Ana Sayfa / Yazarlar / Yaratılış ve Çirkin

Yaratılış ve Çirkin

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman çirkin  bahsini farklı bahislerde işlemiş, ilk ele aldığımız yaratılıştaki çirkinin misyonu üzerinedir. Çirkin estetik tarihinin de muhataralı bir bahsidir. Bediüzzaman çirkini çok yönlü ele almıştır, estetiğin sadece sanata ve eşyanın görüntüsündeki tesirine göre değil. Batı estetiği kısmen metafizik düşünür. 

Çirkin estetiğin şeytanı olarak nitelenir, şeytan nasıl insanlar ve fiilleri için gerekliyse, şeytan sayesinde iyilikler ve kötülükler derece kazanır, herkes şeytanla olan mücadelesiyle güzel ile çirkin arasında bir yerde yer alır. Çirkinden uzaklaşma iradesi insanı güzele yaklaştırır. Ama o iradenin terbiye edilmesi gerekir.

Çirkinlik olmasaydı güzellik olamazdı. Çirkin boş ve soyut güzeli kışkırtmak suretiyle güzeli kendisiyle savaşmaya sürükler. Bu suretle de somut güzellik meydana gelir. Demek, çirkinin varlığıdır güzel için savaşmayı doğuran, savaşmayan irade yerinde sayar.

Aslında çirkin diye bir şey yoktur, güzellik ve çirkinlik orantı ve nisbet meselesidir, az veya daha çok güzel gibi, mutlak güzel ancak Allah’tır.

Yaratılış compleks bir olaydır, sayısız olay ve nesnenin yaratılışı ve tanzimi ve birbirleriyle olan durumları vardır. Güzel çirkin ilişkisi ile yaratılışı hakim manada güzel yapmak ancak mutlak bir göz ve kudretin sayesinde olur, orantıları ayarlayarak güzelliği çirkin olmayacak şekilde düzenlemek anca O’na hastır.

Bediüzzaman çirkinin neden yaratıldığını anlatır;

Yaratılışta asıl olan güzelliktir, çirkinlik dağınık, cüzi ve asli olmayan çok yan unsurdur yani tebeî. Çirkin hayır, hüsün ve kemalin nisbetini, oranını belirler. Çirkini güzelin mertebesini belirleyecek derecede orantılı yaratmak ancak Allah’a mahsustur.

“Sual: Cenab-ı Hak Ganiyy-i Mutlaktır. Âlemde bu kadar dalâletleri ve pek çirkin fena şeylerin yaratılışında ne hikmet vardır?
Cevap: Kainatta maksud-u bizzat ve külli ve şümullü olarak yaratılan, ancak kemaller, hayırlar, hüsünlerdir. Şerler, kubuhlar, noksanlar ise hüsünlerin, hayırların, kemallerin arasında görülmeyecek kadar dağınık ve cüz’iyet kabilinden tebeî olarak yaratılmışlardır ki, hayırların, hüsünlerin, kemallerin mertebelerini, nevilerini, kısımlarını göstermeye vesile olsunlar ve hakaik-i nisbiyenin vücuduna veya zuhuruna bir mukaddeme ve bir vahid-i kıyasi olsunlar.”

Aşağıdaki cümlede yine çirkinin azlığını göz önüne koyar, çirkini bir kıyas unsuru olarak ifade eder, yani neye göre güzel ve çirkin.. Çirkin olmasa bir şeyin güzelliği neye göredir. Vahidi kıyasi bu demek zaten. ”Hem istikra-i tâmme ve tecrübe-i umumî gösteriyor, netice veriyor ki: Şer, kubh, çirkinlik, bâtıl, fenalık, hilkat-i kâinatta cüz’îdir. Maksut değil, tebeîdir“ burada bir de istikra-i tam, yani araştırmalar ve uygulamalarla çirkinin güzele tedâhülü anlatılmıştır, yani ilim de buna şahittir demek.

Çirkinle şeytanın icadı arasında parelellik vardır, çirkin nasıl güzeli sınıflandırırsa şeytan da insanları sınıflandırır, onun iğva ve oyunlarına göre derece alır insan, ”Şer, hattâ şeytan dahi, beşerin hadsiz terakkiyatına müsabaka ile vesile olmak için beşere musallat edilmiş. Bunlar gibi, cüz’î şerler, çirkinlikler, küllî güzelliklere, hayırlara vesile olmak için kâinatta halk edilmiş.

Bediüzzaman her şeyin iç cihetinin güzel olduğunu, yani melekût cihetinin… Çirkinlik sadece eşyanın ve olayların zahirinde vardır. Ayrıca çirkin mehasini – güzelliği tamamlamak içindir, böyle olunca çirkinin de güzele katkısından güzelliği vardır. Burada Bedüzzaman Mutezile’nin iddiasını da cerheder. “Herşeyin biri mülk, diğeri melekût, yani biri dış, diğeri iç olmak üzere iki ciheti vardır. Mülk ciheti, bazı şeylerde güzeldir, bazı şeylerde de çirkin görünür: Aynanın arka yüzü gibi. Melekût ciheti ise, her şeyde güzeldir ve şeffaftır: Aynanın dış yüzü gibi. Öyleyse, çirkin görünen şeyin yaratılışı, çirkin değildir, güzeldir. Ve aynı zamanda o gibi çirkinlerin yaratılışı, mehasini ikmal içindir. Öyleyse, çirkinin de bir nevi güzelliği vardır. Binaenaleyh, bu hususta Ehl-i İ’tizalin “Çirkin şeylerin halkı Allah’a ait değildir” dedikleri safsataya mahal kalmadı.”

