Ana Sayfa / Yazarlar / TEMMUZ: “HORTLAYAN” ÇILGINLIĞA MİLLÎ ŞAMAR… / M. Nuri BİNGÖL

TEMMUZ: “HORTLAYAN” ÇILGINLIĞA MİLLÎ ŞAMAR… / M. Nuri BİNGÖL

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.
15 TEMMUZ: 
“HORTLAYAN” ÇILGINLIĞA MİLLÎ ŞAMAR… 
Ortanca kızımın verdiği habere dudak bükmüştüm önce: 
“Kimbilir hangi yaban toprakta kurulmuş bir Muz Cumhuriyeti haberini, yanlış anlamışsındır yavrum. Olur mu hiç; hele bu çağda, hele ekonomi ve asayiş yolunda iken… Ülke idaresinde istikrar ve sükun varken bir de…”  
Bunun biraz da “hüsn-ü zann”la alâkalı bir teselli  olduğunu, sonraki saat ve günlerde daha iyi anlayacaktım. 
     “Sen yanlış anlamışsındır,” şeklinde çıkıştım tekrar; “hem bu çılgınlık ve harakiriyi yapacak enayi kalmadı ki ülkede.”
      “TRT’nin dışındaki tüm kanallar Fetö’cü filan diyordu.” 
      Aldığım izahat beni huzurla buluşturdu. Tanıdığım kadarıyla,  “o adam”larda maşa kullanma “usta”lığı vardı ama bilfiil,  iman ve hamiyet dolu sinelerle vuruşacak yürek yoktu.   
         Muhal farz, kızımın telaşını doğuran hâl doğru bile olsa, bu “kalkışma” hezimetle taçlanacak demekti. 
         O sırada abdest için kollarımı sıvıyordum. Bir dost meclisindeki irfan sohbetinden eve geç döndüğümden, namazı sonraya bırakmıştım. 
         12 Eylül darbe gecesinde de aynı hali paylaştığım can dostum Hüseyin’in de aynı telaşla beni yatağımdan uyandırdığını hatırlayınca, içimde pusuya yatmış yılancıkların hayatlanmaya durduklarını hissettim. Havadis tekrarlanınca abdest almaktan vazgeçerek oturma odasına yürüdüm:
          “Korkma kızım, korkma,” dedim. “Söylediğin gibi, bu bir darbe girişimi olsa bile, bu şanlı millet hakkını yedirmeyecek, bu kadar müsbet işler yapan ve kendi seçtiği idarecilerinin harcanmasına göz yummayacaktır.” 
       Yavrumun endişesi gelecek yıl devam edeceği fakülteye başörtülü devam edemeyeceğindendi, tekrar bir yasakla karşılaşabileceğiydi. 
      Küçük kızım televizyonu işaretleyerek: 
      “On dakikadan beri TRT-1 haberleri değil, hava durumunu gösteriyor.” dedi. 
      Hanım, okumaya devam ettiği “evrad”ından başını kaldırmadan:  
     “Hem de devamlı şekilde başa alarak… Eğer bu hareket, dar bir bölgeyi içine alsaydı devamlı olarak aynı hava durumunu vermezlerdi.” dedi. 
     “Hele başka bir haber kanalını açın da, meseleyi daha sağlıklı tahlil edeyim.”  
     Devlet kanalından millete müsbetçe yaklaşan; bize  kurulan tuzakları, kumpasları tarihî hâdiselerden ve yakın politik geçmişten misallerle halkı uyandıran TV kanallarından birini seçtik. 
     Evet, çılgın kalkışma haberi yalan ve yanlış anlamayla bereli değildi.
     Bir kısım “Halaskâran-ı Zabitan” benzeri üniformalı tipler, Boğaziçi Köprüsünü tutmuş, üzerlerine “tekbir” getirerek yürüyen hamiyet ehli insanların yaklaşmasını… 
        …Bekliyorlardı. 
