Ana Sayfa / Yazarlar / Yakın Zamanlarda Kastamonu – lV (Kayıt – Kıymet Sorunu ve Nedenleri)

Yakın Zamanlarda Kastamonu – lV (Kayıt – Kıymet Sorunu ve Nedenleri)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yakın Zamanlarda Kastamonu lV

Kayıt-Kıymet Sorunu ve Nedenleri

Bir süredir “Yakın Zamanlarda Kastamonu” yazıları okuyoruz bu sütunlardan.
Bir yazıyla da olsa katkıda bulunmak istedim.
Zira Kastamonu bir kişi değil bin kişi tarafından aylarca, yıllarca yazılsa yine yetmez, yine bitmez..
Gectigimiz günlerde sosyal medyada (20-21 Şubat) bazı hemşehrilerimiz İstiklal Harbi’mize katkı sağlayan Halime Çavuş’un, bazıları ise
Şerife Bacı’nın vefat yıldönümü olarak andılar. 
Halime Çavuş’un vefat tarihi belli; 20 Şubat 1976 
Şerife Bacı’nın vefat günü olarak aralık ayını gösteren de var, şubat ayını gösteren de..
Yazık ki Şerife Bacı hakkında, o dönemde yaşayan kıymetli insanlar ve yaşanan çok önemli olaylar hakkında bilinenler denizde damla gibi..  
Yakın tarihimizin aydınlatılamamış  bilinmezlikler dehlizlerinde el yordamıyla yol almak, bir şeyler bulmak isteyen insanlar zaman zaman istemeden de olsa karanlıkta çarpışabiliyor, birbirlerinin canını acıtabiliyorlar.
Arşimed’in buldum diye hamamdan fırlamasına benzer sahneler yaşayan doslarımız da var, Macellan dünya yuvarlak oldugunu iddia ettiği için öldürüldüğü gibi doğru bir şey söyledi diye taşlanan dostlarımız da var..
Bu vesileyle Kastamonunun yakın tarihine onlar üzerinden bakmak istedim..
Kastamonu yakın tarihi neden az biliniyor?
Neden zamanında önemsenmemiş, bu gün neden önemsenmiyor?
Neden yeterince bilgi belge yok?
O dönemin çok önemli isimleri neden az biliniyorlar?
Neden yanlış bilgiler kol geziyor?
Kurtuluş Savaşımız pek az hain hariç milletimizin adeta topluca savaştığı, 
savaşın yükünü, çilesini, acısını ortaklaşa  paylaştığı bir savaştır.
Kazanılan zaferde, kurulan devlette isimli-isimsiz, resimli-resimsiz binlerce şehidin, on binlerce gazinin, yiğidin destansı çileleri, gayretleri, fedakarlık ve kahramanlıkları vardır.
Tüm ecdada, isimli isimsiz bütün kahramanlara şükran ve minnet duygularımızla Rabbimizden gani gani rahmet diliyoruz.
Milli Mücadelemize destek veren her bölge, her şehir, her kurum, her grup, her zümre, her bir vatan evladı baş tacımızdır..
Ancak Milli Mücadeleden Kastamonu’yu çıkartmak;
Kastamonu’suz İstiklal Harbi’ne girmek, Kastamonu’suz savaşmak, savaşı sürdürebilmek, kazanmak kesinlikle mümkün görünmüyor.
İstiklal Harbi’nde Kastamonu yoksa Kuvayı Milliye yoktur, millet yoktur, silah yoktur, cephane yoktur, binlerce asker, yüzlerce komutan yoktur, savaş yoktur ve dolayısıyla belki zafer de yoktur..
Kastamonu halkı Milli Mücadelenin, İstiklal Harbi’nin kazanılması için yüke kerhen elini uzatan değil, seve seve başını ve gövdesini ortaya koyan müstesna bir vilayettir.
İstiklal harbinin en mühim iki, üç medya merkezinden biri Kastamonu’dur.
Harp için orduyu, ordu için milleti, milli dinamikleri harekete geçiren, organize eden en mühim iki-üç merkezden biri Kastamonu’dur..
Kastamonu, yurt dışından ve İstanbul’dan gönderilen silah, cephane, lojistik malzeme ve parasal yardımları  muhafaza ve nakletmede en büyük merkez olmasının yanında kendi halkından aynî ve nakdi yardımlar toplayıp cepheye gönderme konusunda da son derece cömert ve fedakar davranan bir şehirdir.
