Ana Sayfa / Yazarlar / Vâkıa ve Kıyamet / Prof. Dr. Himmet UÇ

Vâkıa ve Kıyamet / Prof. Dr. Himmet UÇ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Prof. Dr. Himmet Uç

Vakıa ve Kıyamet

İzavakiatül vakia, leyse livakatia kazibetün, hafizetün rafietün, izarüccetül ardi rüccen, ve büssetülcibalü bessen, fekanet hebaen münbessen.

Vaka gerçek demek, bir anlatımın görüldüğü gibi görülmenin sıdkına doğruluğuna uygun anlatılması demek. Üzerinde kıyametler kopan bir kelime. Kur’an bir gerçeği anlatıyor, birçok gerçeği anlattığı gibi. Vakıa kelimesinin birçok anlamı var, olay, hadise manasına geliyor. Kur’an da iki ayette geçiyor, Vakıa ve Hakka suresi’nde. Kur’an’da kıyamet anlamında kullanılmıştır. İzavakiatülvakia, kıyamet koptuğunda demek. Ancak vakiatül vakıa birbirini teyid eden güçlendiren iki vakıa kelimesinden oluşuyor. Allah diyor ki bir gerçek ama bu günlük hayatın birçok gerçeği gibi değil, sıradan gerçeklikler gibi değil, bu en büyük gerçek. Türkçede buradaki anlatımı karşılayacak bir mukabil cümle yok. Meallerde de tefsirlerde de “kıyamet koptuğunda” diye geçiyor, hâlbuki Allah burada sıradan vakadan olaydan ayırmak için bir pekiştirme yapıyor bu öyle bir vakaki o sizin bildiğiniz anlık ve bir sürelik vakalardan değil. Gerçek kavramına sıkışın bir vaka değil dahaötesi bir vaka, sıradan vakalardan ayırmak için bunu yapıyor. Ve bunu yine o vakalardan ayırmak için, leyselivakiatiakazibetün. Bu öyle bir vaka ki yalanlanması imkansız olan, mümteni olan, olmaması konusunda şüphe olmayan bir olay. Kur’an bu vakayı kıyamet olarak belirliyor. Bediüzzaman kıyamet kelimesinin manası içine sığan bütün kıyamet çeşitlerini anlatıyor.

Pek çok nevilerde, hatta gece ve gündüzde, kış ve baharda ve cevv-i havada hatta insanın şahıslarında, müddet-i hayatında değiştirdiği bedenler ve mevte benzeyen uyku ile haşir ve neşre benzer birer nevi kıyamet bir (1) k ı y a m e t -i kübranın tahakkukunu ihsas ediyor, remzen haber veriyorlar. Evet mesela, haftalık bizim saatimizin saniye ve dakika ve saat ve günlerini sayan çarklarına benzeyen Allah’ın bu dünya denilen büyük saatindeki yevm, sene, ömrübeşer deveran-ı dünya birbirine mukaddeme olarak birbirinden haber veriyor, döner işlerler. Geceden sonra sabahı, kıştan sonra baharı işledikleri gibi, mevtten sonra subh-ı k ı y a m e t(2), o destgahtan, o saat-ı uzmadan çıkacağını remzen haber veriyorlar.

Bir şahsın müddeti ömründe başına gelmiş birçok k ı y a m e t (3) çeşitleri vardır. Her gece bir nevi ölmekle, her sabah bir nevi dirilmekle emarat-ı haşriye gördüğü gibi, beş altı senede, bilittiak bütün zerratını değiştirerek hatta bir senede iki defa tedrici bir k ı y a m e t(4) ve haşir taklidi görmüş. Hem hayvan ve nebat nevilerinde üçyüz binden ziyade haşir ve neşir ve k ı y a m e t -i neviyeyi her baharda müşahade ediyor. İşte bu kadar emarat ve işarat-ı haşriye ve bu kadar alamat ve rumuzat-ı neşriyye elbette(5) k ı y a m e t -i kübranınn tereşşuhatı hükmünde o haşre işaret ediyorlar. Bir Sani-i Hakim tarafından nevilerde böyle (6)k ı y a m e t -i neviyeyi yani bütün nebatat köklerini ve bir kısım hayvanları aynen baharda ihya etmek ve yaprakları ve çiçekleri ve meyveleri gibi sair bir kısım şeyleri ayniyle değil, misliyle iade ederek bir nevi haşir ve neşir yapmak, herbir şahs-ı insanide k ı y a m e t(7) -i umumiye içinde bir k ı y a m e t –i(8) şahsiyeye delil olabilir. Çünkü insanın bir tek şahsı, başkasının birnevi hükmündedir. Zira fikir nuru insanın amaline ve efkarına öyle bir genişlik vermiş ki mazi ve müstakbeli ihata eder. Dünyayı dahi yutsa tok olmaz. Sair nevilerde ferdlerin mahiyeti cüziyedir, kıymeti şahsiyedir, nazarı mahduttur, kemali mahsurdur, lezzeti ve elemi anidir. Beşerin ise mahiyeti ulviyedir, kıymeti galiyedir, nazarı ammdır, kemali hadsizdir, manevi lezzeti ve elemi kısmen daimidir. Öyle ise bilmüşahade sair nevilerde tekerrür eden bir çeşit k ı y a m e t l e r(9) ve haşirler, şu k ı y a m e t(10) -i kübra yı umumiyede her şahsı insanı ayniyle iade edilerek hasredilmesine remz eder haber verir.(521)

Bediüzzaman vakıa kelimesine yani kıyamete büyük bir genişlik getirir, bütün bu kıyametler gerçektir, ama on numaradaki kıyamet, vakıa suresindeki kıyamet-i kübrayı umumiyedir. Herkesi her şeyi içine alan bir kıyammettir.

