Mevlid-i Şerif’in kısaca açıklaması
ÖNSÖZ
Bismillâhirrahmanirrahiym
Süleyman Çelebi “Vesîletü’n-Necât” adı ile ilk defa mevlid-i şerif’i yazmıştır.
Bursa’da Ulucami’de imam iken bir vaizin “Peygamberler arasında fark gütmeyiz” mealindeki ayet-i kerimeden, “Bütün peygamberler aynı büyüklüktedir” anlamını çıkarması ve söylemesi üzerine, sözlerinin “peygamberliklerine inanmak” açısından doğru, ancak dereceleri açısından yanlış olduğunu, “Ulü-l azm peygamberler ile diğerlerini bir tutmamak” gerektiğini ve “Efendimizin makamının hepsinden üstün olduğunu” açıklamak üzere Vesîlet-ün Necat adlı kitabını yazmıştır.
Süleyman Çelebi hicri 780 yılında Bursa’da vefat etmiştir.
Süleyman Çelebi, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizi anlatan bu eseri ile, mü’minlere bilgi ve ışık sunarak, ilâhi nizamı anlamamızı kolaylaştırmaktadır. Dönemin Türkçesi ile yazılmış olan bu kitabı, bütün müslümanlar zaman zaman, Kur’an tilâveti ile beraber okutarak bilgilerini tazelemekte ve çoşmaktadırlar.
Zaman içinde, kullandığımız Türkçemizin çok hızlı değişmesi sebebiyle, eski metinleri ne yazık ki tam olarak anlayamıyoruz.
Hatta bazen anladığımızı zannettiğimiz kısımlarını dahi, sözcüklerin o günkü anlamları ile, bu günkü Türkçemizdeki anlamlarının biraz farklı olması dolayısı ile tam olarak anlayamıyoruz.
Sık sık, bir bölümünü dinlemekte olduğumuz Mevlid-i Şerifin açıklamasının yararlı olacağını düşünerek, bu eseri hazırladık.
Erdinç Babacan Şubat 2007
***
MÜNÂCAT
ALLAH – ADIN BÖLÜMÜ
Kelime-i tevhidi söyleyelim.
Lâ ilâhe illallah diyerek Rabbimizin bir olduğunu, mülkün ve tüm vücudun onun olduğunu, ortağı olmadığını söyleyelim.
(Mefhar-i Mevcûdat, Hazret-i Fahr-i Âlem Muhammed Mustafa râ Salâvât.)
Kâinatın kendisi ile iftihar ettiği, bütün âlemlerin kendisi ile şeref bulduğu Hazret-i Muhammed Mustafa’ya salâvât getirelim.
***
Allâh adın zikr edelim evvelâ,
Vâcip oldur cümle işde her kula
Evvelâ Allâh’ın adını analım, söyleyelim. Herhangi bir işe başlamadan evvel her kulun Allâh’ın adını anması vâciptir. Biz de bu zikrimizi yapalım ve bismillâhirrahmanirrahîm diyerek bu vazifemizi yerine getirelim.
***
Allâh adın her kim ol evvel ana
Her işi âsân ide Allâh ana
Bir şeye, bir işe başlamadan evvel kim Allâh’ın adını anarsa, yâni besmele ile işine başlarsa, Allâh o kişinin her işini kendisine kolaylaştırır.
***
Allâh adı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya ânın sonu
Allâh adıyla başlanan bir iş asla kuru ve verimsiz olmaz.
***
Her nefeste Allâh adın de müdâm
Allâh adıyle olur her iş tamam
Kendini, her fırsatta Allâh’ın adını daima anabilmeğe alıştır. Çünkü Allâh’ın adıyla ancak her iş tamam olabilir. “Besmelesiz başlanılan bir iş görünüşte tamam olsa bile, ecir ve sevabı açısından meydana gelen bir eksikliğinin olduğunu unutmamalıyız. Kalp atışlarımızı kulağımızla dinlersek, biz istemesek de kalbimizin Allâh – Allâh dediğini duymaktayız.”
***
Bir kez Allâh dise aşk ile lisan
Dökülür cümle günah misl-i Hazan
İnsan bir defa aşk ile “Allâh” dese bütün günahları sonbahar yapraklarının ağaçlardan döküldüğü gibi dökülür.
***
İsm-i pâkin pâk olur zikr eyleyen
Her murâda erişür Allâh diyen
Allâh’ın temiz, pak ismini anan, zikr eyleyen kendisi de pak olur. Saflaşır, temizlenir. Allâh O kişiyi isteklerine eriştirir.
***
Aşk ile gel imdi Allâh diyelim
Derd ile göz yaş ile âh idelim
İçtenlikle ve coşku ile gelin şimdi Allâh diyelim. Gafil zamanlarımız için, üzülerek, ağlayarak üzüntümüzü ve pişmanlığımızı belirtelim.
***
Ola kim rahmet kıla ol pâdişah
Ol kerîm ü ol rahîm ü ol ilâh
Belki bu yakarmamız karşılığında, O çok acıyan, bağışlıyan, ikramlar eden ilâhımız, mülkünün tek padişahı yaradanımız bize rahmeti ile tecelli eder.
***
Birdir Ol, birliğine şek yokdurur
Gerçi yanlış söyleyenler çokdurur
Allâh birdir. O’nun birliği konusunda hiç bir şüphe yoktur. Buna rağmen yanlış söyleyen birçok kişilerin olduğunu da görmekteyiz.
