Ana Sayfa / Yazarlar / Tuvalet Taşı

Tuvalet Taşı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Tuvalet Taşı

Tuvalete girdi. İhtiyacını gidermek için oturdu. Bir süre sonra yerden gelen bir ses ile irkildi. Ses tuvalet taşından geliyordu. “Gel bakalım, bir sen eksiktin.”

Hemen doğruldu etrafına bakındı: “Kim var orada?” diye bağırdı.

“Benim, ben.” diye bir ses daha işitti. Sesin tuvalet taşından geldiğini anlayınca başını yere doğru eğerek: “Sen de kimsin?” dedi.

“Ben tuvalet taşıyım. Karşında duruyorum ya! Görmüyor musun? Her gelenle konuşmam ve herkese seslenmem.”

Adam şaşkınlık içinde: “Sen nasıl konuşursun, konuşan bir taşın burada ne işi var?”

Tuvalet taşı cevap verdi: “Cansızlar da konuşur. Canlılardan daha anlamlı da konuşur fakat herkes işitemez.”

Adam: “Sen bir tuvalet taşısın. Daha önce hiç duymadım tuvalet taşlarının konuştuğunu.”

Tuvalet taşı: “Evet ben tuvalet taşıyım, pisliklere bulanmış tuvalet taşı! İnsanların herkesten sakladığı çirkinliklerini, pisliklerini saklayamadığı tek nesne olan tuvalet taşı!”

Ve konuşmaya devam etti: “Yıllarca burada kaldım ve insanlardan sürekli çirkinlik gördüm. Bana hep eziyet ve pislik gelmesi yüzünden onlardan nefret ettim.”

Adam üzüntü ve şaşkınlık içinde: “Sana yardım edeyim, istersen buradaki insanlarla konuşup seni bu durumdan kurtarayım.”

Tuvalet taşı: “Nasıl kurtaracaksın! Beni yemek masası yapmalarını mı söyleyeceksin? Hayır, beni tuvalet taşı olarak şekillendirip buraya yerleştirdiler, artık ben başka bir şey olamam. Benim görevim, benim kimliğim bu. Kırılırım, dağılırım ama artık başka bir şey olamam. Zaten böyle bir ümidim de yok.”

Adam: “Niçin bu kadar ümitsizliğe kapıldın?”

Tuvalet taşı: “İnsanların çirkinliklerini görmek ve onların eziyetleriyle cefa çekmek, beni böyle ümitsiz biri yaptı. Ama yine de bu ümitsizliğimde haklı olduğuma inanıyorum. Çünkü düşün bir kere, sen beni tuvalet haricinde evinin herhangi bir odasında eşya olarak kullanmak ister misin? Geçmişte üzerime bulaşan pislikler hatırına gelir ve benden tiksinirsin, uzak durmak istersin. İşte bu sebeple başka insanlar da benden kaçacaklardır.

Adam: “Geçmişinin insanı bırakmamasının ne demek olduğunu anlıyorum.” Dedi.

Tuvalet taşı: “Sen benim yerimde olsan hangi ümitle yaşarsın? Nasıl ümit edebilirsin? Sonra farz edelim ki beni buradan kurtardın, yerime buraya başka birini koymayacaklar mı? Benim buradan alınmam sence çözüm olabilir mi? Temiz olmak, kirlenmemiş, pislenmemiş olmak isterdim elbette. Üstelik bu üzerimdeki pisliklerde bana ait değil, siz insanların üzerime bıraktığı ve size ait olan pislikler. Yani siz kendi pisliğinizden dolayı beni cezalandırıyorsunuz.”

Adam onu tasdik ederek: “Evet başkasının günahını çekmek, başkasının hatasından suçlanmak veya başkaları yüzünden aşağılanmak bu olsa gerek.”

Sonra adam taşa dedi: “Bana hayatını anlatır mısın? Nasıl oldu da buralara kadar geldin?”