Yine Bediüzzaman vakıa suresindeki kıyametin kopuş ahvalini büyük bir edebi meharetle anlatır. “Daha bilmediğimiz çok ince ali hikmetler için alemi bu surette irade ettiğinden şu alemin tagayyür ve tahavvülünü dahi o hikmet için irade etti. Tahavvül ve tagayyür için zıtları birbirine hikmetle karıştırdı ve karşı karşıya getirdi. Zararları menfaatlere mezcederek şerleri hayırlara idhal ederek çirkinlikleri güzelliklerle cemederek hamur gibi yoğurarak şu kainatı tebeddül ve tagayyür kanununa ve tahavvül ve tekamül düsturuna tabi kıldı .

V a k t a k i meclis-i imtihan kapandı tecrübe vakti bitti. Esma-ı Hüsna hükmünü icra etti, kalem-i kader mektubatını tamamiyle yazdı. Kudret nukuş-ı sanatını tekmil etti. Mevcudat vezaifini ifa etti. Mahlukat hizmetlerini bitirdi. Herşey manasını ifade etti. Dünya ahiret fidanlarını yetiştirdi, Zemin Sani-i Kadir’in bütün mucizat-ı kudretini umum havarık ı sanatını teşhir edip gösterdi. Şu alem-i fena sermedi manzaraları teşkil eden levhaları zaman şeridine taktı. O Sani-i Zülcelal’in hikmet-i sermediyesi ve inayet-i ezeliyesi o imtihan neticelerini, o tecrübenin neticelerini, O Esma-i Hütsnanın tecellilerinin hakikatlerini o kalem-i kader mektubatının hakaikini o numune misal nukuş-ı sanatının asıllarını, o vezaif-i mevcudatın faidelerini gayelerini, o hidemat-ı mahlukatın ücretlerini ve kelimat-ı kitab-ı kainatın ifade ettikleri manaların hakikatlarını ve istidad çekirdeklerinin sünbüllenmesini bir mahkeme-i kübra açmasını ve dünyadan alınmış misali manzaraların göstermesini ve esbab-ı zahiriyenin perdesini yırtmasını ve herşey doğrudan doğruya Halık-ı Zülcelal’ine teslim etmesi gibi hakikatleri iktiza etti ve o mezkur hakikatleri iktiza ettiği için kainatı dağdağa-ı tagayyür ve fenadan, tahavvül ve zevalden kurtarmak ve ebedileştirmek için o zıtların tasfiyesini istedi ve tafayyürün esbabını ve ihtilafatın maddelerini tefrik etmek istedi. Elbette kıyameti koparacak ve o neticeler için tasfiye edecek. işte şu tasfiyenin neticesinde Cehennem ebedi ve dehşetli bir suret alıp, taifeleri “vemtazüyyevme eyyühel mücrimin” Tehdidine mazhar olacak, Cennet ebedi haşmetli bir suret giyerek ehil ve ashabı “selamünaleyküm tıbtüm fedhuluhahalidin” hitabına mazlar olacak “(533)

Dünyanın ölümünü de anlatır Bediüzzaman. Ayetteki “izarüccetülardi reccen” “ve büssetülcibali beşsen” “ve kanet hebeen münbessen” ayetlerinin sanatlı bir şekilde açılımını anlatır.

Şu dünyanın sekeratını a y a t –ı Kur’an iyenin işaret ettiği surette tahayyül etmek istersen bak, şu kainatın eczaları, dakik bir ulvi nizam ile birbirine bağlanmış. Hafi, nazik, latif bir rabıta ile tutunmuş ve o derece bir intizam içindedir ki eğer ecram-ı ulviyeden tek bir cirm k ü n emrine veya Mihverinden çık hitabına mazhar olunca şu dünya sekereta başlar .

Yıldızlar çarpışacak, ecramlar dalgalanacak, nihayetsiz fezayı alemde milyonlar gülleleri küreler gibi büyük topların müdhiş sadaları gibi vaveylaya başlar. Birbirine çarpışarak kıvılcımlar saçarak, dağlar uçarak, denizler yanarak yeryüzü düzlenecek .

İşte şu mevt ve sekerat ile Kadir-i Ezeli kainatı çalkalar, kainatı tasfiye edip, Cehennem ve cehennemin maddeleri bir tarafa, Cennet ve Cennet’in mevadd-ı münasibeleri başka tarafa çekilir, alem-i ahiret tezahür eder.” (531)

 

Bediüzzaman’ın sanatlı tefsir tarzına bir örnek…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Herşeyden önce lazım olan şey: Doğruluk / Vehbi KARA

Vehbi KARA Her şeyden önce lazım olan şey: Doğruluk Risale-i Nur Külliyatından istifade edilerek hazırlanmış bir …

Kapat