Ana Sayfa / Uncategorized / UTANIYORUM / Yunus MÜREBBİ

UTANIYORUM / Yunus MÜREBBİ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

K Ü R S Ü

Yunus MÜREBBİ

UTANIYORUM

Utanıyorum…

Öncelikle bana sağlık, sıhhat, huzurlu bir aile ortamı; sağlıklı, akıllı, neşeli, ahlaklı iki evlat; evimin direği, en büyük destekçim, nazımın geçtiği yegane şahıs ve hayatımın harbiden ortağı bir eş; başımı sokabildiğim bir yuva, evime aş getirebildiğim bir iş, gören göz, duyan kulak, konuşan ağız, tutan el, yürüyen ayak, alabileceğim tertemiz hava, huzur, sükunet, barış ve özgürlük, akıl melekesi, kalem tutma yetisi, ecdad sevdası ve bu satırlara sığmayacak kadar nimet veren Alemlerin Tek Rabbi’ne bir abd olarak şükredemenin acizliğinden utanıyorum…

Yokluk, darlık, fakirlik, sıkıntı kelimelerine sığınıp madde gözlüğünü gözümden çıkaramadan verdiğim hükümlerden utanıyorum…

Gerçek zenginliğin onur, haysiyet, şeref, tarihi bellek, imani bünye olduğunu dilden gönüle akıtamamaktan utanıyorum…

Ve bugün utancım daha da büyük…

Bugün Üstad-ı Azam, mütefekkir, şair-i muazzama Mehmet Akif Ersoy’ dan utanıyorum…

Mehmet Akif’in Kastamonu Günleri” kitabından utanıyorum…

Bugün Selma Argon Hanımefendi’den utanıyorum…

Emin Ersoy’dan…

Suat Ersoy’dan…

Tahir Ersoy’dan…

Birkaç ay önce kaleme aldığımız “Mehmet Akif’in Kastamonu Günleri” adlı çalışmadan umduğumuzu bulamadığımızı sanmıştık…

Heyhat…

Bizim iyi gördüğümüz nice olaylar vardır ki sonu kapkaranlıktır… Nice de kötü yorumladığımız olaylar vardır ki sonu yıldızların parladığı yerdir…

Bugün aldığım bir telefon, bana dünyanın bütün servetini verseler elde edemeyeceğim bir mutluluk ve gururun kapısını açtı elhamdülillah!

Mehmet Akif Ersoy’un hayattaki en küçük torunu olan Saygıdeğer hanımefendi Selma Argon ile telefonda konuşmak; hayranı olduğum adamın torunu ile hasbihal etmek ve Milli Şairimiz’ in ailesiyle tanışmak…

Benim ulaşabileceğim zenginlik değil bu elbette… Ve hak ettiğim bir lütuf, asla…

Selma Argon Hanımefendi ile telefonda görüştükten sonra hemen internetten ismini yazıp taramaya başladım…

Bulduğum her yeni sayfa beni biraz daha yerin dibine çekti…

Edindiğim her bilgi yüzümdeki kırmızı rengi biraz daha koyulaştırdı…

Üstad-ı Azam Mehmet Akif Ersoy’un yokluk içinde fani dünyaya veda ettiğini biliyordum… Cenazesiyle döneminin kelli felli tabakasının zerrece ilgilenmediğini de… Hatta ve hatta gazetelerde küçücük alanlarda yer bulan kısacık vefat haberinin bile zoraki yazıldığını da biliyordum…

Bununla birlikte evlatlarının da parlak bir hayat sürmediklerini okumuştum…

Gelgelelim davulun sesini hep uzaktan işitmiş, kurşun vınlamasını hep kulağımda duymuştum…

Bugün davul beynimin içinde çaldı, kurşun kalbimin tam orta yerinden mıhladı…

Bugüne kadar okuduğum, duyduğum, belgeselini izlediğim gerçekleri harddiskim bir kenara sadece dosya olarak kaydetmiş meğer… Bugün belleğimin monitörü birdenbire dosyaları peşpeşe açıverdi…

