Ana Sayfa / Yazarlar / Yecüc Mecüc İstilası / Vehbi KARA

Yecüc Mecüc İstilası / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yecüc Mecüc İstilası

Kuran’da kıyametten önce Yecüc ve Mecüc adı altında “Yeryüzünde fesat ve ifsat çıkaran, yıkıp, yakıp, öldüren bir topluluk” ve Hadis-i şeriflerde ise, “Ye’cüc Me’cüc fitne fesat ve katliam yapan bir kavim” olarak ifade edilmektedir. Hatta o kadar büyük katliamlar yaparlar ki “dünya yaşanmaz” hale gelecektir.

İşte Fransa’da Kamyoneti ile masum sivilleri katleden kişi bu kavmin en basit örneklerinden olup dünyayı ateşe verecek dehşetli bir istilanın habercisidir.

Bu kavim üyeleri belirli bir milletten olmayıp dini inancı çok farklı olabilir. Bir bakarsınız İsrailli bir kişi bir de bakarsınız Amerikalı bir zenci. Belirli bir topluluk olarak ortaya çıkmadıkları için nereden gelecekleri, hangi kılık ve kıyafette olacakları ve ne zaman saldıracakları bilinmez. İşte işleri fitne ve tahrip olduğu için büyük görünürler ve kıyamet alametleri arasında yer almışlardır.

Bediüzzaman diğer İslam alimlerinin bu dehşetli taifeden verdikleri haberleri ileri bir noktaya taşıyarak bir çok ihtilâfı gidermiştir. “Ye’cüc ve Me’cüc, bozguncu, yıkıcı, fesatçı, medeniyet ve huzur toplumlarının eceli hükmünde Allah’ın mahlûkâtından iki taifedir”, demiştir. Ye’cüc  ve Me’cüc tarif edilirken “anarşi, bozgunculuk, merhametsizlik, vicdansızlık ve canavarca hareket eden bir topluluk olarak vasıflandırılır. Bunun sebebini de “kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıkarsa, o insan vahşi canavar bir insan olur” denilerek bu kavmin özelliklerinden bahseder. İşarat’ül İcaz adlı eserde, “Bir insanın kalbinde anarşik temayüller inkişaf ederse, artık o insan zevk ve lezzetini merhametsizce tahrip ve bozmakta bulur” ifadesi yer alır. Ayrıca bu konuda “seddin inhidamı, yerin sakalına bir beyaz düşmek ve oğlu olan nev-i beşer de ihtiyar olmasına bir alamettir.” şeklinde özetlenmiştir. Yani, seddin yıkılışını dünyanın ömrünün son zamanlarında görülecek bir durum olarak yorumlamıştır. Hatta bu durumu anlatabilmek için, yer insana benzetilerek seddin inhidamı “ihtiyarlıktan bir buruşukluktur” şeklinde tanımlanmıştır.

Kuran’da “Sedd-i Zilkarneynin tahribi ile Yecüc ve Mecüc’ün yeryüzünü fesada vermesi” Kehf suresinde geçer 94. Ayet meali: “Dediler ki: “Ey Zu’l-Karneyn, gerçekten Ye’cuc ve Me’cuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?” şeklindedir. 

Bu seddin sadece külliyetinden bir ferdinin Çin Seddi olduğu İslam alimlerince beyan edilerek şu tespitler yapılmıştır. Kur’ân’ın küllî ve geniş olayları birer örnekte nazarlara sunduğunu, buradan hâdisenin benzerlerine intikal edilmesinin ve belli hisseler çıkarılmasının aklen daha kolay olacağı ifade edilmiştir. Kur’ân’ın kıssalarından hisse alınması gerektiği, bu kıssaların Kur’ân’ın maksatlarına münâsip noktalarının seçilerek hayat ukdeleri hükmünde ana maksada bağlanması luzumundan bahsedilmektedir. Burada önemli olan hususun, hâdisenin detaylandırılması değil, hisse alınması olduğu vurgulanmıştır. Ye’cüc ve Me’cüc ile Sedd-i Zülkarneyn hadisesi, küllî efrâdı içerisinde bir ferdi teşkil eder.  Meselâ Ye’cüc ve Me’cüc’ün bozguncu ve şerîr sıfatlarıyla kıyâmete yakın yeniden çıkacağının ve dünyayı fesada boğacağı da sahih rivâyetlerde yer almıştır. 

