Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Seçme Yazılar / Tenekeci; hürmete, merhamete, sevgiye çağırıyor
İbrahimTenekeci

Tenekeci; hürmete, merhamete, sevgiye çağırıyor

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Dünyabizim sitesinden Muaz Ergü, Kastamonulu şair İbrahim Tenekeci’nin Öbür Divan’ını yazmış. Sizin için alıntıladık.

Muaz Ergü
Muaz Ergü

İbrahim Tenekeci, yazı burcumuzda dalgalanan hüzünlü bir tebessüm. “Sözü yormadan söyleme” gayreti… Naif, yüreğimize dokunan şiirlerin ve yazıların müellifi. Dilimizin, Türkçemizin ipek gibi yumuşak, bir seher rüzgârı gibi içli tınısıyla dokur cümleleri, mısraları. Edep aynasından bakar dünyaya. Müslüman bir vicdanla… Hayatımızın bütün alanlarına sirayet eden, handiyse hepimizi esir alan gürültünün parıltının içinde, baş döndürücü hengâmede bir derviş sorumluluğuyla usul usul yürür. Usul usul bir yolculuğa çıkarır bizi yazdıklarıyla. Usul usul bir yolculuk… Gönül makamında… Gündemin, aktüelin karmaşasında kaybolup gitmeyen… Sükûneti çağırır başköşeye… Renklerin, reklamların, şanın, şöhretin korkunç ikliminden sadeliğin, tevazuun, dostluğun, kardeşliğin, iyiliğin, iyi olmanın aydınlığına çağırır. Bir merhamet yağmurunda ıslanmaya, birlikte yürümeye…

Tenekeci, değişmeyen gündemimizi yazıyor

Bir şairdir Tenekeci, kumaşı has şiirden… Sessiz ve derinden akan, sadelikle akan bir şiir ırmağı. Kendi yatağında akan şiirlerine, şiiri kadar dikkat çeken nesirleri de eşlik eder. Şiir kitaplarının yanına hiç tereddütsüz deneme kitapları, günlükler ve gazete yazılarından oluşan kitabı da eklenebilir. Nitekim son kitabı “Öbür Divan”, Tenekeci’nin Yeni Şafak Gazetesi’ndeki yazılarının bir araya gelmesinden oluşuyor. Gazete yazıları bir araya getirilmiş ama yazılar bir solukta okunup bir kenara atılacak cinsten değil. Herkesin malumu olduğu üzere gazete yazıları, genelde gündeme ilişkin değerlendirmeleri barındırır içinde. Belli bir süre sonra geçerliliği kalmaz. Gündemin değişmesiyle birlikte unutulur gider. Tenekeci’nin yazıları gelip geçici gündemler yerine Müslümanların kalıcı gündemlerine ilişkin değerlendirmeleri ihtiva ediyor. Değişmeyen gündemimiz…

Aktüalitenin sathiliğinden, var olanın baskı ve basıncından kurtulup daha derin, daha özgür düşünmenin gerekliliğini hatırlıyoruz kitabı okudukça. Aynı zamanda köklerimizle kurduğumuz bağın, bizi ne kadar da güvenli kıldığını… Biz Müslümanlar dünyanın faniliğinin, dünya hayatının boşunalığının ne kadar çok farkına varırsak, o kadar güvende oluruz. İşte “Öbür Divan”, bu bilincin defaetle hatırlanması, hatırlatılması. Bilmiyorum İbrahim Bey, kitabına “Öbür Divan” adını verirken en çok neyi murat etti. Benim aklıma direkt öbür dünya geldi. “Yüce Divan”,“İlahi Mizan”,“Mahkeme-i Kübra”… Biz aynı zamanda, öbür dünyada da hesap verileceğine bütün varlığıyla iman edenlerdeniz. Yapıp ettiklerimiz yanımıza kâr kalmayacak. Bu dünyadaki divandan kurtulmuş olmak, gerçekten kurtulmuş olmak anlamında olmayacak.

