Ana Sayfa / Yazarlar / Türkiye’ye Dikkat Edin..

Türkiye’ye Dikkat Edin..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Türkiye’ye Dikkat Edin..

 

Ülkemiz üzerinde yine, yeniden kara bulutlar, kaos bulutları, fitne bulutları dolaşıyor..

Harbiye’de kendilerine Atatürkçü diyen genç subayların namaz kılan subaylara ve subay adaylarına yaptıkları hakaretlere, tehditlere, sözlü ve fiili saldırılara ilişkin haberler düştü medyaya önce..

Ardından Suudi Arabistan’da oynanacak Süper kupa maçında Atatürk posteri bahanesiyle kaos çıkartılmaya çalışıldığını gördük..

Onun peşinden Gazze için yapılan yürüyüş esnasında elinde kelime-i tevhid yazılı bayrak taşıyan birine Türklük ve Atatürkçülük bahanesiyle yumruklu saldırı olayına şahit olduk.
Mağduru ve hukuku değil saldırganı korumak için karakol basan, mahkeme basan şiddet yanlısı kişi ve grupların yapmaya çalıştıklarını ibretle, dehşetle izledik..

Ülkeyi 28 Şubat darbe sürecine taşıyan medyanın iki tetikçi gazetecisinin tıpkı o günlerdeki gibi davranmaya, toplumun sinir uçlarıyla oynamaya başladıklarını gördük.
Birisi şehid yakınlarına, diğeri Gazze için yürüyüş yapanlara hakaret ediyor, tehdit ediyor, tahkir ediyor, tahrik ediyorlardı..

Sosyal medyada trol-provokatör hesapların yaptığı şiddeti öven, özellikle dine ve dindarlara yönelik nefret söylemleri..
Şiddete, kaosa davet içerikli paylaşımları..

Ve henüz bir kaç saat önce Fatih Camii imamına ve gencecik bir evladımıza öldürmek amaçlı bıçaklı saldırı..

Bütün bunlar ne anlama geliyor?
Bütün bunlar tesadüfi olaylar mıdır?
Ekonomik sıkıntıdan, geçim darlığından, psikolojik bozukluklardan kaynaklanan, anlık gelişen fevri ve ferdi olaylar mıdır?
Yoksa bir yerlerde tezgahlanan, kurgulanan organize olaylar silsilesi midir?

Böylesi kaos zamanlarında İngiltere başbakanlarından Churchill’in;
“Türkiye’ye dikkat edin.
Zayıflarsa sulayın, güçlenirse budayın..” sözünü hatırlayın ve sakın unutmayın..

Cumhuriyet tarihimizde bu sözü tasdik edecek yüzlerce acı, ibretlik olay saymak mümkün..

Türkiye, ekonomi, siyaset, ticaret, ordu, eğitim, sosyal doku vs hangi alanda güçlenirse oradan budanmaya çalışılmış ve budanmış..

1950-60 arası demokrasimiz, ekonomimiz, güçlenmeye başlamıştı ki 27 Mayıs darbesiyle budanmış..
Uçak üretmişiz. Fabrikayı batırarak, uçakları toprağa gömdürerek budanmışız..
Silah fabrikası kurmuşuz.. Fabrika patlatılarak budanmışız.
Otomobil üretmeye kalkmışız.. Yolda bırakılarak budanmışız..
IMF, borç, faiz tezgahlarıyla budanmışız ve halen budanıyoruz..

İmanlı, irfanlı, hamiyetli insan yetiştiren mekteplerimiz, kadim, köklü eğitim sistemimiz varmış; Amerika’ya eslim edip, budanmışız..

Cihan Harbini, İstiklal Harbini omuz omuza kazanmış, acıyı, çileği, zaferi birlikte tatmış yekpare bir milletmişiz..
Bin bahaneyle, bin ihanetle, bin tezgahla bin parçaya bölünerek budanmışız..

Altmışlı, yetmişli yıllarda sağ-sol,
Alevi-Sünni olayları tezgahlayarak budanmışız..
Atatürkçü- laikçi, dindar- şeriatçı diye ayrıştırılıp çarpıştırılarak budanmışız..
En kıymetli bürokratlarımızı Avrupa şehirlerinin göbeğinde suikastlere kurban vererek budanmışız..
Sendika olaylarıyla budanmışız.
Seksen darbesi olgunlaşsın diye kıyılan binlerce canla budanmışız..
Darbe sonrası kurulan sahte mahkemelerde bir sağdan, bir soldan asılarak budanmışız..

Ceza evlerinde terör örgütü kurup bizi Türk-Kürt kavgasıyla kıranlar eliyle ve emriyle kırk yıldır budanıyoruz.
Doksanlı yıllarda pek çok bakanı, bürokratı, akademisyeni, gazeteciyi, faili meçhul cinayetlere kurban vererek budandık..

Cami kürsüsünde vaiz, alim infaz ettirenler eliyle..
Araçlara bomba koyup adam patlatanlar eliyle..
Trafik kazaları,
Uçak, helikopter kazaları tertip edenler eliyle..
Yerli, milli düşünen, millet için çalışan akademisyenlerimizi, mucitlerimizi intihar süsü, kaza süsü verilmiş tezgahlarla şehid edenler eliyle..
Zeki, başarılı gençlerimizi beyin göçüyle elimizden alınlar, yahut o gençleri bu ülkede tutamayanlar eliyle budandık, budanıyoruz..

