Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR'DAN / “Üç noktayı beyan etmeye kalbde bir ihtiyaç oldu”

“Üç noktayı beyan etmeye kalbde bir ihtiyaç oldu”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ ﻭَﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ

ﺍَﻟﺴَّﻠﺎَﻡُ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﻭَ ﺭَﺣْﻤَﺔُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَ ﺑَﺮَﻛَﺎﺗُﻪُ ﺑِﻌَﺪَﺩِ ﺣُﺮُﻭﻑِ ﺭَﺳَٓﺎﺋِﻞِ ﺍﻟﻨُّﻮﺭِ ﺍﻟْﻤَﻘْﺮُﻭﺋَﺔِ ﻭَﺍﻟْﻤَﻜْﺘُﻮﺑَﺔِ

Aziz, sıddık kardeşlerim!
Size üç noktayı beyan etmeye kalbde bir ihtiyaç oldu:

Birincisi:
“Bir hâdisede hem insan eli, hem kader müdahalesi olduğundan; insan zahirî sebebe bakıp bazan haksız hükmedip, zulmeder. Kader, o musibetin gizli sebebine baktığı için adalet eder” diye, Risale-i Nur’da bir kaide-i esasiyedir.
Hem şimdiye kadar Risale-i Nur’un başına gelen hâdiselerde bir dest-i inayet, bir vech-i rahmet bulunduğu tecrübelerle sabittir.

Bu iki cihette kalbden bir sual çıktı: “Acaba Nur hakkındaki bu yeni İstanbul hâdisesinde vech-i adalet ve rahmet nedir?” Hatıra böyle bir cevab geldi ki:
Risale-i Nur’a, ehl-i ilim ve ehl-i dikkati ciddiyetle bakmaya ve tedkik etmeye sevketti. Elbette Risale-i Nur’u tedkik eden bir âlim, insafı varsa tarafdar olur. Ve Risale-i Nur ulema dairesinde ve İstanbul âfâkında tezahür edecek. İşte vech-i rahmet ve inayet!
Amma kader-i İlahînin vech-i adaleti şudur ki:

Risale-i Nur’un hakikatıyla ve şakirdlerinin şahs-ı manevîsiyle tezahür eden fevkalâde imanî hizmetlerin ehemmiyetli bir kısmını bîçare tercümanına vermek ve ehl-i dünya ve ehl-i siyaset ve avamın nazarında birinci derece ve hakikat nazarında, imana nisbeten ancak onuncu derecede bulunan siyaset-i İslâmiye ve hayat-ı içtimaiye-i ümmete dair hizmeti, kâinatta en büyük mes’ele ve vazife ve hizmet olan hakaik-i imaniyenin çalışmasına racih gördüklerinden; o tercümana karşı arkadaşlarının pek ziyade hüsn-ü zanları ehl-i siyasete, inkılabcı bir siyaset-i İslâmiye fikrini vermek cihetinde, Risale-i Nur’a karşı hayat-ı içtimaiye noktasında cephe almak ve fütuhatına mâni’ olmak pek kuvvetli ihtimali vardı. Bunda hem hata, hem zarar büyüktür. Kader-i İlahî, bu yanlışı tashih etmek ve o ihtimali izale etmek ve öyle ümid besleyenlerin ümidlerini ta’dil etmek için, en ziyade öyle cihetlerde yardım ve iltihaka koşacak olan ulemadan ve sâdâttan ve meşayihten ve ahbabdan ve hemşehriden birisini muarız çıkardı; o ifratı ta’dil edip adalet etti. “Size kâinatın en büyük mes’elesi olan iman hizmeti yeter” diye bizi merhametkârane o hâdiseye mahkûm eyledi. Sonra lillahilhamd, o muarızı susturdu; o ateşi söndürdü. Fakat münafıklar söndürmemek için çalışıyorlar.