***
Cümle âlem yoğ iken ol var idi
Yaradılmıştan ganî cebbâr idi
Yıldızlar, güneşler, dünyalar hiçbiri yok iken Allâh vardı. Allâh cc Hiçbir şeye benzemez. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. İstediğini yapar. O her şeye gücü yetendir.
***
Var iken ol, yok idi ins ü melek
Arş ü ferş ü ay ü gün hem nüh felek
Allâh cc nin ezelî ve ebedî varlığı vardır. O var iken, ne zâhir, ne bâtın, ne evvel, ne âhir, ne insanlar, ne melekler, ne yeryüzü, ne günler, ne aylar, nede dokuz felekler vardı.
***
Sun’ ile bunları ol var eyledi
Birliğine cümle ikrâr eyledi
Bunları Allâh cc sanatkârâne yaratarak var etti. Yarattıklarına “Ben sizin Rabbiniz değilmiyim?” diye sorunca, yarattıklarının hepsi “evet sen bizim Rabbimizsin, birsin, eşin benzerin yoktur.” dediler.
***
Kudretin izhâr idüp hem ol Celîl
Birliğine bunları kıldı delil
Sonsuz büyüklükteki güç ve kurdetini âlemleri yaratarak gösteren O Celil Allah, bütün bunları birliğinin delili olarak bizlere de göstermektedir.
***
“Ol” dedi bir kerre, var oldu cihan
“Olma” derse, mahv olur ol dem heman
Allâh cc yaratmayı istediğinde sadece “Ol” diye emretti. Ve bu emirle tüm kâinat yaratıldı. Meydana geliverdi. Eğer kâinatı yok etmek isterse O’ nun bir tek “Olma!” emri ile anında bütün varlık âlemi yok olur.
***
Bâri ne hâcet kılavuz sözü çok
Birdir Allâh andan artık Tanrı yok
Konuyu anlatabilmek için çok uzun sözlere artık pek ihtiyaçta yok. Allâh birdir, O’ndan başka Tanrı yoktur.
***
Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola, bu olmaya temâm
Kıyamete kadar bu konu anlatılsa ve zikre devam edilse, kıyamet olsa bitse yinede bu konunun anlatılması bitmez.
***
Pes Muhammed’dir bu varlığa sebep
Sıdk ile anın rızasın kıl talep
Allah cc ilk olarak, Resulü ve habîbi Muhammed’in nurunu yarattığını ve O nurdan da güç ve kudreti ile âlemleri yarattığını bildiriyor. Allah cc habibim, seni yaratmasaydım, âlemleri yaratmazdım” demektedir. Varlık âleminin yaratılmasına sebep olan sevgili peygamberimizin, sadakatla ve aşkla rızasını isteyelim.
***
Ey azizler, işte başlarız söze
Bir vasiyyet kılarız illâ size
Ey değerli kardeşlerimiz, size ömrünüz boyunca tutmanızı istediğimiz değerli bir öğüdü sunuyoruz.
***
Ol vasiyyet kim derim her kim tuta
Misk gibi kokusu canlarda tüte
Bu vasiyetimizi tutanların, canlarından, vücutlarından Resulü Ekremin misk gibi kokusu duyula.
***
Hak-Teâlâ rahmet eyleye ana
Kim beni bir duâ ile ana
Allah cc, bu vasiyeti tutanlara rahmeti ile muamele ede. Onların da, beni bir dua ile anacaklarını umuyorum.
***
Her ki diler bu düada buluna
Fâtiha ihsan ede ben kuluna
Bu duada bulunanlar, elbette senin (Yâni Süleyman Çelebi hz nin) ruhuna fâtihalar göndereceklerdir.
HAK TEALÂ BAHRİ
Hak Teâlâ çün yarattı Âdemi
Kıldı Âdem’le müzeyyen âlemi
Hak teâlâ yarattığı âlemleri, Âdem AS ve soyu ile, yâni insanoğlu ile ziynetlendirdi. Süsledi, değerli etti.
***
Âdem’e kıldı feriştehler sücud
Hem ana çok kıldı ol ıssı-cud
Âdem’e Allâh’ın emriyle melekler secde ettiler. Âdem’e Allâh cc pek büyük, pek cömert olarak birçok lütuflarda bulundu, ikramlarda bulundu.
***
Mustafa nurunu alnına kodu
“Bil habibim nurudur bu nur” dedi
Âdem AS’ın alnına bir pırıltı, bir nûr yâni ışık yerleştirdi ve bu pırıltı son olarak göndereceğim, habîbim’in, severek yarattığım, Muhammed Mustafa’nın pırıltısıdır dedi.
***
Kıldı ol nur anın alnında karar
Kaldı anın ile nice rûzigâr
O nûr, Âdem AS’mın alnında nice zamanlar devamlı olarak kaldı.
***
Sonra Havva alnına nakletdi bil
Durdu anda dahi nice ay ü yıl
Sonra bu nûr Âdem AS dan çıkarak Havva annemizin alnında parıldamağa başladı. Ve Havvâ annemizin alnında nice aylar ve yılar parıldadı.
***
Şît doğdu, ana nakletdi buğur
Anın alnında tecelli kıldı nur
Şît AS doğduğunda bu nûr, Havvâ annemizin alnından çıkıp, Şît AS’ın alnında parıldamağa başladı.
***
Erdi İbrahim ü İsmail’e hem
Söz uzanur ger kalanın der isem
Bu nübüvvet nuru böylece alından alına naklolarak İbrahim AS’a ve İsmâil AS’a ulaştı. Hepsini sayarsak sözümüz çok uzayacak.
