‘ÜST AKIL’ fenomenin de kendini kaybedenlere; AKL-I EVVEL hakikatini hatırlatmak gerek!..
“Yüce Allah başlangıçta ezelî takdir ile
kıyamete kadar olacak şeylerin projesini yazan ruhanî ilk unsuru yaratmıştır!..
Buna “AKL-I EVVEL” ve “Nûr-u Muhammedî” denilmiştir.
Sonra madde yaratılmış ve buna “Cevher” denilmiştir!..” (Elmalılı)
İ’lem eyyühe’l-aziz!..
“Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa,
Nur-u Muhammedî (ﷺ) o kitabın
kâtibinin kaleminin mürekkebidir.
Eğer o âlem-i kebir bir şecere tahayyül edilirse, Nur-u Muhammedî (ﷺ) hem çekirdeği, hem semeresi olur.” (mesnevi-i Nuriye)
Allah’ın ilk yarattığı şey Peygamber Efendimizin (ﷺ) Ruhu ve Nurudur;
bütün mevcudat ve mahlukat da bu ruh ve nurdan yaratılmıştır.
Böyle olunca kainat kitabındaki bütün yazılar o mürekkep ile yazılmış demektir.
“Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, O Nur (ﷺ) O’nun ruhu olur!..
Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, O Nur (ﷺ) O’nun aklı olur.” (mesnevi-i Nuriye)
“İşte, bak: Hüsn-ü sîret ve cemâl-i suretle mümtaz bir zâtı görüyoruz ki, elinde mu’ciznümâ bir kitap, lisanında hakaik-âşinâ bir hitap, bütün benî Âdeme, belki cin ve inse ve meleğe,
belki bütün mevcudata karşı bir hutbe-i ezeliyeyi tebliğ ediyor.
Sırr-ı hilkat-i âlem olan muammâ-i acibânesini hal ve şerh edip ve sırr-ı kâinat olan tılsım-ı muğlâkını fetih ve keşfederek, bütün mevcudattan sorulan,
bütün ukulü hayret içinde meşgul eden üç müşkül ve müthiş sual-i azîm olan
“Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?”
suallerine mukni, makbul cevap verir.” (19. Söz)
“Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse,
Nur-u Muhammedî (ﷺ) onun andelîbi olur!..” (Mesnevi-i Nuriye)
“Zâtında gayet kemâldeki ahlâk-ı hamîdesi
ve vazifesinde nihayet hüsnündeki secâyâ-yı gàliyesi
ve kemâl-i emniyeti
ve kuvvet-i imanını
ve gayet itminanını
ve nihayet vüsukunu gösteren fevkalâde takvâsı,
fevkalâde ubûdiyeti,
fevkalâde ciddiyeti,
fevkalâde metaneti,
dâvâsında nihayet derecede sadık olduğunu güneş gibi âşikâre gösteriyor.” (19. Söz)
“Eğer pek büyük bir saray farz edilirse, Nur-u Muhammedî(ﷺ)
O’ Sultan-ı Ezelin makarr-ı saltanat
ve haşmeti ve tecelliyat-ı cemâliyesiyle
âsâr-ı san’atını hâvi olan o yüksek
saraya nâzır ve münâdi ve teşrifatçı olur.
Bütün insanları dâvet ediyor!..” (mesnevi-i Nuriye)
“O sarayda bulunan bütün antika san’atları,
harikaları ve mu’cizeleri târif ediyor.
Halkı O saray Sâhibi’ne,
Sâniine iman etmek üzere câzibedar, hayretefzâ dâvet ediyor!..” (mesnevi-i Nuriye)
“…aklı o nurla nurlandığı vakit, insan bütün hayvanat, bütün mahlûkat üstüne çıkar. O nurlanmış acz, fakr, akıl ile, niyaz ile nazenin bir sultan ve fîzar ile nazdar bir halife-i zemin olur.
Demek o nur olmazsa kâinat da, insan da, hattâ herşey dahi hiçe iner. Evet, elbette böyle bedî bir kâinatta böyle bir zat lâzımdır. Yoksa kâinat ve eflâk olmamalıdır.” (19.söz)
“Hem o nur ile, kâinattaki harekât, tenevvüat, tebeddülât, tagayyürat, mânâsızlıktan ve abesiyetten ve tesadüf oyuncaklığından çıkıp, birer mektubat-ı Rabbâniye, birer sahife-i âyât-ı tekvîniye, birer merâyâ-yı esmâ-i İlâhiye ve âlem dahi bir kitab-ı hikmet-i Samedâniye mertebesine çıktılar.
İnsanlığa saadet-i ebediyeyi kazandıracak olan iman
ve ameli insanlığa öğreten Peygamberimiz (ﷺ) elbette
kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı en değerli bir peygamber olacaktır!..
İnsanlığa bundan daha büyük hizmet olabilir mi?
Bundan dolayı yüce Allah Peygamberimizi
“Seni yaratmasaydım kâinatı yaratmazdım” buyurarak övmektedir!..”
- Hayranlıkla Dinlediler ve İtaat Ettiler!.. - 18 Eylül 2024
- ‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ - 14 Eylül 2024
- Eğer Allah Dileseydi Ne (biz) Şirk Koşardık, Ne de Atalarımız!..” - 11 Eylül 2024
- “Canımı Müslüman Olarak Al ve Beni Sâlih Kimseler Arasına Kat !” - 10 Eylül 2024
- Şehadette Niçin Hem Abduhu Hem Rasûluhü Diyoruz? - 2 Eylül 2024
- İttihad-ı İslâm’ı Israrla Önemsememek… - 30 Ağustos 2024
- Allah’ın Lûtfu ve Rahmetiyle, Ferahlasınlar… - 27 Ağustos 2024
- Sırf Allah ve Resûlü, Fazlından Kendilerini Zengin Etti Diye İntikam Almaya Kalktılar - 18 Ağustos 2024
- “Kader Bizi Böyle Bağlamış…” - 9 Ağustos 2024
- “Bir de Takvâ Elbisesi ki…” - 3 Ağustos 2024