İkinci Nokta:
Bu dehşetli ihtikârdan çıkan kaht u galâ ve açlık ve zaruret, yaşamak damarını şiddetle yaralandırıyor. Bu yara, hissiyat-ı ulviye-i diniyeyi bir derece susturmaya vesile olup, ehl-i dalalete yardım ediyor. Herkes midesini düşünmeye başlıyor. Kalb, hakikatten ziyade ekmeği düşünüp hayata, yaşamağa yardıma koşup, vazife-i hakikiyesini ikinci derecede bırakır. Buna karşı Risale-i Nur’un şakirdleri bir uzun Ramazan nazarıyla bakıp, keffaretü’z-zünub ve bir riyazet-i şer’iyeye çevirebilirler. Alenen nakz-ı sıyamla Ramazanın hürmetini kıran bedbahtlara gelen o musibet, masumları da incitir. Fakat Risale-i Nur şakirdleri ve masumları, o musibeti lehlerine döndürüp, hayırlı bir riyazete kalbederler. Kanaat ve iktisadla karşılarlar.

Üçüncü Nokta:
İki mes’eledir.
Birincisi:
Müdakkik Hoca Sabri, Feyzi’nin istihracına dair Feyzi’ye yazdığı mektub güzeldir. Lâhika’ya girdikten sonra, hocalar ﻓِﻴﻪِ ﻧَﻈَﺮٌdememek için bazı kelimatı ta’dil edildi.

İkinci Mes’ele:
İstanbul ulemasının en büyüğü ve en müdakkiki ve çok zaman Müftiyü’l-Enam olan eski fetva emini, meşhur Ali Rıza Efendi; Birinci Şuâ İşarat-ı Kur’aniye ve Âyetü’l-Kübra gibi risaleleri gördükten sonra, Risale-i Nur’un mühim bir talebesi olan Hâfız Emin’e demiş ki:
“Bedîüzzaman, şu zamanda din-i İslâma en büyük hizmet eylediğini ve eserlerinin tam doğru olduğunu; ve böyle bir zamanda, mahrumiyet içinde feragat-i nefs edip yani dünyayı terkedip, böyle bir eser meydana getirmek hiç kimseye müyesser olmadığını ve her suretle şâyan-ı tebrik olduğunu ve Risale-i Nur müceddid-i din olduğunu ve Cenab-ı Hak onu muvaffaku’n-bilhayr eylesin, âmîn” diyerek; bazılarının sakal bırakmamaklığına itirazları münasebetiyle; Mevlâna Celaleddin-i Rumî’nin pederleri olan Sultanü’l-Ulema’nın bir kıssası ile onu müdafaa edip, demiş:

“Bu misillü, Bedîüzzaman’ın dahi elbette bir içtihadı vardır. İtiraz edenler haksızdır.” demiş ve Hoca Mustafa’ya emretmiş: “Söylediğimi yaz!”
Bedîüzzaman’a kemal-i hürmetle selâm ederim. Te’lifatınızın ikmaline hırz-ı can ile dua etmekteyim (yani, ruha nüsha olacak kadar kıymetdardır). Bazı ulemaü’s-sû’un tenkidine uğradığına müteessir olma. Zira yemişli ağaç taşlanır, {(Haşiye): Yani: Mübarek, tatlı meyveleri bulunan ağaçlara taş atanlar, akılları varsa tatsınlar ve yesinler; çürütmeye lâyık ve kabil değiller, demektir. Feyzi} kaziyesi meşhurdur. Mücahedatınıza devam buyurun. Cenab-ı Hak ve Feyyaz-ı Mutlak âcilen murad ve matlubunuza muvaffaku’n-bilhayr eylesin! Bâki Hakk’ın birliğine emanet olunuz.
Eski Fetva Emini Ali Rıza

İşte böyle müdakkik ve ilim ve şeriat ve Kur’an cihetinde bu zamanda söz sahibi en büyük âlim böyle hükmetmiş. Risale-i Nur’un talebeleri, bu mes’eleyi -ihtiyaten- yabanilere onun ismini vermekle teşhir etmemek gerektir ve dualarına onu dâhil etmek lâzımdır.
Umum kardeşlerimize selâm.

Kastamonu Lâhikası’ndan

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Lâtif Nükteler

Risale-i Nur Külliyatından Lâtif Nükteler Müellifi Bediüzzaman Said Nursi   *** Sadakatta namdar, safvet-i kalbde …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Köy Kültürü Yok Oluyor…

Yitik efsaneler Köyler yaşlanıyor… Köyler boşalıyor… Kırsal yaşam kültürü yok oluyor… *** Kastamonu’nun coğrafyası elbette …

Kapat