***
İş bu resm ile müselsel muttasıl
Tâ olunca Mustafa’ya müntakil
Bu şekilde, silsileden silsileye fasılasız olarak intikal ede ede, peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya ulaştı, intikal etti. Bu nurun son durağı, ezelde sahibi olan kişide kaldı ve başkasına intikal etmedi.
***
Geldi çün ol rahmeten li’l-âlemîn
Vardı nur anda karar etti hemin
Çünkü; âlemlere rahmet olarak yaradılan ve gönderilen, nûr’un esas sahibi gelmişti. Nûr da hemen O’nda karar kıldı.
***
Kim umarsa nâr-i duzahdan necat
Mürsel-i mümtaz için versin salât
Kim cehennem ateşinden kurtulmak istiyorsa, insanlara örnek olarak seçilip yaradılıp gönderilmiş olan o üstün şahsiyet için salât etsin.
VİLÂDET BÖLÜMÜ
(PEYGAMBERİMİZİN DOĞUMU)
(Şefîul’usâti fî yevmil’arasât, Hazret-i Ahmed-ü Mahmûd-ü Muhammed Mustafâ râ salâvât)
***
Âmine hatun Muhammed anesi
Ol sadefden doğdu ol dür danesi
Saf, pâk ve sedef gibi temiz bir kadın olan, Âmine hatundan, inci tanesi gibi çok değerli bir bebek “Muhammed” doğdu.
***
Çünki Abdullahdan oldu hâmile
Vakt erişti hefte vü eyyam ile
Âmine hatun Abdullâh’dan hamile kaldıktan sonra, haftalar ve günler tamamlanarak doğum vakti geldi.
***
Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin
Doğum yaklaştıkça birçok belirtiler, alâmetler görülmeğe başladı.
***
Ol Rebîûl evvel ayı nicesi
On ikinci gice isneyn gicesi
Rebîûl evvel ayının ortalarına doğru, onikinci pazartesi gecesiydi.
***
Ol gice kim doğdı ol hayrül beşer
Ânesi anda neler gördü neler
İnsanların en hayırlısı o gece doğarken, Annesi neler, ne fevkalâde şeyler gördü.
***
Dedi gördüm ol habîbin anesi
Bir acep nur kim, güneş pervânesi
O sevgili bebeğin annesi, “bir ışık gördüm ki güneş onun etrafında dönüyordu” dedi.
***
Berk urup çıkdı evimden nâgehan
Göklere dek nur ile doldu cihan
O ışık, şimşek gibi çakarak evimden yükselip dışarıya çıktı. Göklere kadar her yer ışıkla, nûr ile doldu.
***
Gökler açıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem
Gökler açıldı ve karanlıklar yok oldu. Elinde bayrakları olan üç melek gördüm.
***
Biri meşrık, biri mağribde anın
Biri damında dikildi Kâ’be’nin
Meleklerden biri doğuda, diğeri batıda, diğeri de Kâ’benin damında dikiliyordu.
***
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakîn oldu cihana gelmeği
Meleklerin hallerinden, gelişlerinden anladım ki, o halkın en üstününün dünyaya gelmesi yakınlaştı.
***
İndiler gökden melekler sâf sâf
Kâ’be gibi kıldılar evim tavaf
Gökten bölük bölük, sıra sıra melekler indiler. Kâ’be’yi tavaf eder gibi evimi tavaf ettiler. Etrafında döndüler.
***
Kâ’be savt etdi o demde nâgehan
Dedi doğdu bu gice şems-i cihan
Kâ’be ansızın dile gelerek, bu gece cihanın güneşi doğdu, diye seslendi.
***
Geldi hûriler bölük bölük buğur
Yüzleri nurundan evim doldu nur
Bundan sonra hûrîler kısım kısım geldiler. Hûrîler’in yüzlerinin nûrundan evim, odam aydınlandı.
***
Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı Sündüs, döşeyen anı melek
Melek Sündüs adlı bir döşeği havaya serdi. Döşedi.
***
Çün göründü bana bu işler ayan
Hayret içre kalmış idim ben heman
Apaçık bir şekilde gördüğüm bu işler karşısında hayretler içinde kalmıştım.
***
Yarılıp divar çıkdı nâgehan
Geldi üç hûri bana oldu ayan
Odamın duvarının ansızın yarıldığını ve içeriye üç hûrinin geldiğini gördüm.
***
Bazılar derler ki ol üç dilberin
Âsiye’ydi biri ol meh-peykerin
Bazıları derler ki o üç dilberden biri, ay gibi parlak yüzlü Âsiye’ydi. (Firavun’un karısı Hz. Âsiye)
***
Biri Meryem hatun idi aşikâr
Birisi hem hûrilerden bir nigâr
Birisinin Meryem hâtûn olduğu apaçık belliydi. Diğeri de hûrilerden, güzel bir hûri idi.
***
Geldiler lûtf ile ol üç mehcebin
Verdiler bana selâm ol dem hemin
O ay yüzlü üç misafirim lütfedip geldiler ve bana hemen selâm verdiler.
***
Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafa’yı birbirine muştular
Etrafıma gelip oturdular ve Mustafa’yı birbirlerine müjdelediler.
***
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değil
Dediler ki, cihan yaratılalı beri bu çocuk gibi hiçbir çocuk dünyaya gelmiş değildir.
