Ana Sayfa / HABERLER & Yorumlar / “Bu vasiyetname onu tanımamıza yeterdi” Vefatının sene-i devriyesinde Hamid Kuralkan Ağabey

“Bu vasiyetname onu tanımamıza yeterdi” Vefatının sene-i devriyesinde Hamid Kuralkan Ağabey

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

21 Şubat 1968 yılında vefat eden merhum Hamid Kuralkan’ı tanıyanların dilinden, Ömer ÖZCAN’ın kaleminden tanıyalım.

Allah ağabeyimize rahmet eylesin. Amin!

Hamid KURALKAN

1925 tarihinde, Van’da dünyaya gelmiştir. Atalarının kökeni Hindistan’ın Lahor şehrine dayanır. Rufai tarikatına mensup Hindistan göçmenidirler. 300 sene önce, bugün Pakistan’ın ikinci büyük şehri olan Lahor’dan Anadolu’ya doğru üç derviş hicret eder. Hindî Baba Van’a, Terzi Baba Erzincan’a, Habib Baba da Erzurum’a yerleşir. Van’ı tercih eden Hindî Baba Hamid Kuralkan’ın büyük büyük dedesidir.

İki asır sonra Birinci Cihan Harbi’nin depremiyle sarsılan dünyada yepyeni arayışlar başlar. Yepyeni dengeler kurulmuştur yeryüzünde. Asırlardan beri gelen tarikat geleneği de hakikat mesleğine inkılâp etmek üzeredir. Fıtrat ve şartlar bunu zorlamaktadır. Van şehrinde büyük Dede Şeyh Hamid, basiretiyle bunu görmüş ve sevki İlahî ile ahfadını, görmediği ama hissettiği hakikat mesleği olan Risale-i Nur cereyanına hazırlamıştır. Yıllar sonra tohumlar yeşermiş ve Van’da, kalesi kadar muhkem, Kuralkan Hanedanı çıkmıştır.

Hamid Kuralkan, Van şehri ve ailesi için, Nur hizmetlerinin saff-ı evvelidir. Kendisi Van’ın ileri gelen eşrafındandır. Bediüzzaman Hazretleri’ni 1958’de Isparta’da ziyaret etmiş ve Van’da Nur hizmetinin makes bulmasında büyük gayret ve hizmetleri olmuştur.

21.02.1968’de Van’da vefat etmiş olup, mezarı Van Kabristanı’ndadır.

DEDE HAMİD

Kuralkan ailesinin dedeleri Hindistan’ın Lahor şehrinden gelmiş. Üç kişi olarak gelmişler. Rufai tarikatına mensuplar… Dedelerinin, Eski Van şehrinin bulunduğu Van Kalesi’nin civarında dergâhları varmış. Hamid Kuralkan’ın atalarından birinin adı da Hamid imiş. Babasının adı ise Ömer’miş. Ben babasını görmedim, vefat etmiş.

Cihan Harbi patlamış. Dede Hamid demiş ki, “Evlatlarım! Artık tarikat dönemi bitti, bu kapı kapandı.” Hiç kimseye hilafet falan da vermemiş. Hamid Dede, yeni bir devrin başlayacağını, artık hizmet metodunun değişeceğini hiss-i kable’l-vuku ile hissetmiş. Sanki Risale-i Nur hizmetlerine hazırlamış ahfadını. Basiretli dedenin hayırlı evlat ve ahfadı, o çizgiyi başka bir mecrada, tahkik-i iman manasında temsil edip bu zamanın dehşetli fitne ve fesadına karşı koymaya biiznillah muvaffak olmuşlar.

Rahmi Erdem Anlatıyor

RİSALELERİ TANIMASI

Hamid Kuralkan, risaleleri ilk defa, Van’da, PTT’den emekli Cahit Ünsal Ağabey’den almış. Ama daha önce Molla Hamid, Çaycı Emin, Molla Münevver, Ali Çavuş gibi orda bulunan Üstad’ın yakın talebelerinden duymuş. Van’da az çok herkesin Bediüzzaman’dan malumatı vardır. Fakat Hamid Ağabey, Risale-i Nur’u yeni harflerle basıldıktan sonra okumaya başlamış. Yani 1956’dan sonra…

Hamid Kuralkan, sanat mektebini bitirmiş ve bir müddet Karabük Demir Çelik Fabrikası’nda çalışmış. Sonra hayata radyo tamirciliğiyle devam etmiş. Fakat o havalinin hocaları bunu çok sıkıştırmışlar. Demişler ki “Sen ne biçim Nur talebesisin! Hem Nurculuk dava ediyorsun hem radyo tamir ediyorsun. Acayip şeyler ifade eden bu şarkı ve türküleri dinlettiriyorsun” demişler. O zaman şimdiki gibi popçular falan da yok.

