Ana Sayfa / Yazarlar / Türk Harflerine Yasak

Türk Harflerine Yasak

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Türk Harflerine Yasak Getiriyorlar

Türk tarihinde Moğol istilasından daha büyük felaket “Harf İnkılabı” ile olmuştur. Bin yıldan beri kullanılan Türk harfleri bir gecede “Latin harfleri” ile değiştirilmiş geçmişimizden koparılarak mankurt bir nesil yetiştirilmeye başlanmıştır.

Şimdi ise İçişleri Bakanlığı talimatıyla başta İstanbul Valiliği ve Belediyeler çirkin bir icraat yapmaya başladılar. Reklam tabelalardaki Türk harflerini değiştirip Latin harflerini zorla değiştirmeye çalışıyor. Bu konuda İlçe belediyeleri esnafın peşine düşüp her yerde “eğer tabelaları değiştirmezseniz dükkânınızı kapatırım” diye tehdit etmekten çekinmiyorlar.

Örneğin Fatih Belediyesi geçtiğimiz dönem; 370’i ışıklı olmak üzere 471 tabelanın düzenlemelere aykırı oldukları gerekçesiyle kaldırılmasına karar verirken, bin 817 işyerine de tarihi kimliğe uygun olmayan! tabelalar nedeniyle tebligat yaparak değiştirilmesini istedi.

Dünyada eşine ender rastlanan bu durum maalesef İslam’ın 500 yıl hilafet merkezi olan İstanbul’da yapılıyor. Almanya gibi Türklerin yoğun yaşadığı ülkelerde hiçbir Türkçe tabelaya müdahale edilmez iken bizimkilere nedense bir haller oluyor. 

Yurtdışında yaşayan Türkleri bir kenara bırakın Avrupa’da Müslümanların işyerlerinde “şöyle tabela asılacak yoksa işyerinizi kapatırım ha!” diye bir icraat yok. İşte bu çok antika durumu analiz ederek sebeplerini sorgulayalım. İşin altından ne biçim bir çapanoğlu çıkacak; gelin sizde görün…  

Öncelikle böyle bir kanun yasa var mı buna bakalım. Kanun manun yok. Ne var peki? Bir yönetmelik var. Ama büyük yerden! Bu işlem; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait Reklam, İlan ve Tanıtım Yönetmeliği ile TSE’nin tabela standartları uyarınca gerçekleştiriliyor. Bu yönetmeliğin en önemli maddesi şu:“Tabelalarda Türkçe kelimeler kullanılacak ancak tabelada yabancı dilde ifadeler de istenilmesi halinde yabancı dildeki kelimeler Türkçe metnin altına yüzde 25 küçük puntolarla yazılacak” 

Bu yönetmelik istense bir kalemde değiştirilebilir. “Allah’ın emri değil” ya! Fakat işin rengi başkadır. Burasını anlatmaya çalışalım…

Harf inkılabının amacı; Türk milletini geçmiş bağlarından koparmaktır. Bırakın milyonlarca kitabı okumayı dedelerimizin mezar taşlarını dahi okuyamayacak hale getirildik.  Çünkü dinden uzak ve geçmişinden kopuk bir nesil yetiştirilmek isteniyordu. Yoksa medeniyet, teknoloji ve sanat harflerle gelmiyor. Bunu herkes çok iyi biliyor.

Atalarının duygu ve düşüncesini bilmeyen, dünyaya kahramanlığı ile nam salmış İslam’a bayraktar olmuş bir millete çok dar bir kıyafeti giydirmeye çalıştılar. Bu sayede kahramanların hain ve fakat hainlerin kahraman olarak ilan edildiği sahte bir tarih; toplumumuza dayatıldı. 

