Ana Sayfa / Yazarlar / THK: Hesabı Kim Sormalı, Kim Vermeli?

THK: Hesabı Kim Sormalı, Kim Vermeli?

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

1919’da Yüzbaşı Fazıl Bey birlikte 5 havacının kurduğu “Türkiye Münakalatı Havaîye Cemiyeti (Türkiye Hava Nakliye Cemiyeti)”, Cumhuriyetin kuruluşundan 16 ay sonra 16 Şubat 1925’de “Türk Tayyare Cemiyeti” ismini almış..
1925’te ülke genelinde “Tayyare İanesi” adı altında yardım kampanyaları düzenlenmiş.

Atatürk’ün emriyle Tayyare Cemiyetine yardım amacıyla oluşturulan Tayyare Piyangosunun dinen caiz olduğuna dair hutbeler okutulmuş, fitre ve zekâtın yanı sıra kurban derilerinin kuruma verilmesi için Bakanlar Kurulu kararı çıkartılmıştır.

Cemiyete yapılan yardımların belki yüzde doksanlık büyük kısmı müslüman Türk halkından toplamakla birlikte bazı zengin işadamları, gayrı müslim azınlıklar devletle iyi ilişkiler kurmak için kampanyaya destek vermişler hatta Ermeniler uçak satın almak için “Bir Numaralı Yardım Derneği”, Museviler ise iki numaralı “Tayyare Cemiyeti Türk Musevi Derneği”ni kurarak kurum ve kampanyanın adını kullanarak örgütlü yasal yapılar kurma yolunu tercih etmişlerdir.

Bu bağlamda bağış kalemlerini sıralamak gerekirse;
Fitre ve zekât ile kurban derileri,
Tayyare piyangosu,
Bir kuruşluk TTC dilekçe pulu,
Her sigara paketine isabet eden bir tek sigara farkı ücreti,
Ödemiş ilçesindeki Balyanbolu Bucağı’nın Küre ve Bağcılar köylerindeki 2 cıva madeninin işletilme gelirleri,
Askeri terhis tezkere çizelgelerinin basılması ve satılmasından elde edilen gelirler,
Eski pulların devri,
El ve duvar ilanlarından alınacak paylar,
Üye aidatları,
Tutkallı makbuz,
İştiraklerin gelirleri,
Faiz gelirleri,
Özel ve genel bütçeden yapılan yardımlar, Uşak Şeker Fabrikası’nın her yılki ilk ürünü, Bulgaristan’dan kışlamak üzere Trakya’ya geçecek koyun-keçi sürü sahiplerine verilecek kefaletnamelerin telif hakları, Makara ve İplik Tesis Hakkı’nın verilmesinden elde edilen gelirler,
 “Nutuk”un telif hakkı geliri olarak belirlenmiştir.
Tayyare Cemiyeti için başlatılan bağışlar, en zengin illerden, en fakir illere kadar yardım için yarışa girişilmiş ve bağış artarak devam etmiştir.
İlkokul öğrencilerinin harçlıklarından, kefen paralarına kadar çok geniş kitlelerde yardımlar gerçekleşmiş ve 25 Kasım 1930’da yapılan 4’üncü Genel Kurul’da; 150 uçak alındığı, uçaklara bağış yapan illerin, ilçelerin, dernek, meslek grupları ve şahıs adlarının verildiği belirtilmiştir..
1935 yılında adı Türk Hava Kurumu olarak değiştirilen kurumun 1940 yılında uçak sayısı 500’ü bulmuştur.
1944’de üretime başlayan Etimesgut Uçak Fabrikası’nda, THK-1, 3, 4, 6, 7, 8, 9, 13 ve 14 planörleri ile THK-2, 5, 10, 11, 12 ve 15 tiplerinde eğitim, sağlık ve nakliye uçakları üretilmiştir.
Türk Hava Kurumu 1925-1940 yılları arasında dünyada ve Türkiye’de yaşanan çok ciddi ekonomik krizler ortamında milletin bağışlarıyla Türk Hava Kuvvetleri’ne uçak alınması sorumluluğunu üstlenmiş, bu süre zarfında milletten topladığı 72 milyon lira gelirin 54 milyon lirasını Türk Hava Kuvvetleri bütçesine aktarmış, 54 milyon lira ile yaklaşık 350 uçak satın alınarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne  bağışlanmıştır.
Bağışlarla alınan uçaklara özel “ad koyma” törenler
düzenlenmiştir. 1940’lı yılların sonuna kadar 30 Agustos Zafer Bayramı aynı zamanda “Tayyare Bayramı” olarak da kutlandığından, gelenek halini
alan bu ad konma törenleri bu tarihte yapılmıştır.
1940’lı yıllarda havacılıkta devlet ve özel sektör olarak Balkan Devletleri arasında en güçlü, Avrupa’da ise 3’ncü büyük Hava Harp Sanayi gücü olmayı başarmıştır.
1940’lı yılların ortalarına doğru Almanya ile kurulan ticari ve siyasi ilişkiler sonrası Almanya’ya satılan madenler karşılığı bu ülkeden savaş uçakları alınmıştır.

