Ana Sayfa / Yazarlar / “Üfürükten Teyyare” Kripto Vazife

“Üfürükten Teyyare” Kripto Vazife

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Vazife verildiğinde Sayın Bay oldukça gerilmişti.

“Acaba bile bile timsah yuvasına mı yollanıyorum?” diye acayip endişelendi.

“Sönmüş Gün”den ayrılırken bir yandan sevinçliydi de…

Zira bu devirde iş “aslan”ın ağzındaydı. Mezun olduğu fakülte diploması ise, bu hususta ümit vermeyen bir “üfürükten teyyare” idi.

Gösterilen iş imkanı karşısında bu “vazife”nin yapılması şart koşulmuştu “kripto” organizasyonca.

Bir plan yapmalı, bir yol haritası çizmeden harekete geçmemeliydi.

En evvel bir zemin yoklaması yapmalıydı.

Baba işyerine varınca yollandığı mekana telefon açtı. Atanır “göründüğü” müessese müdürünü aramalıydı önce…

Hani bir başkası “tayin” edilecekken araya girilip, “Eğer Yahşıkaya müdür olursa buraya, bizim siyasi ve ekonomik olarak bittiğimizin resmidir.” denilerek “Genel Sekreter”e baskıyla değiştirilen “müdür”…

Telefon etmeden önce aklına o meşhur fıkra gelince sırıttı. Hani birileri o işe talip olacakken yaptığı baskıyla “müdür” seçilen vücut organı vardı ya…

“Neyse şimdi bu muziplikleri hatırlama zamanı değil.” diye düşünüp kıs kıs güldü yine.

Telefondaki öyle bir nezaket gösterisi içinde ki, zannedersin kırıtıyor.

“Buradaki şartlar ve zemin, vazifeniz için çok çok müsait. Kimi safdirik adamları gaza getirip iki daire bile aldırdık. Size gelip işi hal yoluna koyup Organizasyon(!) Planını tatbik etmenize kaldı.

“O büyük çalışma hareketini, asliyetine döndürmek isteyenler ilmen ve çevreye tesir bakımından güçlü değiller mi peki?”

“Öyle öyle ama ellerimizde ise karşımızdakilerin safiyetini ve herkesi kendileri gibi kabul ettiklerini bilme gibi bir silah var. Diğer noktaları ise buraya varınca konuşur, karara bağlarız.”

*

Bir yaz gününde vardı vazife mahalline…

Müdür’ün tavsiyesi “çerez” nevinden bir teferruattı sadece. O “dam”ını çoktan kurmuş; daha doğrusu “İspanyol Siyaseti”nin (Bizans entrikalarından da beter halin) hakim olduğu şehirden gelirken yolda kurmuştu.

İlk başta bir yerlere değil, çok çok bağımsız ve “sadece ve sadece” büyük kaynağa bağlı bir kişi gibi görünmeliydi.

Ardından, çevreye hakim insanları “elimine” edecek “her türlü” insanı o dairelerdeki sohbetlere “türlü gaz” ve poli-tika (çokyüzlülük) ile cerbeze silahını kullanarak çekmeliydi.

Daha sonra mı?

O insanların -herkeste bulunan, zaten insanlık cihetiyle bulunması gerkli hatalarını cerbezeyle sanki o anda işlemiş gibi “başka başka” ağızlardan yayarak haysiyet cellatlığı yapmalı, eğer bu yetmezse de iftira cihetine sapmalı; bunu da yine “suret-i hak”tan görünen maşalarla yapmalı, elini yakmamalıydı.

Başka?..

“Onların safiyetinden istifadeyle, benimle aynı kanattaymışlar zannettirip çevreyi aleyhlerine geçirmek…”

Hedefine ulaşmak için kendine tanıdığı müddet iki yıldı ama hem “elimine” etmek istediği insanların çetin ceviz çıkması, hem de iradesi dışında gelişen hadiselerle birilerinin makyajının bozulması…

“28 Şubat’taki gazetede savunduğumuz kişi ve partinin duruşu ipliğimizi pazara serince bir şey olmamış gibi davranmak en iyisi…” dedi içinden.

Böylece ağırdan alma taktiğine geçti. 2002’de milletin kahir ekseriyetince tek başına “demokrat” manasındaki millî ve müspet iktidar başa geçince daha beter indi derinlere…

Ta ki 17 Aralık öncesi krizlerle milli iktidara cephe açan grupça yönlendirilen Merkez Komite’den “harekete geç” emrini alıncaya kadar…

Zaten bu emirden beş altı yıl öncesinden de, bağlı olduğu “Komite” başı olan bir büyüğün yakınının ölümünde parmağı olduğu görülen bir “menfi grup”la artık uğraşmama emrini alınca ikinci bir safhaya geçti…

“Madem kimi görüşlerimizi paylaşmıyorsunuz, o zaman bizi bırakın, müesseseye çekilelim.” diye açmıştı perdeyi…

Aleyhine “ihlasla” lobi yaptığı halde çalışma grubunun “sekreteryasına” seçilen insan,

“Yok birader…” dedi. “Sizin bizimle aynı kanaatı paylaşma mecburiyetiniz yok ki… Eğer öyle olsaydı, o yapı camia değil, cemiyet olurdu. Ama biz cemiyet değiliz! Hem hiç kimse bir başkasını çalışmadan alıkoyamaz, buna hakkı yoktur.”

Geçende o “sekreterya” vazifelisine -tabii 12 yıl öceki- rastladım. Hoşbeşten sonra söz eskilere vardı.

“Biliyor musun,” dedi. “Şimdilik galip görünmelerine sebep işte o masumca tavrımdır. Bilmiyorum, bu belki de herkesi kendim gibi bilmemdendir. İnsanlar bir defa aldatılabilir ama her zaman aldatılamaz. Tabii ki en azından vicdan, asli olarak da İMAN kalmışsa…”

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kim Ters Yöne Girdi Mealciler mi, Ulema mı?

Dr. İhsan ŞENOCAK Milletimiz de İslam’a dair sürekli yalan üreten oryantalizme karşı kendini onların her …

Kapat