Ana Sayfa / KASTAMONU / Kastamonu Bilgi-Belge / Yakın Dönemde Kastamonu – III (Bakırcılık)

Yakın Dönemde Kastamonu – III (Bakırcılık)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Resimlerde görülen iki güzel insan, iki merhum amcamız, yüzyıllar boyu Türkiye’nin bakırcılık merkezi olan Kastamonu’daki son bakır ustalarıydılar..
Ahmet Ortaakarsu yaklaşık 90, Mehmet Eşkil amcalar 96 yaşlarında vefat ettiler.
‘Göğüş Ağa’ lakaplı Mehmet Emin Kalfaoğlu adlı meşhur, namlı, hatırlı, itibarlı bir ustanın çırakları, kalfalarıydı ikisi de..
O yıllarda bakırcılık, bakır esnafı, bakır ustaları zaten itibarlıymış. Lakin Göğüş Ağa başka, bambaşka itibarlı bir adammış. Allah rahmet eylesin.
Ahmet ve Mehmet amcalar neredeyse aynı yaştaydılar ama Mehmet Eşkil amca kıdemliydi.
Mehmet amca kalfa iken Ahmet amca çıraklığa başlamış. O yüzden aralarındaki bağ, dostluk, saygı, hukuk bir başkaydı, bambaşkaydı.

Ahmet amca, Münire Medresesi’nde kendisine tahsis edilen dükkanda vefat ettiği 2013 yılına kadar bakır işçiliğini, ustalığını sembolik bir şekilde de olsa devam ettirdi.

Bakırcılığı daha önce bırakan Mehmet Eşkil amca ise 2019 yılında vefat ettiler..
Vefatından üç dört yıl öncesine kadar Bakırcılar Çarşısı’ndaki dükkanına uğrayıp son derece antika, çalışma sistemi bambaşka olan dükkan kilidini ustaca açıp usulca girdiği dükkanında bir kaç saat geçirmeyi, dostlarıyla hasbihal etmeyi, gazetesini orada okumayı ihmal etmezdi.
Ahmet amcanın vefatıyla Kastamonu’da fiilen sona eren bakırcılık, Mehmet Eşkil amcanın vefatıyla da resmen bitmiş, tarihe karışmış oldu.
Ne güzel, ne asil, ne zarif insanlardı bir görmeliydiniz..
İstanbul beyefendisi demiyorum; aynı ayarda, aynı karatta Kastamonu beyefendisiydiler.

Verimli Küre Bakır madenine ilave olarak Hanönü ilçemizde de büyük bir bir bakır rezervi bulunup işletmeye açılmasına rağmen, yüzyıllar boyu bu ülkenin en büyük bakırcılık merkezi olan Kastamonu’da bu gün itibariyle bakırcılık adına büyük-küçük hiç bir sanayi kuruluşu, hiç bir bakır atelyesi, hiç bir bakır ustası, kalfası dahi kalmamasının izahı mümkün değil.
Bu durum rastgele, kendiliğinden oluşan, kendiliğinden gelişen, şartların, zamanın, teknolojinin, üretim sistem ve modellerinin vb değişmesiyle ilgili bir durum o l a m a z..

Yüzlerce yıldır var olan, 1950’li, 60’lı yıllara kadar yüzün üzerinde bakırcı dükkanı, atelyesi, fırını, ocağı,
yüzlerce ustası, kalfası, işçisi olan;
hammadde, yarı mamul madde, mamul madde yani bakırın bütün hallerini en bol, en güzel şekilde üretip iç ve dış piyasaya ihraç eden, ülke ve şehir ekonomisine milyonlarca lira katkı sağlayan bu sektör bu şehirde kendiliğinden bitmiş o l a m a z.

Parti programları, Hükümet politikaları, Bakanlar Kurulu kararları, KİT çalışma ve programları, Devlet Planlama Teşkilatı programları, İktisat Kongreleri, TÜSİAD vb kuruluş raporları, kararları, çalışmaları dahil yakın tarihimizde Kastamonu’yu ilgilendiren ne varsa, kim ne karar almış, ne tür uygulamalar yapmışsa, yapma ihtimali varsa hepsi dedektif hassasiyetiyle didik didik araştırılmalı.

Konu sadece bakırcılık sektörüyle de alakalı değildir çünkü.
Bu şehirde yüzyıllardır üretimi, ticareti yapılan, insanlara gecim kapısı, ekmek kapısı olan ve son derece ileri bir seviyede olan kendir sektörünün, tekstil sektörünün, demircilik sektörünün, ahşap sektörünün, meyve, sebze, hububat, tarım sektörlerinin de aynı akıbete uğraması, bir anda bu şehrin ekonomisinden sökülüp atılması tesadüf o l a m a z.

