Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Nurdan Hatıralar / Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin 24 Saati

Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin 24 Saati

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ HAZRETLERİ’NİN 24 SAATİ

“Biz Hazreti Üstad’ın ma’nevi vazifesini bilemiyoruz. Ancak görünen zahiri hayatının şahidiyiz. Özetleyecek olursak:

Kışın beş saat uyurdu. “Fıtri uyku beş saattir” derlerdi.

Yazın erken kalkardı. Gündüz az uyurdu. (kaylûle uykusu)

Yatsı namazını kıldıktan sonra yatarlardı.

Teheccüt namazına devam ederlerdi. Teheccüh namazından sonra sabah namazına kadar dualarını okurlardı. Ve sabah namazının hemen öncesinde dua bağışlama vakti vardı. O zaman yanına girmezdik. Büyük bir levhada mubarek zatların isimleri yazılı idi. Onları tek tek okuyarak bağışlardı. Gündüz çay içerken Tahmidiye ve Sekine okurdu.

 Sabah namazını cemaatle kılardı. İki cemaat olurduk. Bir iki kişi Üstad Hazretleri ile cemaat olurken, diğer abiler ikinci bir cemaat yaparlardı.

Sabah namazından sonra ders yapardık. Dersi sıra ile herkes okurdu ve kuşluk vaktine kadar devam ederdi.

Kuşluk namazı kılarlardı.

Tesbihat yaparlardı. Tesbihatı bazen biz okurduk, kendileri dinlerdi. Ondan sonra Risale-i Nur neşri ile uğraşırlardı. Ve bir harf yanlışlığını dahi yakalayıp düzeltirlerdi. Bazan karşılaştırma suretinde yapardık. Bazen de kendisi yeni yazılmış bir nüshayı okuyarak (başka bir yere bakmadan) tashih ederlerdi.

En ağır hastalık anlarında dahi tashihat işini aksatmazlardı. Tashihat sırasında diğer işleri tehir ederlerdi. Risale-i Nur hizmeti (neşir ve tashihi) ile iştigal ederken hiç uyumazlardı.

Ziyarete gelenler, eğer kendi maddi, ma’nevi işleri için gelmişlerse, “Kardaşım, ben hastayım” der kabul etmezlerdi. Eğer

Risale-i Nur hizmeti ilgili herhangi bir mes’ele için gelmişlerse, hiç bekletmeden kabul ederlerdi.

İkindi namazından sonra da topluca ders yaparlardı.

İki öğün yemek yerlerdi. Yemekleri çok sade ve az idi. Sefer tası içine biraz pirinç atar, bir çay kaşığı tereyağı koyardık, bazen üzerine bir iki kaşık yoğurt katılırdı. Bunun içine küçük küçük ekmek doğrarlardı. Bunu dahi bitirmez bizlere ikram ederlerdi. Biz de teberrüken yerdik. Kendisi sanki yemeden yaşardı. On beş yirmi günde bir, yüz gram koyun eti aldırır ve ondan dört adet köfte yaparlardı. Ve bu köfteyi iki gün yerlerdi. Tuzu yok denecek kadar az kullanırdı. Yemekten sonra iki saat boyunca su içmezlerdi. Zehirlenmeden dolayı çok hararet basardı. Su içmek için saate bakardı ve “daha beş dakika var iki saat dolmadı” derlerdi.

Hazret-i Üstad’ın durumu ile karşılaştırınca, biz çok fazla yiyorduk. Bazen bize latife olarak “Kardeşlerim! Siz böyle yerseniz ben sizin geçiminizi temin edemem. Benim zaten param yok. Sizleri göndermek zorunda kalırım. O zaman da hizmete zarar olur. . . (sonra da) “Yiyin kardeşim, bizde riyazet yoktur. Helal olsun sizlere” derlerdi. (Önce ikaz edip ders veriyor sonra da gönlümüzü alıyordu.)

Üstad Hazretleri namazlarını vaktin evvelinde kılarlardı. Akşam ile yatsı arasında kimseyi kabul etmezlerdi. Yatsı namazını kıldıktan sonra istirahate çekilirlerdi. Yirmi dört saatlik zaman aşağı yukarı böyle geçerdi.

Yakın talebesi, hizmetkârı Hüsnü Bayramoğlu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

“Ne Hürriyeti, Ne Hürriyeti!”

MUS­TA­FA CHİT TÜRK­ME­NOĞ­LU AĞABEY ANLATIYOR   ACİP BİR İS­TİH­DAM HA­Dİ­SE­Sİ: NE HÜRRİYETİ! (…)   “Mat­baa …

Önceki yazıyı okuyun:
Şanlıurfa Bediüzzaman müzesinin yeri belli oldu

Şanlıurfa Bediüzzaman müzesinin yeri belli oldu Şanlıurfa Eyyübiye Belediyesi Meclisinden geçen karar doğrultusuna kurulacak Bedüzzaman müzesinin yeri belli oldu

Kapat