Sedd-i Zülkarneyn hakkındaki bilgiler de müfessirler tarafından farklı yorumlanmıştır. Bunlar arasında “sedd-i Çin”, “başka yerde cebelleşmiş(dağlaşmış)”, “sedd-i mahfi  (gizli) olduğu, inkılap ve ahval-i alem setreylemiştir (örtmüştür)” yorumlarını yapanlar vardır. Çin seddinin Sedd-i Zülkarneyn kabul edilmesine cevaz verilebilir. Bu set “müeyyed min indillah (Allah indinde makbul sayılan )” bir zat tarafından inşa olunmuş, ehl-i medeniyeti ehl-i bedeviyetin şerlerinden korumuştur. Bu vahşi kabilelerden bir kısmı, Avrupa’yı herc ü merc ettiği gibi, aynı şekilde Moğollar da Asya’yı zir ü zeber etmiştir.  Ancak konu bundan ibaret değildir. Tarih boyunca birçok yerde saldırgan yıkıcı toplumların zararlarından korunabilmek için bir çok sed yapılmıştır. Bütün bunlar Kur’an-ı Hakim’in değişik yerlerde farklı farklı yorumlanmasına sebep olmuştur. Bu açıdan bakılınca Çin Seddi de, Sedd-i Zülkarneyn’in külliyetinden bir ferdi olabilir. Yine bu isme layık, dünyanın birçok yerinde çeşitli sedler vardır. Bunların bazısı höyük şeklinde örtülerek dağ şeklini almıştır.

Bu ayet ve hadîslerin tefsîri sadedinde yapılan îzâhâtta, meselâ çekirge gibi bir âfetin bir mevsimde pek çok bulunabileceği, mevsim değiştikçe memleketi fesâda veren o yoğun kabilenin hakîkatının mahdud bazı fertlerde saklanacağını, zamanı geldikçe emr-i İlâhî ile yeniden o mahdut fertlerden gâyet çoklukla aynı fesadın başlayabileceği; çünkü onların karakterleri ve yapıları değişmediği, ancak inceldiğini, mevsimi gelince zuhur edebileceğini beyan edilmiştir. 

Bu örnekten hareketle; bir zaman dünyayı yaşanmaz hale getiren Ye’cüc ve Me’cüc taifesinin de mevsimi geldiği vakit, izn-i İlâhî ile dünyayı ve beşerin medeniyetini yeniden darmadağın edeceğini, dünyanın yeniden büyük bir şer ve fesat fırtınası yaşayacağı ifade edilir. Allahü Alem; bu şer ve fesat yoğunluğu öyle arsız ahlâksızlıkları netice verir ki, belki de kıyâmet bu şerir yığının üzerine kopar.

Zâten insanın fıtratında bozmak, yıkmak ve zulmetmeye karşı şiddetli bir meyelân vardır. Bu meyelân îmânla ve Allah korkusuyla sınırlanmadığı ve tahdit edilmediği takdirde, ortaya çıkacak fitne ve fücurun Sedd-i Zülkarneyn’e sebep olan Ye’cüc ve Me’cüc’ü aratmayacağı açıktır.

Bu tehlikeyi İslam alimleri hiçbir zaman göz ardı etmediğinden, sedd-i Kur’ânî’nin tezelzülüyle Ye’cüc ve Me’cüc’den daha müthiş olarak, ahlâkta ve hayatta karanlıklı ve zulümlü bir anarşîliğin ve dinsizliğin fesadına karşı tek çarenin îmân hizmetinde kilitlenmek ve yoğunlaşmak olduğu şiddetle haber verilmiştir.

Bu temel prensipler dâhilinde insanlık tarihine bakıldığında dehşetli bir olay anarşi ve fesadın kopmaya başladığı ve daha önce hiç olmadığı kadar yeryüzüne yayılmasını gösterir. Bu olayı savaşlardan ayırt eden en belirgin özelliği savaş esnasında olmayıp sivil yerleşim bölgesi içinde olması ve askerler yerine teröristlerin işbaşında olmasıdır, vesselam.

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Abdullah Yeğin / Mehmet Nuri YARDIM

Abdullah Yeğin Fatih Camii’nde dün büyük bir kalabalık tarafından cenaze namazı kılındıktan sonra Eyüp sırtlarında …

Kapat