Öyle ki kendi nesilleri devam ettitecek, köylerin, kasabaların, şehirlerin, dükkan ve tezgahların geleceğini imar ve inşa edecek, bacayı tütütecek, yarınları kuracak, en değerli serveti olan genç nesillerini, körpe kuzularını ve özellikle okumuş, eğitimli nesillerinin tamamını cepheye göndermiş,
geride kalan kadın, çocuk ve yaşlılarını da cephane taşımak icin “Mekkâre Birlikleri”ne kaydetmiş, seferber etmiştir. 
Vatan millet, din ü devlet uğruna cepheye gönderdiği evlatlarından binlercesini şehid vermiş, on binlercesi gazi olmuş, sakat kalmış; 
ailesine, köyüne, kasabasına, şehrine hizmet edip yükseltecek yiğitler kendileri hizmete muhtaç bir hayata mahkum olmuşlar..
Bu çileli günlerden bizlere yüz akımız, gönül aydınlığımız, medarı iftiharımız binlerce kıymetli insan, on binlerce hatıra kalmış olmasına rağmen sonraki yıllarda yaşanan ekonomik, sosyal, siyasal savruluşlar, krizler, değişimler, dönüşümler bu olayları ve insanları anlama, hatıralarını hafızalara, satırlara kaydetme, anma, gelecek kuşaklara aktarma konusunda çalışmalar yapılmasını yazık ki engellemiştir.
O çileli yıllardan sadece merhum Akif ve Nasrullah Camii vaazları, Hüsnü Açıksöz ve Açıksöz Gazetesinin destansı mücadele ve gayretleri..
Salih Reis, Halime Çavuş ve Şerife Bacı’nın adları ve yarım yamalak hatıralarından başka hiç bir şey kalmamış yazık ki..
Neden?
Öncelikle;
Harf İnkılabı sonrası eski belgelerin değişik ellerle, değişik vesile ve bahanelerle yok edilmesi, o günleri aydınlatacak en onemli ışık kaynağının karsrtılması en büyük sebeptir.
Cumhuriyetin ilk yirmi beş yılının yeni bir devlet kurma çabası yerine eski devleti yıkma, devletin ve milletin hafızasından eski devletin izlerini silme mücadeleleriyle geçmesi yüzünden, devletin ve milletin hafızası olan arşivlere değer ve kıymet verilmesi bir yana talan edilmesi Kastamonu adına telafisi mümkün olmayan kayıplara neden olmuştur..
Yeni devletin eskiye karşı yürüttüğü  kavgadan öte savaş, kadim bir Türk-İslam şehri olan Kastamonu’nun o savaşın meydanlarından biri olarak secilmesi, bu sehrin sekiz yüz yıllok maddi-manevi bütün tarih, kültür, medeniyet mirasının talan edilmesine, yok edilmesine kapı aralamış hatta şehrin adeta tümden yokedilmesi arzu edilmiş bile denilebilir.
• Osmanlıca tutulan kayıtlar, arsivler, kitaplar yok edilmiş..     
• Eski harflerle yazmak, çizmek yasak edilmiş. Dolayısıyla bilgi ve birikim sahibi eli kalem tutan insanların yazması imkansız hale getirilmiş.
• Sadece yeni harflerle yazmak serbest.
Ancak müderrisler, muharrirler, en munevver insanlar bile bu yeni harflerle yazmayı bilemedikleri için onlardaki bilgi yeni yazıya aktarılamadan onlarla birlikte mezara girmiş..
• Yeni harflerle yazacak insan yetiştirmek uzun zaman almış. Yetisen okur yazarları istihdam etmek çok zor olduğu, zaman gerektirdigi için ilmi sahada en az yirmi, otuz yıllık fetret devri yaşanmış.
• Okur yazar nesil yetişmeye başladıktan sonra da yazılacaklar listesinde ön sıralarda yer bulamayan tarih, araştırma, anı yazıları çok uzun yıllar ihmal edilmek zorunda kalınmış.
Osmanlı mirası, Milli Mücadele yıllarında çok önemli vazifeler deruhte eden paha biçilemez  kıymetli evraklar, arşivler barındıran Kastamonu Kışlası’nın bir yangınla kül olup gitmesi de Kurtuluş Savaşı yıllarında Kastamonu’da yaşanan hadiseleri aydınlatacak arşivlerin, belgelerin ve onlarla birlikte şehir hafızasının yok olup gitmesi en önemli nedenlerden biri olmuştur..
Sebepler bunlarla sınırlı degil elbette.
Milli Mücadele anıları niye yazılsın, niye okunsun?..
