Allah bu birbiri içinde ama kaotik değil, düzenli ve mesafesi iyi ayarlanmış canlıları, onların olaylarını, büyüme ve gelişmelerini, hayatlarını devam ettirmelerini saniye şaşmadan nasıl idare eder, nasıl kabza-i tasarrufunda tutar; kabza bıçağın kabzası, silahın kabzası bütün bu nesneler kabzadaki tasarrufla iş yapar iyi tutulamayan bir kabza kötü şeyler de yapar. Bütün kainatı bir nesneyi kabzasından tutan bir insan gibi binbir isminin halitasından oluşan bir tutmayla nasıl idare eder, onları akamete uğratmaz, eğer kabzada bir anlık ihmal olsa, belki bu zelzeledir, afat-ı arzi ve semavidir. Bunlarla bu küçük kıyametlerle büyük kıyametin belki provası yapılıyor ve yine belki, insanlara öyle makamlarınıza, dayanaklarınıza yaslanıp durmayın, benim sizi kavraşıyım ve bırakmayışım sayesinde ayakta duruyorsunuz, tetikde durun yoksa sizi bir an denetimimin dışına çıkarırsam koca kainat, birden bire yıkılır ve toz olur. Günde beş kere sizi minarelerin şerefelerinden Allahu ekber sadalarıyla hüzünlü bir sesle ama azamet kokan bir hüzünlü sesle kurtuluşa çağırıyorum, ama siz dünyevi hayatınızı kıyamda tutacak işlerden vazgeçip gelmiyorsunuz, kainat benim emrim ve irademle kaim siz de benim azametim kıyamda duruyor ve benden kıyam talep ediyorsunuz, namazın sayısız sembolik hareketleri benim dünyadaki tasarrufumun çekirdeklerini taşır, içinizden gelen bir tepi ile ihtiyaçlarınız büyük bir zevkle karşılıyor eve ve çocuklarınıza müsut müferrah olarak gidiyorsunuz, neden bana bu kadar tekasül gösteriyorsunuz. Ama siz bilirsiniz, yapan bilir elbette bilen konuşur, neyleyeyim, herkes dünyada da ahirette de evini namazın beş vakit antremanı ile yapar. Antrenmansız futbolcu nasıl sahada apışırsa Rabbi ile buluşmaya yanaşmayan insan ahiretin bütün hesap gününde seriül hisabın karşısında nasıl durabilir, çalışmamış işi ciddiye almamışsın, sen bilirsin, bütün hesap ortada sen müflissin, kim seni muğni durumuna getirebilir, haydi söyle bakalım.
“Bu kainatın Halık-ı Zülcelali kayyumdur. Yani bizatihi kaimdir. Daimidir, bakidir. Bütün eşya onunla kaimdir, devam eder ve vücutta kalır, beka bulur. Eğer kainattan bir dakikacık olsun o nisbet-i kayyumiyet kesilse kainat mahvolur.” Kainat ve nisbet-i kayyumiyet, bu cümleyi nasıl anlayabiliriz. Tutuyor bütün kainatı yed-i kudretiyle kudret eliyle tutuyor, onu anlatacak başka bir görüntü yok ki nisbet-i kayyumiyet çocuk yeni yürüyorsa annesi onu arkasından tutar bir an bıraksa çocuk yüz üstü düşer. Kainatta onun kudret eliyle böyle tutulur, bir an bıraksa kıyamet işte o andır. Bediüzzaman’ın davası Allah’ı tanımayan anlamayan, hissetmeyen insanlığa onu hissettirmek o his ile ürpermek ve azametin karşısında başını yerlere koyup, işte benim küçük coğrafyam ancak senin önünde eğilmekle senin azametini hissederim, duyarım, belki de ağlarım. Resullullah umumiyetle secdede ağlarmış çünkü en yakın an o secde anıdır. Hz Ebubekir, Ayşe ve Hatice annemiz onun bu maveranın tesiriyle istiğraka girişini endişeyle seyrederler, hatta dünyayla bağlarını mı kopardı diye onu uyarırlır, o, o istiğrak halinden birden uyanır ne oldu “Ya Aişe” der. O secdedeki yaşadıklarını bütün âlemlere ve Rabbinin azametine bütün hissiyatıyla bakışının bir fotoğrafı olsaydı, biçare himmet , o anı bir şekilde görmek isterdim. O kendini alamadığı azametin haşmetin derinliklerindeki halini görmek isterdim, boşuna beklersin. Ama hissettim o derinliğin bizim anlayamayacağımız bir boyutta olduğunu.