Bir şehrin bütün can damarları, kan damarları kendiliğinden kesilmiş, kurumuş olamaz, bu şehir halkı topluca intihara kalkışmış olamaz.

Ülkeye kaybettirecek, bu şehre kaybettirecek kararlar hangi karanlık odalarda, hangi masalarda alındı?
Bu kararları kimler aldı?
Neden?
Nasıl?

Su akar Türk bakar demiş eskiler..
Bu söz Kastamonu için söylenmiş sanki.
Su akar, servetler gözünün önünden, elinin altından akar, Kastamonu bakar.
Ormanlarımız, bakır madenlerimiz sular, seller gibi akıp gitti, gidiyor onlarca yıldır..
Yüzyıllardır bu toprakları besleyen, büyüten, ayakta tutan sektörler elinin altından kayıp gitti, gidiyor.
Biz ise sadece bakıyoruz..

Milli servetler, devletin, milletin malıdır, elbette milletçe istifade edilmelidir..
Millet istifade ederken, memleket istifade ederken bir tek Kastamonu’nun istifade edememesi çok tuhaf, çok acı, çok ayıp, utanç verici.
Kastamonulular milletten sayılmıyorsa o başka tabi..

Bu vilayetin insanları vatanseverdir, devletine, milletine bağlıdırlar..
Vatan, millet, devlet bu şehri layıkı vechiyle sevmese bile, ekmek kadar, su kadar gerekli olan, zaruri olan yatırımı, teşviği çok görse, esirgese bile bu şehrin insanı devletini, milletini, memleketini sever; canından çok sever..
Aç kalsa da, açık kalsa da sever..
Malını, canını devletinden, milletinden esirgemez..
Baba gibi, ana gibi yemez yedirir, giymez giydirir.
Memleketin bazı evlatları obez olsa da, şişip patlayacak kadar yese de bu şehrin insanı gözü doymayan evlatlarını, kardeşlerini beslemek için elindeki ekmeğini, suyunu da verir..

Evladın gözünde baba hep zengindir, parası pulu hiç bitmez ya.. Kendi cebinde kültem kültem parası olsa da gözü babanın kesesindedir ya..
Baba oğula bağ bağışlar da oğul babaya bir salkımı çok görür demiş ya atalar..
Kastamonu tam öyle..
Bu vatanın, bu milletin diger oğulları da ataları hükmünde olan bu şehre bir salkımı çok görmüşler, çok görüyorlar yazık ki..

Tren katarının ilerlediği raylar, yollar bozulur, tıkanırsa tren gidebilir mi?
Gidemez elbet.
Tren katarını çeken lokomotif çalışmazsa, yol almazsa gidebilir mi?
Gidemez.
Bu şehrin ilerleyeceği istikametteki raylar, yollar bozulup tıkanınca;
önünde lokomotif olması gereken kişi ve kurumlar durunca şehir durmuş, ekonomi durmuş, siyaset durmuş, eğitim, kültür, sanat durmuş, şehir durmuş..
Yüz yıl önce Kudüs’te unutulan son Osmanlı neferinin giden ordusunu, devletini beklediği gibi yüz yıldır aynı yerde bekliyor Kastamonu..
Kaçırdığı trenle giden sevdiklerinin gelip kendisini alacağı ümidiyle istasyondan ayrılmayan yaralı bir yürek gibi bekliyor Kastamonu..

Kastamonu uzak şehir..
Bu söz ezberlenmiş, ezberletilmiş..
Orada sanayi olursa pazara ulaşması zor olur..
Fabrikanın pazara yakın olması gerek demişler, inanmışız.
Çin’den, Kore’den, Hindistan’dan, Amerika’dan, Afrika’dan ürün almak, mal almak Kastamonu’dan almaktan daha zor gelmiş..
Kastamonu uzak diyar.
Çin’den bile, Sibirya’dan bile, Hindistan’dan, Brezilya’dan bile uzak..
Oralardan mal alıp satan tüccar, sanayici Kastamonu’dan mal alamıyor, satamıyor..

Küre ve Hanönü Bakır madenleri çok uzakmış.
Buralara sanayi yatırımı yapmak verimli değilmiş.
O yüzden bizim bakırlarımız Mardin’e taşınıp orada işletilmeliymiş..öyle işletiliyormuş..
Mardin niree, Kastamonu nire…

İki kere iki kaç eder?
Alayken mi, satayken mi?
Kastamonu uzak..
Yatırım yapayken mi uzak yoksa madenlerimizi, ormanlarımızı alayken mi?