Kurtuluş Savaşı süresince sıfırı tüketmiş milletimizin savaş sonrasında muhatap olduğu ağır hayat şartları, 1930-40’lı yıllarda ll. Dünya Savaşı’nın da etkileriyle CHP teftiş raporlarına da yansıyan açlıktan ölümlere kadar varan geçim darlığı, yokluk, kıtlık sonucu insanların bütün ruhu canlarıyla sadece ve sadece açlıktan ölmemeye odaklanmak zorunda kalmaları, tarihlerine, tarihi değerlerine, medeniyetlerine, kültürel miraslarına sahip çıkmalarını son derece zorlaştırmıştır.
Bunca zorluklar içersinde kendileri gibi sıradan hayatlar yaşamaya devam eden Milli Mücadele kahramanlarının hayatlarına, hatıralarına kıymet verip kaydetmeleri mümkün olmak bir yana hayal bile  edilemezdi, edilemedi..
Bizim bu gün kahraman diye andığımız, yazıp çizdiğimiz insanlar kendi köy ve kasabalarında kahramanlara layık bir hayat sürmediler ki insanlar onlara kahraman gibi davransınlar, önlerinde hürmetle egilsinler, dizlerinin dibine oturup hatıralarını dinlesinler, kaydetsinler..
Kendileri gibi kırk yamalı elbise giyen, çarıkla yahut çoğu zaman çıplak ayakla dolaşan, buğday unu bir yana arpa unu dahi bulamayan, gündelik hayatın telaşında kendisini bile unutmuş perişan insanlara kim kahraman nazarıyla bakabilir ki?
Komşusuyla sınır kavgası yapan, öküzünün teki olmadığı için boyunduruğa kendini koşan sıradan, aç, çileli insandan kahraman olur mu?
Açtan kahraman olur mu?
Dolayısıyla bu insanlara kimse kahraman nazarıyla bakmamış, bakamamış.
Hem kahraman olsa ne olacak.
Kahramanlık karın mı doyuruyor?
Kahramanlık yenilmez, içilmez, pazarda satılmaz, çift sürmez, hasıl harman kaldırmaz..
Kurtuluş Savaşı sonrası yıllarda insanlar açlığa, yokluğa, kıtlığa karşı Yunanla, İngilizle verdikleri amansız savaş gibi mücadele  veriyorlardı.
O günkü şartlarda asıl kahraman hayatta kalmayı başarabilendi, birisine bir öğün yemek yedirebilendi.. 
Aç insanın felsefe yapacak, fantastik bilim ve sanat çalışmaları yapacak, hobiler edinecek, araştırma yapacak, yazacak, çizecek vakti olmaz, vakti olsa mecali olmaz.
Ve yazık ki olmamış, olamamış..
Ülkemiz yakın tarihinde en sarsıcı ve Kastamonuya son derece olumsuz etkileri olan değer sorunlarından biri harf inkılabı, şapka, kılık-kıyafet inkılabı, saltanatın, hilafetin kaldırılması, Ezan ve Kur’an’ın yasaklanması, vakıfların kapatılıp vakıf malları olan camilerin, medreselerin, hanların, hamamların, kütüphanelerin el konulup satılması olmuştur.
Millet kazandığı zaferin gururunu yaşayamadan zaferin hemen arkasından uygulamaya konulan inkılaplar halkın büyük kısmında hayal kırıklığı, aldatılmışlık hissi oluşmasına; “biz bunun için mi savaşmıştık?” diye düşünmelerine, içten içe  pişmanlıklar yaşamalarına, küsmelerine ve dolayısıyla savaş için verdikleri mücadeleleri, çektikleri çileleri unutmak istemelerine anlatmaktan çekinmelerine sebebiyet vermiş diye düşünüyoruz..
Devletin sahiplendiği yeni değerleri millet dışlamış, milletin sahiplendiği değerleri devlet dışlamış.
Devletle millet arasında bir sinir harbi, soğuk savaş, baskı ve baskıya karşı sessiz bir direniş hali yaşanmış uzun seneler boyu..
Öte yandan Tek Parti rejimi ilkelerinin ve memurlarının pek çok kişinin konuşmasına, pek çok hadise’nin konuşulmasına, yazılıp çizilmesine izin vermiyor oluşu da çok önemli bir etkendir o günlerin karanlıkta kalmasında..
Vatandaş ne konuşsa suç islemiş olacağını bilemez bir hale gelmiş.
Allah dediği için, Allahu ekber dediği için, Kuran, ezan okuduğu, namaz kıldığı için karakollarda, zindanlarda iskenceye tâbi tutulan insanları gören vatandaş savaşta Allah Allah diyerek düsmana hücum ettiklerini anlattığında veya anlatılanı yazdıgında suç mu işledi, iyi bir şey mi yaptı bilemeyince susmayı tercih etmiştir doğal olarak..