“Evet bütün kainatı bütün şuunatıyla ve keyfiyatıyla kabza-i rububiyetinde tutup bir hane ve bir saray hükmünde kemal-i intizam ve tedbir ve idare ve terbiye eden, bir Zat-ı Akdese misil ve mesil ve şerik ve şebih olmaz, muhaldir.” Bir koyun sabahtan akşama kadar dağlarda bayırlarda otlar, hazinesini doldurur, yeter olduğunu hisseder ve insanlara bir sofraya ulaşır orada, ikram-ı Rabbaniyi bırakır, mutludur, acaba o sütü verdiğinde sütü annesinin kaşığıından alan çocuğun mutluluğunu hisseder mi hisseder, sonra gider sorumluluğunu yaptığından dolayı kimseden bir iltifat beklemeden süt fabrikası teşekkür görmeyen bir insan nasıl mutsuz olursa, o koyun mutludur,onun kimin bakışı ile mutlu ve ona inkıyad ile olan mutluluğunu nasıl anlatabiliriz, bütün ömürleri çobanın hatırlatmaları ve değneği ile geçen o harika mucize canlı, Rabbinin iltifatını hisseder. Bütün varlıklar işlerini yapar, şeftalisini dala asar, üzümse asmadan insanları bekler. Bütün kainatı çalışmak ve arzetmek ile geçer ömürleri onların şuunatı sütü verene şeftaliyi sunana kadar, devam eder. Bu sayısız canlıların bu insan denen bazan mutlu bazan muazzep bazan asi, tavrına itirazsız yaptıklarını bir sofra-i Rabbani gibi bırakırlar. Bütün bunlar hep onun denetimindedir, şuunatlar ve keyfiyatlar, sütün şeftali ile olun keyfiyet farkı.
Koca kainatı bir elinde tutup sürekli denetleyen ve terbiye eden bir Halık ile, bir direksiyonu idare edemeyip bazan uçuruma uçan insan nasıl kıyaslanır, nasıl öyle bir gücün benzeri olasilir, bu insanın benzeri zaten gerekmez. İşte temsil nerde mesil.
Bir hane gibi idare edoyor kainatı,
Bir saray gibi idare ediyor
Nasıl kemal-i intizam ile intizamın şahikasında
Tam bir intizamla aykırılaşma olmadan tedbir, idare ve terbiye
Bu üç kelime birbirinin devamı, büyüyen halkalar gibi, önce her varlığın yaşaması için gerek şartları dizmek sonra onlarızyaratım idare etmek, sonra bu anlık değil sürekli zararlardan sakındırmak. Bir koyun daima süt veriyor, bir arı bal veriyor, nasıl oluyorda bu şuursuz canlılar ürettiklerini başka mahiyete sokmuyorlar, korkunç bir denetim ve terbiye var. Bak insanlara şuurlu canlılar ama derbederlikten görünüşlerine bu canlıların ne berberi var ne stilistleri, ne tarakları ve ne banyoları ama vazifeye devam itina ne kadar harika.
İsmi kayyuma devam
- On Dokuzuncu Söz Üzerine - 26 Eylül 2023
- Bir Gece Şiiri - 22 Eylül 2023
- Bülbül Şiiri / Mehmet Akif ERSOY - 11 Eylül 2023
- Hizmet Rehberinden – 2 - 3 Eylül 2023
- Malazgirt Savaşı ve Türk – Kürt Kardeşliği - 26 Ağustos 2023
- Hizmet Rehberinden - 24 Ağustos 2023
- Hikmet-i Amme, Umumî Hikmet - 17 Ağustos 2023
- Güzellik ve Peygamber - 13 Ağustos 2023
- Güzel ve Estetik Yorumlar - 11 Ağustos 2023
- Bakmak, Görmek ve Göstermek - 9 Ağustos 2023