Tevbe Gençken Daha Güzel

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Yaşlanınca tevbe ederim” demek

Gençlerin birçoğu; “Ya tevbe ettiğim zaman tevbemi tutamazsam, o zaman daha büyük günah işlemiş olurum” diye endişe ediyor, tevbeyi yaşlılık çağına erteleyip duruyor.

Hâlbuki gerçek tevbe, tevbeyi samimi bir pişmanlıkla, içten bir niyetle yapmak demektir. Tevbe ederken niyet samimi olduğu halde, irade zaafı sebebiyle tevbe ettiği günahı tekrar işlemek, hiç tevbe etmemekten elbette daha iyi ve hayırlıdır. Yeter ki tevbe ederken, kalpte gerçekten pişmanlık olsun. Zira tevbe pişmanlıktır.

Tevbe pişmanlık olduğu için de tevbeyi yaşlılık çağına ertelemek çok yanlış olur. Çünkü yaşlılık çağı, artık insanoğlunun geçmişiyle övündüğü ve avunduğu bir çağdır. Kişinin bütün sermayesi günahlardan ibaretse onların hepsini pişmanlık ateşiyle tutuşturuvermek, “Bütün bir hayatım tamamen hatadan ibaretti, keşke bunların hiçbirini yapmasaydım” diyebilmek, çok zordur.

Mecburen tevbe etmek, tevbe midir?

Çok insanlar gördüm, artık yaşı itibarıyla işleyemediği günahlar sebebiyle neredeyse hasret çekiyordu. Bunu aynı günahı işleyen gençlere iç geçirerek bakarken, övünürcesine kendi geçmişinden bahsetmesinden anlayabiliyorsunuz. Hatta ikaz mahiyetinde, “Günahlarınıza kimseyi şahit tutmayın, artık tevbe ettiğiniz şeyleri anlatmayın” dediğiniz zaman, canlarının sıkıldığını hissedersiniz.

Yaşlılar her zaman hatıralarıyla avunur çünkü. Gençliğini neyle geçirmişse, hangi sahada derece sahibi olmuşsa onunla kendine kıymet edinmeye çalışır. Şu saatten sonra, hayatı boyunca hiç alışmadığı şeyleri çok iyi derecede yapıp üstün gelmesi (!) mümkün olmayacağına göre, hangi sahada üstün ise onlara sıkı sıkıya sarılır. Artık aynı günahı işlemeye devam edecek imkânı kalmamış olsa bile onların hatırasıyla avunur. “Hey gidi günler!…” demekten kendini alamaz. Kolay değildir, insanın hayata yeni bir başlangıç yapamayacağı bir yaşa geldiğinde, bütün bir hayatını pişmanlık ateşiyle yakması…

Bu sebeple tevbeyi bu hasret çağına kadar ertelememelidir. Çünkü işin doğrusu bu artık gerçek bir tevbe değildir… Bu sadece, artık güç yetiremediği için veya kınanmamak için günahlara mecburen nokta koymaktır. Tekrar imkân eline geçse yine yapma arzusu ortadan kalkmış değildir. Artık yapmıyor olması onu tevbekâr yapmaz.

Daha gençken tevbe etmeli

Öte yandan genç bir insan, elinde günah işlemek için tüm imkânlar olduğu, hatta çevre şartları onu bu günaha zorladığı ve zaman zaman ayağı sürçüp düştüğü halde hemen pişman oluyor, üzülüyor, “Ne diye yaptım, keşke yapmasaydım” diye içi yanıyorsa onunki daha samimi bir tevbedir. Velev ki o tevbe anından sonra, yine aynı sürçmeyi yaşasa bile.

O iç yangını, o pişmanlık, o kendi zaafına teessüf etme ve bundan kurtulmayı arzu etme hali devam ettiği sürece ümit vardır. Yeter ki yeise (ümidsizliğe) düşmesin ve “Ne yapayım, ben bundan vazgeçemiyorum. Anlaşılan tevbemi tutamayacağım, öyleyse boş yere tevbe etmeyeyim” demesin. Yeter ki “Allah’ım yardım et de kurtulayım” diye yakarsın. Yeter ki o günahtan uzak duranları görünce “Ne mutlu onlara, keşke ben de onlar gibi olsaydım” diye gıpta etsin.

Peygamberimiz, böyle samimi olmak şartıyla, istiğfar eden kimsenin günde yetmiş defa günahını tekrar etse bile, ‘günahında ısrar etmiş’ sayılmayacağını bildiriyor. (İmam Ahmed, Müsned, 5:130)

Çünkü böyle kişilerin, velev ki bu dünyadan tam manasıyla günahları bırakamamış olarak ayrılsa bile, kendilerini kınamalarına ve ellerini açıp “Ya Rabbi, affet! Benim gibi iradesiz ve zillete düşmüş bir kulu, ancak Sen affedersin” demelerine vesile olan bu günahların, sevaba bile tebdil olması umulabilir.

Bunu biz söylemiyoruz, Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem: “Ben, Cennet’e ilk önce girecek olan adam ile en son girecek olan şahsı yakinen bilirim. Kıyamet gününde, bir adam hesap mahalline getirilip Allah tarafından meleklere: ‘Onun büyük günahlarını gizleyerek, kendisine, küçük günahlarını birer birer gösterin!’ denir. Melekler de bu adamın büyük günahlarını gizleyerek: ‘Sen, derler, filan senenin, şu gün, şu saatinde, şöyle günah işlemişsin!’ Adamcağız, bu suçlarını dili ile ikrar eder; inkâr etmez. Fakat tam büyük günahlarının da hesabının sorulacağı korku ve tedirginliği içinde iken denir ki: ‘Bu kuluma, işlediği bütün günahlarının yerine sevap verin.’ Adamcağız, hiç de beklemediği bir şekilde, ceza yerine mükâfatla karşılaşınca, tamahkârlığı tutarak: ‘Benim daha birçok büyük günahlarım vardı, amel defterinde onları göremiyorum!’ Der. Ebu Zer radıyallahu anhu der ki, bu adamın tavrı karşısında, Peygamber Efendimiz dişleri görünecek derecede güldüler.” (Tirmizi, Şemail-i Şerif, s. 202)

Allah’ın affı, rahmeti, mağfireti ve keremi öyle boldur ki ölçü ve sınır çizilemez. Öte yandan, azameti ve celali de hadsizdir ve kimse onu affetmeye mecbur edemez. Kime dilerse ona rahmet eder, kimi dilerse onu affeder, kime iman nasip ederse ancak onun için şefaat kabul eder.

Bu sebeple, Şeytan’ın Allah’ın merhameti ve affı ile aldatmasına da kanmamalıdır. Allah, ancak tevbe eden ve salih amel işleyen kullarından razı olacağını beyan etmektedir.

Her şeye rağmen, dünya hayatında imtihanlar bitmeyecektir, hataların birinden sakınırken diğerine düşebiliriz. Şeytanın her kuldan bir ümidi vardır ve son nefesine kadar çabalar durur. Öyleyse bizim de son nefese kadar tevbe etmemiz, yönelişimizi tazelememiz gerekir.

Sonuç olarak; tevbe etmekte acele etmeliyiz ama tevbeyi tutmakta da sebatkâr olmaya niyetli olmamız gerekir.

..

Gülistan Dergisi’nden

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Sıfat-ı zâide” ve “sıfat-ı gayr-ı zâide

Cenâb-ı Hakk’ın aynı, gayrı, ne aynı ne de gayrı olmak üzere üç çeşit sıfatı vardır. Aynı sıfatlar, Allah’ın …

Kapat