Tuvalet taşı: “Önceleri bir dağın yamacında kendi halinde bir taş parçası idim. Güneşin ışıkları yüzeyimi aydınlatır ve ısıtır, yağan yağmurlar sırtımdaki kumları, tozları alır götürürdü. Temiz havada tertemiz bir dünyam vardı kendimce. Birilerinin dikkatini çekmiş olacağım ki beni buldular, yerimden koparıp aldılar, şekil verdiler ve buraya getirip yerleştirdiler. İnsanlar tarafından şekil verilmek çoğu zaman bizim lehimize olmuyor. Bu insanlardan öyleleri var ki bazen onlardan biriyle bir an karşılaşmak bütün hayatının kararmasına ve mahvolmasına sebeb olabiliyor. Önceleri hiçbir şeyden haberim yoktu. Sevindim iyi şeyler olacak zannettim. Sonradan anladım buranın mahiyetini. Bütün ümitlerim, hayallerim, bir anda yok oldu. Beklenmedik sürprizlerle hayatım karardı. Bu dar odada, dar ve sıkıntılı günlerim başladı. Her gün biraz daha kirleniyor ve her gün biraz daha sıkıntılarım artıyordu. Üzerime bol bol su döküyorlar sonra yeniden kirletiyorlardı. Sonunda bu küçük mekana ve insanların eziyetlerine alışır oldum, başka çarem olmadığı için her şeye katlandım.”

Adam üzüntü içinde ona seslendi: “Peki sana yardım eden hiç kimse olmadı mı?”

Tuvalet taşı: “Ben zarar gördüklerimden, hakarete maruz kaldıklarımdan, hayatımı karartanlardan nasıl fayda bekleyebilirim? İnsanlar gerçekten çok garip varlıklar, onları anlamakta hala zorluk çekiyorum. Bana gelip en pis kokulu çirkin maddelerini bırakıyorlar sonra da sanki kendilerinin bununla bir ilgisi yokmuş gibi bana doğru yüzlerini buruşturarak ve tiksinerek bakıyorlar. Halbuki beni buraya ilk getirip yerleştirdikleri zaman üzerimde pislikten eser yoktu, tertemiz ve bembeyazdım. Fakat her karşılaştığım insan, benim biraz daha kirlenmeme ve tiksinilen bir nesne olmama sebep oldu. Evet, insanlar benden tiksiniyorlar fakat tiksinmelerine sebep olan pislikleriyle hiç alakaları yokmuş gibi tavırlarına asla tahammül edemiyorum.”

Adam eliyle yüzünü kapattı. Tuvalet taşından utandı. Tuvalet taşı: “Sen de diğer insanlara benziyorsun. Yüzünü kapatıyorsun ama her tarafın açıkta duruyor.” dedi.

Adam ellerini yüzünden çekip: “Şu anda ben ne yapacağımı şaşırmış vaziyetteyim.” dedi. Bir süre susup öylece bekledi.

Sonra adam: “Peki bundan sonrası için ne düşünüyorsun? Hep burada mı kalacaksın?” diye sordu.

Tuvalet taşı: “Bir gün gelecek, ne kadar yıkasalar da, aradıkları beyazlığı bulamadıkları için beni buradan çıkarıp yerime bir başka taşı yerleştirecekler. O zaman kırık ve parçalanmış bir taş olarak yine dünyada bir yerim olacak. Belki kum gibi ufalanacağım ve insanlar üzerimde yürüyecekler. Onların ayaklarını yine üzerimde hissedeceğim. Belki de insanlardan uzak bir yerde kırık bir taş parçası olarak bekleyeceğim. Belki kırılıp parçalanmam, kırılıp parçalanan hayallerimin yeniden canlanmasına sebep olacak. Ümitsizliğim ve karamsarlığım, böylece sona erecek. O zaman yine yağmur suları ile ıslanır, güneş ışığı ile kuruturum kendimi. Tertemiz havada ve geniş mekanlarda rahat bir dünyaya kavuşurum belki, hiç belli olmaz. Ne garip, herkes görevini yapmakla mutlu iken, ben en büyük mutluluğumu, insanların beni işe yaramaz diye bir tarafa attıkları zaman bulacağıma inanıyorum.”

