Ana Sayfa / Yazarlar / Yeni Cephe Açmamak veya Düşmanın Düşmanından Yardım… / M.Nuri BİNGÖL

Yeni Cephe Açmamak veya Düşmanın Düşmanından Yardım… / M.Nuri BİNGÖL

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yeni Cephe Açmamak veya Düşmanın Düşmanından Yardım… 

Yakın tarihin yaprakları arasında yapılan ufak bir seyahat ehl-i tedkiki ellerini yana düşürecek kadar ıztıraba atar. O sahifeler üzerindeki pek çok yalan ve tahrif edilmiş tarih sahnesinden sarf-ı nazar etsek bile Osmanlı’nın Din-i Mübin-i İslam’dan aldığı zımmi azınlıklar için gösterdiği tavır hep yanlış yorumlanmış, sanki devletin en nazik işleri – adem-i itimadsız ve kayıtsız – onlara “hibe” edilmiş gibi bir zan verilmeye çalışılmıştır.

Bu “kıyas-ı fasid” bir yana, malum azınlıkların anlayış ve inançlarına hürmet adı altında, mü’mini Halife-i Ru-yi Zemin gören dinimizi küçük düşürmek mânasında bir çığır açılmıştır.

 Halbuki Kur’an Ayetleri ve Hadis-i Şerifler açıktır. Bunları ehl-i tedkik okuyuculara havale edip, Nur Üstâd Bedîüzzamân (ra)’ın misyonerlikle alâkalı ifâdelerinin ne mânaya gelebileceğini “tefhim etmeye” çalışalım.

“Hem Salâhaddîn’in, Asâ-yı Mûsâ’yı Amerikalıya vermesi münâsebetiyle deriz:

“Misyonerler ve Hıristiyan rûhânîleri, hem Nurcular, çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü, herhâlde şimâl cereyânı, İslâm ve Îsevî dîninin hücûmuna karşı kendîni müdâfaa etmek fikriyle, İslâm ve misyonerlerin ittifâklarını bozmaya çalışacak. Tabaka-i avâma müsâadekâr ve vücûb-i zekât ve hurmet-i ribâ ile, burjuvaları avâmın yardımına da’vet etmesi ve zulümden çekmesi cihetinde Müslümanları aldatıp, onlara bir imtiyâz verip, bir kısmını kendi tarafına çekebilir.”

Bu mektupta açıkça görüldüğü gibi bütün semâvî vahiyleri inkâr eden ve “küfr-ü mutlakı yayan o gizli zındıka komitesi”nin silâhlarından biri olan komünizmin kuvvetli olduğu bir devirde, ona karşı Müslümanlar ile Hıristiyan misyonerlerin, “muvakkaten” ve zâhiren ittifâk etmeleri, çatışmaya ve mücâdeleye girmemeleri gerektiğini ifâde etmiş ve komünistliğe revâç veren “gizli zındıka komitesi”nin bu ittifâkı bozmak için “İslâmiyetin fukarâyı muhâfaza etme”si, zekâtı emredip fâizi yasaklaması gibi hükümlerini bahâne ederek, “Biz de İslâmın müdâfaa ettiği şeyi müdâfaa ediyoruz” deyip Müslümanları kendi tarafına çekmeye çalışabileceklerine dikkat çekilmiş, zahiri ehl-i kitabın ( gerçekte asıl ehl-i kitap İsa ve Musa (as)lar zamanındaki ehl-i tevhit müminlerdir) bu oyuna gelerek, İslam Alemi’ne düşmanlık hisleri beslememeleri gerektiği izah buyurulmuştur.

Burada ifâde edilen ittifâk da, aynen daha önceki mes’elelerde îzâh edildiği gibi, “küfr-i mutlakı neşreden gizli zındıka komitesine” karşı olan “muvakkat ittifâk”tır.

Hıristiyanların misyonerlik faaliyyetlerini göstermelerine, onların İslâmiyyet aleyhinde konuşmalarına zemîn hazırlıyor, devletin yasaklamakla mükellef olduğu “medâr-ı ihtilâf” mes’elelere revâç veriyordu. Eğer Müslümanlar onlara fiilen müdâhaleye teşebbüs etse, Hıristiyanların misyonerlik faaliyyetlerine ve İslâmiyyet aleyhinde konuşmalarına engel olmaya çalışsa, bu onlarla mücâdeleye dönüşürdü. Mücâdele netîcesinde o “gizli zındıka komitesi” hem devleti, hem Hıristiyan âlemini, hem de dış güçleri tahrîk edip Müslümanlara musallat edecekti; bu “hud’a”larını bozan Münevver ve ehl-i hizmet zatlara minnet duymamak mümkün değil. 

Bunun için “müşterek düşman” olan “zındıka komitesine” karşı “medâr-ı ihtilâf” noktaları “muvakkaten”, yâni o gizli zındıka komitesi tamâmen silininceye ve İslâmiyyet tamâmen gálib oluncaya kadar, medâr-ı münâkaşa ve nizâ’ etmemeyi Üstâd Bedîüzzamân (ra) Hazretleri tavsiye etmiştir; maddî çarpışma olmasın ve o gizli komiteye Müslümanları ezmek için fırsat doğmasın diye. Yoksa, Bedîüzzamân (ra)’ın bu ifâdeleri Hıristiyanları her hususta “adem-i itimadsız” ve kayıtsız olarak dost olmak değildir. Şahsî mevzulardaki yakınlıklar bahsimizden hariçtir. Dini meselerde “Dost dostuyla beraberdir.” Mealindeki Paygamber emri çokların hafızasındadır.