***
Bu senin oğlun gibi kadri cemil
Bir anaya vememiştir ol Celil
Bu senin oğlun gibi güzel, değerli ve itibarlı bir çocuğu. O büyük, Ulu Allah’ım hiçbir anneye vermemiştir.
***
Ulu devlet buldun ey dildâr sen
Doğiserdir senden ol hûlk-ı hasen
Ey sevgili hanım, sen çok büyük, ulu bir devlet buldun. Senden “dünyaya iyi ahlâk ve güzellikleri getirecek” evlât doğmaktadır.
***
Bu gelen ilm-i ledün sultânıdır
Bu gelen tevhîd ü irfan kânıdır
Bu doğan çocuk, Allah’ın izni ile gizli olan şeyleri açarak gösteren, Allah’ın sırlarını öğretebilenlerin sultanıdır. Bu çocuk ilim sahiplerini tevhid akidesine götürenlerin esas kaynağıdır. İrfan cevheri ile tevhidi öğretecektir.
***
Bu gelen aşkına devreyler felek
Yüzüne müştakdürür ins ü melek
Dünyalar, güneşler, yıldızlar ve galaksiler bu gelen aşkına dönmektedirler. İnsanlar ve melekler onun yüzünü görmek arzusundadırlar.
***
Bu gice ol gicedir kim ol şerif
Nur ile âlemleri eyler lâtif
Bu gece o kadar şerefli bir gecedir ki, onun nuruyla âlemler daha incelikli, nâzik, hoş olurlar.
***
Bu gice dünyayı ol cennet kılar
Bu gice eşyaya Hak rahmet kılar
Bu gece Allah cc her şeye rahmet nazarıyla bakar, dünyayı cennet gibi yapar.
***
Bu gice şâdân olur erbâb-ı dil
Bu giceye can verir eshâb-ı dil
Bu gece gönül erbapları sevinirler. Bu geceyi gönül sahipleri ihya ederler. Boş geçirmezler.
***
Rahmeten lil’âlemîndir Mustafa
Hem şefî’al müznibîndir Mustafa
Mustafa âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Hem de günahkâr müslümanların da şefaatçisidir.
***
Vasfını bu resme tertib etdiler
Ol mübârek nuru tergib etdiler
Doğan çocuğun özelliklerini bu şekilde sıralayarak anlattılar. O mübarek nûru böylece rağbetlendirdiler, değerlendirdiler.
***
Âmine der çü vakt oldu temâm
Kim vücude gele ol hayrü’l-enâm
Âmine insanların en hayırlısı’nın doğum vaktinin geldiğini anladığını söylüyor ve,
***
Susadım gayet hararetden kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti
Doğum sırasında, ateşinin yükselmesinden dolayı çok susadığını, ve kendisine bir bardak dolusu şerbet sunulduğunu söylüyor.
***
Şerbeti karşımda tutdu hûriler
Bunu sana verdi Allâh dediler
Şerbeti önüme getiren cennet kızları, “bunu sana Allah verdi” dediler.
***
Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Lezzeti dahi şekerde yok idi
Bu şerbet kardan beyaz, soğuk ve çok lezzetli idi. Şekerden de lezzetliydi.
***
İçdim anı oldu cismim nura gark
İdemezdim kendimi nurdan fark
Şerbeti içince vücudum nurla doldu. Öyle ki kendimi ışıktan ayırd edemiyordum.
***
Geldi bir ak kuş kanad ile revân
Arkamı sığadı kuvvetle heman
Bir beyaz kuş kanatlarını yavaş yavaş çırparak uçup yanıma geldi. Hemen, gelirgelmez sırtımı kuvvetle sığadı.
***
Doğdu ol saatde ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavat ü zemin
O anda doğum gerçekleşti. Dînin sultanı doğdu. Yer ve gökler nûrla, ışıkla doldu, aydınlandı.
***
Sallû Aleyhi ve Sellimû teslîmâ
Hattâ tenâlû cenneten ve naîmâ
(Burada selât-ü selâm ve ara duası yapılıyor.)
MERHABA BÖLÜMÜ
(Hoş geldiniz bölümü, kısmı)
***
Yaradılmış cümle oldu şâdüman
Gam gidüb âlem yeniden buldu can
Bütün yaradılanlar, hepsi neşelendiler. Sevindiler. Üzüntülerinden kurtuldular ve âlemler yeniden canlandı.
***
Cümle zerrât-ı cihan idüb nidâ
Çağrışuben dediler kim merhaba
Kâinatın, Cihan’ın bütün zerreleri dile gelerek “hoşgeldin” diye seslendiler.
***
Merhaba ey âl-i sultan merhaba
Merhaba ey kân-ı irfan merhaba
Hoşgeldin ey büyük sultan hoşgeldin, Hoşgeldin ey ilim ve irfanın kaynağı hoşgeldin.
***
Merhaba ey sırr-ı fürkan merhaba
Merhaba ey derde derman merhaba
Hoşgeldin, ey gizli ilimleri bilen, hakkı bâtıldan ayırabilen hoşgeldin.
Hoşgeldin, ey dertlerin ilâcı, hoşgeldin.
***
Merhaba ey bülbül-i bağ-ı Cemâl
Merhaba ey âşina-yi Zü’l-Celâl
Hoşgeldin, ey güzel bahçelerin bülbülü. Hoşgeldin, ey Azamet, izzet ve heybet sahibi Cenâb-ı Hak’ı bilen, tanıyan kişi.
