Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Bilgi-Belge / Yakın Dönemde Kastamonu – I (Kastamonu Teftiş Raporları)

Yakın Dönemde Kastamonu – I (Kastamonu Teftiş Raporları)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Kastamonu Teftiş Raporları Orhan SALCI 

Geçtiğimiz günlerde Kastamonu Üniversitesi doktora öğrencilerinden Emine Pür hanımefendinin Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (KÜSBD)’inde yayınlanmış
“CHP TEFTİŞ RAPORLARINA GÖRE KASTAMONU’NUN SOSYAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK DURUMU (1939-1948)” adlı makalelerine rastladım. Makaleden çok ilginç bilgiler edindim.

Bilindiği üzere Vilayet Müfettişliği bizim idari sistemimize Sultan II. Abdülhamit Han’la birlikte girmiş.

Tek Parti yönetimi de bu geleneği devam ettirerek ülkeyi belirli bölgelere ayırarak vekilleri görevlendirmiş. Görevli vekiller şehirlere bizzat giderek yerinde inceleme ve denetimler yaparak raporlar hazırlamış, hükümete arzetmişler.

1939-48 yılları arası Kastamonu hakkında sekiz defa teftiş raporu tanzim edilmiş, şehrin ve insanların durumları, sıkıntıları, talepleri yerinde tesbit edilerek çözüm önerileri sunulmuş.

Makale bu raporları özetlemiş, biz de bu raporu özetleyip dikkat çekici bölümleri sizlerle paylaşmak istedik.

• Kastamonu, büyük ölçüde dağlık bir arazi yapısına sahiptir. Halkın geçim kaynakları arasında tarım, dokumacılık, bakırcılık, kerestecilik ve kendircilik önemli bir yer tutmaktadır.

• Kastamonu, el dokuma sanayiinin en mühim merkezlerinden birisidir. Bu ilde
dokumacılık ileri bir vaziyettedir İlde mevcut olan 3.528 tezgâh sahibi daimi olarak bu işi yaparak geçimlerini temin etmektedir.
Bir kısım halk da ziraat işleri
haricindeki zamanlarda çıkrık ile pamuktan iplik yaparak bunları bez haline getirmektedir.
Bu şekilde yapılan ve Ticaret Odası denetiminden geçen bez miktarı üç milyon metrenin üzerindedir Kastamonu’da Dokumacılar Kooperatifi azası
1942 yılında 2.100 küsur miktarındadır. Daha birçok tezgâhçı da kooperatife girmek
istemektedir.

• Kastamonu halkının önemli geçim kaynaklarından birisi de demirciliktir. Bu vilayet dâhilinde yapılan çok sayıda hayvan nal ve mıhları Ankara, Bolu, Çankırı, Eskişehir ve Kütahya’ya ihraç edilmektedir.

• Kastamonu ilinin ihtiyaçları arasında yol hizmetleri ön planda gelmektedir. Şehrin
yolları bozuk ve yapılması gerekmektedir. Çankırı-Kastamonu-İnebolu yolu ile Karabük- Kastamonu-Taşköprü yolu devlet yolları arasına alınmıştır. Bayındırlık Bakanlığı ise sadece bu yolların devamlı tamirini yapacaktır. Bu bakanlık inşaat işlerinin eskisi gibi il bütçesinden sağlanmasını istemektedir. Fakat İl Özel İdare’nin geliri il yollarının ihtiyaçlarını bile
karşılayamamaktadır.

• 1945 yılında Kastamonu cezaevinde 218 mahkûm vardır. Bu mahkûmlardan 138’i öldürme, 15’i yaralama ve 13’ü cinsel suçlardan yatmaktadır.

• 1944 yılında ilkokul çağında 53.100 çocuk vardır. Bu çocuklardan ancak 15.623’ü okullara devam etmektedir. Bu
rakam mevcut tahsil çağındaki çocukların %29,42’si demektir. Kastamonu vilayetinde
toplamda 302 okul bulunmaktadır. Bu okullarda 261 öğretmen ve 201 eğitmen vardır.
Kastamonu ilinin 9 kazasında ortaokul mevcut değildir.
(Bahse konu yıllarda eğitim durumu merkezde ve pek çok ilçede Osmanlı döneminden daha geri düşmüştür demek hiç de zor değildir.)

• Kastamonu vilayeti ve
kazalarında mahalli gelirin yeterli olmamasından dolayı hastane işleri geri planda kalmıştır. 

• Kastamonu’da ormancılık önemli bir yer tutmaktadır. Bu vilayetin bazı yerlerinde orman işletmeleri ve hususi fabrikalar vardır. Buna rağmen (yol ve kamyon yoksunluğu nedeniyle özellikle nakliye işinde çok ciddi sorunlar yasanmakta) halk mahalli ihtiyacı için gerekli keresteyi zorlukla veya kaçakçılıkla temin etmektedir.

