamazsa, açık arazide bulunuluyorsa o vakit taşla temizlenmek gerekir. Taharet için taş kullanıldığında tek sayıda kullanmak lazımdır.

3. Bedeni Çeşitli İfrazattan Temizleme Âdabı

Zahirin, yani vücudun dış kısmının temizliği denilince, akla gelen üçüncü husus, vücuttaki çeşitli ifrazatı temizlemektir. Kılların ve tırnakların kesilmesi gibi… “Vücut bakımı ve temizliği” dediğimiz bu temizlik çeşidi bütün Peygamberlerin sünnetidir.

Hz. Âişe (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) bu hususta şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:”On şey fıtrattandır [Peygamberlerin riâyet ettiği ve mü’minlerin de etmesi gereken sünnetlerdendir]: bıyıkları kısaltmak, sakalı düzeltmek, misvak kullanmak, burna su çekmek suretiyle iç kısmını temizlemek, tırnakları kesmek, parmak aralarını güzelce yıkamak, koltuk altı ve avret yerlerindeki kılları gidermek, su ile temizlenmek.” (Ebü Dâvud, Tahare:29)

* Vücuttaki temizlenmesi gereken kılları ayda bir, en fazla kırk günde bir almalıdır. Tırnaklan ise haftada bir, en fazla iki haftada bir kesmelidir. Tırnakları Cuma günü kesmek tavsiye edilmiştir. Tırnak kesme âdabı şöyledir:

Ellerin tırnaklarını keserken, evvelâ sağ elin şehadet parmağından başlayıp baş parmakta bitirmek lazımdır. Sol elde ise serce parmağından başlayıp başparmakta bitirmek lazımdır.

Ayak tırnaklarını keserken; sağ ayak serçe parmağından başlayıp başparmakla bitirmek; sol ayak başparmağından başlayıp serçe parmağa kadar sırayla kesmek lazımdır.

Tırnakları kesmek, dişleri fırçalamak

Tırnakların muntazaman kesilmesi, kesilinceye kadar temiz tutulması, aralarında kir varsa iyice yıkayıp giderilmesi; diş bakımının muntazaman yapılması ve fırçalanması hususu çok mühimdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususta çok sıkı tenbihatta bulunmuştur. Bu hususla ilgili hadis-i şeriflerden ikisine bakalım:

Hz. Abdullah İbni Beşir’in (r.a.) rivayetine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Tırnakları kesiniz ve onları gömünüz. Parmak aralarını temizleyin. Ağzınızı yemek artıklarından temizleyin ve misvaklayın. Benim yanıma dişi sarı ve ağzı kokar girmeyiniz.” (Ramûz, c.2/335-4)

Ebû Hureyre (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Ümmetime —veya insanlara— ağır gelmeseydi, onlara her namazdan önce misvak kullanmalarını emrederdim.” (Buhârî, Cum’a: 

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) diş bakımına verdiği ehemmiyetin sırrını insanlık yeni yeni keşfetmektedir. Şimdi dişleri fırçalamakla ilgili kampanyalar düzenlenmektedir. Misvak kullanmak sünnetin âdabıdır. Şayet misvak bulunmuyorsa ve fırça kullanılıyorsa, sünnet niyetiyle dişleri fırçalamak lazımdır.

Saçı ve sakalı temiz tutmak

Saç ve sakal temizliği de çok mühimdir. Peygamber Efendimiz, saçını, sakalını tarar, ümmetine de bunu tavsiye ederdi. Saçı sakalı birbirine karışmış olanları ikaz eder, bu durumlarını düzeltmelerini isterdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her nerede olursa olsun, gerek mukim, gerek yolculukları esnasında yanlarında, ayna, sürmelik, tarak (hallâl) kürdan ve misvak, bu beş şeyi eksik etmezlerdi. Sakalını taradıktan sonra aynaya bakıp, “Yâ Rabbi yaratılışımı güzel eylediğin gibi, ahlâkımı da güzelleştir” diye dua ederlerdi. (Şemâl-i Şerif/62)

Temizlikle ilgili unutulmaması gerekenler

Müslüman için günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası, âdeta bir hayat tarzı olan temizlik; çok küçük yaşlarda öğrenilmeye başlanılır. Çocuk ailesinden göre göre temizliği, bakımı öğrenir, benimser. “Ağaç yaşken eğilir” denilmiştir. Çocuklukta bu temizlik alışkanlığını edinmeyenlerin, sonradan temizliğe ve vücut bakımına alışmaları çok zor olmakta, nasıl alışmışlarsa öylece gitmektedir. Onun için başta anne-baba olmak üzere ev sakinleri çocuklara temizlik alışkanlığı kazandırmada örnek olmalıdırlar.

* Yemekten önce ve sonra eller yıkanmalı; yemeklerden sonra dişler fırçalanmalıdır.

* Çocuklar evde de düzenli, bakımlı, tertipli olmaya alıştırılmalı; ortalığı dağıtmalarına, sokaklara çöp atmalarına izin verilmemelidir.

* Evlerin içinin ve civarının temizliğine çok dikkat etmek gerektir. Bu hususta, Said bin Mûseyyeb (r. a.) Resülullah’ın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Allah eksikliklerden uzaktır. Doğru kulunu sever. Temizdir, temizliği sever. İkram sahibidir, ikramı sever. Cömerttir, cömertliği sever. Öyle ise evlerinizin etrafında temizliğe dikkat ediniz. Yahudilere benzemeyiniz.” (Tirmizî, Edeb: 41)

* Çocuklara tuvalet âdabını öğretmeliyiz. Çocuk tuvalette oturarak ihtiyacını gidermeli, daha sonra tuvaleti temizlemeli, öyle çıkmalıdır. Tuvaletten çıktıktan sonra da ellerini sabunla ve suyla iyice yıkamalıdır.

* Çocukların tırnakları muntazaman kesilmelidir.

* Dışarıda yerlere tükürmek, sümkürmek, meyve ve kuruyemiş kabuklarını sağa sola atmak, çok çirkin ve kaba bir davranıştır.

* Dışarı çıkıldığında aynaya bakılarak; yüz, diş, saç, sakal temizliği ve bakımı kontrol edilmeli, insanlara itici gelen görüntülerden kaçınılmalıdır.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Ramazan’dan Sonra

Ramazan’dan Sonra Fatma Bayram Bazı anları sonsuza kadar durdurmak istesek de zaman -iyi ki- bizi …

Önceki yazıyı okuyun:
Musibet-i Âmme (Umumî Belâ)

"Musibet-i âmme, ekseriyetin hatasından terettüb eder. Musibet; cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddimesidir." (Mektubat - 474) Bu …

Kapat