***
Merhaba ey mâh ü hurşid-i Hüdâ
Merhaba ey Hakk’dan olmayan cüdâ
Hidayet ve doğruluk yolunun ay’ı, güneşi hoşgeldin.
Ey daima Hakk’a bağlı olan, Hakk’la beraber olup, Hakk’dan asla ayrılmayan, hoşgeldin.
***
Merhaba ey âsi ümmet melcei
Merhaba ey çaresizler eşfe’i
Hoşgeldin ey âsi ümmetin sığınağı. Hoşgeldin ey çaresizlere şefaat eden kişi.
***
Merhaba ey cân-ı bâkî merhaba
Merhaba uşşâka sâki merhaba
Hoşgeldin ey daima kalplerde yaşayacak olan, daima güçlü ve kudretli olacak olan hoşgeldin.
Hoşgeldin âşıkların susuzluğunu gideren, hoşgeldin.
***
Merhaba ey kurret-ü ayn-i Halil
Merhaba ey hâs-ı mahbûb-u Celil
Hoşgeldin, ey Halil İbrahim AS”ın gözünün nuru.
Hoşgeldin, ey Celil Allah’ın has, özel sevgilisi.
***
Merhaba ey rahmeten lil-âlemîn
Merhaba sensin şefi’al müznibin
Hoşgeldin, ey âlemlere rahmet olan, Hoşgeldin ey günah işleyenlerin de şefaatçisi olan kişi.
***
Merhaba ey Pâdişah-i dü-cihan
Senin için oldu kevn ile mekân
Hoşgeldin, ey dünya ve ahiretin Pâdişahı,
Mekânlar ve bütün var edilenler senin için yaratıldı.
***
Ey cemali gün, yüzü bedr-i münîr
Ey kamu düşmüşlere sen dest-gir
Ey yüz güzelliğinde gündüz gibi nurlu olan, yüzü ışık veren, parlayan ay gibi olan, Ey bütün düşmüşlerin elinden tutan yardım eden.
***
Dest-girisin kamu üftâdenin
Hem penâhı bende vü azadenin
Sen bütün düşmüşlerin, muhtaçların elinden tutansın. Hem kölelerin de azadlıların da sığınağısın.
***
Ey gönüller derdinin dermânı sen
Ey yaradılmışların sultânı sen
Gönüllerin dertlerinin dermanı olan sensin, yaratılmışların hepsinin sultanı olan da sensin.
***
Sensin ol sultân-ı cümle enbiyâ
Nur-i çeşm-i evliyâ vü asfiyâ
Bütün nebilerin sultanı, en üstünü sensin. Takva ve kemalât sahiplerinin, Peygamber vârislerinin ve velîlerin hepsinin gözünün nûrusun.
***
Ey risâlet tahtının sen hâtimi
Ey nübüvvet mührünün sen hâtemi
Sen, peygamberlik, resullük tahtının son sahibisin. Sen, nübüvvet mührünün de son sahibisin.
***
Çünki nurun rûşen etdi âlemi
Gül cemâlin gülşen etdi âlemi
Senin nûrun âlemi aydınlattı. Gül yüzünün güzelliği de âlemleri gül bahçesine çevirdi.
***
Oldu zâil zulmet-i cehl-ü dalâl
Buldu bağ-ı marifet ayn-i kemâl
Sapkınlığın, cehaletin karanlığı senin varlığınla yok oldu. Marifet; ilim-irfan bağları, “kemalât pınarını” seninle buldu.
***
Yâ habiballah bize imdâd kıl
Son nefes dîdârın ile şâd kıl
Ey Allâh’ın cc sevgilisi, bize imdâd eyle, Son nefesimizi senin yüzünü görerek verme mutluluğunu bize bağışla, ver.
***
Ger dilersiz bulasız od-dan necât
Aşk ile derd ile edin es-salât
Eğer cehennem ateşinden kurtulmak isterseniz; aşk ile, arzu ile Resulullâh’a salâvat getiriniz.
***
Çünki ol mahbûb-i Rahman ü Rahîm
Kıldı dünyayı cemâlinden naîm
Çünki, Rahman ve Rahim olan Allah’ın sevgilisinin yüzünün güzelliğinden yeryüzü naim cenneti gibi oldu.
***
Birbirine muştulayu her melek
Raksa girdi şevk u şâdîden felek
Melekler bu doğumu birbirlerine müjdelediler. Felekler sevinçten raksetmeğe, dönmeye başladılar
***
İşbu heybetden Âmine hûb-rû
Bir zaman aklı gidüp geldi geru
Bu heybetli, müthiş olayları gören güzel yüzlü Âmîne hatunun bir ara aklı başından gitdi, geldi.
***
Gördü gitmiş huriler, hiç kimse yok
Görmedi oğlun tazarrû kıldı çok
Baktı hûrîler gitmişler. Yanında kimseler yok. Oğlunu da görmedi, tevazu ile Allâh’a yalvarmağa başladı.
***
Hûriler aldı tasavvur kıldı ol
Hayret içre çok tefekkür kıldı ol
Oğlunu hûrîlerin alıp götürdüğünü düşündü. Hayretler içinde daha bir çok fikirler yürüttü.
***
Çevre yanın isteyu kıldı nazar
Gördü kim bir kûşede hayrü’l-beşer
Etrafına bakınırken, insanların en hayırlısı olan oğlunu bir köşede gördü.
***
Şöyle Beytullah’a karşu ol Resul
Yüz yere vurmuş ve secde kılmış ol
Oğlunu Beytullâh’a karşı secdeye varmış olarak gördü.