1940’lı yılların sonlarına doğru Türk havacılığı açısından geriye doğru gidişin başlamış olduğu görülür.
1940’lı yılların ortalarına dogru belirginleşen Türkiye-Amerikan yakınlaşması, 1947 Truman Doktrini ve Marshall Planı gibi anlaşmalar görünüşte faydalı, ucuz ve kolay ancak gerçekte hava sanayimiz için öldürücü etkiler oluşturmuştur.
Bu anlaşmalar neticesi Amerika Birleşik Devletleri Almanlardan alınan uçakların safdışı bırakılması şartıyla kendi emvanterinden düşürmek istediği eski uçakları bedava vermeyi teklif etmiş ve 72 adet Alman menşeli uçağımız toprağa gömülmüştür.
1948 yılında Hava Kurunu’nun hükümete sunduğu raporda dış hibe yardımları nedeniyle kuruma bağlı fabrikaların atıl kaldığı bildirilmiş, bundan bir süre sonrada havacılık sanayine hizmet eden yerli ve milli fabrikalar kapatılmak zorunda kalınmıştır.

Nitekim,1949 yılında zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı, Türk
Hava Kurumu yetkililerine uçak siparişi vermemesinin nedenini; “Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken, uçak fabrikanıza parayla sipariş verirsem yarın bu millet beni asar” demiştir.
Türkiye’de Nuri Demirağ ve Vecihi Hürkuş gibi girisimcilerin ürettiği uçaklara itibar edilmemiş, desteklenmemiş, Hava Kurumu’nun kurdukları uçak ve motor üretim tesislerine sahip çıkılmadığı gibi hem özel teşebbüsün hem de  azmi kırılmış, ciddi engellemelerle
karşılaşmışlardır.
Türkiye 1925’ten 1940’lı yıllara kadar milletten yardım toplayıp yurt dışından uçak alım kampanyaları düzenlerken sadece ülke savunmasını düşünmüş, yerli ve milli uçak sanayi kurup hem kendi hem kendi ihtiyacını karşılamayı hem de ihraç etmeyi düşünmemiş, planlamamıştır.

Çok partili sisteme geçildikten sonra iktidara gelen Demokrat Parti’de CHP’nin çizdiği, alt yapısını oluşturduğu yolda yürümüş, Türkiye Nato’ya girmesinden sonra da tüm dizginler NATO’nun eline verilmiş, batılı ülkelerden gönderilen uzmanların raporları, tavsiyeleri doğrultusunda ülkemiz batılı ülkelerin pazarı, sanayi çöplüğü haline dönüştürülmüştür.

Son günlerin en önemli tartışma konularından biri olan Türk Hava Kurumu’nun tarihi ve talihi de aynı çizgide ilerlemiş, beceriksiz yöneticiler eliyle iki katrilyonluk borç batağına düşürülmüş, kayyumlarla idare edilmek zorunda bırakılmıştır.

Bu gün dört uçağının neden çalışmadığının hesabını soranların öncelikle 1940’ta beş yüz uçağı olan kurumun uçaklarının, fabrikalarının, tesislerinin neden, nasıl ve kimler eliyle yok edildiğinin, talan edildiğinin hesabı sormaları gerekirdi.
Hesap sormaya, hesap görmeye doğru yerden başlanırsa bu gün
hesap soranların bir kısmının asıl hesap vermesi gerekenler olduğu ortaya çıkardı eminim.

Kaynakça

*TATAR, Cengiz. Türk Havacılık Tarihi (1909-1954), Milli Mücadele Dönemi Öncesi ve Sonrası Türk Havacılığı, Doktora Tezi, 2018.

YALÇIN Osman, *Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı Türk Hava Harp Sanayî Târihi, Doktora Tezi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bir kimse günah işlemesine rağmen nasıl olur da daha çok kazanır?

Ağaçlar Allah'ın sessiz kullarıdır. Kıpırdayamazlar, gözyaşı dökemezler, dertlerini anlatamazlar. İçin için ağlar ve sessiz sedasız …

Kapat