• Kastamonulu bazı vatandaşlar geçimlerini temin etmek için İstanbul ve Zonguldak gibi yakın vilayetlere gidip işçi olarak çalışmaktadır. Kazandıkları paranın bir kısmını kendilerine sarf etmekte diğer kısmını köylerinde bıraktıkları ailelerine göndermektedirler. Aileler hayatın ucuz olduğu devrelerde bu para ile az çok geçinebiliyorlardı. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından
itibaren hayatın gittikçe pahalanması ve yiyecek maddelerinin serbest satılamaması dolayısıyla geçim çok zor bir hal almıştır. Dolayısıyla elde bulunan hayvan, eşya ne varsa satılmıştır. Hükümet tarafından dağıtılan tohumların mühim bir kısmı yenilmiştir. Açlığı gidermek için bazı mıntıkalarda ceviz kabuğu, mısır koçanı, armut kurusu ve erik çekirdeği el değirmeninde dövülerek yiyecek bir madde haline getirilmiştir. Halk arasında açlıktan ölenler olduğu belirtilmiştir. Resmi doktor raporlarıyla da açlıktan ölenler tespit edilmiştir.
Ayrıca çok ekilen mısır ve siyezi bir taraftan don, diğer taraftan san ve kuraklık vurmuştur. Artık satılabilecek ne hayvan ne de eşya kalmıştır. Cide, İnebolu, Küre, Daday, Araç, Taşköprü ve Kargı’da vatandaşlar tohum ve yiyecek sıkıntısı çekmektedir.

• Kastamonu’da gerçekleşen 1943 yılındaki depremin merkez üssü Tosya kazasıdır.
Deprem sonrasında tespit edilen ölü miktarı 1.070, yaralı sayısı ise 472’dir. İl genelinde 3.709 bina tamamen yıkılmış, 2.075 bina ise oturulamayacak hale gelmiştir. Tosya ve Kargı kazalarının dışında il genelinde 382 hayvan ölmüştür.

İlçeler hakkında özet bilgiler:

Daday Kazası

• 1939 yılında kaza merkezinin nüfusu 1.700 olup nüfusun 444’ünü Ermeniler
oluşturmaktadır. Bu kazada Ermeniler terzilik, duvarcılık, çerçilik, taşçılık ve hizmetçilikle meşgul olmaktadır.
Daday’ın birçok köyü, özellikle Azdavay nahiyesi çok fakirdir.

• Kaza merkezinde 1939 yılında yapılmış yatılı bir ilkokul vardır. 1940 yılına gelindiğinde bu
okulun mevcudu 165’i kız olmak üzere 420’dir. Köylerdeki 8 okulda talebe mevcudu 500 küsurdur. Tahsil çağındaki çocuk mevcudu ise 9.437 olarak tespit edilmiştir.

• Kazada kendir üretimi yapılmaktadır.

İnebolu Kazası

• İnebolu merkezinin nüfusu 1939 yılında 7.000’e kadar düşmüştür. Bu kazanın arazisi çok engebeli ve dardır.

• Kazanın birçok yerinde keten ziraatı yapılmakta ve elyafı dokunarak garp memleketlerine gönderilmektedir. Fakat İkinci Dünya Savaşı yıllarında keten ihracatı oldukça azalmıştır.

• Abana nahiyesi bağcılık işinde oldukça ileridir. Senede binlerce bağ fidanı dikilmektedir. 

• İnebolu ve Abana nahiyesinde fındık, elma, armut ve erik yetiştirilmektedir.

• Ayrıca senede bir buçuk milyon kilo patates üretilerek İstanbul ve Samsun’a ihraç edilmektedir.

• İnebolu’dan İspanya’ya ihraç edilen yumurta, İspanya’daki dâhili harp yüzünden 1939 yılında tamamen durmuştur.

• Kastamonu elmalarına,
elmaların kurtlu ve ambalaj sandıklarının büyük olması gibi bazı sebeplerden dolayı Mısır piyasasında rağbet azalmıştır. (Yani Kastamonu’dan Mısıra kadar elma ihraç ediliyormuş)

• Kazada 140 köy ve 19 okul vardır. Bu okulların 10 tanesi tek öğretmenle eğitime devam etmektedir. Tahsil çağında bulunan 9.757 çocuktan sadece 2.637’si okula devam edebilmektedir. Çoğu çocuk ise tahsilsiz kalmaktadır.

• Kastamonu vilayetinin sadece İnebolu kazasında iskele vardır. İnebolu’nun liman sorunu çok önemlidir. Esaslı bir liman yapılıncaya kadar mevcut mendireğin tamir edilmesi gerekmektedir. Hali hazırdaki mendireğin tamir edilmezse iki sene içinde tamamen kullanılamaz hale geleceği ifade edilmiştir.

