Ana Sayfa / Yazarlar / Teşehhüd ve Tahiyyat – 2

Teşehhüd ve Tahiyyat – 2

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Müminin miracı olan namazda, Yüce Allah’ın huzurunda Allah, Resulü, melekleri ve Allah’ın diğer salih kulları ile selamlaşmanın bir ifadesidir.

Hz. Peygamber teşehhüdü namazlarda okumuş ve okunuş biçimini Kur’an’dan bir sûre öğretir gibi ashabına öğretmiştir.

Teşehhüd konusundaki taramalarda hep bilgi ve rivayet ağırlıklı anlatımlar var, teknik bir bahis anlatımı görülüyor. Bediüzzaman bu tahiyyat ve teşehhüd bahsini güncellemiş, heyecan ve ruh vermiş adeta bir sinema anlatımı gibi bir olay örgüsü kurmuş, islami temaları anlatma konusunda da bir yenilik yapmış deha Bediüzaman. Yaşanılan bir anlatım tarzı var, namazı icra ederken meydana gelen bir anlatma. Bahis şahıslara bölüştürülmüş, ve onlar sırasıyla konuşturulmuş. İslâmî temaları anlatmada Bediüzzaman tekniği bir büyük konudur, ancak ciddi  sanat anlatımlarıdır. Bediüzzaman ele aldığı bahsi noktalama işaretleri, şahıs kadrosu, mekan katarak bir dramatik metin haline getiriyor, bütün bahislerde böyle, Mesela Dokuzuncu Söz’de de namaz anlatımı dramatik ve görsel yaşanmakta olan bir anlatma. Bediüzzaman’ın teknik başarılarını ve üslubunun üslub tarihindeki yerini tavazzuh ettirmek kıyamet kopar da yine ulaşılmaz, çünkü edebiyatta en zor üslub ve anlatım yeniliklerinin bilinmesidir, Bediüzzaman’ın bu kadar uzman bir sanatçı ve üdeba kimliği edinmesi benim hayretime gidiyor, hayret ötesi bir hayrete düşüyorum, ama tabii bana göre. Ama ne yapacaksın İkinci  Şua’yı okur bir muhterem, Bediüzzaman bu risaleyi anlayarak okuyan imanını kurtarır inşallah, diyor; bir şey söylesen “abi ben zamanla yarışıyorum” okuma yarışına girmiş meğerse ne yapalım koş kardeş koş.

Teşehhüd bir de şahit olma konusudur, bundan çok kelime doğmuş dilde edebiyatta ve dinde.

Bir şahit olunma, şahit olma olayı var, birinci anlamda varlığın tahiyyelerini anlatım insan ben bunlara şahit oldum demesi, daha sonra bütün bu tahiyyelerin öznesi olan Allah’ın bunları sahibi, terbiyecisi ve tanzim edicisi olmaya şahit olmadır, bir de  ben bunları düşünüyorum Ya Rabbî şahit ol, bütün namazın safahatını altın safahatını ifa ettim, şimdi hülasaya geldi, bunlara da şahit ol, demek. Bunları yapmayan ne yapacak kimi şahit tutacak, değil mi?

Tahiyyat duasının anlamı şöyledir: (Teşehhüd de şahit olma da bunların içine dahildir.) “Bütün tâzimler, övgüler, mülkler, kavlî, bedenî ve malî ibadetler Allah’a mahsustur. Ey Peygamber! Sana selâm olsun, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun. Selâm bize ve Allah’ın sâlih kullarına olsun. Kesin olarak bilir ve beyan ederim ki Allah’tan başka tanrı yoktur ve şehâdet ederim ki Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir.” 

 Bediüzzaman, Tahiyyat duasıyla irtibat kurularak Resûl-i Ekrem’in mi‘rac gecesinde tahiyyat, salavat ve tayyibat kelimeleriyle Cenâb-ı Hakk’a tâzimde bulunduğu, O’nun da buna selâm, rahmet ve berekât kelimeleriyle mukabele ettiği, Resûlullah’ın gördüğü bu iltifat karşısında selâmın bütün peygamberler, melekler ve insanlar üzerine olmasını temenni ettiği, bunun üzerine bütün meleklerin kelime-i şehâdeti söylediklerini yansıtan bir anlatma yapar. Bu sebeple teşehhüd duasını okumanın, kulun mi‘racla sıkı bağı bulunan namaz ibadetinin belirli bölümlerinde (ka‘deler) mi‘rac gecesinde gerçekleşen bu olayın hâtırasını yâdetmesi ve bu vesileyle Allah’a tâzimlerini sunması, Resûlullah’a selâmlarını ve bağlılığını bildirmesi, Allah’ın kendisine, cemaate, meleklere ve sâlih kullara rahmetle muamele etmesini dilemesi gibi bir anlam taşıdığı Bediüzzaman’ın anlatımlarından çıkar.

İlk konuşma Resulullah’a ait, Bediüzzaman anlatır. “Evet nasıl ki Resul-i Ekrem Aleyhisselatü vesselam  Ettahiyyatü kelimesiyle bütün zihayatın ibadat-ı fıtriyelerini niyet edip takdim ediyor. (hangi vazie ile muvazafsa vazifeyi kemal-i dikkatle yapması, takdimin estetiği)

Öyle de tahiyyatın hülâsası olan elmübarekatu kelimesiyle de bütün medar-ı bereket (berekete sebeb) ve barekallah dediren ve mübarek denilen  ve hayatın ve zihayatın hülasası olan mahluklar hususan tohumların ve çekirdeklerin, danelerin, yumurtaların fıtri mubareketiyetlerini ve bereketlerini ve ubudiyetlerini temsil ederek o geniş mana ile söylüyor. Ve mübarekatın hülasası olan esselâvãtü kelimesiyle de zihayatın hülasası olan bütün zîruhun ibadat-ı mahsusalarını tasavvur edip dergâh-ı ilâhîye o ihatalı manasıyla arzediyor ve ettayyibatü kelimesiyle de ziruhun hülasaları kâmil insanların ve melaike-i mukarrebînin salavatın hülasası olan tayyibat ile nuranî ve yüksek ibadetlerini irade ederek mabuduna tahsis ve takdim eder.”

Bu safhayı izah edeceğiz.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

2 Yorumlar

  1. avatar

    Ne kadar hissederek bir komqozisyon gerçekleştirmişsin tebrik ederim sayın editör.
    Himmet

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Felsefe ve Hikmet Muarazası

Felsefenin bakış açısı tamamen dünyevidir ve menfaat esaslıdır. Yani ehl-i felsefe için güneşin nasıl harika …

Kapat