İşin kötüsü bu çirkin iş yapılırken harflerini değiştirmeyen Yunanistan kadar dahi olamadık. Bir diğer komşumuz olan Gürcistan ise hala kendi kadim harflerini kullanıyor. Yahudi İsrail, Rusya hâlâ kendi alfabelerini kullanıyor. Bu komşularımızdan dahi örnek alamadık. Büyük devletler olan Çin ve Japonya örneğini vermeye gerek yoktur…

Bu çocuk kandırdığını zanneden Sabetay Yahudileri “gelişmek için Batı harflerini kullanmak gerektiğini” söylüyorlar. İşte rakı içmekten beyni sulanmış denir ya! Hah! Aynı şekilde davranıyorlar. Batıda gördükleri sefih ve pis ne varsa toplayıp getirip bu millete dayattılar. Fakat sanayi, teknoloji ve özgürlükler adına ne varsa hepsini terk edip ülkemizde esamisini bile bulundurmadılar. 

Bu fena işi yaparken öncelikle şunu düşündüler. “Biz Sabetay Yahudileri, başta İspanyolca olmak üzere Batı dillerini çok iyi biliyoruz. Türkler ise bin yıldan beri Türk alfabesini kullanıp geçmişlerinden gelen kahramanlıkla İslam’a dört elle sarılıyorlar. Bunları içten kuşatmalıyız! O halde Bolşevik Rusların yaptığı gibi Türklerin kadim alfabesini değiştirelim. Kültür ve tarihlerini öğrenemesinler. Bunlara tamamıyla İslam düşmanlığını empoze edecek hem de çok iyi bildiğimiz Latin alfabesini dayatalım”

Bu Yahudi dönmeleri; sonunda başarılı da oldular. Hem Latin alfabesine hakim olmaları hem de yabancı dilleri iyi bilmelerinden dolayı kamu kurumlarının her köşesini işgal ettiler. Hariciye bu monşerlerden geçilmez oldu. Maliye ve silahlı kuvvetler de Sabetaycıların en güçlü olduğu kurumlar haline geldiler.

Eğitim kurumlarında bu Sabetay Yahudileri ve okulları aranır oldu. Sonrasında gelişen olayları hepimiz gayet iyi biliyoruz. Batılı ülkelerle yarışan bir uygarlıktan koparak; aşağılık duygusu içinde sindirilmiş ve köleleştirilmiş bir mankurt olup çıkıverdik.

Sabetay Yahudilerini anlamakta zorlanmıyorum. Çünkü Türklere ve Müslümanlara düşman olup gizlice her fenalığı yapmakta üstlerine kimse yoktur. Lakin Ak Parti belediyelerini anlamakta güçlük çekiyorum. Zira aynı zamanda Kuran harfleri olan Türkçe alfabenin kaldırılması için neden bu kadar çok gayret ediyorlar. Bu telaş nereden kaynaklanıyor?

Geçmiş yıllarda düzenlenen 8. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bozulan Türkçe kelimelerden örnekler vererek, şunları söylemişti:

“Bir özentidir gidiyor. Kendi dilimizin zenginlikleri varken, bu özentilerle adeta, biraz ağır olacak ama hayvanların yarıştırıldığı malum Avrupa’daki arenaları kalkıp, spor salonlarında isim olarak kullanmak pek de kibar değil, şık değil. Eskiden bizde ‘kıraathane’ vardı, şimdi bakıyorsunuz buraların isimleri ‘clup’ olmuş, ‘kafeterya’ olmuş. Bu benim değil ki, benim olanı niye kullanmıyoruz? Bunları kullanalım. Bunları belediyelerimizle yaygınlaştırıyoruz. Diyoruz ki; gelin engelleyin. Bütün bu tabelaları sökün.”

Erdoğan çok açık olarak kültürümüze uymayan İngilizce tabelaları kast etmişti. Lakin İçişleri Bakanlığı önderliğindeki bu belediye başkanları, gidip Türkçe harfleri değiştirmeye kalktılar. Fesubhanallah!

Halkımızın değerlerine özellikle dinine ve kültürüne saygı gösterilmesi şarttır. Hele hele tek harfi dahi değişmeden 1450 yıldan beri günümüze kadar ulaşan Kuran harflerine ve ecdadımızın kullandığı Türkçe alfabeye saygı göstersinler, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kastamonu hakkında / İbrahim Tenekeci

Günümüzün en önemli şairlerinden Kastamonulu İbrahim Tenekeci, Yeni Şafak'taki köşesinde memleketi Kastamonu'yu yazmış. Sizin için …

Kapat