Adam: “O halde ümitsizliği bırak.”

Tuvalet taşı: “Evet ümitsiz olmamam gerekir. İnsanlardan kurtulduğum anda tertemiz ve güzel bir dünya beni bekliyor olabilir. Buradan ayrıldıktan sonra insanların içine giremem, onların arasında yapamam, onlarla birlikte olamam. Çünkü insanlar arasında beni bekleyen, sadece utanç ve hoş olmayan hatıralar. Bu yüzden onlardan uzak durmalıyım. Ne zaman bana baksalar üzerimden geçen pislikleri hayal ederek küçümseyeceklerini biliyorum. Halbuki dağlar, ormanlar, ovalar, nehirler, göller, güneş ve bulutlar bana kucağını açar. İnsanlar gibi beni mahkum etmezler ve benden kaçmazlar. Geldiğim dünyaya geri dönmek istiyorum. Tertemiz yağmur sularını özledim, vücuduma ılık ılık temas eden, içime işleyen, esintisini benden esirgemeyen rüzgarlarımı özledim.”

Adam: “O halde ben seni geldiğin ve özlediğin dünyana götürebilirim. İster misin?”

Tuvalet taşı: “Fakat benim buradan alınmam yerime bir başkasının gelmesini gerektirecek. O gelen temiz taşın da benim yaşadıklarımı yaşamasına, temiz ve özgür dünyasından alınıp buraya hapsedilmesine razı olamam. Bu, kurtuluş olmaz kaçmak olur. Evet, ben bir taşım ama asla mühürlenmiş katı bir kalp değilim! Bütün taşları kurtaracak bir çaren varsa onu söyle. Yoksa, boş yere konuşma. Anlaşılan burada bir süre daha kalacağım. Onlar beni atmadıkları sürece buradan kendi isteğimle gidemem.”

Adam mahcup bir ifade ile: “Keşke herkes senin gibi düşünebilse! Bunu bir insan söylese alnından öperim ama seni öpemem. Bir dostum söylese ona sarılırım ama sana sarılamam. Bununla beraber yine de senden öğreneceğim çok şey olduğuna inanıyorum. Senin konuşman benim dinlemem gerekiyor. Kim acı çekiyorsa o konuşsun. Bana seni dinlemek düşer.

Tuvalet taşı: “Sana sadece şunu tavsiye edebilirim, her zaman çarelerin olsun, kendini hiçbir yere, hiçbir kimseye bağımlı ve mecbur hissetme.”

“Unutma ki, zulüm her zaman çaresizler ve bağımlılar üzerinde tatbik edilir.

Adam başını sallayarak onayladı ve tuvalet taşına bakmadan kendi kendine mırıldandı: “Acı ve çile, gerçekten büyük bir öğretmen ve olgunlaşma sürecinin vazgeçilmez unsuru.”

(1983)

(Yol isimli kitaptan alınmıştır.)

Yazar : Abdullah ÖZTÜRK

1963 miladi ve 1383 hicri senesinde, Ankara’da dünyaya geldi.
Gazi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldu.
Memleketi Şeyh Ali Semerkandi Hazretlerinin yaşadığı ve medfun olduğu Şeyhler beldesidir.
Huccet, Hulasa, Fıkhul Kebir, Fıkhul Evsat, Fıkhul Asgar, Hıristiyanlara Mektuplar, Yol, Bir Şahıs Bir Olay, Cevher İnci Altın, Suristan, Kalbimin Aydınlığı 40 Hadis, isimli eserlerin yazarı, halen ilmi araştırmalarını devam ettirmektedir.

Web Sitesi
Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kareleri Görebilmek

Kareleri Görebilmek Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha …

Kapat