Ana Sayfa / Yazarlar / Üstad Bizi Duydu, Kurtulduk / Orhan SALCI

Üstad Bizi Duydu, Kurtulduk / Orhan SALCI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

ÜSTAD BİZİ DUYDU, KURTULDUK…

“… Yıllar önce, İstanbul Kapalıçarşı kuyumcu esnafının ileri gelenlerinden merhum Mustafa ŞAHİN;

Enis bey! Biz burada yediğimiz eti içimize sindirerek yiyemiyoruz. Siz memleketinizdeki temiz gıdalarla beslenmiş, yediği belli, nesli belli hayvanlar kesip bize et getirseniz, biz de gönül rahatlığıyla, koyunsa koyun, danaysa dana, ne eti yediğimizden emin olarak yesek…

Biz burada dörtbin esnafız. Miktarı önemli değil. Dağıtımı, tahsilatı her şeyi bana ait, siz sadece temizinden eti getirin, paranızı alın-gidin…” diye bir teklif sundular.

Oldukça cazip bir iş. Memlekete döner dönmez bu işin hazırlıklarına başladım. Köye gittim, arazi tayini, ölçüm işleri ile uğraşırken merhum büyük amcam (Mehmet KARAGÖZOĞLU), dedem merhum ilgili bir hatıra anlattı.

Dedem, Kastamonu Kışlası’nın erzak işini yürütmekte iken komutalardan biri dedeme bir teklifte bulunur: “Siz buraya erzak veriyorsunuz, et getiriyorsunuz ancak biliyorum ki bu işten para kazanmıyorsunuz. Siz, buradan et alıp bize satmaktansa Doğu ve Güneydoğu illerine gidin, oradan canlı hayvan getirin. Orada hayvan ucuzdur, ucuza alır, kendiniz keser para kazanırsınız. Ben size bir pusula yazayım, isim ve adresler vereyim. Size her konuda yardımcı da olurlar.”

Dedem yanına bir iki arkadaşını alarak Doğu ve Güneydoğu illerinde canlı hayvan alım işleri ile uğraşırken bir yanlışlık neticesi tutuklanırlar. Meramlarını bir türlü anlatamazlar. Komutanın yazdığı pusulaya da itimad eden olmaz ve nezarete atılırlar.

Nezarette dedem, bütün bu işler olup biterken, buralara kadar gelmek üzere yola çıkarken Üstad ile istişare etmediğini, müsadesini ve duasını almadığını hatırlar. Pişmanlığı büyüktür. Nezarette Rabbi’ne dua ve niyazları arasında üstadına da seslenir, himmet ister.

Bu esnada hücre duvarından bir ses gelir, duvarda bir çatlak oluşur, çatlaktan bir parça düşer. Dedem bunu hayra yorar. Arkadaşlarına; “Üstad bizi duydu, kurtulduk” der. Arkadaşları kızgın ve ümitsiz; “ bizi buralara kadar getirdin, senin yüzünden başımıza bu haller geldi. Halimizi arzedecek, bizi tanıyıp yardım edecek kimse yok. Biz burada çürüyüp gideriz. Sen duvardaki çatlaktan olmadık manalar çıkartıyor, hayır umuyorsun” gibilerinden serzenişlerde bulunurlar.

Çok kısa bir zaman sonra karakol yetkilileri gelir, dedem ve arkadaşlarını nezaretten çıkartırlar. “Bir yanlış anlaşılma olmuş, çok özür dileriz. Kendimizi affettirmek için ne gerekiyorsa yaparız. İsterseniz sizi memleketinize kadar bıraktıralım, alım-satım işlerinizde yardımcı olalım” gibi çok nazikane ve samimane tekliflerde bulunurlar.

Dedemler oradan epeyce canlı hayvan alır, en yakın istasyonunun bulunduğu Çankırı üzerinden getirmek üzere trenlere yükleyip kendileri başka vasıtalarla Kastamonu ya dönerler. İlk fırsatta Üstadın yanına uğrarlar. Üstad dedeme, uzun zamandır görünmediğini, bu zaman zarfında ne işler yaptığını sorar. Dedem, niyetlendiği işi ve başından geçenleri anlatır. Üstadımız dedeme canlı hayvan kesimi işi yapmamasını, vazgeçmesini tavsiye eder. Ve dedem derhal o işten vazgeçer.

Kışlaya gidip komutanlara kışlaya erzak verme işinden tümden vazgeçtiğini bildirir. Çankırı üzerinden gelen hayvanları başka türlü değerlendirir.”

Birebir anlatamamış olma ihtimalimiz olsa da, mana itibariyle nakletmeye çalıştığımız bu hatırayı anlatan, Kastamonu’muzun kuyumcu esnafının ileri gelenlerinden Enis KARAGÖZOĞLU beyefendi.

Dedesi merhum ise, Kastamonu’muzda 14. belediye başkanı olarak 1910-1914 yılları arasında Belediye Başkanlığı yapmış olan Muhittin KARAGÖZOĞLU’nun oğlu, İsmini zamanın Kastamonu Valisi Enis Paşa’nın verdiği Mustafa Enis KARAGÖZOĞLU (1900-1949).

Enis bey; “amcam bu hatırayı anlattıktan sonra, Kapalıçarşı’ya et götürüp satma konusunda bende hiçbir şevk, heyecan, istek kalmadı ve o an vazgeçim” diye anlatırlarken benim tüylerim ürperiyordu. Dede ve torundaki üstada sadakat, bir hakikate inanmışlık, itimad ve sarsılmamak. Dünyalığın yanında zillete düşmemek. “Bu iş halen geçerli ve çok karlı bir iş. Ama o gün bugündür içimde hiçbir heves yok.” diye de ekliyorlar.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Müslüman Saati / Ahmet Haşim

İstanbul'u yenileştiren ve yerlisini şaşırtan istilâların en gizlisi ve en tesirlisi yabancı saatlerin hayatımıza girişi …

Kapat