12 Eylül 1980 darbesini yapan asker kılıklı hainler, her gün onlarca can giderken neden müdahale etmedikleri sorulduğunda “şartların olgunlaşmasını bekledik” demişti.
Evet, budamanın da mevsimi var, her zaman budama olmaz.
Mevsiminin gelmesi, şartların olgunlaşması gerekir.

28 Şubat 1997 post-modern darbesinin şartları olgunlaşsın diye orduya, medyaya, yargıya, siyasete sızmış Amerikan-Ingiliz-Israil ajanları bin türlü ihanet tezgahı kurdular, yaşadık, gördük..
Atatürk elden gidiyor, laiklik elden gidiyor, ilke ve inkılaplar elden gidiyor diye okulda namaz kılan çocuklara, başını örten kızlara, amirlere, memurlara etmedikleri hakareti, ihaneti bırakmadılar.

Uyuşturucu mubtelaları kiralayıp hoca kılığına soktular, fahişe kiralayıp yatağına soktular. Sonra bastılar..
2000’li yılların hemen başında ülkedeki bankaları bir gecede boşaltarak, Anadolu sermayesi ile kurulmuş onlarca şirketi batırarak Churchill’in sözünü bir jez daha tuttular..
Yargı kararlarıyla, siyasi davalarla budadılar.
Cumhuriyet Mitingleri, Taksim Gezi Parkı olayları, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimiyle budadılar..

Vücutta bir yeri fazla kaşıyınca kanar.
Kanayan yeri kaşımaya devam edince yara olur, iltihap olur. Durmaz devam edersen kangren olur..

Churchill’in gösterdiği hedef üzere yürüyen kişiler, gruplar, zümreler, devletler Türk toplumunda var olan hassasiyetleri bıkmadan, usanmadan kaşıyarak kanattılar, onulmaz yaralar açtılar.
O yaralar iyilesmesin, şifa bulmadin diye zaman zaman kaşıyıp kanamayı ihmal etmiyorlar.
Son günlerde yaşanan olayları bu açıdan da değerlendirmek gerekiyor.

Yılan ve akrep gibi zehirlemeden yaşayamayan ihanet şebekeleri zehir üretmeye, zehir kusmaya, milleti ve özellikle gençleri zehirlemeye devam ediyorlar, devam edecekler..
Daha önce defalarca tezgahlandığı gibi Laikliği, ilke ve inkılapları, Atatürk’ü bahane ederek ülkede sosyal, siyasal kriz oluşturmaya çalıştıkları çok açık.

Uğur Mumcu’nun;
“Ülkede banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi takılır..” sözü kulaklara küpe olması, her daim hatırlanması, hatırlatılması gereken muhteşem bir sözdür..

İngiliz-Amerikan-İsrail ittifakı Türkiye’yi budayacaksa en kullanışlı, en keskin makasın Atatürk ve Laiklik olduğunu çok iyi bilirler..

İsrail Gazze’de savunmasız insanlara karşı vahşet yapıyor.
Ama dünya kamuoyunda son derece zor durumda.
Dışlanıyor, aşağılanıyor, boykotlar yiyor.
Pek çok ülke, pek çok ddvlet ve siyaset adamı İsrail’i şiddetle kınıyor, lanetliyor, askeri, ekonomik yaptırımlara hazırlanıyor..

İsrail’de Amerika ve İngiltere’nin desteğiyle o ülkelerdeki etki alanlarını, militanlarını, uyuyan hücrelerini aktif ederek değişik şekillerde karşılık veriyor, misilleme yapıyor, meydan okuyor.
İsrail Türkiye’de Atatürkçü, Laik ve diğer solcu grupları kullanarak yine Atatürkçülük, Atatürk Milliyetçiliği ve laiklik söylemleri ile meydan okuması; o grupları Türkiye’ye karşı silah olarak kullanması ilginçtir, ibretliktir..

İsrail’in, Amerika’nın, Avrupa’nın yani “Gavurun ürettiği en iyi mal; bizden devşirip bize karşı kullandığı mallardır..”

Karlı, yağmurlu, sisli havalarda, buzlu, çamurlu yollarda araba kullanmak daha fazla dikkat ister, beceri ister, efor ister..
Sosyal, siyasal kaos ortamlarında da çok daha fazla dikkatli, akıllı, uyanık, ferasetli, basiretli olmak zorundayız..
Oyuna gelmeyerek oyunları bozmak zorundayız..
Belçikalılar dermiş;
“Eşşek bile bir taşa iki defa tökezlemez..”

İnsanca düşünmek, insanca davranmak, insanca yaşamak varken yılanlığın, akrepliğin, eşşekliğin gereği var mı?

Oğuz CANDARLI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Mevlid Kandili Hakkında

Mevlid Gecesi / Kandili Hakkında ! Bu yazıdan sonra alttaki başlıkları tıklayarak diğer yazılara da …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Regãib Gecesi Nedir? Regãib Kandili’nin önemi nedir? Regãib’in gecesini ve gündüzünü nasıl geçirmeli?

Regaip gecesi nedir? Regaip Kandili’nin önemi nedir? Regaip’in gecesini ve gündüzünü nasıl geçirmeli?  “Recep ayının ilk …

Kapat