Ana Sayfa / Yazarlar / Türkiye’nin Savunma Endüstrisi ve Hain Naumların Engeli

Türkiye’nin Savunma Endüstrisi ve Hain Naumların Engeli

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Türkiye, savunma sanayi alanında çok önemli başarılara imza attı. Özellikle silahlı insansız hava araçları (SİHA) konusunda dünyanın en ileri ülkelerinden bir tanesi olmuş durumdadır. Elbette bu durum öyle kolay olmadı. Özellikle aç sırtlanlar gibi ekonomiyi yiyip bitiren ABD gibi ülkeler ile ciddi mücadele edildi.

Bu makalemizde SİHA’dan ziyade özel sektör-devlet işbirliği üretimine başlanan Altay tanklarından bahsedeceğiz. Zira son aşamada Türkiye’nin savunma endüstrisinde çok önemli bir aşamaya ulaştığı görülmektedir. ABD’ye bağımlı bir savunma endüstrisi yerine kendi milli sanayisini kurmuş bir ülke haline geliyoruz. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.

Serbest piyasa ekonomisinin önemi herkesçe malumdur. Devletçi ekonomiler özellikle Sovyetler Birliği gibi komünizmin sembol toplumları, ekonomik olarak iflas edip tarihin çöplüğüne atılmıştır. Buna karşın özel sektörün dinamik gücünden istifade eden Batı toplumları ekonomik olarak giderek zenginleşmiştir.

Eğer ürettiğiniz bir silahı satamıyorsanız bunun silah endüstrisinde değeri ve anlamı yoktur. İşte Altay tanklarının üretimi de her türlü yolsuzluğun ciddi rakamsal boyutlara ulaştığı devletçi bir sistemle yapılmayacak. Katar gibi yabancı ülkelerin de bulunduğu çok uluslu bir ortaklık tarafından hem üretilecek hem de ihracatı yapılacak. Tabii ki bunu bizim kafası devletçilikten başka bir şeye çalışmayan faşistlerin anlaması güçtür.

Bu maksatla öncelikleMilli Savunma Bakanlığı ile birlikte çalışacak Askeri Fabrika ve Tersane İşletme Anonim Şirketi (ASFAT) kurulmuş BMC firması ile birlikte çalışmaya başlamıştır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) yeni talepleri doğrultusunda geliştirilen Altay tankının ilk prototipleri de nihayet üretime başlamıştır. 2021 Yılında inşallah ilk tankları TSK’de görmek mümkün olacak. Bu güzel haberi, Türkiye’nin en büyük teknoloji etkinliği olan TEKNOFEST İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali’nde görmek mümkün oldu. Altay ana muharebe tankının seri üretim sürecindeki ilk konfigürasyonu olan Altay T1 sergilenerek büyük bir adım atılmış oldu.

Daha önce savunma sanayisi fuarlarında sektördeki profesyonellere tanıtılan Altay, böylece ilk kez geniş halk kesimlerine açık bir etkinlikte sergilenmiş oluyor. Seri üretim görevi alındıktan sonra şu çalışmalar gerçekleştirilmiş:

TSK’nin şu andaki istekleri daha farklı olduğu için seri üretim ihalesi sonrasında ilk prototip üzerinde tekrar geliştirme çalışmaları yapılmıştır.  Türkiye’nin büyük bir çok firması ile ortak çalışılarak tankın yeni prototipleri de üretilmeye başlanmış. 1500 beygirlik, şanzımanıyla beraber motoru yerli bir motor üretimi planlanıyor ve bu motor 2023 tarihinde tankta kullanılmaya başlayacak. Tankın zırhı içinde özel bir çalışma sürdürülüyor. Fakat çok yeni bir teknoloji kullanılacağı için bu konuda ser verip sır verilmiyor.

Başlangıçta yurt dışından temin edilen sistemler bir müddet sonra tamamen yerli olacak. Artık yüzde 100 yerli, tamamen kendi milli imkânlarımızla üretilen tanklara kavuşacağız. Bu konu çok önemli zira geçmişte çok başımızı ağrıttı. Bakın neler oldu:

Almanya’dan vakti zamanında tank almıştık. Lakin Almanya gavurluğunu yapıp “Kuzey Irak’ta PKK’ya ve teröre karşı kullanamazsınız” diye şart koştu. Geriye kaldı ABD tankları. Bunlarda 2. Dünya Savaşından kalma M48 model külüstür tanklar. Çarnaçar ABD’den M60 tanklarını aldık lakin modernizasyonlarına ve yedek parçasına servet ödedik. ABD; bu tanklar yüzünden ekonomimizin canına okudu.

Bu konuda acı bir hatıra şöyledir: “ M60 tankının namlusunun altında yakın emniyet için makineli tüfek silahı bulunur. Tank alım heyetinde bulunan zabitler “nasılsa elimizde eski tanklardan kalma makineli tüfeğimiz var, bunların makineli tüfeğine gerek yok” der fiyat düşürmek maksadı ile bunlar alınmaz.

Tanklar gemilerle geldikten sonra eski makineli tüfeklerin uyumsuz olduğu görülür. Boyu, ebatları ve şekli farklı olduğundan adapte edilemez. Bu sefer ABD’den istenir, fakat verilmez. Gerisin geri gönderilir. Öyle büyük maliyetler çıkar ki; öyle bildik miktarlarda değil. Sonunda İsrail ile büyük paralar ile anlaşmalar yapılır. Bu durumu en iyi bilenlerden birisi Çevik Bir’dir. Zira birçok anlaşmanın altında imzası vardır. Kısaca ekonomimiz bu ABD tankları yüzünden çok sıkıntıya girer. ABD’nin sömürü çarkları böyle işlemektedir.

