HÂFIZ TEVFİK YAKAMERCAN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Hâfız Mehmed Tevfik YAKAMERCAN

1896 senesinde Kastamonu’nun Küre mahallesinde doğmuştur. Soyadını, Sultan Mahmut döneminde Yeniçeri ağası olan dedesi Salih Efendi’ye padişahın takdir nişanesi olarak iki yakası mercan kaplı bir hırka giydirmesinin hatırasına aile adı olan Yakamercanlar (Yakamercan-zâde) lakabından almıştır.

Kendisi Kurra hâfızı âlim bir zattır. Merkez Yakup Ağa Camii imamıydı. Mehmed Feyzi Efendi’nin de hocasıdır.
Bediüzzaman hazretlerine Kastamonu yıllarında mühim hizmetleri olmuş, güzel hattıyla Risale-i Nurların yazılması vazifesini de hakkıyla ifa etmiştir. Denizli hapsinde bu zat da vardır. Lahikalada defaatle ismi geçer.

Erenköy’de “Hoca Anne” diye anılan Hafız ve hattat olan hanımı ise, Kastamonu’da -Evleri Bediüzzaman’a yakındır- Üstadın çamaşırlarını yıkarmış. Hanımlarla birlikte ziyaretine de gittiklerini anlatan Hoca Anne, çamaşırların çok temiz olduğunu, mis gibi koktuğunu ifade eder.

Yakamercan’ın iki buçuk yaşındaki oğlu Zekâi vefat ettiği zaman Üstad kendisine “Çocuk Taziyenamesi”ni göndermiştir.
Eski, kara ve karanlık günlerin dertli bir mensubu olan M. Tevfik Yakamercan’ın oğlu Ömer ise Üstadı son defa, l952’de İstanbul’da Akşehir Palas otelinde ziyaret etmişti.

Sonraki yıllarda İstanbul Müftülüğünde Mushafları Tetkik Heyeti reisliği yapmıştır. Kısa boylu, sakallı ve âlim bir zat olan Yakamercan, neşeli bir halde tatlı sedasıyla güzel Kur’ân okurmuş.

15 Şubat 1965’te İstanbul’da vefat etmiştir. Sahrayıcedit Kabristanı’nda medfundur.

Allah rahmet eylesin. Âmin.

Risale-i Nur’dan

Risale-i Nur şakirtlerinden Hâfız Tevfik, Mehmed Feyzi, Emin,Hilmi, Kâmil’in bir fıkrasıdır.
Gavs-ı Âzamın, Üstadımız hakkında فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ fıkrasıyla, inayet ve teshile mazhar olduğuna ve tevafuk, Risale-i Nur’un kerametinin bir mâdeni bulunduğuna pek çok emarelerden, bu bir iki gün zarfında, küçük ve lâtif, fakatkat’î kanaat veren cüz’î hâdiselerin tevafukunda gözümüzle gördüğümüz inâyet-i Rabbaniyenin nümunelerinden beş-altısını beyan ediyoruz ki, onlar, bu iki gün zarfındaberaber vuku bulmuş.

Birincisi: Dün, Üstadımıza, Risale-i Nur’a ait üç hizmet lâzım geldi. Kimse de yok. Biz de uzaktayız. Merdivenden inip, bir çocuğu bulup, bizlere göndermek niyetiyle kapıyı açtı. Risale-i Nur’un o hizmetini görecek fevkalâde bir tarzda, dakikasıyla, üç şakirdi kapıya geldiler.

İkincisi: İki seneden ziyade Risale-i Nur’un mühim parçaları, Risale-i Nur’unberekâtıyla hanesi yangından kurtulan Hâfız Ahmed kendine yazdırıp, başka bir kaza venahiyede bulunan bir iki zât, onları istinsah için aldılar. İki seneden beri ellerinden kaçırıp, mahcubiyetlerinden haber vermedikleri için hem biz, hem Hâfız Ahmed, merak, hem hiddet ediyorduk. O kitaplar, bugün geldiği aynı vakit, dün aynı saatte, Üstadımıza, beş seneden beri, her birkaç gün zarfında kolaylık için bir parça yemek pişirmekle hatırını soruyordu. İki seneden beri o âdeti terk etmişti.