***
Secdede başı dili tahmîd eder
Hem getirmiş parmağın tevhîd eder
Secde vaziyetinde, diliyle şükrediyor, hamdediyor ve parmağı ile işaret ederek lâilâhe illâllâh diyordu.
***
Debrenür dudakları söyler kelâm
Anlayamazdım ne derdi ol hümam
Dudaklarını kıpırdatarak birşeyler söylüyordu. Ancak o yüksek himmet sahibi çocuğun ne dediğini duyamıyordum.
***
Kulağım ağzına verdim dinledim
Söylediği sözü ol dem anladım
Ağzına kulağımı yaklaştırınca ne dediğini anladım.
***
Der ki ey Mevlâ yüzüm tuttum sana
Yâ İlâhî ümmetim vergil bana
Ey Mevlâm, yüzümü sana tuttum, çevirdim, ümmetimi senden istiyorum
***
Ümmetim dedi sana çün Mustafa
Ver salâvat sen de ana bul safâ
Resulullâh sana ümmetim dedi. Sen de ona salavat getirerek safaya eriş, safa bul İsmini ümmet defterine yazdır.
Mİ’RAC BÖLÜMÜ
(Mi’rac bölümü, kısmı)
(Sâhibül hulleti vettâc, verâkibül bürâkı fî leyletil mi’rac, Hazret-i Ahmed-ü Mahmûd-ü Muhammed Mustafâ râ Salevât)
***
Söyleşirken Cebrâil ile kelam
Geldi Refref önüne verdi selam
Cebrail A S ile konuşuyorlarken, mânevi bir binek olan Refref önüne gelerek selâm verdi.
***
Aldı ol şah-ı cihânı ol zaman
Sidre’ye gitti ve götürdü heman
Cihanın sultanını üzerine alır almaz çok kısa bir anda, Sidre’ye götürdü. (Sidre: Hz. Peygamber’in mîraç gecesinde Cebrâil ile birlikte yükseldiği yedinci kat semâda bir makam)
***
Bir fezâ oldu o demde rûnümâ
Ne mekân var anda ne arz u semâ
O anda görünen şeyler tamamen kayboldu. Öyle ki ne yeryüzü ne sema, ne de herhangi bir mekân vardı.
***
Kim ne hâlîdir, ne mâlî, ol mahâl
Akl-ü fikr etmez o hâli fehm-ü hâl
Orası öyle bir yerdi ki ne boş ne de dolu denebilirdi. O hâli insanın aklı idrak edemez.
***
Ref’ olup ol şâha yetmiş bin hicâb
Nur-u tevhid açdı vechinden nikáb
Yetmiş bin perde açılarak yoluna devam etti. Nûr-ı tevhîd yüzünden perdeyi açdı.
***
Her birisinden geçerken ileru
Emr olundu Yâ Muhammed gel beru
Her perdeye gelindiğinde, Ya Muhammed beri gel, diye emr olundu.
***
Çünki kamusun görüp geçti öte
Vardı irişdi ol Ulu Hazrete
Bütün bunları görerek ilerledi ve O ulu Allâh’ın huzuruna vardı.
***
Şeş cihetden ol münezzeh Zülcelâl
Bîkem(m) ü keyf ana gösterdi Cemal
Altı yöndende münezzeh olan Zülcelâl Hz leri, keyfiyeti – niceliği izah edilemez şekilde Resulüne Cemâlini gösterdi.
***
Zaten ol sultân-ı mâzağa’l-basar
Eylemişdi Hakk’a tahsîs-i nazar
Zâten, gözü gördüğünden şaşmayan Resul, bütün bakışlarını Hakk’a yöneltmişti. (Necm Sûresi, 17. Âyet’e işaret: “O haşmetli makamda (Peygamber’in) göz(ü) ne kaydı, ne de haddini aştı.”
***
Âşikâre gördü Rabbü’l-İzzeti
Âhirette öyle görür ümmeti
Aşikâre, yâni açık bir şekilde Rabbü’l-İzzet’i gördü. Ahirette, görmeyi hak eden ümmeti de öylece görecektir.
***
Bî hurûf u lâfz u savt ol pâdişah
Mustafa’ya söyledi bî-iştibah
Harfsiz, sözsüz, kelimesiz bir şekilde Rabbilâlemîn, şüphesiz Mustafa’ya şöyle dedi.
***
Dedi kim matlûb u maksûdun benem
Sevdiğin cân ile ma’bûdun benem
Dedi ki: Senin ulaşmak istediğin gayen, arzun benim. Can ile sevdiğin, ibadet ettiğin Allah’ın benim.
***
Gece gündüz durmayub istediğin
N’ola kim görsem cemâlin dediğin
Gece gündüz durmadan, cemâlini görmek istediğin Rabbin benim.
***
Gel habîbim sana müştâk olmuşam
Cümle halkı sana bende kılmışam
Gel, gelmesini irade ettiğim, sevgili Rasûlüm, senden razıyım. Bütün yarattıklarımı da sana bağladım, senin emrine verdim. (Yarattıklarımın tümünü Gökleri yerleri, yıldızları, güneşleri, canlı cansız her şeyi, seni yarattığım için yarattım. Seni hülâsa-i kâinat olarak yarattım.)
***
Ne muradın var ise kılam revâ
Eyleyem bir derde bin türlü devâ
Benden ne istiyorsan vereyim. Bir derdin varsa bin türlü çaresini vereyim.