Türkiye’nin sanayileşme politikası bana çok ilginç gelmiştir hep.
Bu gün ülkenin en büyük sanayi bölgeleri ve sanayi şehirlerine biraz dikkatle bakmanızı rica ediyorum.
İstanbul, Bursa, İzmit, Sakarya başta olmak üzere Marmara Bölgesi.
İzmir başta olmak üzere Ege Bölgesi.
Adana, Mersin, Antalya; Akdeniz Bölgesi..
Urfa, Antep, Malatya Güneydoğu Anadolu Bölgesi.
Van, Erzurum Doğu Anadolu Bölgesi..

Karadeniz Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi adeta sanayiden arındırılmış bölge.

Kurtuluş Savaşı öncesi ülkemizin işgal haritasına bir bakın.. O yıllarda işgal edilmiş bölgelerin ve şehirlerin tamamı sanayi bölgesi, yatırım bölgesi olmuş ama işgal görmeyen bölgeler sanayiden arındırılmış, nüfusları boşaltılmış bölgeler..

İngiliz, Fransız, Amerika, İtalya, Yunanistan tekrar geldiğinde yıkacak ya da işgal edecek sanayi kuruluşları bulsunlar, elleri boş dönmesinler diye;
Aşağıdan İsrail, Doğudan ve kuzeyden Rusya gelirse diye onların yol güzergâhlarına, ayak altlarına kırmızı halılar serer gibi sanayi kuruluşları sermişiz.

Çok ilginç bir şekilde işgal görmeyen topraklar sanayi yatırımlarından nasibini hiç almamış..
Bize cok kızmışlar, ceza kesmişler demek ki..

Bizim ülkemizin sanayi, yatırım, teşvik politikalarını İngilizler, Fransızlar, İsrailliler, Yunanlar, Amerikalılar mı belirlemiş acaba?
Devlet olarak onlar belirlememiş olmasalar bile Avrupa’dan getirdiğimiz uzmanlar mı belirlediler?

Kastamonudaki bakır madenlerinin buradan alınıp Mardin’de işletilmesinin başka türlü izahını kim, nasıl yaparsa buyursun yapsın. Biz de sû’i zandan kurtulalım..
Sanayileşmek için, yatırım için, kalkınma için uzaklık, yakınlık diye, ulaşımın zorluğu, kolaylığı diye bir şey yok, bu koskoca bir yalan.

Burada başka işler var, başka hesaplar var, başka oyunlar var..

Yol olması, yol açması, yol göstermesi, yolda yoldaş olması gerekenlerin yol bilmemesi, yordam bilmemesi, yolda yoldaş olmayı bilmemesi, birlikte omuz omuza yürümeyi bilmemesi var..

“Kastamonu turizmle gelişecek” gibi temelsiz, mesnetsiz, dayanaksız, iyi niyetten uzak, bin boş bir söze otuz yıl inanan, inandırılan bir şehir elbette büyüyemez, kalkınamaz, zenginleşemez.
Bu ili ileri götürecek sanayi yatırımları yapmamak için ‘size turizm lazım’ hatta ‘sizin büyümemeniz lazım’ diyenlere bile inanan, kafası rolantide çalışan insanların önde gittiği bir şehir elbette kalkınamaz, büyüyemez..

Üç beş uyanık çıkar şehrin emeklerini, servetlerini sömürür..
Biraz daha uyanık, biraz daha güçlü birileri çıkar, gelir onları sömürür..
Biz burda açlığa talim ederiz
Alıştık nasıl olsa..
Herneyse.
Dert adamı söyletir demiş atalar.
Son bakırcı ustaları merhum Ahmet ve Mehmet amcaların fotoğraflarını görünce derdim depreşti.
Ruhları şad, kabirleri nur, mekanları Cennet olsun.
Bu şehrin geçmişini, geleceğini, hayallerini, hatıralarını, hafızasını, ekmeğini, aşını, işini, servetlerini elinden alanları da Allah’a havale ediyoruz..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Yorumlar

  1. avatar
    Erdoğan Baydar

    Kalemine gönlüne sağlık Orhan hocam. Sağolasın vsrolasın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Gemileri Yakmak Gibi

Toplumdaki Allah ve ahiret inancından yoksun olan grubu, içinde bulundukları şuursuzluk ve bilgisizlik sebebiyle, Kur’an …

Kapat