Sâdî Sadullah Efendi (?-1539)
Kastamonu’nun medar-ı iftiharlarından, fazilet ve güzel ahlâkıyla temayüz etmiş Osmanlı şeyhülislâmlarından Sadullah Sadî Efendi, Kastamonu Daday’da doğdu.
İlk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra genç yaşlarında iken çok zeki ve ilme iştiyaklı oğlunun tahsiline çok önem veren babası İsa Efendi, İstanbul Murat paşa Camii’ne imam olarak tayin olunmuş, böylece Sadullah Efendi hızla ilmini ilerletme imkânı bulmuştur.
İlk önemli görevi, müderris Mevlânâ Mehmed Samsunî’nin yardımcılığı oldu. Ardından, Başçı İbrahim Efendi Medresesi’ne müderris tayin edildi. Bundan sonra Edirne Taşlık, İstanbul Mahmut Paşa ve Sultanî medreselerinde hocalık yaptı. Yüksel ilmi ve ihatası ile dikkat çeken Sadî Sadullah Efendi, Sahn-ı Seman müderrisliği ve İstanbul kadılığı vazifelerinde bulundu.
Kadılığı esnasındaki adaleti, başarısı ile çok takdir edildi. Bir süre sonra tekrar Sahn-ı Seman müderrisliğine getirildi. Bu sırada vefat eden İbni Kemâl’in yerine 1534 senesinde Şeyhülislâm tayin edildi. 1539 senesinde vefat edinceye kadar, ilim ve fazilet âbidesi olarak 4 yıl 10 ay 4 gün vukufiyetle bu vazifeyi deruhte etti. Gerek saray çevresi gerekse halk tarafından çok takdir ve hürmet gördü.
Kabri, Eyyûb Ensarî’de Lala Mustafa paşa’nın kabrinin ayakucundadır.
Sadullah Efendi, çok kuvvetli bir hafızaya sahipti. Daima ilimle meşguldü ve bir anını boş geçirmemesiyle de tanınırdı. Zengin bir kütüphanesi mevcuttu. Tarih ilmi, ulema hayatı ve menkıbeleri üzerine de vukufiyeti fevkalade idi. Eserleri arasında özellikle Beyzavî Tefsirine yazdığı hâşiye meşhurdur.
Sadullah Sadî Efendi, yalnız resmi vazifeleriyle meşgul olmayıp çok sayıda talebe de yetiştirmiştir. Sabah namazlarını müteakip zeki ve gayretli talebeleriyle müzakere ve mütalaalar yapmak âdeti idi. Bir soruyla sohbeti başlatır, müzakere sonunda lazım olan cevabı vererek konuyu tamamlardı. Bu sohbetlerden teşkil ettiği bir eseri de vardır. Ayrıca Nişancı’da bir medrese yaptırmıştır.
Sadullah Efendi’nin afifliği, nezaketi ve her meselenin müsbet ve hayır tarafına dikkat çeken halûk bir zat olması önemli hususiyetlerindendir. Verdiği hükümlerde ve fetvalarda kılı kırk yarar derecede dikkatli idi.
Bozuk akideler neşreden meşhur Molla Kâbız’la yapılan tartışmada Kemâl Paşazâde ile birlikte o zaman İstanbul kadısı olan Sadi Sadullah Efendi de vardı. Malum olduğu üzere bu tartışmada Molla Kâbız’ın bütün fikirleri çürütülmüş, buna rağmen fikirlerinde ısrar etmesi üzerine bu şahıs idam edilmiştir.
Çok ilme vukufiyeti yanında şiire de ilgisi ve kabiliyeti vardı. Birçok tezkirede şiirleri vardır. Bir iki nümune:
Câhil ü cilf ehl-i kadr oldu
Lâyık-ı kadr olana gadr oldu
Anların kim yeriydi saff-ı niâl
Bu tekaddümle câyı sadr oldu
***
Âleme doldu meserret lîk ben şâd olmadım
Âh kim ben bende bir dem gamdan âzâd olmadım
Eserlerinden: Tefsir-i Beyzavî Hâşiyesi; Fetâvâ-yi Sa’diye ; Hâşiye Alâ Şerh-i Hidâye
Allah makamını yüceltsin. Âmin!