Yaratılış ve çirkin  

Kâinattaki şerlerin, zararların, beliyyelerin ve şeytanların ve muzırların halk ve icadları şer ve çirkin değildir; çünkü çok netâic-i mühimme için halk olunmuşlardır. Meselâ, melâikelere şeytanlar musallat olmadıkları için, terakkiyatları yoktur; makamları sâbittir, tebeddül etmez. Kezâ, hayvânâtın dahi, şeytanlar musallat olmadıkları için, mertebeleri sabittir, nâkıstır. Âlem-i insaniyette ise, merâtib-i terakkiyat ve tedenniyat, nihayetsizdir; Nemrutlardan, Firavunlardan tut, tâ sıddıkîn-i evliya ve enbiyaya kadar gayet uzun bir mesafe-i terakki var.

Aşağıdaki paragrafta unsurların elementlerin, aslî maddelerin istihdam kullanılışına göre  güzel ve çirkini belirler. Mesela toprak bütün bitkilerin anasıdır, insanların kucağıdır. Rahmet kucağı, ama insanların hatalarından dolayı onları cezalandırmak için de bir araçtır, zelzelelerdeki gibi.

“Kadîr-i Zülcelâl, her bir unsura çok vazifeler vermiş ve her bir vazifede çok neticeler verdiriyor. Bir unsurun birtek vazifesinde, birtek neticesi çirkin ve şer ve musîbet olsa da, sâir güzel neticeler, bu neticeyi de güzel hükmüne getirir. Eğer, bu tek çirkin netice vücuda gelmemek için, insana karşı hiddete gelmiş o unsur, o vazifeden men edilse; o vakit o güzel neticeler adedince hayırlar terk edilir ve lüzumlu bir hayrı yapmamak, şer olması haysiyetiyle, o hayırlar adedince şerler yapılır. Tâ birtek şer gelmesin gibi; gayet çirkin ve hilâf-ı hikmet ve hilâf-ı hakikat ve kusurdur. Kudret ve hikmet ve hakikat kusurdan münezzehtirler. Mâdem bir kısım hatâlar, unsurları ve arzı hiddete getirecek derecede bir şümûllü isyandır ve çok mahlûkatın hukukuna bir tahkirli tecavüzdür. Elbette o cinâyetin fevkalâde çirkinliğini göstermek için, koca bir unsura, küllî vazifesi içinde “Onları terbiye et” diye emir verilmesi ayn-ı hikmettir ve adâlettir ve mazlumlara ayn-ı rahmettir.” Toprak, hava, su, ateş gibi unsurlar Allah’ın müstahdemleridir, onları umumiyetle insana hizmet için kullanır, ama gerekirse onları cezalandırma araçları olarak da kullanır, kavmi ad ve Semud’a Nuh kavmine gelen felaketlerdeki gibi. Doyasıyla hizmetçi efendisine göre tavır alır, onun tavrında çirkinlik yoktur, yaratılışın gereği ne ise o yapılır.

Değişim ve başkalaşma alemin değişmez faaliyetidir. Değişim için iç içelik gerekir, tek boyutlu değişme olmaz, zıt unsurların birbiri ile mücadelesi ile değişim sağlanır.Güzel ve çirkin de bu değişimde iç içedirler. “şu âlemin tegayyür ve tahavvülünü dahi o hikmetler için irâde etti. Tahavvül ve tegayyür için zıdları birbirine hikmetle karıştırdı ve karşı karşıya getirdi. Zararları menfaatlere mezc ederek, şerleri hayırlara idhâl ederek, çirkinlikleri güzelliklerle cem’ ederek hamur gibi yoğurarak şu kâinatı tebeddül ve tegayyür kanununa ve tahavvül ve tekâmül düsturuna tâbi kıldı. Vaktâ ki, meclis-i imtihan kapandı, tecrübe vakti bitti, Esmâ-i Hüsnâ hükmünü icrâ etti, kalem-i kader mektubâtını tamamıyla yazdı, kudret nukuş-u san’atını tekmil etti, mevcudât vezâifini ifâ etti, mahlûkat hizmetlerini bitirdi, her şey mânâsını ifade etti, dünya âhiret fidanlarını yetiştirdi, zemin Sâni-i Kadîrin bütün mu’cizât-ı kudretini, umum havârik-ı san’atını teşhir edip gösterdi, şu âlem-i fenâ sermedî manzaraları teşkil eden levhaları zaman şeridine taktı”

Burada güzel ve çirkinin anlatımı çok daha derin bir perspektiftir.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İdlib Şehitlerine

Tesbih taneleri Otuz üç şehit Saçları kınalı Yiğit mi yiğit Bir mübarek gece Mübarek aylar …

Kapat