Ya lütuf ve ihsanla ya mihnet ve imtihanla…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

66. Hikmet

Bir kimse lütuf ve ihsanla Cenab-ı Hakk’a yönelip boyun eğmezse, mihnet ve imtihan zincirleriyle ona boyun eğdirilir.

Lûtf u ihsân ile Allah’a kim etmez ikbâl
Kayd-ı mihnetle olur emr-i Hüdâ’ya münkad

İlahî ihsana erişen iman sahipleri, iki sebeple dünyadan yüz çevirip Allah’a yönelirler:

1) Lütuflara, ihsanlara, muhabbete ve nimetlere erişmek için,

2) Zincirler gibi birbirine ulanan imtihanlara, mal ve beden zararlarına, belâlara uğradıkları için.

Birincisi iyi nefs sahiplerine, ikinci kısım kötü nefslilere mahsustur. Mü’min bir kul iyi nefs sahibi olmuşsa, onun Hakk’a yönelmesi Allah’ın bir lütfudur. Zira yüce şereflere erişmek, yüce kimselere mahsustur. Kötü nefs sahibi olan bir kulun Hakk’a dönmesi ve iyi hål kazanması ise musibetlere, mal kaybına uğramasına bağlıdır. “Bir musibet bin nasihatten yeğdir” sözü bunların durumunu özetlemektedir.

Cenab-ı Hakk’ın muradı, kulunun isteğiyle veya zorla kutsal tarafa dönmesi, Hakk’a yönelmesidir.

İnsan olup enmûzec-i küll-i zât ü sıfâta
Pes mazhar-ı tâm oldu bu cümle hazerâta
(İnsan Hakk’ın zatına ve bütün sıfatlarına mazhar olmanın örneğidir.)

67. Hikmet

Nimetlere şükretmeyen kimse nimeti kaybeder, şükreden kimse ise nimeti kendisine bağlar.

Nimetin ister zevâlin her kim oldu kâfiri
Nimeti eyler ikáliyle mukayyed şåkiri

(Şükretmeyen nimetin kaybolup gitmesini istemiş, şükreden nimeti yularıyla bağlamıştır.)

“Şükür” nimeti sözle, fiille, inançla karşılamaktır. Devenin kaçmaması için ayağına vurulan kösteğe “ikal” denir. “Akıl” sözü bu kelimeden türemiştir. İnsanı hidayet caddesinden çıkarıp helåk vadisine gitmekten alıkoyan sağlam kuvvete akıl dediler. Şükretmek nimetin artmasına, şükürsüzlük nimetin azalmasına ve elden gitmesine sebep olur. “Şükrederseniz artırırım.” (İbrahim/7) ayeti birinci hükmü, “Allah, bir kavme kendilerini değiştirmedikçe verdiklerini değiştirmez.”(Ra’d/11) ayeti ikinci hükmü doğrulayıp ispat eder. İkinci ayetteki kavmin değişmesi nimete şükretmeleridir, Hakk’ın değiştireceği håller de o kavme ait ihsan ve inayettir. 

Âlimler demişlerdir ki, şükür mevcut nimet için bir bağ, mevcut olmayan nimet için avdır.

Şükür üç şekilde yapılır:

1) Kalbin şükrü; mevcut nimetlerin hepsinin İlâhî lütuflar olduğunu bilmektir. Nahl Sûresi 53. ayeti bunun delilidir.

2) Dilin şükrü; Cenab-ı Hakk’a hamd ü senâ ederek şükür vazifesini yapmak, nimeti şeriata uygun bir şekilde dile getirmektir. “Rabbinin nimetini söyle.” (Duhâ/10) ayeti buna delildir. Bu sebepten ötürü Emevî hükümdarlarından olan ve kemalinden dolayı hulefâ-yı râşidîne katılan Halife Ömer bin Abdülaziz Hazretleri şöyle buyurdu: “İlâhî nimetleri anın, zira nimeti dile getirmek nimete şükürdür.”

Nimetin ortaya çıkmasına ve ulaşmasına sebep ve vasıta olanlara da dua edip övmek de nimete dil ile şükretmenin içinde sayılır. Zira Peygamber Efendimiz şu mealde buyurmuştur: “Aza şükretmeyen, çoğa da şükretmez. Nimete vasıta olan insanlara şükretmeyen, insanların Rabbine de şükretmez.” “İnsanların Cenab-ı Hakk’a çok şükredenleri, insanlara fevkalâde şükredenleridir.