***
Mustafa dedi eyâ Rabb-i Rahîm
Ey atâ-pûş ü atâsı çok kerîm
Mustafa, ey çok merhametli, ikramlı, kullarına sonsuz değerli ikramları olan yaradanım;
***
Ol zaîf ümmetlerim hâli nola
Hazretine nice anlar yol bula
Benim ümmetim içinde çok zayıf olanlar, sana karşı vazifelerini tam olarak yapamayanlar var. Onların hâli ne olacak.
Onlar sana nasıl ulaşacaklar.
***
Gece gündüz işleri isyân kamu
Korkarım ki yerleri ola tamu
Gece gündüz bütün işlerinde isyan ediyorlar da farkında değiller. Onların son yerlerinin cehennem olmasından korkuyorum.
***
Yâ İlâhî hazretinden hâcetim
Budurur kim ola makbul ümmetim.
Ya İlâhi senden isteğim, ümmetimin makbul olmasını lütfetmendir. Onları bağışlamandır. Cehennemden kurtulmalarını senden diliyorum.
***
Hak Tealâ’dan erişdi bir nidâ
Yâ Muhammed ben sana kıldım atâ
Hak Teâlâ’dan, “Ya Muhammet bu dileğini (duanı) ben sana ikramım, ihsânım olarak verdim.” sözü yetişti.
***
Ümmetini sana verdim ey habib
Cennetimi anlara kıldım nasib
Ümmetini sana verdim (bağışladım) ey habibim. Cennetimi de onlara nasip olarak verdim. Senin râzı olduğun ümmetini cennetime alacağım.
***
Yâ habibim nedir ol kim diledin
Bir avuç toprağa minnet meyledin
Ey habibim, Dünyanın bütünü, sana ikramlarımın karşışında bir avuç toprak değerindedir.
***
Ben sana müştâk olunca ey şerîf
Senin olmaz mı dü-âlem ey lâtîf
Ben seni sevince ey şerefli kulum, dünya da ahiret de senin olmaz mı ey lâtîf Resûlüm.
***
Zâtıma mir’at edindim zâtını
Bile yazdım adım ile adını
İsim ve sıfatlarımın en mükemmel cilvegâhı (yansıma, tecellî) olarak senin zatını yarattım. Senin adın ile adımı Arş-ı âlâya birlikte yazdım. “Lâ ilâhe illâllah, Muhammeden Resulullâh” diye yazdım.
***
Hem dedi kim Yâ Muhammed ben seni
Bilürem görmeğe doymazsın beni
Hem dedi ki: Yâ Muhammed, biliyorum ki sen beni görmeğe doymazsın. Yanımda çok kalmak istersin amma;
***
Avdet edüp da’vet et kullarımı
Tâ gelüben göreler dîdârımı
Sen şimdi Dünyaya geri dön. Kullarımı İmana/İslâma davet et. Öylesine çalış, davet et ki o kullarım da senin gibi gelip benim cemâlimi görebilsinler.
***
Sen ki mi’rac eyleyub etdin niyaz
Ümmetin mîrâcını kıldım namaz
Sen ki yanıma geldiğinde ümmetinin de miracını istedin. Ben de ümmetine mirac olarak namazı verdim.
***
Her kaçan kim bu namazı kılalar
Cümle gök ehli sevabın bulalar
Namazlarını kılanlara bütün gök ehlinin sevabı kadar sevap vereceğim.
***
Çünki her türlü ibadet bundadır
Hakk’a kurbiyyetle vuslat bundadır.
Çünkü, namazda her türlü ibadet vardır. Allâh’a yakınlaşarak vâsıl olmak, ulaşmak yolu bundadır.
***
Sıdk ile beş vakt olundukça edâ
Elli vaktin ecrin eyler Hakk atâ
Sadakatla ve ihlâsla beş vakit namazını kılana, Hakk tealâ elli vakit namaz kılmış gibi sevap verir.
***
Mâhasal ol anda doksan bin kelâm
Sebk idüp buldukta encâm-ü hitam
Netice olarak, çok kısa bir zamanda, anda, doksan bin söz söylendi ve konuşma ve ziyaret, yâni mi’rac sona erdi.
***
Tarfetü’l-ayn içre ol fahr-i cihan
Ümmühani evine geldi heman
Cihanın iftihar ettiği, fahr-i kâinat efendimiz, birkaç kere göz kırpılıp açılabilecek kadar bir zaman sonra, Ümmühânî’nin evinde yatağına döndü. (Yatağı henüz soğumamıştı.)
***
Her ne vâki oldu ise serteser
Cümlesin eshabına verdi haber
Olan bitenlerin tümünü eshâbına olduğu gibi, baştan başa anlattı.
***
Dediler ey kıble-i İslâm-ü dîn
Kutlu olsun sana mi’râc-ı güzîn
Sahabeleri, ey İslâm dinin kıblesi olan Resul, Sana bu seçkin, çok değerli mîrâc kutlu olsun dediler.
***
Biz kamumuz kullarız sen şâhsın
Gönlümüz içinde rûşen mâhsın
Biz hepimiz sana tâbiyiz, başımız, başkanımız sensin. Sen bizim gönlümüzün içinde parıldayan ve küfrü yok eden, bizi aydınlatan bir dolunaysın.
***
Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter
Resulullâh’ın ümmeti olmamız, bu Dünyada kazanabileceğimiz en önemli, en büyük kazancımızdır. Senin yoluna hizmetimiz, İslâmı yaşamamızın şerefi, üstünlüğü bize yeter.