Bediüzzaman Hazretler’inin (ra) bahsettiği “ittifâk”tan murât , medâr-ı ihtilâf noktaları “medâr-ı münâkaşa ve nizâ’ etmemek”, o gizli zındıka komitesi ile mücâdele ederken yeni bir cephe açmamak ve düşmanın düşmanından yardım almaktır.

Maalesef bügükü Hıristiyanlar, düşmanın düşmanı değil, belki onun dostudurlar. O gizli komite, Evangelistlerle berâber bütün Hıristiyan âlemini Müslümanlara karşı tahrîk etmektedir. 

Bir diğer anlaşılabilecek husus da, “umûm Hıristiyanlar” değil, belki mütecâviz olmayan, siyâsete karışmayan, dîndar ve âbid rûhânîlerle ve dînî dîn için sevenlerle, yâni Hıristiyanlık dînini bâtıl olmasına rağmen seven kimselerle, medâr-ı ihtilâf noktaları münâkaşa etmemektir. Yoksa, ard niyetli ve menfaati için Hıristiyanlık dînini seviyormuş gibi görünen hakíkatte ise Yahûdî (,Lügat manası: haktan dönmüş) olan riyâkâr Hıristiyan dîn adamlarıyla değil.

Mevzumuza Bediüzzaman Said Nursi’nin (RA) sorulan bir suale verdiği cevapla nihayet verelim: 

“Müslim-i gayr-ı mü’min ve mü’min-i gayr-ı müslimin mânası şudur ki: Bidâyet-i hürriyette İttihatçılar içine girmiş dinsizleri görüyordum ki; İslâmiyet ve Şeriat-ı Ahmediye, hayat-ı içtimaiye-i beşeriye ve bilhassa siyaset-i Osmaniye için, gayet nâfi’ ve kıymettar desâtîr-i âliyeyi câmi’ olduğunu kabul edip, bütün kuvvetleriyle Şeriat-ı Ahmediyeye taraftar idiler. O noktada müslüman, yani iltizam-ı hak ve hak taraftarı oldukları halde mü’min değildiler; demek müslim-i gayr-ı mü’min ıtlakına istihkak kesbediyordular. Şimdi ise frenk usûlünün ve medeniyet nâmı altında bid’atkârâne ve şeriat-şikenâne cereyanlara taraftar olduğu halde, Allah’a, Âhiret’e, Peygambere îmanı da taşıyor ve kendini de mü’min biliyor, mâdem hak ve hakikat olan Şeriat-ı ahmediyenin kavânînini iltizam etmiyor ve hakikî tarafgirlik etmiyor, gayr-ı müslim bir mü’min oluyor. imansız islâmiyet sebeb-i necat olmadığı gibi, bilerek İslâmiyetsiz îman dahi dayanamıyor, belki necat veremiyor, denilebilir.” ( Barla Lahikası, 352)

Yazar : Mehmet Nuri BİNGÖL

BİYOGRAFİ
1961’de Şanlıurfa/Birecik’te doğdu. İlkokul ve ortaokulu aynı ilçede okudu. 1982’de İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Anadolu’nun çok yöresinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.
Yazgı, Köprü, Bizim Külliye dergilerinde hikâye, deneme ve makaleleri yer aldı. Gap Gündemi, Tasvir, Yeni Nesil gazetelerinde yazıları yayımlandı. Birecik yıllıklarına alınmış şiirleri, yaptığı derlemeleri ve değişik site ve kitaplara alınmış makale, mülakat ve köşe yazıları bulunuyor.
Kitaplaşan iki eseri ve tefrika romanları Mehmet Nuri EMİNLER mahlasıyla yayımlanmıştır. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğine devam ediyor. Birecik’te temsilciliği açıldığı ilk günden beri Eğitim-Bir-Sen üyesi. Dört kızı ve üç torunu bulunuyor. Şanlıurfa/ Birecik’te ikâmet ediyor.

Tarık Buğra ile yaptığı mülakatın iktibas edildiği eserler:
Politika Dışı (Tarık Buğra)
Tarık Buğra’yla Söyleşiler (Mehmet Tekin)

Hikâyelerinin İktibas Edildiği Eserler:
Kedinâme (M. Nuri Yardım, 2019)
Dergizan Yıllığı (Ramazan Seydaoğlu, 2020)

İktibas edilen mahalli derlemeleri:
Cumhuriyetin 50. Yılında Birecik Yıllığı
Cumhuriyetin 70. Yılında Birecik Yıllığı

Tefrika Romanları:
Yokuşta ( 1986)
Yokuşta Tırmanış-1 (1984)
Yokuşta Tırmanış- 2 (1988)
Kafkasya’da Sarp Ufuklar (1981)

Kitapları:
Sürgündeki Çeçenya (1. Baskı: 1996; 2. Baskı: 2000) Gençlik Yayınevi
Nur Üstad (Biyografi- Deneme; 2002) Erguvan Yayınevi
Siyahtan Turkuaza (15 Temmuz) [Hikâyeler] 2021. KDY yayıncılık
Ver Elini Türkmeneli [Gönül Sayhası-1] (Roman) 2021, KDY Yayıncılık
Azada Yürüyüş [Gönül Sayhası-2] (Roman), 2021, KDY Yayıncılık, "Bir Başka Çeşme" (2022- KDY- Öyküler)

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri Günümüzün hayat hızı ve anlayış tarzının getirdiği şeyler İslam’ın evrensel …

Önceki yazıyı okuyun:
Sünnet-i Seniyye Manevî Yaralara Devadır / Hatice BAŞKAN

Sünnet-i Seniyye Manevî Yaralara Devadır Mesâil-i şeriat ile Sünnet-i Seniyye düsturları, emrâz-ı ruhaniyede ve akliyede ve …

Kapat