3) Beden uzuvlarıyla şükür; “Ey Dâvûd ailesi, şükretmek için amel işleyin.” (Sebe/13) ayetinde belirtildiği üzere sâlih amel işlemektir. Güzel amelin şükür kabilinden olması Peygamber Efendimizin aşağıdaki hadisinden de belli olmaktadır:

Bu âyet-i kerime ile Resulullah’ın gece namazlarına kalkıp çok namaz kılmasından ötürü ayaklarının şişmesi üzerine Ashab-ı kiram sordular:

“Ya Resulallah, niçin vücudunuza bu kadar eziyet ediyorsunuz? Hâlbuki Cenab-ı Hak sizin geçmiş ve gelecek günahlarınızı af ve mağfıret buyurdu.”

Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdiler:
“Rabbim Teâlà Hazretleri için şükreden bir kul olmayayım mı?”

Bir kimse Eba Hâzim Hazretlerine gözün şükründen sordu.
“Gözle bir hayır görüldüğünde ilân etmek, kötü bir şey görüldüğünde gizlemek gözün şükrüdür.” buyurdu.

“Kulağın şükrü nedir?” dediler; 
“Hayır işittiğinde bellemek, şer işittiğinde unutmaktır.” diye cevap verdi.

“Ellerin şükrü nedir?”
“Sana helål olmayan bir şeye yapışmamak ve İlâhî haklara engel olmamak elin şükrüdür.”

“Karnın şükrü nedir?” 
“En aşağısı sabır, en yükseği ilimdir. Yani karından sayılan cinsel uzuvları sabrederek haramdan korumak, kalp evini ilim ve irfan nuru ile aydınlatıp doldurmaktır.” 

“Fercin yani cinsel uzvun şükrü nedir?” diye sorulduğunda şu ayeti okudu: “Irzlarını korurlar… ” (Mü’minûn/5) Sonra: “Cenâb-ı Hak böyle belli etti, iffetli yaşamaktır.” dedi.

“Ayakların şükrü nedir?” dendiğinde de șu cevabı verdi:
“Hakk’ın rızasına uygun yerlerde kullanmak, razı olmadığı yerde kullanmamaktır.”

Yalnız diliyle şükredip de uzuvlarıyla şükretmeyen kimse, bir tarafı giyimli, diğer tarafi çıplak olan gibidir. O yarım elbise onu sıcaktan, soğuktan korumadığı gibi, şükrü yalnız diliyle yapanın şükrü de nimetin kaybolup gitmesinden muhafaza edemez.

Şükür kalp ile mârifet, dil ile anmak, âzâlarla ameldir.

Cüneyd Bağdadî Hazretleri yedi yaşındayken Sırrı Sakatî Hazretlerinin yanına vardığında Şeyh, Cüneyd’e sordu:

“Evlâdım şükür nedir?”
“Cenab-ı Hakk’a âsi olmamaktır!” diye cevap aldı.

Bunun üzerine Şeyh Hazretleri şöyle buyurdu:
“Ey Cüneyd, ümit ederim ki, yakında senin İlâhî feyizlerden nasibin lisan talâkati (düzgün konuşmak) olacaktır.”

Şeyh Hazretleri bu sözüyle Cüneyd’in ledün ilminin ve tasavvufun müşküllerini çözeceğine ve feyz kapılarını açacağına işaret etmişti.

Bu işarete göre onun kemâlinin ancak lisanına münhasır kalacağı da anlaşılacağından Hazreti Cüneyd buyururdu ki:

“Ben sonsuza kadar bu söz üzerine ağlar ve feryat ederim.”

Endîşe değil âlem-i mânådır bu
Esmâ deme kim ayn-ı müsemmâdır bu

Esrâr-ı hakâyık olmuş anda pinhân
Dil nâmına bir nüsha-i kübrâdır bu

Kaynak: Hikem-i Atâiyye Şerhi, Kastamonulu Seyyid Hâfız Ahmed Mahir Efendi

“Şükürsüz Nimet Zâildir”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kur’ân ve Sünnetin Çizdiği Aile Modeli

Aile ve din insanlığın tarihi kadar kadîm iki kurumdur ve bu iki müessese birbiriyle sıkı …

Kapat