Öbür Divan, okuyucuları içe bakışa davet ediyor

Öbür Divan, okuyucuları içe bakışa davet ediyor. İçimize bakmak… Sağla solla, öteyle beriyle uğraşmaktan kendimizi unuttuğumuz demlerde bizi, bize hatırlatıyor. Yazının projektörleri içimize yöneliyor. Başkalarını acımasızca eleştirirken, insafsızca silerken başkalarını hayatımızdan… Kardeşlik ahlâkı diyor, birlikte yürümek… İnsaf ehli olmanın gerekliliği, iyilik yapmanın elzemliliği…

Her şeyi alınıp satılan bir metaya dönüştüren günümüzün yaygın anlayışına karşı, “Dünya, menfaat dünyası değildir!” diye feryat ediyor Tenekeci. Menfaatten bir makineye dönüşürken herkes, hürmet diyor, merhamet… Gerçekten de ne çok uzağız hürmetten, merhametten. Saygıdan, sevgiden… Günümüzün en belirgin huylarından biri sanırım kıyıcılık ve kırıcılık. Bu huy aslında hepimizi yaralıyor, canımızı acıtıyor. Tenekeci, Öbür Divan’ında bu huylardan kesinlikle kaçıyor. “Yaptığımız her şey iyilik olsun ve iyiliğe kapı açsın” diyor. Kalabalığa, kabalığa, kibre, müstağniliğe karşı duruyor. Politikanın, kara siyasanın labirentlerinde yitip gitmeye de…

Kork Allah’tan korkmayandan!

Öbür Divan okuyucuyu aynı zamanda şiirin, edebiyatın, düşüncenin engin coğrafyasında ufuk turuna çıkarıyor. Yazar her yazısında mutlaka bir şiire, düşünce yazısından alıntıya, anekdota yer veriyor. Anadoluerenlerinin ibretlik hayatları… Yaşantılarıyla en büyük kitapları yazanlar… Atalarımızın, dedelerimizin İslammedeniyetinden süzülüp gelen tecrübeleri… Bunlar da var. Hatta kitabı okurken, çocukluğumda anamın sürekli tekrarladığı bir söz çarptı gözüme: “Kork Allah’tan korkmayandan!” Bir yazıya başlık bile olmuş. Evet, ne çok duymuştuk bu derde deva, sadra şifa sözü. Kitaptaki yazılar sanki birer antoloji gibi. Dolu dolu…

Dolu dolu bir kitap Öbür Divan. Muhakkak ki olmayan şeyler de var kitapta. Hızlı gündeme, sert siyasi polemiklere alışkın olanların aradıkları macera, aksiyon yok mesela. Öfkeden aşırı haz alanlar, kalp kırmaktan zevk duyanlar, dedikoduyu sevenler sıkılacaktır mutlaka. Düşünce holiganlarının, fikir stadyumları fanatiklerinin sloganları yok bu kitapta. Fikri, zikri kırbaç yapıp okuyucuyu coşturan bir üslup hele hiç yok. Kitabın içindekiler kısmına göz atmak bile yeterli olacaktır kitabın değerini anlamak için.

Hikâyesi zor zamanlarda yeniden insan olmak… İbrahim Tenekeci, bunu söylüyor okuyucuya. Yine ve yeniden insan olabilmek… Bir vicdan… İnsandan yana durarak kardeşlikte ısrarcı olmak. Kibrin değil izzetin ve tevazuun sarıp sarmaladığı, bütün adımlarımızı sahiciliğin kuşattığı, her ne yaparsak yapalım fedakârlığın merkezde olduğu, birliğin ve dirliğin diliyle konuşulduğu, kötülüğün sesini iyiliğin asil şarkısının bastırdığı, imajların değil hakikatin bayrağının dalgalandığı bir dünya. Müslümanca bir hayat… Öbür Divan’da Tenekeci, ”İnsan hâlâ mümkündür…” diyor. İmkânı mümküne çevirmek imkân dâhilinde.

Öbür Divan, hepimizi teslim alan yapay gündemlerden sıyrılıp kendi gerçek gündemimizi konuşma, tartışma çağrısı. Üslup, kitabın yazarı Tenekeci’nin de ifade ettiği gibi, merhamet, kardeşlik, sevgi ve saygıya yaslanıyor. Dayanağı kadim medeniyetimizin bitmez tükenmez kültür havzası. Yok sayılan, yok olması temenni edilenler: Alay etmek, çekişmek, husumet, inat, kovuculuk, münakaşa, yalan…

Dünyabizim

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hazret-i Yunus aleyhisselâma “hut, deniz, gece” ne ise her insan için nefsi, dünyası, istikbali de odur / Birinci Lem’a

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ فَنَادٰى فِى الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّٖى كُنْتُ …

Kapat