        Gecenin ilerleyen saatlerinde, başlarındaki intihara çok benzer bu hareketi ne namına icra ederse etsinler, kelimenin tam mânasıyla “cunta kalıntısı” komutanlarının emriyle üzerlerine gelen ve vergileriyle yaşadıkları insanlara ateş açmak için, atış vaziyetinde… 
        …Bekliyorlardı. 
   İç barışı sağlamak için didinen Terörle Mücadele Polislerini oraya getiren TOMA’ların üzerine tank yürütmek ve tank ateşi açmak niyetiyle… 
     …Bekliyorlardı!… 
*** 
      Ateş salma şaşkınlığını görmeden önce, yine de: 
     “O kadarını da yapamazlar,” diyordum içimden. “Eğer gerçekten bu Müslüman milletin neslinden geliyorlarsa, ateş aç emrini dinlemek bir yana, önünde sonunda kendi iradeleriyle teslim-i silah ederler.” 
    Hele Köprü gişelerinin girişinde haber sunan o muhabir!  
    Hem olan biteni, yüreğine birikmiş lavları küllemek istermiş gibi gür bir sesle aktarıyor, hem de genç ihtiyar demeden tüm milleti şehrin mühim noktalarına davet ediyordu. 
  Bu davetle kabaran iç dünyam, daha önce ortanca kızıma söylediğim “bu millet onları da halleder” sözündeki itminan hâlimi daha da pekiştirdi. Saman altından yürüyen “acaba” kımıltısı tamamen silindi yüreğimden.  
  O sırada haber altı yazısıyla, bir başka TV kanalında tatildeyken, Cumhurbaşkanımızın suikasttan kurtularak millete yaptığı davet aktarılınca, gayrı ihtiyari çatılan kaşlarımın gevşediğini ben bile hissettim. 
  O sırada telefonda komşu ilçedeki ağabeyi ile konuşan hanımım ahizeyi kapadıktan sonra: 
  “Bu vakitte buraya geliyor,” dedi. “Bizim eve uğayıp, sonra da Antep’e geçecekmiş.” 
  Oraya neden gittiğini bilmiyordum ama bu tarihî duruşla alâkalı olduğunu anladım.  
  “Birlikte gideriz…” dedim. “Keşke onu beklediğimi söyleseydin.” 
  Gaziantep’te ikamet eden kızım ve damadımı, daha sonra İstanbul’daki kızımı arayıp teskin eden hanımıma bakmadan: 
 “Gideceğimiz yerden dönmemek de var. Hakkınızı helal edin.” dedim. 
  O arada abdestimi tamamlayıp namazımı eda ettim. Kayın biraderimin hemen geleceğini sanıyordum ama bir saat beklememe rağmen gelen giden yoktu. Nihayetinde ben aradım onu: 
  “Gelmiyor musun?” dedim.  
  “Burada bayrağı kapan meydana doluyor. Köylerden bile traktörlerle insanlar taşınıyor. Hem bizim gitmemize gerek kalmamış zaten. Gaziantep ayaktaymış.” 
  “Peki ilk anda neden gitmek istedin.” 
  Aldığım cevapla içim bir hâl oldu, tek damla göz yaşı döktü gözlerim: 
  “Televizyonda bir milletvekili, eğer Ankara ve İstanbul düşerse Antep’e gidip, darbeye karşı istiklal harbi başlatacağını ilan ediyordu. O şerefe ben de ulaşmayı istedim.” 
  “Peki hoca, sen niye gitmeyi istedin.” 
  “En azından, cihad niyetini kalbimde sabitlemek için!”

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Taşköprülüzâde ile mülâkat: ‘Sen kendini ilme tamamen vermezsen, ilim sana bir kısmını vermez.’

Taşköprülüzade: 'Sen kendini ilme tamamen vermezsen, ilim sana bir kısmını vermez.' Ekrem Sakar'ın Hayalî röportajlarında …

Kapat