Bu da kapatmış dükkânı ve doğruca Üstad’a gitmiş. 1958 yılı olsa gerek… İçeri girer girmez, Üstad Hazretleri; “Kardeşim Hamid! Senin tamir ettiğin radyolarda okunan Kur’an’ın her bir harfinden sana sevap vardır.” Çok enteresandır, Üstad adını bile sormadan söylüyor bunları. Adıyla mesleğiyle beraber hitap ederek keramet gösteriyor Hamid Ağabey’e. Bunları bize kendisi anlatmıştı.

Ben bu hadiseyi rahmetli Prof. Dr. Ayhan Songar’a da anlatmıştım. İnanın dondu kaldı. “Niye diğer mürşitler, bu anlayışa sahip değil? Neden bu Bediüzzaman’da tecelli etmiş?” dedi hayretle. Dedim ki, “Çünkü Bediüzzaman vazifedar bir zattır. Hakiki mürşittir.” O da hemen ajandasını çıkarıp yazdı bunu. Meğer Ayhan Hoca, Klasik Türk Musikisi’ni çok severmiş. Oradan bir fetva çıkardı herhalde.

Neticede Hamid Ağabey Van’a gelmiş, radyoculuğa devam etmiş. Sonra elektrik aksamı üzerine devam ettirdi ticaretini. Bir ara sanat mektebinde elektrik öğretmenliği de yapmış. Öğretmenlik yaparken Cuma namazına gitmek istemiş. Müdür, “Olmaz” deyince “Ben senden izin almaya değil, sana haber vermeye gelmiştim. Mademki burada ibadet etme izni yok. Al istifa dilekçemi” demiş ve çıkmış. Hiç taviz vermiyor İslami değerlerden… Çok da kalabalık nüfusu vardı.

O zamanın şartlarında idare etmek fevkalade zor tabii. Hamid Ağabey, Van’a Risale-i Nur getirtir ve isteyenlere temin ederdi. Bir gün bana dedi ki “Rahmi Kardeş, ben zekâtımı ayırdım. Bir kısmıyla risale alıyorum. Hanıma bir kasa aldım, Ona teslim ettim ve dedim ki, ‘Ben iflas bile etsem, bu zekât parasını bana geri vermeyeceksin. İstesem de vermeyeceksin. Bunu sana emanet ediyorum.’” İşte Hamid Ağabey bu parayla kitap getirtiyor, ben de bu kitapları o havalide dağıtıyordum. Masrafımı düştükten sonra parayı tekrar ona veriyordum. O da yeniden kitap getirtiyordu. Ayrıca müşterilerine de hep Risale-i Nur’dan anlatırdı. Nurlara oldukça vukufiyeti de vardı.

MÜKEMMEL BİR İNSANDI

Hamid Ağabey bizim için Van’da bir nirengi noktası, bir nokta-i istinat gibiydi. Onda bir kemal, bir sükûnet vardı… Biz çok heyecanlandığımız, elem ve keder veren hadisat karşısında hüzne ve rahatsızlığa düştüğümüz zaman tebessüm eder: “Telaş etmeyin kardeşler, üzülmeyin. Allah büyüktür…” derdi. Onun o sükûneti, itidali, soğukkanlılığı, tevekkülü, tehevvürden uzak hali beni çok etkilemiştir.

Hamid Ağabey, herkese hürmet telkin eden, herkesin saygı duyduğu, hükmî şahsiyeti çok müessir, mükemmel bir insandı. Örnek alınacak bir insandı. Ben onun aleyhinde konuşan bir tek insana rastlamadım.

Van’ın Cumhuriyet Caddesi vardır. Bir gün o caddede beraberce yürüyorduk. Dükkânlarının önünde küçük iskemlelerinde oturan bütün esnaf, yaşlısı-genci, herkes bilaistisna, ayağa kalkıp ellerini kalplerinin üzerine koyarak Hamid Kuralkan’a hürmet ve tazimatta bulunuyorlardı.