• İnebolu ile Abana arasında karayolu yoktur. Bazen halk birkaç ay kazaya gidememektedir.

• Kaza halkı geçim sıkıntısından dolayı başka yerlere göç etmektedir.

Küre Kazası

• Küre’nin köyleri dağınık, arazi yapısı engebelidir. 1939 yılında kazanın nüfusu 27.000’dir. Bütün kazada toplam on mektep vardır. Kazada Ziraat Bankası, adliye memuru, doktor, ebe, baytar ve nahiye teşkilatı yoktur.

• Küre kazası bakır madenleriyle meşhurdur. Anadolu’nun hurda bakırları Kastamonu’da eritilerek levhalar haline getirilmekte ve bu levhalardan çeşitli bakır kaplar yapılmaktadır. Çıkarılan bakırlar Amerika ve Avrupa fabrikalarında tasfiye edildikten sonra memlekete getirilmekte ve işlenmektedir. Bu süreç hem güç hem de pahalıdır. Bakır levhaların yapılmasında yedi çekicin bir anda vurulması zarureti vardır. Fakat beş kişiden fazla eleman kullanan yerlerden muamele vergisi alınması bu işin yavaş yavaş gerilemesine neden olmuştur.

*Maden Teknik ve Arama Enstitüsü tarafından 1948 yılında yapılan etüt ve aramalar neticesinde Aşı köy civarında iki yığın halinde 1.622.000 ton bakırlı pirit cevheri bulunmuştur. Bu cevherin vasati tenoru %1,92 bakır, % 47,9 kükürt ve ton başına 1.21 gram altın olarak tespit edilmiştir.

Araç Kazası

• Kazanın arazi yapısı dağlık ve engebelidir. 1940 yılında kazada 150 kadar köy ve 3 nahiye vardır. Bu kazada köylerin dağınık halde olması ve her köyde mektep bulunmamasından dolayı halk çocuklarını okutabilmek için nahiye merkezlerinde birer yatılı mektep yapılmasını istemektedir. Kaza merkezi ve İğdir nahiyesine 17 eğitmen verilmiştir.

• Kazada kendir ekimine başlanmış fakat ekilen tohumlar geç çıktığı için iyi hasılat alınamamıştır.

• Kaza kaymakamı, çeltik
ziraatını iyi yapmayanların ziraattan men edileceğini belirtmiştir.

Taşköprü Kazası

• Taşköprü’nün nüfusu 1939 yılında 52.000’dir.

• Kazada 140.000 baş hayvan
beslenmesine rağmen bir baytar yoktur. *Arazisi ziraata müsait ve suyu boldur.

• Bu kazanın dağ semtlerinde oturan bir kısım köylüler 1940 yılında ekin ve meyvelerin çok az olduğunu, tohum ve yiyeceklerinin olmadığını ifade
etmişlerdir.

• Kazada afyon ve esrar müptelaları bulunmaktadır.

• Taşköprü kazasında para ile adam öldürtme bir sanat halindedir. Adam öldüren mahkûm olup Kastamonu cezaevine gittiği zaman kendisi için bir gelir kapısı açılmış saymaktadır. Çünkü mahkûmiyet senelerince kendisine muhtelif sebeplerle para toplanmakta ve şöhret kazanmaktadır.

• Taşköprülülerin hayat ve geçimlerini sürdürmesinde kendir önemli bir yer tutmaktadır. 1941 yılında 3 milyon kilo olan kendir üretimi 1942 yılında 5 milyona çıkmıştır.

• 1944 yılına gelindiği zaman Taşköprü kazasının Gölveren ve
Sulukese mevkilerinde dört bin tonluk iki adet kendir lifi üretim fabrikasının kurulması
kararlaştırılmıştır. Sümer Bank bu fabrikaların kurulması işiyle görevlendirilmiş ve gerekli etütleri yapmıştır.

• 1945 yılında Taşköprü’de kendir fabrikası inşaatına başlanmıştır.

• Kastamonu güzel kendir yetiştirmesine rağmen yetiştirdiği kendirden ip dahi yapamamaktadır. Kendirden yapılacak ip İstanbul’da hazırlanmaktadır. 1946 yılına
gelindiğinde ip yapan ustaların çoğu İstanbul’a gitmiştir.

Tosya Kazası

• Tosya kazasının 1939 yılında nüfusu 10.000’dir. Kazada 3.300 ev vardır. Depremde Ziraat Bankası ve Posta-Telgraf binası yıkılmıştır.

• Elektrik santrali ve su yolları bozulmuştur.

• Kazada mevcut olan 4 ilkokul binası deprem dolayısıyla tamamen yıkılmıştır. 4 okul enkazından ahşap olmak üzere bir ilkokul binası yapılmıştır. Bu ilkokula 700 talebe çift tedrisatla devam ederken 1.100 talebe ise mektepsiz kalmıştır.