Bir dönem istenmeyen adam ilan edilen, idamları konuşulan Karabekir Paşa gibi hain ilan edilen onlarca paşa ve komutanla ilgili hatirası olan insan susmak zorunda kalmış.
Devlet o kahramanlar hakkında ve yereldeki binlerce kahraman hakkında susmuş..
Onların hatıralarını dile getirmemiş.
Kurtuluşun ve kuruluşun bütün iftihar tablolarını sadece bir kaç kişiye maletmeyi, milletin kahramanlığını değil bir kaç kişinin kahramanlıklarını yazıp çizmeyi, anlatmayı, ona gore bir tarih, zafer kurgusu olusturmayı tercih etmiş.
Devlet kahramanlarını seçmiş, onlara methiyeler düzmeye koyulmuşken birilerinin çıkıp kendi kahramanlıklarından bahsetmesininin devletin hışmına ugramayı netice vereceginden korkan insanımızın susması, yakın tarihimizin en büyük bilgi-belge kayıplarına neden olmuş..
Devlet susmuş..
Devlet susturmuş.
Millet susmuş.
Adeta ülke tümden Mevlevilerin diliyle “diyarı hâmûşân”a dönüştürülmüş.
Ardından göç ve gurbet mevsimi gelmiş.
Köylerinde karınlarını doyuramayan, açlıktan ölümleri gözleriyle görmeye başlayan
insanlar gurbetin yoluna revan olmuşlar.
O günlere kadar baba ocağını tütütmek, köyü kenti terk etmemek en önemli değerlerden biri iken, bazısı açlıktan, sefaletten, bazısı devletin candarma ve polisinin, bazısı vergi memuru tahsildarların tasallutundan kaçmak, hayatta kalmak, çoluk çocuğu açlıktan öldürmemek, izzet ve şerefine halel getirmeden yaşamak için başka diyarlara göç etmeyi kurtuluş çaresi gibi görmeye başlayınca bu vilayetin insan gücü, bilek gücü, yürek gücü, hafızası da göç etmeye, gittikleri diyarlarda unutulup yok olmaya mahkum olmuş..
Bizim insanımız kendini anlatmakta, tanıtmakta tam anlamıyla suskunlar diyarının sakinleri gibidir, konuşmazlar, anlatmazlar zaten..
Bunca sosyal, siyasal, ekonomik sarsıntıya, depreme maruz kalınan bir dönemde kimse İstiklal Harbinin Kastamonu tarihini, kahramanlarını, değerlerini anmaya, yazıp kaydetmeye vakit, yaşatmaya imkan ve hatta cesaret bulamamış.
Yıllar sonra ortam yumuşayıp şartlar olgunlaşıp anmak istendiğinde de belge bulunamamış, bilgi bulamamış.
İşine ciddiyetle sarılan, görev ve yetki verilmiş araştırmacılar bulunamamış. 
Yokuşu gören vazgeçmiş bu yolda yürümekten.
Yerli yersiz, gerekli gereksiz Şerife Bacı tartışmaları da bu olumsuz süreçlerin doğurduğu tartışmalardır aslında..
Yüz yıl önce yaşamış, yaşanmış ve yazık ki unutulmuş insanlar ve olaylar bu gün pek çok kişiyi, yazarı, çizeri, araştırmacıyı vs kahraman etmeye yetecek gibi duruyor ve yetiyor.
Olumlu olumsuz, lehte veya aleyhte  o günler, o insanlar hakkında bir şeyler söyleyerek kahraman olan, meşhur olan insanlarımız vardır, olacaktır, olmalıdır..
Belki haklarıdır da..
Ancak bir şartla;
O konular, o insanlar üzerinde tepinmeden, kimseyi tekmelemeden çalışmalılar.. 
Gönül istiyor ki İstiklal Harbi’nde Kastamonu’nun yeri, hizmetleri, katkıları  üzerinde çok ciddi çalışmalar yapılsın, ansiklopediler yazılacak veriler toplansın..
Milli Mücadeleye katkı sağlayan bütün askeri, mülki erkan, alimler, esnaf, tüccar, eşraf, muhtarlar, köylüler, memurlar tek tek, isim isim tesbit edilsin. Verilen mücadelenin boyutları tam olarak ortaya çıkartılsın.
Bilinen üç beş kahramana üç yüz, beşyüz kahramanımız ve kahramanlık hikayelerimiz, destanlarımız ilave edilsin..
Halen bir şansımız var mıdır?
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Miraç’dan kelimeler

Miraç aklın mizanları ile tartılması zor olan bir bahis, çünkü bir insan buradan Amerika’ya seyahat …

Kapat