Beni en çok duygulandıran hatıramı anlatayım sana. Hilm ve şefkatten uzak, asabî reaksiyonlarım sırasında bana şunu söylerdi:

“Aman Rahmi Kardeş! Kardeşleri darıltma… Bilhassa henüz yeni olanların nefsi hemen hisse alır. Sonra Nurlardan mahrum kalırlar. Sana salahiyet veriyorum; kime kızarsan, onun bedeline bana kız, darıl. Ta ki hiddetin geçinceye kadar…”

Bizi hususan cuma günleri evine yemeğe götürürdü. O yemeklerde bir aile sıcaklığı ve saadetini hissediyordum ben. Babam olmadığı ve yetim büyüdüğüm için o yalnızlık beni çok etkilemiştir.

Onun o kucaklaması, alakası, ikramı, samimiyeti benim çok hoşuma gidiyordu. Sekiz yıllık beraberliğim var kendisiyle. Çok fedakâr ve ehl-i himmet bir zattı. Gurur ve kibre müncer olmasın diye bize yaptıklarını söylemezdi.

Bu vasiyetname onu tanımamıza yeterdi:

Rahmetli Hamid Kuralkan, vefatından beş yıl önce, 1963 senesinde hacca gider. Hac yolculuğuna çıkmadan evvel, bütün aile efradına hitaben bir vasiyetname yazıp bırakır. Bir çırpıda okununca görülecek ki Hamid Ağabey’in mümtaz şahsiyeti, kendi kaleme aldığı bu vasiyetnameye aksetmiş.

HAMİD KURALKAN’IN VASİYETNAMESİ

1. İttifaka devam ediniz. Tek elin sesi çıkmaz. Muvaffakiyetin sırrı ittifaktır.

2. Risale-i Nur hizmetini ihmal etmeden yolunuza devam ediniz. Dünyada bereket, ahirette selamet bulursunuz.

3. Beş vakit namazınızı katiyen geçirmeyin ve ihmal etmeyin. Namaz, dünyadaki çalışmaların, ahiret meyvesi olmasına vesile olur.

4. İslam’ın şarlarını tam tatbik ediniz. Mali ibadet olan zekâtı kılı kılına hesap edip bilhassa ehline veriniz. Hayır, hasenat ve sadakayı ihmal etmeyiniz. Meyvesini ahirette yersiniz.

5. Ticaret âleminde fazla açılıp kesrette boğulmayınız. Vahdete yönelin. Saadet ve selamet ve rahat bulursunuz. Zira bu dünyanın hadsiz arzu ve emelleri bitmez, tükenmez. Aynı zamanda “Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur” sırrınca harekete çalışınız.

6. Borçlarınıza sadakat gösteriniz. Alacaklı olduğunuz kimseleri taciz etmeyiniz.

7. Daima tatlı dilli, iyi bir insan olmaya çalışınız.

8. Giderken beraberimde 5 bin lira götürüyorum. İçinde bulunan hakkınızı helal ediniz.

9. Çoluk çocuğum sizlere emanet olsun.

10. İslam’a olan hizmet için hiçbir fedakârlıktan çekinmeyin.

11. Eğer bu hac seferinde emr-i Hak vaki olursa, bu vasiyetlerimi ve nasihatlerimi unutmadan –ihmal etmeden– bana dua ederek tatbik ediniz. Cenab-ı Hak’tan dilerim ki dünyada ve ahirette saadet ve selamet bulursunuz.

Bâkî Huda’ya emanet olunuz.

09.04.1963, VAN

Hamid Kuralkan

Not: Ağabeyler Anlatıyor-3 Eserinden kısa bir bölümdür.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

“Ne Hürriyeti, Ne Hürriyeti!”

MUS­TA­FA CHİT TÜRK­ME­NOĞ­LU AĞABEY ANLATIYOR   ACİP BİR İS­TİH­DAM HA­Dİ­SE­Sİ: NE HÜRRİYETİ! (…)   “Mat­baa …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Nâdan (Hikâye) / Ömer SEYFETTİN

NÂDAN Nadan ile sohbet güçtür bilene; Çünkü nâdan ne gelirse, söyler, diline. Atasözü İstanbul üç …

Kapat