<Burada üç kerre salâvât getirilir.>
MÜNÂCAT BÖLÜMÜ
(Allâha yalvarma, Dua bölümü)
***
Yâ İlâhî ol Muhammed hakkı çün
Ol şefaat kânı Ahmed hakkı çün
Yâ ilâhî; O Muhammed kulunun hakkı için, şefaat kaynaklığı yetkisini sadece ona verdiğin Ahmed kulunun hakkı için,
***
Sidre vü arş-i muallâ hakkı çün
Ol sülûk-i seyr-i a’lâ hakkı çün
Yaradılmış varlık âleminin dışında olan o yüksek arş’ın hakkı için, O çok yüksek ve şerefli yolculuğun hakkı için,
***
Ol gece söyleşilen söz hakkı çün
Ol gece Hakk’ı gören göz hakkı çün
Mirac gecesinde konuşulan sözlerin hakkı için, o gece Hakk’ı, Rabb’ini gören göz hakkı için,
***
Sırr-ı fürkan, nûr-i âzam hakkı çün
Kuds-ü Kâbe, Merve, Zemzem, hakkı çün
Kur’anın içerdiği sırların, o büyük nûrun hakkı için, Mübarek Kâbe’nin, Merve tepesinin, Zemzem suyunun hakkı için,
***
Gözü yaşı hakkı çün âşıkların
Bağrı başı hakkı çün sâdıkların
Hakk âşıklarının gözlerinden akan yaşların hakkı için, Sadık kullarının gönüllerinin, bağırlarının, başlarının hakkı için,
***
Aşk od’undan ciğeri püryân için
Derd ile kan ağlayan giryân içün
Allah ve resulullâh sevdası ateşinden ciğerleri kavrulanların hakkı için, Eksikleri yüzünden üzülerek gözlerinden kanlı yaşlar akıtanların hakkı için,
***
Sıdk ile yolunda kâim kul içün
Hazretine doğru varan yol için,
Sadakatle senin yolunda duran kullarının hakkı için, Hazretine kullarını ulaştıracak olan yolunun hakkı için,
***
Şol zaman kim müddet-i ömr-ü hayat
Âhir ola ere hengâm-i memat
Verdiğin ömür zamanı dolup, ölüm zamanımız geldiğinde,
***
Yâ İlâhî saklagıl imanımız
Verelim îman ile tâ canımız
Ey Allâh’ım, îmânımızı sen muhafaza eyle ki canımızı îmân ile verebilelim.
***
Biz günahkâr, âsi, mücrim kulları
Yarlıgayub kıl günahlardan berî
Biz, günahkâr, asi, mücrim, suçlu kullarınız, rahmetinle bağışlayarak günahlarımızdan bizleri arındır.
***
Kabrimiz iman ile pür nur kıl
Mûnisi gılman ile hem hûr kıl
Kabrimizi îmân nûru ile doldur. Bizelere iyi davranan cennet gençleri ve cennet kızları ile bizleri beraber eyle,
***
Hem dahi mizanımız eyle sakîl
Cennete girmeğe lütfun kıl delil
Hem bizim hesabımızı kolay eyle, sevap terâzimizi ağır eyle de Cennete lütfun ile girelim.
***
Mustafa’ya hem-civâr et yâ Kerîm
Cennet-ül firdevs içinde yâ Rahîm
Ey çok esirgeyen ve çok ikram sahibi Rabb’im, bizleri firdevs cennetleri içinde Resulün Mustafa’ya yakın bir yerde cennetine koy.
***
Lutf ile göster bize dîdârını
Nimetinle toylagıl kullarını
Bize cemâlini görebilme mutluluğunu lûtfet ve bu ikramınla, bu nîmetinle, cennet ziyafetleriyle kullarını coşkuyla sevindir.
***
Afvedüb isyanımız kıl rahmeti
Ol habîbin yüzü suyu hürmeti
O sevgili habibinin yüzü suyu hürmetine isyanlarımızı affederek bize rahmetinle muamele et.
***
Sana lâyık kullarınla hemdem et
Ehl-i derdin sohbetine mahrem et
Sevdiğin, razıoolduğun kullarınla bizleri beraber eyle, eksiklerini bilip düzeltmeğe çalışan iyi kullarının sohbetlerinde, konuşmalarında bulunmayı bizlere nasip et.
***
Hem Süleyman-ı fakîre rahmet et
Yoldaşın îman makâmın cennet et
Bîçâre kulun, Süleymân Çelebi’ye de rahmet et. İmânını yoldaş ve makamını da cennet et.
***
Yâ ilâhî kılma bizi dâllîn
Bu düâya cümleniz deyin âîin
Ey Allah’ım bizi sapkınlardan, dâlâlete düşenlerden eyleme. Doğru yoldan ayrılmaktan, sapıtmaktan koru. Bu duaya hepimiz âmîn diyelim.
***
Ümmetinden razı olsun ol muîn
Rahmetullahi aleyhim ecmaîn
İki cihan saadeti için ümmetine yol gösteren ve yardım eden o Resul, ümmetinin cümlesinden razı olsun. Allah’ın rahmeti hepimizin, bütün ümmetin üstüne olsun. Âmîn.
***
Not: Yazarın affına sığınarak bazı küçük ilâve ve eksiltmelerimiz oldu. (kastamonur.com)
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024
ata-pûş (bağışları örten) değil
hata-pûş (hataları örten) olacak