Ana Sayfa / Uncategorized / Yolcu / Ubeydullah GARİB

Yolcu / Ubeydullah GARİB

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

KABARCIK

Ubeydullah GARİB

Yolcu

 

Bir emirle başladı yolculuk…

Yokluğu yok etti bir emir!.. nice yolcuya can, nice cana derman…

Bir tek söz:

Ol!..

Bütün varlığa öz…

 

Yolcuvarlık denizinde damlacıktı… damlacıktan öte zerre

Yola düştü yolcu…

Atom dediler ona bazıları.

Sayıya gelmezdi yoldaşları…

 

Yolcu yola koyuldu … emir büyüktü!

Emir “En Büyük’tendi!

Yolcuda emrin coşkusu!

 

Yolu önünde Dünya.

Derinlerde yer ayrıldı ona.

Ateş oldu, magma oldu yolcu.

Zaman gün değil çağdı.

Çağlar boyu yandı yolcu.

Hep yandı.

 

Yolcuya yeni emir!..

İtaat etti yolcu; şevkle fırladı bir menfezden.

Kaynayıp durduğu yerden.

Yanardağ oldu yolcu.

Geçtiği yeri dağladı.

 

Asırlar, bir biri ardına düştü…

Zaman sabrına kuvvet verdi yolcunun.

Ve bir gün kımıldadı dağ.

Emrin neşesinden yarıldı dağ.

Kaya oldu yolcu yuvarlandı aşağı.

Ufalandı…

Yerin bağrında toprak…

Toprak oldu yolcu.

 

Günler ayların, aylar senelerin peşine düştü.

Bir gün bir tohumcuk uçup geldi yolcu yanına.

Takıldı kaldı önündeki araya.

Dost oldular tohum ve yolcu.

Beraber göğüslediler karları, fırtınaları.

Beraber ıslandılar yağmur damlaları altında.

 

Bir bahar sabahı emir alınca ötelerden!

Tohum hareketlendi.

Dostlarını buyur etti bağrına.

Yolcuyu unutmadı.

Lakin yolcunun gözü emirde…

Ve emir:

Tohumun bağrına at kendini!”

Tohum sardı yolcuyu.

Tohuma sarıldı yolcu.

Tohum çillendi.

Tohum çimlendi.

Gerçi başka komşular da etti davet.

İlk davete icabet:

Yolcu çimen şimdi.

 

Salındı durdu yolcu, serince yele karşı.

Nisan yağmurlarının bereketi sağnak sağnak…

Çimen yolcu, doyasıya bahar soludu.

Bahara doydu yolcu.

 

Bir gün bir kuzucuk geldi yanına.

Şirin mi şirin!

Oynadı, zıpladı…

Gözü çimende kuzunun…

Dayanamadı uzandı çimene iki narin dudak.

Yolcuda gözler göğe ağdı.

Gözler hep emirde.

Usulca kopardı çimeni kuzucuk.

Emir :

Yolcu, kuzu…

Kuzu yüreğinde yolcu.

 

Durmak bilmedi, çarptı ha çarptı yürekçik.

Kan vereyim, can vereyim diye…

Günlerce, haftalarca, aylarca…

Yorulmak bilmedi yolcu

 

Yolcuya yine yol…

Takdir” dedi yolcu…

 

Ayağı kayıverdi kuzunun!

Yuvarlandı yere.

Aşağısı dere.

Küçük yürekçik son bir kez çırpındı…

Ama nafile!..

 

Dönüyor yolcu üstünde bir kanat gölgesi.

Büyüyor gitgide.

İndi yolcu üstüne.

Sırtında iri bir pençe cansız kuzunun.

Kartal pençesi…

 

Yükseldikçe yükseldi yolcu.

Kayalar üstüne.

Sarp mı sarp uçurumlar…

Kartal yavruları çığlık çığlığa karşıladılar yolcuyu.

İncecik gagalar indi çıktı, indi çıktı.

Ve bir taze gaga, kuzu yüreği üstünde..

Kartal yavrusu yolcu.

Kan oldu yolcu.

Kartal kanında yolcu.

 

Yavru kartal mutlu.

Yavru kartal umutlu.

Açtıkça coştu kanatlarını.

Coştukça açtı kanatlarını.

Uçmak için etti acele…

Rüzgar kapıverdi yavruyu.

Emre boyun eğdi yavru…

Sivri kayalar üstünde bir can!

Bir kenarda kan.

Yavru kartal kanı.

Kaya üstünde kan yolcu.

 

Güneş yaktı yolcuyu.

Rüzgar kuruttu.

Toz zerresi yolcu.

Kaya üstünde toz yolcu

Bir nefes rüzgarla havalandı!

Hava zerresi yolcu.

 

Sırtında bin türlü yük yolcunun…

Sesleri yetiştiriyor sevdiklerine:

Alo! Sen misin anne ?” diyor, telefonu kulağında bir can.

Evet, benim yavrum!” diyor, ötelerde canan…

 

Allah” diyor radyoda bir ses.

Can kulağıyla dinliyor milyon nefes.

Hepsini iletiyor yolcu…

Sesler sırtında yolcunun…

Görüntüler omzunda

İletiyor yolcu serazad…

Fırtına, bora, kasırga… ne gam!

Emirler çeşnisi üstünde …

Emrin neşesi üstünde yolcunun…

 

Meyveleri aşıladı yolcu kaç kez.

Sonunda oldu bir ademe nefes.

Şimdi o insan.

İnsan oldu yolcu.

 

Göz oldu bir defasında.

Ciğer oldu bir başka zaman.

Saç oldu, tırnak oldu yolcu…

 

Bir vakit çiçeğe geçti dediler…

Sonra bal arısı olmuş

Bir defasında masmavi çiçek…

Döndü geldi, yolcu ceylan şimdi dediler.

 

Yolcu yolda ya…

Her şey ona yer…

Her şey ona yar…

 

Her zerre bir yolcu…

Sanki şuurlu…

 

Hakikat fezasında bir seda:

Anasırın (elementlerin) her bir zerresi, her bir cism-i zihayatta (canlı cisminde), muntazam işler veya işleyebilir…Havanın her bir zerresi, her bir zihayatın (canlının) cismine, her bir çiçeğin her bir meyvesine, her bir yaprağın binasına girip işleyebilir.”

 

Ey bir zerreyi, her şey kılan Rabbim!

Ey her zerreyi, her şey kılan Rabbim!

 

Bütün zerrelerin sayısınca seni sena ediyorum!..

Zerrelerden inşa ettiklerince seni tazim ediyorum!..

 

Bütün zerrelerinle seni tesbih ediyorum!..

Bütün zerrelerimle sana secde ediyorum!..

Rabbim!..

Efendim!..

Mevlam!..

Sahibim!..

Malikim!..

Her Şeyim!..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri

Manevi Buhranlar ve İman Hakikatleri Günümüzün hayat hızı ve anlayış tarzının getirdiği şeyler İslam’ın evrensel …

Önceki yazıyı okuyun:
Çocuğunuza ‘Evet’ veya ‘Hayır’ Demeden Önce İyi Düşünün! / ALİ ÇANKIRILI

Çocuğunuza ‘Evet’ veya ‘Hayır’ Demeden Önce İyi Düşünün! ÇOCUK BİR İSTEKTE BULUNDUĞU ZAMAN, anne baba …

Kapat