Hem komşuluktan da başka yere nakletmesiyle, iki senedir o âdet terk edilmişken, yine dün, o aynı saatte, iki sene evvelki aynı âdetiyle, o zâtın hanesinden, aynen eskisi gibi, küçücük bir hatır sormak nev’inde oğlu getirdi. Üstadımız dedi: “İki sene evvelki âdete lüzum kalmamış; siz de komşuluktan gitmişsiniz” dedi. Bugün aynı vakitte, o Hâfız Ahmed’in yazdırdığı kaybolan kitaplar, mükemmel bir surette istinsahla beraber geldi. Bizde şüphe bırakmadı ki, bu lâtif tevafuk da, Risale-i Nur hakkındaki inayetin bir cilvesidir.

Üçüncüsü: Üstadımız, aynı yine bugün Emin’e dedi: “Üç dört aydır her haftakaryesinden buraya gelen hane sahibesi gelmedi, kirasını dört aydır almadı. Herhalde cevap gönderin gelsin, alsın” dediği aynı dakikada, dört aydan beri yanına gelmeyen ohane sâhibesi kapıyı vurdu, geldi. Beş aylık kirasını aldı. Üstadımız, bu hâdise-iinâyetten memnuniyeti için, uzak bir nahiyeden gelen, yuvarlak, hiç görmediğimiz ve burada bulunmayan bir küçük ekmeği o hane sâhibesine verdi. Aynı vakitte, yirmi dakika zarfında, burada bulunmayan aynı ekmekten, iki sene Risale-i Nur’un iki kitabını alıp mütalâasının mânevî ücretinden binde bir ücret olarak geldi. Ve bir parçacık aşure çorbasını dahi yine o ev sahibesine verdi. Aynen, o aşurenin on misli kadar, lâtif üç ekmek, yine iki sene iki kitabın okunmasına binde bir ücreti diye geldi. Gözümüzle gördük.

Hem yine Üstadımız, bugün o hane sahibesine, yedi senedir adını bilmediği için “İsmin nedir?” diye sormuş. O da demiş: “Hayriye’dir.” Hayriye isminde olmaktevafukuyla, iki saat sonra, Hayri namında Risale-i Nur’un bir şakirdi, haberimiz yokken İstanbul’a gitmiş. Hem ticaret münasebetiyle iki mühim şakirtler dahi gidip geç kaldılar. Maddî, mânevî fırtınalar münasebetiyle Üstadımız onları, hem oradaki mühim bir şakirdi çok merak ediyordu. Bugün o Hayri, iki saat Hayriye’den sonra geldi; o üç şakirt hakkındaki merakı izale ettikten sonra—dört aydan beri devam eden “tefarik” namında Üstadımızın bir kokusu bugün bitmişti—Hayri’nin elinde bir küçük şişe… Dedi: “Size tefarik getirdim.” Biz de bu küçük, lâtif tefarikteki tevafuka “Barekâllah” dedik.

Bu iki gün zarfında bu küçücük nümuneler gibi, Üstadımız, Mu’cizat-ı Ahmediyenintashihatıyla meşgul olduğu için, bunlardan başka çok nümuneleri görmüş. Madem iki günde böyle inayetin cilvelerini görüyoruz; Risale-i Nur dairesi içinde dikkat edilse, herkes kendi nefsinde hizmeti derecesinde böyle nümuneleri görebilir.
Risale-i Nur şakirtlerinden:
Hafız Tevfik, Hilmi, Kâmil, Hayri, Mehmed Feyzi, Emin:
(Evet) (Evet) (Evet) (Evet) (Evet) (Evet)
Gözümüzle gördük.
Evet. Ben de tasdik ediyorum.
Said Nursî

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Seyyid Hasan Efendi

Müftü es-Seyyid Hasan Efendi 1083/1673 yılında Kastamonu Müftüsü olarak görev yapan es-Seyyid Hasan Efendi, aynı …

Önceki yazıyı okuyun:
EMİN UZUN

Hafız Emin UZUN Kürelidir. Risale-i Nurlarda kendisinden sitayişle bahsedilen, Risale-i Nur’a mühim hizmetleri olmuş bir …

Kapat