• Küçük debbağ esnafı, yerli bez ve iplik boyama işleriyle uğraşanlar kendilerinin zar zor geçinen esnaf ve işçi takımından olduğunu söyleyerek muamele vergisinden hariç tutulmalarını istemiştir.

• Ilgaz-Tosya-Kargı yolu tamire muhtaçtır. Önemli bir pirinç bölgesi olan bu kazaların
üretimlerini Çankırı’ya sevk edebilmesi için bu yolun yaz kış işler bir halde bulunması
gerekmektedir. Yolun bilhassa Çankırı ili içindeki kısmı fazla bozuktur.

Cide Kazası

• Cide kazasının 1939 yılında 131 köyü ve 45.000 nüfusu vardır.

• Bu kazanın hiçbir taraftan karayolu ile bağlantısı yoktur. Özellikle kış mevsiminde kaza halkının her yerle irtibatı kesilmektedir. Böyle zamanlarda vapurların uğramasını kolaylaştıracak bir mendireğe
ihtiyaç duyulmaktadır.

• Kazada Ziraat Bankası, belediye doktoru, eczane ve baytar yoktur. Cide’de eskiden beri kehnabet (kâhi kübet) arazi sistemi vardır. Arazi müşterektir, bir aileye bir yerde ziraat etmek nöbeti ancak birkaç senede bir gelmektedir.

• Kömür havzası için Cide ormanlarından kesilen maden direkleri yollarda nakliyesizlik yüzünden perişan bir halde kalmıştır. Hali hazırdaki bir, iki kamyonla bunların nakledilemeyeceği anlaşılmıştır.

• Cide halkı sefalet içindedir. 1943-1945 yılları arasında hükümet, kaza halkına 800 bin kilo mısır dağıtmıştır.

• Halk giyim eşyasını dahi alamamaktadır. Bu yüzden İstanbul’a ve civar illere gidip çalışmaktadır. Hatta Ankara’da çalışan kadın hizmetçilerin çoğu Cidelidir.

Devrekâni Kazası

• Devrekâni, 2 Eylül 1944 tarihinde kaza olmuştur.

• Kazada iki geniş mektep bulunmaktadır.

• Kaza halkının geçim kaynağı hububat ziraatı, sığır yetiştirme, pamuk ipliği yapma ve dokumacılıktır.

Azdavay Kazası

• Azdavay, 1946 yılında kaza olmuştur.

• Bu kazanın 1947 yılında nüfusu 300’dür.

• Belediye kadrosu reis ve bir tahsildardan ibarettir.

• Kazada içme suyu olmadığı için dere suyu içilmektedir. Eskiden akmakta olan ve 800 metre uzaktan gelen içme suyunu sel bozmuştur.

• Bu kazanın hem toprağı hem de toprak verimi azdır.

• Kaza halkı fakir ve yardıma muhtaçtır. Köylünün çoğu katıksız olarak ekmek gıdasını ancak temin etmektedir. Bu sebeple halkın mühim bir kısmı İstanbul’a ve civarına çalışmaya gitmektedir.

Abana Kazası

• Abana, 18 Temmuz 1945 tarihinde kaza olmuştur.

• Karadeniz kıyısında yer alan bu kazanın o yıllarda bir iskelesi ve mendireği ve çevre şehirlerle irtibatını sağlayacak yolları yoktur.

Bu değerli çalışmadan bizce çıkartılması mümkün sonuçlar;

Kastamonu hakkında bu gün konuştuğumuz sorunlarla o gün konuşulan sorunların benzer olması ve Kastamonu’nun bu gün boğuştuğu sorunların temelinin o günlerde atılmış olduğunu görmek dikkat çekicidir.

1927 nüfus sayımına göre Türkiye’nin yedinci büyük nüfusuna, yüzlerce yıllık üretim, ticaret, sanat, sermaye, eğitim vb birikimine sahip şehrin Kastamonu halkının açlıkla mücadele eder duruma düşmüş ve o sorunların bazılarını hâlen aşamamış hatta bazı alanlarda daha da geri gitmiş olmasını görmek son derece üzüntü vericidir.

Dünyada Türkiye’nin yeri ne işe Türkiye’de de Kastamonu’nun durumu aynıdır, benzerdir.
Şehrin ileri gelenlerinin, akıl insanlarının günlük, kısır, şahsi çekişmeleri bir tarafa bırakıp acil eylem planları hazırlamaya koyulmalarının vakti çoktan geçmiştir.

Devamı var. 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Tat Kaybı

Tat Kaybı Görme kaybı ölçülebilir. İşitme kaybı ölçülebilir. Ne kadar görmediğini bilebilirsin. Ne kadar duymadığını …

Kapat