Ana Sayfa / Yazarlar / Ücretli sistem bir çeşit esarettir / Vehbi KARA

Ücretli sistem bir çeşit esarettir / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Vehbi KARA

Ücretli sistem bir çeşit esarettir

Kuran’da “leyse lil insane illa ma’sa” yani mealen insana ancak çalıştığının karşılığı vardır ayeti yer almaktadır. Bununla birlikte içinde yaşadığımız dönem bir çeşit esaret dönemidir. İnsanlar verilen bir ücret karşılığı köle gibi (fakat modern köle olarak) çalıştırılmaktadır. Burada çalışmaya zorlama vardır, bir çeşit manipülasyon şeklinde hileli yollarla gerçekleştirmektedirler.

Bu dönemin yani ücretlilik esasına dayalı bir sistemin çökeceği ve malikiyet ve serbestiyet döneminin geleceği iddiasına kuvvet veren televizyonda izlenen bir dizide geçen diyaloğu sunmak istiyorum. Tembel olduğundan şikâyet eden bir anne ve orta yaşlardaki çocuğu konuşuyor. Dizinin kahramanları, ilginç buldukları fakat bir yerde “bizden 100 yıl ileride yaşıyor” şeklinde ifade ettikleri kişiye sorular soruyorlar. Tembel olduğunu iddia ettikleri aslında modern yaşamın bir esaret olduğuna inanan kişi çok ilginç cevaplar veriyor ve aslında günümüzde yaşayan insanların bir esaret içinde bulunduklarından bahsediyor. Fakat diyalogda geçen bir cevap hoşuma gitmedi, da şudur: “Bana toprak ana bakar” Hâlbuki sayısız canlının rızkını veren Rezzak olan Allah’tır. Bunu dizinin senaristi bu şekilde ifade etmiş lakin yine de çok düşündürücü mesajlar var. Dizi de geçen diyalog şu şekilde:

-İş başvurusunda bulundunuz mu?

-Hayır. Ben çalışmayı düşünmüyorum.

-İnsan çalışmadan yaşar mı?

-neden çalışayım ki?

-Daha güzel hayatın olur.

-Benim hayatım zaten güzel

-Yazın en güzel yerlere tatile gidersin.

-Ben zaten Bodrum’da yaşıyorum. Benim için 12 ay tatil zaten. Çalışmak bir çeşit esarettir. Sistem insanları kredi yoluyla borçlandırıyor. Sonra da o borcu ödemek için daha çok çalışmak zorunda kalıyorsunuz. Daha çok mal edinme hırsı “modern köleliktir”. İnsanın kapitalist sistemin dayattığı gibi çalışmaya ihtiyacı yok ki? Çalış çalış çalış, yiyeceğin bir tas yemek.Ne kadar ev alırsan al sonuçta oturacağın sadece bir tanesidir. O herkesin tapacak derecede önem verdiği para, bankada olan digital bir rakamdan ibarettir. Dokunamazsın, sevemezsin. Parasını alıpğ sarılıp yatan bir insan gördünüz mü?. Kısaca parası olan insan ile benim aramda çok büyük bir fark yok aslında…

-Yaşlanınca ne yapacaksın? Şimdiki halin seni aldatmasın, elin ayağın tutuyor nasılsa…

-Emekli olunca ne oluyor? Emekli olmak için insanlar bütün hayatı boyunca perişan olacak şekilde çalışıp çabalıyorlar. Ben zaten rahatım, niye emekli olayım ki. Zaten doğada emekli diye bir şey yok. Siz hiç emekli olmuş bir kuş gördünüz mü? İnsanların uydurduğu bir şey bu.

-İhtiyaçlarınızı nasıl karşılıyorsunuz?

-Bahçede bir alışveriş merkezim var. Her şeyi oradan karşılıyorum.

-Para?

– Orada para geçmiyor. Kredi kartı da yok.

-Nasıl bir AVM burası?

-1 İnek ve 10 tane de tavuktan ibaret bir AVM. Oradan her şeyimi alabiliyorum. Süt, yumurta, peynir ve yoğurttan başka neye ihtiyaç olur ki? Bahçede domates ve hıyar da var. Balık istediğim zaman alıyor oltamı çıkıyorum denize. Ne çıkarsa bahtıma. (Burada Allah yerine “toprak ana ve deniz ana” diye bir isim söylüyor. İnsanları verdiği rızıklar ile merhametli bir şekilde besleyen Rezzak’ı akla getirmiyor. Bu nedenle bu kısmı çıkardım)

-Vallahi Gülfidan hanım senin oğlan bizden 100 yıl ileride. Gerçekten çalışmasına gerek yok ki.

-Ben de aynı şeyi söylüyorum ama anlatamıyorum. İlla sigortalı bir iş diye tutturuyor anam.

-Torun istiyorum ben, torun seveceğim fakat kim kız verir ki buna? Sabahtan akşama kadar kaplumbağa gibi yatar durur.

-Anne, kaplumbağalar yavaş hareket ettiği için uzun ömürlü olurlar. Bakın siz her sabah erkenden kalkmak zorundasınız. Benim öyle bir zorunluluğum yok. Benim bir tek saatim var o da biyolojik saat. Vücudum ne zaman isterse o zaman uyanıyorum. Siz kolunuza taktığınız saatin esirisiniz. Her şeyinize o karar veriyor. Benim saatim yok, cep telefonum yok, param pulum yok, hesap soranım yok. Ben böyle mutluyum hem de sizden daha mutluyum.

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Kurtuluş Savaşımız İnebolu ve Kastamonu’dan başlamıştır / İhsan Atasoy

Kurtuluş Savaşımız İnebolu ve Kastamonu’dan başlamıştır Araştırmacı-Yazar İhsan ATASOY’un Kastamonu Ağabeyleri Paneli konuşma metnidir Risale …

Kapat