Mehmet Nuri BİNGÖL |
UHUVVETİ ÇİĞNEMEK YA DA “DÜNYANIN SAYDINA ÇIKMAK”…
Çok insanın malumu… Hatırlarım bazen:
“Umumun maksudu bir amma rivayat muhtelif.”
Pek çok anlaşmazlığın altında yatan bence böyle bir haldir. Buna sebebin “inat ve tarafgirlik” olduğu açıklanır 22. Mektup’ta…
“Rıza nazarıyla bakan hiçbir kusuru görmez. Tarafgirlik nazarıyla bakan ise en küçük –hatta kusur bile sayılmayan- kusurları da görür.” devleştiren mercekler altına alarak hem de…
Bunu, devlet çapındaki gelişmelerden dolayı hatırlamadım sadece. Ferdi meselelerden tutun da mahalle, şehir, aile, hatta hizmet grupları zaviyesinden bile can alıcı bir noktadır bu.
Bu hakikatın zıddına bir yol tutmak “camia” hayatını da berhava edip, “içtimai tevhid” ve “ittihad-ı kulub”u da bozuyor; “kabil-i iltiyam olmayacak inşikaklara” sebep oluyor.
***
Bu sıralar – sağolsun, biraz da Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner’in 17 Aralık 2013 tarihli yazısındaki tavsiyeyi dinleyerek- sıklıkla “Risale-i Uhuvvet”i okuyor, tezekkür ediyoruz.
Ne diyordu o yazıda?
“Uhuvvet Risalesini her daim okuyacağımız günlerden geçiyoruz.
İhlas sırrına zarar verecek söz ve davranışları yanımızdan uzaklaştıracağımız günlerden geçiyoruz.
Bizler birbirimizin hasmı değiliz (ve olamayız da.)
Bizler aynı idealleri paylaşan kardeşler topluluğuyuz.
………………………………………….
Biz aynı idealler temelinde bir araya gelmiş kardeşler topluluğuyuz.
Sadece hizmet alanlarımız farklı…
Hizmet hareketinin çabalarıyla siyasal bir partinin çabaları pek tabii birbirinden farklıdır. “ (Yeni Şafak, 17 Aralık, 2013)
İktidar tarafı ile kanuni sözcüleri bu ve benzeri açıklamaları yaparlarken, malum camianın gazetesiyle, -güya- o camiya zıt yorumlar yapan bir diğer “mevkute”nin “28 Şubat’tan Beter” manşeti atmalarına ne demeli?
Feyalilacep!
***
“Uhuvvet”in esasları ve ince noktaları mezkur risalede ayrıntılarıyla zihinlere havale edilmiş. O incelikleri diğer yazılara havale ederek diyoruz ki:
Malum camianın ilk çıkışından beri hangi esaslara bina “edildiği”nin farkındaydık. “Çok çok” hususi dairede de bunu konuşmuyor değildik.
“Bu esaslara binaen ehl-i imanın şeyhlerini çürütmekten içtinaben” onların iman bağını koruma esasımıza (Kastamonu Lahikası) uymak için “o meseleleri” avam-ı ehl-i nasa ya da umuma açamıyorduk!
Yurt binalarına zekat-öşür geçer dediler; bunun İslam’da yeri olmadığını bile bile, sadece bunu soran dostlarımızdan başka kimseye açılmadık.
Şundan bundan bağış alarak kurban kesme diye bir şey olamayacağını, koyunun sadece tek kişinin, sığırın da ancak yedi kurban kesme niyetli müslümanın ortaklığıyla kesilebileceğini serrişte etmedik- bu yüzden.
İsrail çocuklarının başına gelen için feryat edilip de Filistinli yavrulara bir şey denmediğinde bunu “bizim arkadaş”ın “istiğrak-vecd” hâlinde söylediği bir şatahat olduğu hüsn-ü zannına düştük!
Mavi Marmara’daki “Furkan” kardeşimizin şehadeti için “boşuna” hükmü verildi (!), bu “şatahatı” bile Cibali Baba’nın cezbe halindeki “gavurcuklarım ölmesin” hikayesiyle tevil ettik- tek fitne çıkmasın diye…
Misalleri uzatmak mümkün… Yine o “uhuvvet” sırrından dolayı maksadın hasıl olduğunu düşünüyor, belki yüzlerce “galat”ı zikretmiyoruz.
Ama iş – ya da bıçak kemiğe dayanıp- Risale-i Nur’lar, Protestan İslam projesi gereği sadeleştirme kılıfı içinde tahrif edilmeye gelince sıra, yani camii duvarına “şey” edilince susamazdık- çünkü Risaleler kimsenin malı değil, “mâl-i umumi”ydi, “Kur’an’ın malı”ydı.
“Bir kimse kendi hakkından hazf-ı nefs edebilir. Alelgayrın hakkı için fedakarlık ihanettir.” (Sünuhat) beyanınca susamazdık. “Adamlar” malum 17 Aralık sopalarını da –arının kovanına- sokunca, daha doğrusu bu hata yaptırılınca onlara, olanlar oldu.
Geçenlerde bir kadim dost “facebook”ta “ Ben eskiden hocayı bir Din alimi zannederdim. CNN-Türk’teki röportajını seyredince hocanın bir siyasetçi, bir iş adamı, bir finansör olduğunu gördüm.” diyordu.
Meselenin hülasası –aslında- “ilmi enaniyet” kisvesi altındaki “hubb-u cah” ve “ilim ile dünyanın saydına çıkam” haletidir.
- Cemaat Değil Cemaattan Yana Olmak - 19 Eylül 2024
- Müzeden Ayasofya-yı Kebir’e… - 12 Eylül 2024
- Romancı Olmak – Olmamak – Olamamak - 25 Ağustos 2024
- Vâizler Neden “Etkisiz Eleman”? - 22 Ağustos 2024
- Nur Üstad ve Abdülhamid Meselesi - 11 Ağustos 2024
- Bahardan Sonra Yaz (Öykü) - 5 Ağustos 2024
- Sahabe Bir Sıfat; Hataları İse Ferdidir. - 4 Ağustos 2024
- İsmail Tohumu Fidana, Ardından Ağaca Duracaktır. - 31 Temmuz 2024
- Bazı Dikkatler-2 - 30 Temmuz 2024
- Adem-i Îtimat Meselesi - 29 Temmuz 2024