Duyduğum mutluluk hissi, içinde bulunduğum gurur ve onur havası tarifsiz…

Sevinmeliyim…

Gururlanmalıyım…

Ama sevincimi de gururumu da utancımın gölgesinde kaybettim bugün…

Bu millete İstiklal Marşı hediye etmiş bir üstadın kendisi, eşi, çocukları, torunları bu dünyada gün yüzü görmemişken; yokluktan, borçtan, harçtan dem vurmak ne haddime…

Milli Mücadeleye, Canakkale’ye,bir milletin yeniden diriliş destanına muazzam dizeleriyle can veren, ruh katan Milli Şair’in kendisi, eşi,çocukları, torunları bu dünyada gün yüzü görmemişken; rahat, huzur, bolluk dilemek ne haddime…

Bir destan Adam Mehmet Akif, eşi, çocukları, Torunları hak ettikleri değeri, saygıyı bu dünyada layıkıyla görmemişken; saygı beklemek, vefa beklemek benim ne haddime…

Mehmet Akif’in oğlu Emin Bey’in Kastamonu’da ilkokula başladığını hatırlatarak, Emin Bey’in evsiz-barksız kaldığından sığındığı ve yatıp kalktığı bir kamyonun kasasında ölü olarak bulunduğunu, kızının ev kirasını ödeyemediği için evden kapı dışarı edildiğini, Milli şair’in torunu Selma Argon’un hak etmediği bir hayat sürdüğünü bilmekten ziyade iliklerinizde hissettiğinizde, inanın utanırsınız…

İnsanlığınızdan, vefasızlığınızdan utanırsınız…

Artık kimseye kızmıyorum…

Yıllarca çalışıp didinerek ortaya koyduğumuz ve memleketimizin değerlerini yeni nesillere en güzel şekliyle anlatmaya çalıştığımız eserlerimizi kimse arayıp sormasın artık…

Mehmet Akif’in Kastamonu Günleri” kitabını kimse almasın…

Ben alacağım ödülü aldım… Ben bulacağım eşsiz servete kavuştum… Ben hedeflediğim zirveye çıktım bugün…

Bugün, hayranı olduğum Milli Şair’in torunu beni aradı ve benden bu kitabı istedi…

Mehmet Akif’in Kastamonu Günleri” kitabı Mehmet Akif’in torununa gidiyor bugün…

Milli Mücadele’ye ruh veren Şair-i Muazzama Mehmet Akif Ersoy’a, eşine, çoçuklarına, torunlarına…

Ve Selma Argon Hanımefendi’ye,

Minnet…

Şükran…

Saygıyla…

(Selma Argon Hanımefendi’yi ikna edebilirsem Kastamonu’ya teşrif etmelerini ve burada Üniversite ve liselerimizde dedesi Mehmet Akif’i anlatmasını istedim. Ayrıca mümkün olduğu kadar Kastamonu’da en güzel şekilde ağırlamak istediğimi de belirttim. Henüz cevabı alamadım. Heyecanım ve sevincim beni sabırsız kıldığından, bu mutluluğumu bir an önce yazmak ve sizlerle paylaşmak istedim. Eğer Hanımefendi bizleri kırmazsa, Milli şairimizin torununu memleketimizde en güzel şekilde misafir etmek için elimden geleni yapacağım.) Ve inşallah Selma Argon hanımefendi ileride bu köşede bizleri onurlandıracak.)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Şehrimizde Bir Ebru Sanatçısı Rafet KÜLLÜOĞLU

RÖPORTAJ Bir grup genç arkadaşımızın kaleminden: ŞEHRİMİZDE BİR EBRU SANATÇISI: RAFET KÜLLÜOĞLU Bir biçimde yolu …

Kapat