Türkiye’nin savunma sanayisi bu yıllarda birkaç şirketin elindedir. Hain Naum denilen Lozan hezimetinde rol alan Yahudi varya; işte onun torunları iş başındadır. Nasıl Lozan sayesinde Türkiye Cumhuriyetini iliklerine kadar sömürdüler son demde bu Sabetay Yahudileri devreye girip ülkeyi resmen yağmaladılar. Nasılsa hesap soran yok. Birisi sesini çıkardı mı; kesintisiz darbe süreci devreye girip kellesini uçururlar. Şimdiki Mısır’ın düştüğü acınası duruma biz yıllar önce maruz kalmıştık.

Bu Sabetaycı hainler, tank meselesi yüzünden başımıza öyle çoraplar ördüler ki sonunda Erdoğan olaya el koymak zorunda kaldı.  Milli tank üreteceğim diye devleti oyalayıp durdular. Halbuki aynı otomotiv fabrikalarında olduğu gibi üretim yerine montaj yapıyorlardı.  Namlu bir yerden geliyor motor başka yerden alınıyor resmen önceden olduğu gibi devlete ağır bir hesap ödettiler.

İşte motor dahil milli tank üretiminin gün yüzüne çıkmayan kirli çarkları böyle işlemişti. Bu gidişata son vermek için BMC firması devreye sokuldu. Katar ile ortaklık anlaşması yapılarak sermayesi güçlendirildi.

Sıfırdan Tesis kurmanın maliyetleri çok fazla yükseltileceği göz önüne alınarak tank bakım fabrikası bu işe tahsis edildi. Fakat bundan sonra hain Naum’lar tekrar devreye girerek kızılca kıyameti kopardılar. Karanlık odalarla beraber her türlü yalanı servis ettiler. Bunlardan bir kaç tanesi şöyleydi:

Cumhurbaşkanı kararıyla özelleştirilmesine karar verilen Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Askeri Fabrika ve Tersane İşletme Anonim Şirketi’ne (ASFAT A.Ş) devredilmesini kendi medyaları aracılığı ile  “askeri fabrikalar peşkeş çekildi” diyerek kamuoyunu yanıltma girişimine başladılar. Altay tankının seri üretimi ihalesini kazanan BMC şirketine Tank Palet Fabrikası’nın 25 yıllığına tahsis edilmesini bu şekilde yansıtan medya kurumlarına CHP’de eklendi.

Yerli tankın seri üretimi için düğmeye basan Türkiye’nin hamlelerini gölgelemek için Tank Palet Fabrikası üzerinden yürütülen yaygaranın altından hep bu hain Naum’un torunları çıkıyordu.Altay tankının seri üretimi ihalesini 2011’de kazanan ve üretimi yapamayan Otokar firmasının bu beceriksizlik nedeni ile 2018’deki ihaleyi kazanamaması üzerine yalan furyası başlamış oldu. Öyle ki 18 Kasım 2018’deki ihalede 250 tank için 7 milyar dolar fiyat öneren Koç’un Otokar firması; tekrar eski yağma günlerine dönmek istiyordu. Elbette 4 milyar dolar fiyat sunan ve 3.5 milyara inen BMC’nin ihaleyi kazanması sürpriz olmadı.

Hala Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’nın “milli tank üssü” haline dönüşmesinin önüne geçmek isteyen bir kısım CHP milletvekilleri Hain Naum’ların iş takibini yapmaktadır. Bir sendikayı da bu maksatla amaçlarına alet eden CHP; bir yandan işçileri kışkırtırken diğer yandan da akla ziyan milliyetçilik söylemine devam etmektedir.

Altay muharebe tankıyla ilgili 2016 yılında açıklama yapan Otokar Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç, “Bizde hiçbir sıkıntı yok. Bunu ben söylemiyorum silahlı kuvvetlerimiz söylüyor. Böyle bakıldığında bunun başka bir firma tarafından yapılması projeyi en az 3 ila 5 sene erteleyecektir” demişti. Fakat üstü örtülü tehditleri kararlı bir şekilde bu yağmayı durdurmak isteyen Ak Parti hükümeti tarafından durdurulmuş oldu.

Türkiye Suriye’de PKK, DAEŞ ve Doğu Akdeniz’deki enerji meselesiyle mücadele ederken devamlı devleti oyalayan Otokar firmasının keyfini bekleyemezdi. Sonuçta sadece tank konusunda değil diğer savunma alanlarında da yerlilik oranı süratle artmaya başlamıştır.  Savunma sanayimizin yerli kaynaklarıyla karşılama oranını yüzde 20’den yüzde 70’lere çıkmıştır.

Serbest Piyasa düzeninde devletin herhangi bir üretimde yer alması kabul edilemez bir durumdur. Evet, kalkınmamış bölgelerde yatırıma girişmesi üretim yapması mümkündür fakat bu durum istisnaidir. Asıl maksat üretimin özel kuruluşlar aracılığı ile yapılarak dünya çapında büyük firmalar meydana getirmektir. Devlet özel sektörün ödediği vergiler ile ayakta durmaktadır. Bunu asla unutmamak gerekir, vesselam…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Tarihimizde Bazı İlginç Vakıflar ve Vakfiyelerinden Örnekler

Vakıfların, incelikle her güzel yerde, eylemde bir mevzi tuttuğunu görüyoruz. Suleyha Şişman, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce …

Kapat